Site icon Politik Merkez

Pandemi ve Ekonomik Kriz

surtunme-ve-yoksunluk

Sürtünme ve Yoksunluk

Okuyucu

COVID-19 pandemisi ister istemez bir ekonomik belirsizlik yarattı. “Kriz var, bu kriz 2008 Küresel Mali Kriz ölçeğine ulaştı, kriz daha da derinleşebilir…” Bu gibi söylentiler şu an ortalığı karıştırmaya yetmiyorsa da zaten 2019 yarısından itibaren küresel çaptaki ekonomik sorunların üzerine binen pandemi ile birlikte değerlendirildiğinde, bu krizin belli ülkeler ve sektörlerde beklenenden fazla ağırlaşan sonuçlara gebe olacağı yorumları da yapılmaktadır. Hem her krizin kendi karakteri sebep ve sonuçları vardır, pandemi ile gelişen ekonomik kriz halinin illa 1929 Wall Street Çöküşü veya 2008 Küresel Mali Krizi gibi olması gerekmemektedir. Ancak başka görüşe göre kriz her alanda büyüyebilir. Bu olasılık halinde, eğer yılın ikinci yarısında gerekli toparlanma olmayacaksa, bunun da adı şimdiden bellidir; 2019-20 Koronavirüs Krizi. 

“Hemen herkes şunu bekler, ortalığı karıştırmayın, pandemi krizi varken bir de ekonomik kriz deyip derin bir panik havası estirmeyin…” Neden? Küresel krizler kimsenin işine yaramaz da ondan. Hatta büyük ekonomiler, teknolojik şirketler veya bankalar kendilerini krizden sonra daha da avantajlı hale getirebilirler. Buna karşılık orta ve küçük ölçekli ekonomiler, bazı şirketler ve krizden doğrudan etkilenen havayolu şirketleri gibi olanlar dara düşebilirler. Bu bile bazı sektörlerde ve ülkelerde ekonomik kargaşa havasının esmesi anlamına gelir. 

Hal böyle olursa beklenti ne olur? Durgunluk, küresel borsalarda çöküş, kırılgan ekonomiye sahip ülkelerin merkez bankalarında sorun; bütün bunların bileşimiyle bazı hükümetlerin yardım ve destek çağrıları. 

Bu kötü durumda senaryo şu: FED’in dolar basması ve bu dolarları dağıtan büyük bankaların kredi vermeleri ile elinde dolar ve altın birikmiş Çin gibi büyük ekonomilerin piyasaya daha fazla kredi vermeleri, bazı küresel şirketlerin teknoloji yatırımlarıyla günlük yaşam biçimini baskılayacak gelişmeleri öne sürmeleri.

2008 Küresel Mali Krizi zamanında resesyon olmuştu. Çünkü küresel finans sistemi çökmüştü. Bu durum hemen her alanı etkilemişti. Bankalar tarafından hane halklarına sunulan ucuz kredilerle desteklenen konut piyasası, 2008 krizinin merkezi konumundaydı. Başta ABD’de ve sonra İngiltere, İspanya ve İrlanda gibi ülkelerde konuta dayalı balonlar birden patladı ve bu tür şoklara dayanacak kadar sermayesi olmayan bankalar ve şirketler bu durumdan çok olumsuz şekilde etkilenmişti.

Şu ana kadar olanı şöyle gözden geçirelim. Çin’den yayılan pandemi milyonlarca insan ve küresel tedarik zincirlerinin kargaşa yaşaması ve kilitlenmesi halini yarattı, dünya ekonomisi belli alanlarda neredeyse durma noktasına geldi. Halen pandemi Avrupa’yı derinden etkiliyor. Beklentilerin dışında ani bir durum söz konusu olduğundan arz-talep dengesi bozulunca petrol piyasaları ve havayolu endüstrisi hemen etkilenen alanlar oldu. Ortada bir belirsizlik hali söz konusudur.

Ama zaten havayolu şirketlerinde rekabet vardı ve bir süredir sıkıntılıydı. Bazı şirketler devlet desteği talep etmişlerdi. İflasın eşiğindeki havayolu şirketleri haliyle pandeminin etkisiyle teslim bayrağını çekmek zorunda kaldılar. Şimdi bu durumda hükümetler beklenen desteği verebilecek şartlarda mı? Hayır.

2008’de petrol fiyatları varil başına 30 dolarları görmüştü, günde yaklaşık 1 milyon varil kayıp söz konusu olmaktaydı. Bugün küresel petrol tüketimi tarihteki en büyük düşüşüne tanık oluyor. Seyahatler kısıtlandı, fabrikalar işlerine ara verdiler, bazıları kapandı veya kapanmanın eşiğinde. Petrole olan talep sürekli azalıyor. Üstelik Suudi Arabistan tarafından pazarı ucuz ham petrolle doldurma kararı başka bir sorun alanı doğurdu. Bu durumdan İran ve Rusya gibi ülkeler etkilenmeye başladı. Bugünlerde petrol varili 28 dolarlar civarına kadar düştü. Belki kısa süreli bir fiyatı bazı kritik piyasalar kaldırabilir, ama bu süre uzadıkça onlar için sorun derinleşir.

