Site icon Politik Merkez

Stratejik Algı Yönetimi

Okuyucu

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.

Yaşanan örneklere bakılırsa, “konu/olay (fenomenoloji) öyleydi veya değildi” tartışmasının ötesine geçilmesi gerekiyor, “üretilen terminoloji” kullanılır yapılıyor ve “küresel algı” buna göre yönlendiriliyor. Ancak bunun öncesinde bir stratejik çalışma var, bu kısmı müteakiben açıklayacağım.

Nedir örnekler (bölgemizi ilgilendiren), önce bunlara bakalım:

Bu terimler (kabaca) 20 yıl önce literatürde yoktu. Uluslararası ilişkilerin ve politikanın terminoloji dağarcığında değildi. Bazı kavramlar vardı, savaş, direniş, Arap, İslam gibi, ama belli bir eşleştirmelerle ifade edilmiyordu ve buna bağlı anlam yüklü değildi.

Yakın zamanda bu algı içinde, örneğin “İsrail terörist Hamas ile haklı bir savaş veriyor, meşru müdafaa hakkını kullanıyor…“ gibisinden metinler yazılıyor (akademik, haber, diplomatik…) ve böylelikle zaman içinde bu algı ve durumu yaratan güçler, sanki her şey “kendiliğindenmiş” veya “doğalmış” gibi bir ortamda, “kontrolü sağlama” politikasını icra etmekteler.

Yöntem ne ve stratejiyle ilgisi nasıl açıklanmaktadır?

Önce strateji:

Strateji çalışması günümüzde füzyon çalışmaları ile bağlıdır veya desteklidir. Amaç belirleme, saha çalışması yapma, yapay zeka ve büyük veri imkanlarından faydalanma, belirlenen her teori için simülasyonlar üretme, deneme, değerlendirme, bunların sonuçlarına göre strateji seçenekleri ve her strateji çinde önem dereceleri belirleme prosedürleri tatbik edilmektedir.

Şimdi ben bunu bir not halinde şöyle de ifade edeyim, istihbarat ve strateji çalışmasında kendine özgü metotlar kullanılır ve bunların içerisinde hiç bir zaman “komplo“ kelimesi yoktur.

Anlatımımıza devam edelim. ABD adına yazalım, onların Ortadoğu ve özellikle İsrail açısından belirledikleri ilk strateji şöyle olsun: “İsrail’in güvenliği sağlanacak.“ İkinci strateji şöyle olsun: “Doğu Akdeniz’deki enerjinin kontrolü sağlanacak.“ Bunların her ikisi için detaylara girildiğinde size gerekli olan “doğal“ bir ortamdır. Örneğin birinci stratejinin hedefleri içinde şunlar olsun: “Suriye ikiye bölünecek, bunun İsrail’e yakın coğrafyası ABD ve ortaklarının kontrolünde olacak.“

Bu aşamada size ne gerekli? Bu ortamın dili, dinamikleri, etkileşimleri, hikayeleri, vs. Bunlar gerekli. Bu dili ve diğer unsurları kullanarak planlar yazılır. Planlar değişik evsaftadır: Enformasyon Savaşı için, İstihbarat Savaşı için, Vekalet Savaşı için, Hibrit Savaş için… Planlar yazılır, yani her şey belirlidir. “Doğal“ ortamdaki gelişmelerle birlikte planlar sürekli tadil edilir, güncellenir. Ancak esas noktalardan birisi, kullanılacak dili kabul edilir yapacak türden doğal gelişmelerin ve etkileşimin önünün açılmasıdır.

Diplomasi dili az çok bellidir. Özellikle Batı kültürü açısından dil; çözüm, gelişme, özgürlük, vs. ifadeleriyle doludur. Rusya ve Çin açısından ortak dil gelişmiş haldedir, bu dile göre; emperyalizm, sömürgeci, faşist, vs. ifadeler kullanılır. Bu konularda taraflılık, haklılık, üstünlük, vs. yoktur, ancak çıkar vardır. “Ben bu iki ülkeyi savaştırmak istiyorum, günah benden gitti,“ gibi bir konuşma asla olmaz. Diplomasi; yapıcı, uzlaşmacı, müzakereci, diyalog sağlayan, açık kapı bırakan bir dili kullanır. Sıkıştığında da “kamuoyu böyle düşünüyor, ikna etmek gayet zor,“ denir veya “bu konuda çalışmamız gerekiyor,“ demek suretiyle zaman kazanılır.

Politik alanda İsrail ne yapar? Sürekli iyi polis ve kötü polis gibi… Bir iktidar gelir taşları yerinden oynatır, diğeri gelir yerleştirme çabası içinde olur. Ama adım adım ilerleme politikası güdülür. Ayrıca her şartta bir “mağdur“ sıfatı yaratılır ve bunun üzerindeki kazanımla beraber hızlıca hareket edilir. Sonra bir süre yapılanların sindirilmesi süreci işletilir.

Örneğin ABD ve İsrail bir araya geldiklerinde durum nasıl? Elbette her ülke kendi çıkarları, stratejileri, kamuoyları, politik atmosferleri doğrultusunda hareket eder. ABD buna ilave olarak, “genel kontrol“ misyonu üstlenmişçesine ikinci bir şapkayla, dünyaya önderlik ve örneklik algısı verir. Bu yönde tarafları dengeleyici argümanları kullanır.

Bütün bu durum ve şartlar için kullanılan dil, diplomatların ve politikacıların dili, medyaya verilen beyanatlar kimseyi aldatmamalıdır. Özellikle vurgulayayım, haberciler bu kapsamda çoğunlukla karar vericilere ve sözcülerine bakarlar. “Başbakan A şunu söyledi, Bakan B dedi…“ Doğrudur, bunlara bakmaksınız ne yapılabilir ki? Ama şurası önemlidir, plan işlemekte ve ileri sürülen dilin kullanımı karşısında medya da algı yönetiminin yayıcısı, kullanıcısı ve bir tarafı olur. Hatta akademiye da böyledir. Referanslar ve dil aktarımı bu yolla yaygınlaştırılır, yerleştirilir…

Şimdi size uygulamada neler yapıldığını tek tek açıklamayayım. Sizler buraya kadar yazdıklarımdan kendiniz belli kanaatler ile sonuçlar çıkarabilirsiniz. Benim üzerinde durduğum “algı yönetimi“ ve bunun “strateji“ ile ilgisini açıklamak olduğuna göre, esasen bu konuyu basitçe ifade ettim diye düşünüyorum.

Belirleyicinin kurduğu şekilde sahada algı yerleşince politika uygulamaları da kolaylaşır. Bugün İsrail ve ABD bunu gerçekleştirmektedir.

Politikacılar iç politika bağlamında da bu dili kendi iktidarları (dolayısıyla çıkarları) için kullanırlar. Vatandaşa düşen ödev, her durum için; kim, nerede ne zaman ne maksatla neyi asıl ifade etti, ben burada hangi noktadayım diye sormasıdır. Kim hangi sözcükleri, ifadeleri, örneklemeleri tekrar ediyor? Bakın, durumu az çok anlarsınız. Unutulmamalıdır, Hitler de bir politikacı idi, kendi vatandaşına, sonra dünyaya politika ve algı yönetimi ile neler yaptı?

Sonucu şöyle bağlayayım. Enformasyon Savaşı bütün boyutlarıyla yapılıyor. Birey ve ülke olarak alınacak önlemler var. Duyarlı olmak şart!

Exit mobile version