Site icon Politik Merkez

Ayakkabı, Gömlek, Ekonomi…

Okuyucu

Ayakkabı almaya çıktım, alamadığım gibi bu piyasa şartları beni bir hayli yordu. Adil olmayan birçok konu çıktı karşıma. Neden mi? Sanki kimin ne yaptığı belli değil gibi! Örnek bu ya, ayakkabı, isterseniz siz gömlek alın, sonra buradan yola çıkın ve söyleyin; küresel piyasalarda üretenin tüketenin halini, ne yapılmalı, standartlar ne olmalı? Devlet ekonomik çarkları çevirmek için yeterince adil davranıyor mu? Kredi kullandırarak ve dolaylı vergi toplayarak işler düze çıkar mı?

Bir ayakkabı firması vitrinine yazmış, medyada ve reklam ajanslarında sürekli vurguluyor, %70 indirim. Yaklaşıyorsunuz vitrine. Ayakkabının fiyat etiketinde 950 TL fiyat var, %70 indirime göre 285 TL’ye alabiliyorsunuz. Ayakkabıyı elinize alıp inceliyorsunuz, Çin malı ara ürünlerle İstanbul’da imal edilmiş. Normal fiyatla bu ayakkabı kaça ki 950 TL oluyor?

Önceleri yılda bir indirim olurdu. Şimdilerde indirim yapmak için her fırsat düşünülüyor; ara indirim, yılbaşı indirimi, yılsonu indirimi, anneler günü indirimi, babalar günü indirimi, kadınlar günü… Bu ayakkabı yılda 180 gün 950 TL etiketle, 185 gün 285 TL. Siz de bu tür örneklere çok rastlıyorsunuz.

Serbest piyasa şartlarının en ileri olduğu, küresel ticaretin rahatlıkla yapılabildiği, ancak oturmuş bir ekonomiye ve hukuk sistemine sahip ülkelere bakıldığında örneğin böyle bir ayakkabı 200 EU. Yılda bir indirim uygulanıyor ki bu indirim oranı %10 seviyesinde oluyor, hadi diyelim bir ay indirim uygulansın. Ayakkabı 335 gün 200 EU’dan, 30 gün 180 EU’dan satılıyor. Üstelik bu ayakkabı markası sadece ülkesinde değil, dünyaca biliniyor, bütün dünyada marka olarak satılıyor. Hatta bu yabancı firma bizim ülkemizdeki atölyelerde fason üretim yaptırıyor.

Bizim firma Çin ile Dolarla alışveriş yapıyor, Avrupa ile Avro. 1 Dolar 4,4 TL; 1 Avro 5,2 TL. Bir turist geliyor indirimde Şişli’den ayakkabı alıyor. Ödediği yaklaşık 50 Avro. Kim ne yapıyor, nasıl kazanıyor, siz düşünün zorlukları.

Piyasa, kurlar, giderler, vergiler… Masrafları ve bütün hesapları bu firma yapıyordur. Benim burada dikkat ettiğim nokta indirimlerin sık ve çok uygulanıyor olması, fiyatın güven vermemesi. Eğer bir piyasada herkes aynı şeyi yapıyorsa, yazık bu ayakkabı firması sahiplerine, muhasebecilerine. Madem böyle, o zaman anlaşın, küresel bir düzey tutturun, nasıl ölçü-tartıda belli sabitler, takvimde kabuller varsa, bu fiyat ve indirimlerde de kuralınız olsun ki yorulmayın. Biz de sizi merak etmeyelim. Ne fark eder, diyeceksiniz değil mi? Öyle düşünüyorum ki ayakkabı firması bu kadar çaba sarf ediyor, yine de zorluklar içindedir. Çabasının karşılığı o kazanması gerekene asla ulaşamıyordur.

Buradan ortaya çıkan ne? Ayakkabı firması doğru düzgün para kazanamıyor. Bırakın para kazanmayı, firma çalışanları zor şartlar altında. Çalışan diyoruz ya, üretici, işçi; ama aynı zamanda kendisi bir tüketici. İşçi kendine kendi ürettiği üründen bile alamıyor, ikinci kalite ayakkabı alabiliyor. Benim gibi orta direkten biri ise gidiyor mağazaya, o vitrine bakacak cesareti oluyor. Ama hepimiz tüketiciyiz.

Kafası iyice karışmış yerli tüketici ağlıyor. Neden mi? Hem olup biteni anlayamadığından hem de aldığını cebinden değil, krediden alması yüzünden. Ayrıca yerli tüketici yapılan gel gel ile büyük bir psikolojik baskının altında. Mağazalar diyor gel, bankalar gel, gelir belli, gider belli, mahalle baskısı, bırakın bunları devlet bile tedbir alıyor, ama bu da baskı, çarklardaki tıkanmaları açmak adına…

Tüket kardeşim, paran olsa da olmasa da, kredi kullan yine tüket, piyasadaki para ne olursa olsun, karşılıksız para ile tüket, geleceğini tüket ki birlikte kurtulalım!.. Bu mu yani? Bu adilse diğer ekonomik enstrümanlar da adildir. Dolaylı vergi adilse faiz de adildir.

Örneğin Avrupalı sürekli kazanıyor. Yabancı tüketici ise gülüyor. Bizdeki üst seviyeden tüketici zaten Şişli’den değil, Milano’da alışveriş yapıyor. Nasıl? bu da mı adil?

Kart meselesi: Türkiye, 2018 Ocak ayı itibarıyla 62,7 milyon kredi kartı, 133,3 milyon da banka kartı olmak üzere toplamda 196 milyonluk kartla Avrupa’nın en fazla karta sahip ülkesi. 2017 yılı Ocak ayında 49,9 milyar TL olan kartlı ödeme tutarı, 2018 Ocak tarihi itibarıyla %22 artış göstererek 60,7 milyar TL oldu. Hiç şüpheniz olmasın, bu miktarın en az yarısı borçlanma şeklinde, yani kart sahibinin bankada karşılığı olan bir parası yok. 2018 yılında toplam kartlı ödemeler içindeki internetten alışverişin payı %16,4.

Devlet ne mi yapmalı? Herkes işine baksın, diyor. Bunu biliyoruz. Tüketiciye karşılıksız borçla tükettirdiğini de biliyoruz. Tüket ki vergimi alayım diyor devlet baba! Düşünsenize, olmayan paradan dolaylı vergi, peşinen! Baba, sen halkını ve özel şirketleri bankalara borçlandırıyorsun. Bankalar kimin? Para pul oluyor ama kendine borç almıyorsun. Sonra ekonomik manada aflar çıkarıyorsun. Vermeyen haklı ve güçlü çıkıyor, veren verdiğiyle kalıyor. Toplumsal barış diyorsun… Bu adil mi?

Biz de gelişmiş ülke piyasaları gibi standartlar istiyoruz. Ayrıca emekten, haktan yanayız. Bir yerde emek varsa karşılığı alınabilmeli, doğru bir pazarsa dalgalanmaları çok olmamalı, şartlar buna uygun düzenlenmeli. Gelişmiş ülkelerdeki gibi, biz de kredi ve dolaylı vergi üzerinden halka yüklenenlerle çarkları çevirme operasyonu değil de, doğru düzgün hesapla yürüyen bir ekonomi istiyoruz.

Exit mobile version