Site icon Politik Merkez

Ekonomi ve Politika

ekonomi-ve-politika

Ekonomi ve Politika

Okuyucu

Ekonomiyi fazla hafife alanlar var herhalde… “İki kere iki kaç eder?” sorusuna cevap verirken bile, “Acaba bu sorunun altında ne hinlik var?” diye düşünen takıntılı kafaların ekonomiye odaklanmalarını anlamak güçtür.

Çevirin yoldan bir iktisat mezununu ve sorun, “Bu yöntemle Türkiye’yi sen yönetebilir misin?” diye. “Ben de yönetirim,” dediğini duyarsınız. Çünkü denklem kolay: Küresel para bolken inşaata yüklen, para daraldığında cepten ye. Her bir mala yüklü şekilde KDV ve ÖTV koy, dolaylı vergiyle mali disiplin temin et, tüketicinin can damarını elinde tut. Gelir dağılımını eşitlemek için çalışmayan ailelere de yardım dağıt, ödenek ver, geçici memnuniyeti yarat.

Memleketin bir tarafı üretmeden tüketiyor, vergi veren yok, kaçak çok. Diğer tarafı hem üretip hem de biriktirmeye çalışıyor. Altyapı yatırımlarında bile hesaplar tutmuyor. Teşvik diye verilenler bir türlü yerinde kullanılmıyor. Peki, nasıl olacak bu iş?

Eğer politikacılar gerekli insan gücünü yetiştirmeye dönük işleri başaramadı ise hiçbir iş istenen şekilde sonuç vermez!

Bir de siyasi ve diplomatik konular var; olumsuz etki yapar cinsten. Bürokratlar eline mürekkepli kalem almak istemiyorlar, doğal olarak sorumluluk riskinden kaçınanlar oluyorlar. Yanıbaşımızdaki istikrarsızlıklar durmuyor ve çatışan bir coğrafyada sürekli şer odağı imal ediliyor. Böyle bir ortamda yeni yatırım olur mu?

İşte liderlik budur: Liderlik, zamanın icaplarına göre süslü laflar etmek değildir, en uygun anda önemli bir kazanım hamlesi yapmaktır ve olacağa çok öncesinden kural koymaktır. Liderlik güven iklimini tesis etmek ve onu korumak demektir.

Hedef koymak kolaydır. 2023’te şu seviyede, 2050’de bu seviyede olacağız, diye. Ne de olsa yazılar kağıt üzerindeler.  İyi de bizim halkımız politik vaatlerin hesabını sormaz ki? Parti tüzüklerini mi okur? Partilerin kuruluş amaçlarına ve programlarına mı bakar? Kim ne anlatırsa onu dinler. Sen vaatlerini tutmadın diye bir partiye halkın hesap sorduğunu görebildik mi? Ne denir? “Sandıkta görüşelim.” Bu bir sandık demokrasisi mi? Nerede kurum ve kuruluşların disiplini, nerede demokrasi kültürünün olgunluğu? Oyu alan Üsküdarı geçiveriyor! Mecliste güven oylaması bile bizde başka konuların kısır tartışması şeklinde geçer. Bütçe görüşmelerinde rakamlar süs olsun diye dile getirilir. Sayıştay denetçileri koca bakanlık işlerini iki sayfa raporla kapatır.

Hem masum vatandaş siyasi gerginlikler içinde neyi sorabilir ki? Başkalarının haklarına gasp etmeyi yöntem haline getirenlerin baskısı altındayken, özgürlük ve eşitlik istismarcılarının hesap vermediği bir ortamdayken; çalışırken kan-ter içinde kalan, üretmeyi inancıyla özdeşleştirmiş, başkaldırıyı asla benimsememiş bu aziz milletin kime ne sormasını bekleyebiliriz ki? Bu aziz millet yönetenine sadakatle bağlıdır ve sabırlıdır.

Ekonomi ve politika iç içedir. Politikacılar retorikle işi idare etme sevdalısıdır. Milletin duygularına hitap ederek yönettiklerini düşünürler. Belki millet buna itiraz etmez ama ekonomi söz dinlemez, hesap ister. Ekonomide hesaplar yanlışsa bir türlü tutmaz. Zaman içinde cepten yemek de yetmez.

Exit mobile version