Kent kültürünün kendine bağlı kuralları var. Basit ama gerekli olan kurallar aynı zamanda birey ve toplumun uyumlu, özverili ve sağlıklı olmasının da harcıdır.
Hava buz gibiydi. Karanlık basalı bir saati geçti. Herkes evine gitmek için toplu taşıma vasıtalarına saldırıyor. Belki bunu da kaçırırsa yaşlı adam en az bir saat sonra gelecek otobüsü yakalayabilecek. Elinde akşam ailecek yiyecekleri mandalinalar var. Vaktiyle evine ulaşsa da çocukları uyumadan onları görebilse ve götürdüğü mandalinaları önlerine koyabilse…
Neyse bir kargaşa içinde gelen otobüse binebildi. Yolculuğu iyi şartlarda bir saat kadar sürecek. Otobüsün içi hınca hınç dolmuş durumda. Kalabalıktan değil mandalina paketini kendini bile koruyamıyor. Mandalinaların suyu her bir durak hareketinde bir miktar daha çıkıyor.
Yaşlı amca bugün tam dokuz saat çalıştı. Hep ayaktaydı. Bir yer veren olsa da otursam diye düşündü. Ama otobüse binmesi bile bir mucizeydi. Nasıl olsa bir saat geçiverecekti. Daha önce kendine yer veren olup olmadığını geçirdi aklından. Hatırlayamadı.
İki durak vardı evine. Otobüs havasızdı. Sıcaklık çok artmıştı. Her defasında inenden çok binen oluyordu sanki. Bir türlü kalabalık azalmıyordu. Derken kalbinin sıkışmaya başladığını hissetti. Daha önce bir kriz geçirmişti. Acaba halsizlik miydi, yoksa yeni bir kalp krizi mi? Evet! Olan oldu. Kimse anlamadı onun bu denli acı çektiğini. Herkes kendi derdindeydi. İnsanlar birbirine bile bakmıyordu. Bazıları ayakta bile uyuyordu. Bazıları ellerinde mobil telefonlarıyla ilgileniyordu. Birkaçı da sohbet ediyordu. Kimsenin dikkatini çekemeden ayakta vefat etmişti yaşlı yolcu. Hem de kentin göbeğinde.
Dramatize edilen bu örneğin hedefi o kişiyi anlatmak değil. Benzerleri çok oluyor, demek de değil. Hani dikkatini çektiklerimiz varsa onlar bir tarafa esasen, bundan dolayı yer vermelisiniz, sonucunu da çıkarmak istemiyorum. İnsan yaşamında bir “üstünlük” tarafı arıyorum.
Acaba birbirimizin yüzüne yeteri kadar bakıyor muyuz? Birbirimizle yeterince ilgiliyor muyuz? Selam vermek, iletişim kurmak, derdini anlamak… Ne dersiniz?
Kent yaşamı insanları yoruyor. Yeni usuller, yerleşen değerler ve teknolojik adetler çeşitli kesimleri birbirinden ayırıyor. Küsmüş gibi yaşıyor kitleler kentlerde. Bu denli sıkışık toplu taşıma vasıtasında nefesini duyabileceğiniz biri ayakta vefat ediyor ve sizin haberiniz olamayabiliyor!
Bir üstünlük değerinden söz edeceksek eğer, insanlar önce birbirini görecek, fark edecek, değer verecek, değil mi? Böylesine duyarlı bir davranış şeklinin pekiştiğinin kanıtını arıyorsak eğer, toplu taşıma vasıtaları bir küçük gözlemevidir. İşte size bir ölçüt: Ne zaman toplu taşıma vasıtalarında insanlar birbirini gözetir olur ise sanırım o an muttaki için bir ümit ışığından bahsedebiliriz.
Haydi öyleyse!..