Site icon Politik Merkez

Hakiki Müslüman Olmak Zordur

hakiki-musluman-olmak-zordur

Hakiki Müslüman Olmak Zordur

Okuyucu

Hakiki Müslüman olmak neden bu kadar zor? Biliyorum, aslında bu soru eksik, şöyle sorulmalı: Bir insan kainatı kapsayan sahih İslam’ın dışında kalmayı neden bu kadar ister? Tam soru budur. Ancak bu sorunun cevabını vermek için “şahit” olmak gerekir. Bu ise bir mertebedir, zordur. Dolayısıyla eksik de olsa ilgilenmemiz gereken ilkidir; Müslümanlıkla ilgili sorunun cevabını vermekle yetinelim.

Hakiki Müslüman olmak zor. Çünkü “inanmak” denen güdü, tercih, irade, yöneliş çok kapsamlı ve bu nedenle sapkınlıklara çok açık bir konudur. “Doğru inanmak!” ifadesi dahi yeterli gelmeyebilir. “Ne kadar doğru?” sorusunun cevabı, bu gelişen evrende sürekli yüklenen ilave değerleriyle “daha doğru” olmayı güçleştirir. İnsanlık bu gelişmeye bilinciyle ayak uydurmak için çabalar ama yine de eksik kalır. Çünkü acizdir. İnsanlık acizliğini azaltmak ister, tarihsel süreçlerde müşterek aklı birleştirir, buna güvenir, daha çok çalışır, yönelir, sürekli gelişen evrenine yakın bir çaba içinde olduğundan arayı kapatamasa da gelişme gösterir, belli ölçüde ilerler, ilerledikçe bilince olan değer katma ödevini yerine getirir.

Daha somuta inmek gerekir, ama bu kez de yadırgamadan uzak durulmalıdır. Örnekler bireyin aklında yer etmelidir. Akılda yer edecek bilgi içselleştirilmelidir. En azında şu soruların cevapları Kur’an’da aranmalıdır: Yok ve bir; gaip ve bilinen; iradeli ve iradesiz; farz ve sünnet; kanun ve gelişme; adalet ve hukuk; şahit ve idrak; müşrik ve münafık; teşbih ve kesin; sahih ve sapkın; nefs ve ruh; doğal ve yapay; toplanma ve secde; okumak ve anlamak; selât ve namaz; dua ve madde; kurban ve takva; ilim ve bilim; arş ve nüfuz; oluş ve yaratılış; haber ve resûl; vahiy ve inşa; gelenek ve gelişme; bilinç ve körlük; inanç ve din; yaşam ve ölüm; dünya ve ahiret… Yakıştırılan haliyle değil, olduğu şekliyle bu kavramlar ne demektir? Eğer toplumun hafızasındakilerle karşılaştırılırsa farklar görülecektir.

Farklar var. Asırlardır birikmiş “münafık” kaynaklı bir farklılıktan bahsedildiğinde hakiki Müslüman olmak elbette zorlaşır. “Muttakilik” bunun için var. Zor olanın bir kısmı da bu noktadan ileri gelmektedir: İstemek, yaklaşmak, sabretmek, irade göstermek, sorumluluk duymak…

Hakiki Müslüman olmak zordur. Elçilerin en sonuncusunun ümmeti olup da batıl yöne dönenlerin içinde Müslüman olmak zordur. Kainatın kurallarını hiçe sayanların baskısındayken Müslüman olmak zordur. Kendini bir savaşın neferi zanneden zavallı maşaların arasında Müslüman olmak zordur. Terör siyaseti yapanların dünyasında Müslüman olmak zordur. Araplaşma eğilimini din zannedenlerin baskısı altında Müslüman olmak zordur. Elde Kur’an gibi bir kılavuz varken ve bilgi çağında yaşandığı halde, sahtekarlık kokan işlerin korunduğu yerlerde Müslüman olmak zordur. İnsanları benliğinden ve dilinden koparıp idrakleri mühürlenmeyi dava zanneden zulüm ve kibir sahiplerinin yer bulabildiği bir ortamda Müslüman olmak zordur…

Sahih din İslam’a kalben ve kimseye hesap vermeyecek şekilde ve saf bir halde iman edildi ise iş çok zor; boksör tabiriyle, bir alttan vururlar, bir de üstten. Çok bilmişler üstten vururlar. Tarla faresinin deliklerinde yaşar gibi nereden çıkacağı bilinmezler alttan vururlar.

Baskı altındakiler, “İnanmam olur gider, bu ne zulüm,” diyebilmektedirler. Böyle alttan vurulduğunda yerden yükselenler olursa bunlara, “Cezalarını nasıl olsa öbür tarafta görürler,” denecektir. Artık bu dünyada rahattırlar. Biliyorsunuzdur, bu kesime bütün kapılar açılır. Kolaylıklar görürler. Çünkü bu gibiler artık diğerleri için “tehdit” olmaktan çıkmışlardır.

Üstten vurduklarında dibe gömülme temayülü olursa kötü. İnsanı işaret ederler ve “İşte size söylemiştim, bunlar insanlık düşmanı,” derler. İnsanın ipi pazara çıkmıştır. Her kapı yüzüne kapanır. Adeta cezalarını bu dünyada görürler. İşin daha da kötüsü nedir? Bu kesim yaşarken mağdur olduklarını düşünüp kendilerini motive etme yolu ararlar. Kendi kendilerine, öte dünyada rahat olduklarının garantisini verirler. Şehadeti ise hantal bir devletin elindeki devlet memurluğu zannederler.

Velhasıl bu dünyadayken zordur “hakkınca” Müslüman kalmak. Paradoks çoktur, kafalar karışıktır, sığınılacak ve saklanılacak yer aranır, çaresizlik belki daha da derin bir yanlışı davet eder, masumlar zalimlerin eline düşer… Müslüman mananın derinliğinden yükselen o sürekli gelişen uzayı görmüyor mu? “Hakiki olan görüyor, batıl olan kör,” diyorsanız bu üzücüdür: “Hiç görenle görmeyen bir olur mu?”

(Görsel: Flickr, Space VII, broombesoom)

Exit mobile version