Site icon Politik Merkez

Baloncularla Mücadele

baloncularla-mucadele

Baloncularla Mücadele

Okuyucu

Baloncu düşünce en fazla emlak işinde kendine yaşama imkanı buluyor. Amerika’da da öyle olmuştu, 2008 Mortgage krizini hatırlayın. Ama orada baloncu düşünce daha da kapsamlıydı, kullanılan enstrüman çoktu. Yine de emlak işi… Ya Türkiye ölçeğinde durum ne? Bir örnek verelim, Antalya’dan olsun.

Tarih 10 Mayıs 2005. Bir müteahhit firma iyi bir yerde denizi gören projesini satışa çıkarıyor. Daire başına yaklaşık 200.000 TL maliyeti olan daireleri diğer faktörleri de dikkate alarak 350.000 Avro’dan satışa çıkarıyor. Daireler kapış kapış satılıyor. Dairelerin ilk alıcıları daha çok yatırım düşünen Türk vatandaşı müşteriler oluyor. Müteahhit, emlakçı, alıcı ve elbette devlet memnun. Kazançlar iyi, GSYİH artışı devletin itibarını artırıyor, ülke büyüdü deniyor. O tarihlerdeki kura göre Avro 1,75 TL. Doları merak edenler olabilir; 1 Dolar, 1,36 TL.

Tarih 11 Ağustos 2014. Daire ikinci satışı görüyor. Yatırım için alınan dairenin bu kez satışa sunulan fiyatı 600.000 Avro. Bu kadarla da kalmıyor, o tarihte 1 Avro, 2,88 TL; 1 Dolar, 2,15 TL. Düşünebiliyor musunuz artışı ve kazancı! Kim aldı diyeceksiniz, elbette yabancı. Rus müşteriye satılıyor bu daire. Rus nereden bulmuş bu parayı, önemli değil. Ama bir yabancı vasıtasıyla içeride başka piyasa süreçleri işliyor! Sanılmasın bir örnek her şeyi açıklamaya yetmez, öyle değil; uluslararası satışı olan hemen her yerde fiyatlamalar yaklaşık böyle. Bu fiyatı bir Türk’e sunsanız almaz idi, onun vereceği yine ilk fiyattan olur idi; ama yabancı olunca durum farklılaşıyor. Farklılaşıyor; aslında yeni fiyat emlak piyasasında yerini bulmuş, artık daire fiyatları örnek bölgede bu fiyata göre konuşur oluyor. Devlet yine memnun; ülkeye döviz girdisi oluyor, vergi geliri artıyor, GSYİH artıyor, velhasıl balon resmi rakamlara giriyor. Mal sahibi, emlakçı ve hatta alıcı elbette memnun.

Şimdi gelin konjonktürü değiştirelim. Terör var, Suriye meselesi belli, Rusya ile malum Uçak Krizi yaşamıyor, ekonomide sorunlar tartışılır durumda, sebebi ne olursa olsun aşikar olan Dolar büyük bir artış tablosu çizmekte, AB ile Türkiye arasında sorunlar olduğu gibi AB içinde de sorunlar var, örneğin Brexit yaşandı. Daha başka etken de sıralanabilir, ama durum farklı diyebiliriz. Farklı da bizim örnek dairenin fiyatı ne oldu sizce?

Tarih 29 Kasım 2016. Tablo şu: Rus vatandaşı evini satışa çıkarmış, danışmanı Türk emlakçı üzerine 650.000 Avro yazmış. Rus, satılsa da satılmasa da olur, ama fiyat bu, diyor. Peki kur nasıl? Avro olmuş 3,65; Dolar ise 3,42 TL mertebesinde. Ortalıkta yabancı yok ama balonun izi var. Dairenin fiyatını geri çekmek söz konusu değil. Eğer yabancı tamamen kurtulmak isterse belki fiyat revize edilecek. Piyasa şişti, maliyenin rakamları şişti…

