sahte-onur
Sahte Onur

Sahte Onur

21 Nisan 2016
Okuyucu

Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar eseri meşhurdur. Sanayileşmenin ve beraberinde gelişen modernleşmenin getirdiği süreçlerin tam tersine, yeraltında, insanların ruh halinde ve günlük yaşamın çıkmaz sokaklarında gelişen aleni çirkin karakter yapıları ve bunlara dair kavramların kolayca meşrulaşması hususu bu eserde dramatik şekilde vurgulanmaktadır. Onurlu duruş gösterenlerin, onurlu ve görüntüde onurlu bireyin tavır ve davranışlarının nasıl olması gerektiğinin eleştirisi bu eserde örneklenmiştir. Salt bu romandaki anlatımla bile mukayese ettiğimde görüyorum ki Türkiye’de yaşayan insanların onur meselesinde çok önemli kayıpları ve vurdumduymazlıkları söz konusudur. Bu yaklaşımla, “onur” kavramına dair kritik bir noktaya değineceğim.

Pek sözünü etmese de, bu tür konularla yüzleşmeyi sevmese de veya belki de konuyu yeterince önemsemese de Türkiye modernizmin ve hatta post-modernizmin etkisini fazlasıyla içselleştirmiş haldedir ve onur kavramı için meşrulaştırdığı bu yeni ve baskın algı maalesef bizim insanımıza hiç mi hiç yakışmıyor! Birçok sebeple yakışmıyor ama konuyu dağıtmamak adına bu sebepleri fazlaca irdelemeyeyim. Sadece şu örneği vereyim; ister inanan olsun ister inanmayan, ağzından çıkanı idrak ediyorsa, elinde şekillenenin ne olduğunu bilebiliyorsa ve eğer kendini ahlaklı olarak tanımlıyorsa, yani insana ait olgun özelliklere sahipse, o kişi aynı zamanda onurludur da; tersi düşünülebilir mi? Sonuç itibarı ile kültürümüzde karşılıkları çok köklü şekilde var olan sağlam karakterli kişi, er kişi veya yiğit, çağımızda fazlasıyla erozyona uğramıştır, onurluluğun yeni yorumunu yapan bir kişi olup çıkmıştır. Bu, önemli ölçüde bir kültürel kayıp manasına gelir.

Aman bu ifade edilen “kayıp” durumu gözden kaçırılmasın! Çünkü şöyle bir yargıda bulunabiliriz: Eğer “onurlu insan” yerine “sahte onurlu insanlar” çoğalırsa, toplumda yeraltındakiler yerüstüne çıkarlar ve günlük yaşam yeraltının meşruiyeti içinde normalleşir. Bu hiç de kabul edilesi bir durum değildir! Ama olup biten bu şekilde özetlenebilir. Söylediklerin yanlış diyen varsa olaya tersten baksın: Şu an yeraltı ile yerüstü katmanları nerede duruyor ve ağırlıkları neler? Bakın seviye nerede? Bakın huzursuzlukların kaynağı topluma hangi sebeplerle açıklanıyor?

Devlet içindekiler, en azından bürokrasi, mahkemeler, güvenlik kuruluşları işlerinde şaşırmamalı, “pardon” demeyeceği işleri etkin ve onurlu biçimde yapmalı, demokrasilerde bu böyle olmalı, bireysel güç gelişmiş olmalı; biz bunu biliyoruz. Hele oldukça kaygan ve dinamik bulunduğumuz topraklarda sıkı bir duruş sergilenemezse; değişik coğrafyaların ücra köşelerdeki çöküntünün etkisi eğer “bir” ise bu topraklarda olumsuzluk katlanarak “birkaç misline” çıkar, seviye oldukça geriye düşer. Bu bizi yerimizden eder, yüzler gülmez olur, geceleri yatağımız bedenimize batar, rahat kaçar, bir türlü geri gelmez!

Partizanlık, ideolojik körlük, inancın istismar aracı olarak kullanılması ve siyasetteki fırsatçılık gibi temel çıkarcılık örgüleri modernizmin karakteristik olumsuzluklarına eklenince çarpıklık katlanarak kendini gösterir ve bireysel ölçüde onurlu duruş ayaklar altına alınmış olur, hem de onurluluk sözleri edilerek, tıpkı bu sözünü ettiğimiz romandaki gibi. İşin kötüsü, böyle bir toplumda olup bitenler normal görülür, adamsendecilik ve basitlik yaygınlaşır. Üzücü olan bu; bugün Türkiye için! Böyle bir ortamda her türlü diğer değerli kavram sulandırılır, geçiştirilir, kötü amaçlar için kullanılır, malzeme edilir… Hep bir şey uğruna başka şeyler feda edilir. Zaten feda edilenler bir erozyon göstergesidir. Erozyon büyük çaplı olursa kayıp çok büyük olur, telafisi zor olur, ya da hiç olmaz…

Onurlu insan gerekirse ölmeye razı olur; ama utanılacak işleri yapmaz, bu tür işlere bir kulp takıp aldatıcı olmaz, değersizi baş tacı etmez, her şeyin değerini bilir, bilmiyorsa ortaya çıkmaz, öğrenmenin erdemini kullanır, kim olursa olsun insanları ahmak yerine koymaz, işleri geçiştirmez, en azından ciddi işleri, çıkar için ahlaksızlık yapmaz, iş bilen sıfatıyla ortalıkta gezinmez, caka satmaz, yağcılık yapmaz, birinin köleliğini kabul etmez, sürü gibi hareket etmez, kendinden sorumlu olur, başkasının istediği görüntüye girmez, var olmayan değerlerin ve bir tür hayallerin neferliğini yapmak adına kurban olmaz, ne pahasına olursa olsun yanlışlıklara rıza göstermez, aklını, bilincini başkalarına ipotek etmez; velhasıl karakter sahibi gibi olur!..

Böyle işte… Dostoyevski’nin eşsiz betimlemesinden buyana daha iyi ifade olduğu üzere, maalesef bugün onurlu insanın bile sahtesi var, hatta çok var; bu kavramın kullanımında bu denli ciddi bir fark var.

İnsanımıza ve kültürümüze sahip çıkalım, değerlerimizi geliştirelim, yozlaştırmayalım…

(Görsel: Flickr, NOAA’s National Ocean, S…)

Kültür 'ın son yazıları

370 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
367 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
562 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
513 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme