Cenevre'de Dışişleri Bakanları Toplantısı
Türk, Rus ve İran Dışişleri Bakanları bugün Cenevre’de buluşuyorlar. Konu Suriye. Bu toplantının ayrıntıları ne ile ilgilidir? Türkiye açısından önemi nedir?
Hatırlayalım, 28 Ekim 2018 tarihinde İstanbul’da Almanya, Fransa, Rusya ve Türkiye liderlerinin katılımıyla bir Dörtlü Zirve gerçekleştirilmişti. Bu zirveye Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ve Astana platformunun Cenevre’de oluşturduğu “küçük grup”tan temsilciler de katılmıştı. Konu Suriye ve özelde İdlib idi. En azından kamuoyuna açıklanan buydu. Sonuç bildirgesinde dikkat çeken 4 başlık vardı. Bunlar, Suriye’de toprak bütünlüğünün korunması, Suriye halkının iradesinin tecelli ettirilmesi, anayasa çalışmaları süreci ve sığınmacıların geri dönüşleri idi.
Zirve sonrasında konuşmalar yapıldı. Astana Süreci, Tahran ve Soçi toplantıları gündemdeydi. Tahran’da İran, Rusya ve Türkiye Suriye ve Astana sürecini ele almışlardı. Açıklanan ise (mealen), ABD’nin oldubittisini kabul edemeyiz, şeklindeydi. Soçi’deki Erdoğan Putin buluşması sonrasında da aynı sözler ifade edildi. Bunun sonrasında Türkiye ve Rusya Stratejik Ortaklık Anlaşması imzaladılar. Savunma ve Dışişleri Bakanları ile MİT Başkanı bu amaçla karşılıklı ziyaretler gerçekleştirdiler. İstanbul’daki zirve bunların sonrasındaydı. Bir “politik yapı” ortadaydı. Bu yapı Almanya’ya ve Fransa’ya, yani Avrupa’ya sunuldu. Konu yine “Suriye’de ABD’nin oldubittisinin kabul edilmeyeceği” idi. Bu zirveden sonra özellikle Putin vurguladı, Astana sürecine katılanların çabası ile Cenevre anlaşması kararlarına yönelik yazılacak yeni Suriye anayasası için yerel güçlerden 3 liste üzerinde anlaşılacak ve bu 3 listede yer alanlar anayasayı hazırlayacaklar, daha sonra seçimler dahil süreci belirleyeceklerdi. Fakat en zor kısma gelmişlerdi, üçüncü liste! Bu hazırlanamıyordu, zira oldubittiye dayalı PYD/YPG veya SDG dedikleri kurgu, olması gereken listeyi bozmakta ve amaç dışına çıkarmaktaydı. Bu SDG konusu Suriye’de bölünmeye gidecek bir süreci geliştirmekte kullanılan taşeron hüviyeti taşımaktadır.
İşte bizim Türkiye olarak, Suriye’de Fırat’ın doğusu için ifade ettiğimiz “terörün ortadan kaldırılması harekatı” girişimimiz öncesinde, üç ülke Dışişleri Bakanı’nın Cenevre’de toplanması çok önemli bir konuyu işaret eder mahiyettedir. Nedir bu? Avrupa’nın (Fransa ve Almanya) ve Cenevre vasıtasıyla süreci takip eden BM’in “Suriye’de Amerikan oldubittisini red eden” bir diplomatik tespitin yapılmasıdır. Eğer Türkiye, Rusya ve ABD desteğiyle (Esad yönetimi dolaylı da olsa bu işin içinde oluyor), Avrupa ve BM’in verdiği hakla, Suriye’de Fırat’ın doğusunda harekat yapmak zorunda olduğunu kabul ve tespit ettirir ise diplomatik süreç tamamlanmış olacaktır. Hatta Rejim güçleri Dair ez Zor’un kapısına dayanırsa (Rus ve İran desteği ile) buna da Cenevre’nin (BM’nin) haklılık kazandırması önemli görülmektedir.
Dünkü gelişmelerden hareketle bir konuyu daha buna ilave edebiliriz. Doğrulanmayan bilgilere göre ABD, SDG ile Peşmergeleri birleştirmekle alakalı bir çaba içindedir. Bugün Cenevre şunu söyleyebilir: Bu tür bir girişim sonuçta bölgenin istikrarını bozar.
Cenevre’nin konusu budur. Bugün sonuçta Cenevre şunu ifade etmelidir: “Astana sürecini kabul ediyorum, destekliyorum, üçüncü liste hazırlığına engel olan Amerika’nın tutumundan vaz geçmesini bekliyorum ve Irak’tan bir unsurun Suriye iç işlerinde kullanılmasını red ediyorum.”
Bekliyoruz…