Site icon Politik Merkez

Trump ve İleri Sürüm Kleptokrasi

trump-ve-ileri-surum-kleptokrasi

Trump ve İleri Sürüm Kleptokrasi

Okuyucu

Dünya kleptokrasiyle mi yönetilecek? Donald Trump ile birlikte dünya belirgin biçimde demokrasi konusunu bir daha tartışmaya açtı. Tartışma konusu şu soru ile ortaya konuyor: Yeni popülizm tam demokrasiyi otokrasiye nasıl çevirir? Kleptokrasi demokratik otokrasilerin yeni tanımı mı oldu?

Bu soruların cevaplanmasında temel anahtar, “Halkın aklı ve duygularıyla oynamak!” olsa gerek. Bu ise bizi, Sokrates’ten beri bildiğimiz, “kinizmin (sinik, kinik) kanıksanmasıyla yaratılan ortamda sürdürülen politikalar” konusunu işlememize sebep oluyor.

İnsanlık Platon’un “Devlet” adlı eser ile çok zaman önce demokrasiyi tartışma imkânı bulmuştu. Dolayısıyla insanlık demokrasinin ne olduğunu öğrendi ama bu rejimin hassasiyetlerini gidermekte yeterli olamıyor. Sorun insanın doğal yapısından kaynaklı olsa gerek. Tarihsel süreçte yönetimler arada bir otokrasilere de ilgi duyuyorlar. Hiç değilse bugün tanımlayacağımız gibi; demokrasi içine yerleştirilmiş otokrasiyle, yani kleptokrasiyle.

Yazılı veya değil, anayasalı demokrasilerde tüm toplum için toplam çıkar gözetilir, bu temelle hizmet eden sistem dengelerle belirginleştirmiştir. Trump örneğiyle de tanık olduğumuz gibi politikada “yeni popülizm” kendinden bir hayli bahsettirir oldu. Buna göre formül şöyle çalışıyor: Sisteme konan güçlü kleptokrasilerin pompaladığı halk etki altına sokuluyor, yaratılan kinizm ile sistemin içi dışına çevriliyor. Bu dönüşüm ile ortaya çıkan ise otokrasi oluyor. Otokraside çeperdeki toplam çıkar yerine amorf bir görünüm oluşuyor. Bu amorf yapıda çıkarcılar merkeze yerleşerek kendi düzenini-dengesini meydana getiriyorlar. Bu yazının görseli belirtilen dönüşümü açıklar mahiyettedir.

Buradaki detaylar hepimizin bildiği biçimdedir. Ama bazılarını hatırlatmakta yarar olacak. Güçlü kleptokratlar kuralları eğip bükerler, bilgi manipülasyonu yaparlar ve elitlerle işbirliği halindedirler. Eğer elitler yeterli gelmez ise ya yeni elit yaratılır ya da önce bu alanda bir dönüştürme süreci yaşanır.

Anayasal demokraside yetkiler dengeli dağıtılmıştır, sorumluluklar paylaştırılmıştır, bağımsızlık korunur ve buradan geçerli bir kontrol imkânı yaratılır, dolayısıyla yargı fonksiyonu her noktada sistemi korumuş olur.

Bir de yönetenin sınırlarının belirlenmesi konusu var. Bu sınırlama doğrudan veya dolaylı olabilir; duygu ve erdem ile veya proseslerle gerçekleştirilebilir. Örneğin ABD’de Başkan hem etik hem de kamusal vicdanla sınırlandırılmışken, İngiltere’de Başbakan parlamentonun güveniyle hayat bulur. Başkan veya başbakan, eğer lider masasına oturduğunda kendini bu sınırlamalar içinde hissetmez ise çarklar tersine işlemeye başlar. Demokrasilerin hassaslığı da bundan ileri gelir.

Trump için çıkan söylentiler bu duruma ilişkindir. Ortada bir “hırslı davranış etkisi” vardır ve bu hırs Amerikan sistemi için gerekli olan etik değerleri ve kamusal vicdanı tehlikeye atabilecek niteliktedir. Halbuki her lider hırslıdır. Mühim olan hırsa karşı koyabilme iradesini bireysel ve sistemsel bağlamda koruyabilmektir. Daha iyi bir amaç arayışı bu hırsı tetikler. Bazen bu amaç yaşamla ilgili gerçekleri bile zorlar, çok güçlü olmanın verdiği bir hastalık halinde hırs ihtirasa dönüşür. İhtiras ise tehlikelidir; özellikle liderler için.