Bugünkü kriz finans kaynaklı değildir ve 2008 krizine göre bankalar daha iyi durumdalar. Hatta teknolojik yatırımlara hızla yönelmek için fırsat kollaya yatırımcılar bulunmaktadır. Ancak hayatın akışına dair arz-talep dengelerindeki dalgalanma belli alanlarda şoklar yaratmaktadır. Birleşmiş Milletler tahminlerine göre, mevcut kriz küresel ekonomiye bu yıl 2 trilyon dolara mal olabilir, ancak dünyada daralma devam ediyor. 

Ancak unutulmamalıdır, ABD ve Çin Ticaret Savaşı yapıyorken bu Koronovirüs krizi çıktı. Uluslararası ticaret bu savaşın etkisiyle belli ölçeklerde zaten sorun yaşıyordu. Belki ticaret için küresel kayıp ifadesi yerine belli bölgelere kayma demek daha doğru olur.

Çin’den sonra pandeminin Avrupa’ya etkili olması önemlidir. Avrupa banka sistemi zaten sorunlu olan mali şartların üzerine bu dalgalanmayı kaldıracak güçte mi, bu durum endişe uyandırmaktadır. Düşük faizli kredilerle (nerdeyse sıfıra yakın faiz oranlarında,) durumun onarılmaya kalkışılması demek başka sorunları da beraberinde getirecek diye değerlendirilmektedir. Bazı sektörler acil çok düşük faizli kredi ve temerrüt talep etmektedir, bu bir anlamda finansal yük oluşturmaktadır. En belirgin biçimde İtalya (ki İtalya’nın borcu çok arttı), ardında İspanya ve hatta Fransa gibi Avrupa’nın önemli üretici ülkeleri ABD ve Çin finans sistemleriyle temas ederek krizi atlatmanın yollarını arayacaklardır.

Şimdi gözler ABD ekonomisindedir. Borsalar, bankalar, krediler, teknolojik yatırımlar… ABD ve Avrupa kaynaklı bazı şirketler ortak araştırmalara doğru anlaşmaları imzalamaktadırlar. Diğer yandan virüsten ilk etkilenenlerden Çin’in ve Güney Kore’nin pandeminin hızını kestiğine dair sinyaller alınmaktadır. Bu bağlamda hızla ileri sağlık endüstrisinde yatırımlarla öncelikle Çin durumu avantaja çevirmek isteyecek gözükmektedir. Hatta Çin’in Avrupa’ya ve bazı OECD ülkelerine vereceği kredilerle ABD’nin bu alandaki etkisinin önüne geçmeye çalışabileceği yönündeki senaryolar masanın üzerindedir. Kırılgan ekonomilerin bu sınamadan nasıl çıkacakları ise merak konusudur.

Şahsen böyle durumlarda tarihte belli zaman aralıklarını ele alırken Kondratieff eğrisine (Nikolai Kondratiev, 1892-1938) bakarım. Genel değerlendirmem şöyle: Tarihsel manada 2008-2020 dünyada kriz periyodudur. İçinde Küresel Mali Kriz, Ticaret ve Teknoloji Savaşları ve COVID-19 (Corona) süreci var. Fikrimce bunların bütünü bir kriz periyodu oluyor. Buradan toparlanıp çıkmak demek dünyada köklü değişimler olacak demektir. Bazı uzmanlar 1970’lerden itibaren 5. Kondratieff döneminde bilgi teknolojilerini, 2010’lardan itibaren 6. Kondratieff döneminde yenilenebilir enerji ve akıllı ağları (network) tarif etmişlerdir. Ancak ifade ettiğim gibi, 2008 ile ekonomik krizler henüz bitmedi, bugün de devam etmektedir. Bu durumda 6. Kondratieff dönemde ifade edilenlere ilave olarak, 2050’lere kadar bir teknolojik ve insan yaşamını kendi alanına çekecek ileri dönem geliyor. Hatta bunun sonunda işaretleri şimdiden alınan uzay kolonileşmesinin adımlarını göreceğiz. Bu kolonileşmenin gerisinde Yapay Zeka, ileri sağlık sistemleri, robotlar, makine öğrenimi, kuantum teknolojisi, 6G, nesnelerin interneti, gibi pek çok konunun hakim olacağı bir düzen kurulmuş olacaktır, şimdiden yatırımlar buraya kaymaya başladı bile.

Gürsel Tokmakoğlu

Exit mobile version