Şimdi işi biraz daha karmaşık hale getirmek isterim. Müteahhit sonuçta bir iş adamı, hakkında fazlaca bir şey söylememe gerek yok; çünkü konumuz o değil. Ama ilk alıcıları araştırmıştım; yatırım diye değerlendirilen sitedeki dairelerin % 74’ünü alanlar, ismi cismi zor bulunur insanlar idi. Örneklediğim daire de bu kategoriden. Eğer kara para aklama değil de normal alıcı piyasası olsaydı müteahhit bu daireyi 350.000 Avro karşılığı 476.000 TL’ye değil örneğin %100 kazançla bile olsa 400.000 TL’ye satışa sunabilirdi, baktı satılmıyor, onun da ödemeleri var, daha düşük rakamlara inebilirdi. Müteahhidin ilk sunduğu yüksek fiyatı kolayca verenler kazancını ispat etme ihtiyacı duymayan insanlar. Onlar kolay ve bir yere hesap vermeden hareket edebildikleri için müteahhidin kazancıyla değil, kendi kazançlarıyla ilgilenmektedirler. Oysa ülkede genel durum belli! Anlaşılması için biraz daha açayım; araştırmamın sonucuna göre bu yöntemle para aklanmış oluyordu. Emlak piyasasının bu tarz bir işlevinin olduğu bilinir, bu noktada bu iyi kullanılmış görülüyor. Nasıl olsa devlet nereden buldun bu parayı diye sormuyor. Hatta bu durum devletin işine de geliyor. Mali muhasebede önemli bir avantaj elde edilmiş olunuyor.

Uzatmadan geleyim sonuca. Bu bir balonculuk düşüncesiyle gelişen iş koludur. Dışa dönük ekonomik anlayış, küresel sermayeden pay alarak kazanç elde etme; içe dönük ise balonculuk! İçeride çıkarcı ve fırsatçı vatandaş, belediyeler, iş adamları, alıcı ve satıcılar bu işi gayet iyi bilmektedirler. Olması gereken, doğrusu nedir bu işin? Çok açık; para bu, dini imanı olmayan bir şeyden söz ediyoruz. Bir kere bir yerde adaletten bahsediliyor ise para temiz olmalı, nasıl olsa yıkanır denmemelidir. Çünkü iş yanlış başlarsa diğer adımlarda da yanlışlıklar sürer gider. Serbest piyasa kontrol edildiği ölçüde doğrulardan söz edilebilir. İkincisi ise, tamam küreselleşme var da, neden bu ülkede fiyatlamalar yabancı para ile yapılır? Yabancı bile olsa biri bir şey satın alacakken Türk Lirası’nı kullansın, bu bizim namusumuz, bayrağımız, yüz akımız değil midir? Diyelim fiyatlama TL ile olsaydı bu rakamları söylerken utanırdı insan, en azından psikolojik etkilerle sistem yanlış ürememiş olurdu.

Dahası, madem Türkiye’de yaşıyoruz, bizi kimler koruyacak? Konjonktür deyip açıkladıklarımız kiminle ilgili oluyor, şehit verenler kimler? Bakın, bugün ülkede sade vatandaş biriktirdiği Doları bozuyor, kampanyalar yapıyor!.. Hakiki milletten söz ediyoruz, bu memleketin gerçek sahiplerinden! Bu başa gelen hakikatlerin ceremesini bu millet çekiyor. Yabancı veya işini bilen çekip gitse de bayrak bu insanın elinde dalgalanıyor. Özveride bulunanlar, milli para birimi ile alış veriş yapanlar ve vergi verenler bu milletin evlatlarıdır. Piyasa bu, diyen çok olur; ama devlet milletini her şekilde korumalıdır. Balon uçuranlarla ve istediklerinde ellerini yıkayanlarla ancak devlet baş edebilir.

Exit mobile version