Yabancı yazarlar bu konuda ilginç yaklaşımlarda bulunuyorlar. Bu konuyu açıklarken Hitler’den örnek veriyorlar ve faşizmin özellikleri ile liderleri ilişkilendiriyorlar. Hatta bugün Macaristan’da yaşanan politik değişimi de bu şekilde değerlendirenler var. Fransa için bile endişeler söz konusudur. Seçime giden her bir Avrupa demokrasisinde küresel algılar nedeniyle bu tür bir “aşırı milliyetçilik” olgusunun ortaya çıkması delil olarak gösteriliyor.

İleri veya tam demokrasi yönetilebilir şartlarla hareket eder, gelişmeye açıktır ve her türlü değerle ilişkiler sıkıştırılır ve gerekli doğal bilinçlenme imkânı yaratılır. Kinik baskıyla birlikte tersine çevrilen ilişkilerde yönetmenin asıl amacında bile bir farklılık meydana gelir, imkanlar kısıtlanır ve farklı alanlarda bilinçlenme dünyası içinde hareket edilir.

Kinizmin hâkim olması için gerçekliğin dışında sahte bir dünya yaratılması söz konusudur. Çünkü açığa çıkması istenen duygu erdemlilikle ilgilidir. Her kültüre göre belirginleşmiş biçimdeki erdemler bazen insanları hassaslaştırır; koruma içgüdüsü, ahlaklı olmaya titizlik gösterilmesi, inançlara sarılma… Politik çıkar için üzerinde oynanan alan da bunlardır. Bir planla halkın inandığı günlük yaşamın hakiki dinamikleri yerine sanal bir algı sağanağı ile bütün değerler ve öncelikler üzerinde değişiklikler yaratılır ve sonuçta istismara açık bir hassasiyet yaratılır. Eğer felsefeden uzak kalır da kinik yaklaşımın politikadaki kısmını ele alırsak olup biten bu şekilde açıklanabilir. Böylelikle kinizme duyarlı politikada ilgili meşru ve gayrı meşru kurumlar ise kleptokrasiye hizmet etmiş olurlar.

Günümüzün kleptokrasisi için yapılan manipülasyonda istihbarat servisleri devrededir, yoğun bir siber-sanal ortam kullanımı söz konusudur, medya imkanları zorlanır, algı yönetimi söz konusudur. Hatta Amerika’da seçimlere yabancı istihbarat servisleri de dahil oldu deniyor ise o zaman siz düşünün bu işlerin boyutlarını.

Demek ki günümüzde siber-sanal ortamdan her yönde yararlanılıyor. Demokrasilerin kendi ülkelerine zarar vermesi bir amaç halinde projelendirilebiliyor. Dışarıdan müdahalelerle o ülkede, bu Amerika olsa bile, liderlik prosedürleri etkilenerek bir oyun kurulabiliyor.

Ortaya çıkan tam bir amorf yapı: “Demokrasi içinde bir otokratik tarz.” Böyle denebilir. Buradaki otokrat belki “faşist” veya daha yumuşak ifade ile söylersek “aşırı milliyetçi” olabilir. Otokratik demokrasi belki sistemi olduğu gibi işletir. Fakat bu kez lider veya politik kutup, elde ettiği çıkarcı güçlerin motivasyonunu da kullanarak; muazzam, karşı konulamaz, etkilere dirençli ama esasında pek uygun olmayan yöntemleri işleten bir güç birliğinin başında görebilir. Bugün Amerika için endişe ile tartışılan konu, bu durumun emarelerini alınması üzerinedir. Neticede bir uçta zengin elitler, diğer uçta askerler var.

Ortada büyük bir sorun var şeklinde görülüyor. Bu “ileri sürüm” politik karakterin bazı özelliklerini burada listeleyelim. Kleptokraside şunlar oluyor:

İşte size kleptokrasi!.. Bu yöntem çıkarların elde edilme biçimini daha ileri taşıdı ve politik alanda bir karakter değişimi yarattı. Hiç şaşırmayın, Amerika dahil pek çok ülkede benzer yaklaşımları sindirmiş toplumların varlığına tanık oluyoruz. Amerika’da halk sokaklara dökülür, protesto gösterisi gerçekleştirir ama bunun adı yine demokrasi olur. Her şey alışıncaya ve belli çıkarları paylaşıncaya kadar; sesler yükselir ama sistem kendi süreçleriyle dengelerini doğallığıyla yaratır. Hatta çatışma bile olur, kleptokraside her şey mümkündür.

Amerika ve Trump bütün bu anlatılanların örneğidir. Açık olan şu, yükselen kleptokrasi dünyayı bir hayli gerdi. Elbette Amerika bu konuyu kendi demokrasisi içinde tartışabilecek dinamiklere sahip. Diğer ülkeleri bilemiyorum. Bazılarında otokratik damar daha da derinleşebilir. Her yerde kendine özgü etkileşimler söz konusudur.

Küresel kapitalizmde son durum böyle. Aslında bu bir paradoks. Bakalım şimdi ne olacak?

Exit mobile version