Site icon Politik Merkez

Erdoğan’ın Terörizmle Savaşı

Okuyucu

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Bu konuşmadan Suriye bahsi üzerine ABD ile sürdürülen son gelişmelere ilişkin çok belirleyici sonuçlar çıktı. Nedir bunlar?

Ankara’da bu sabah görüşmelere başlayan ABD heyetinin (Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, DEAŞ ve Suriye sorumlusu Büyükelçi James Jeffrey, Ulusal Güvenlik Baş Danışmanı John Bolton) asıl amacı; Türkiye’den Suriye’deki YPG için güvence istemesi, Türkiye’nin yapacağı bir harekatı engellemektir.

Heyet Türkiye’ye gelmeden önce olanları kısaca hatırlayalım. 19 Aralık’ta başkan Donald Trump “Suriye’den çıkacağız,” twitini attı. Liderliğini eski CIA Başkanı ve şimdiki Dışişleri Bakanı olan Mike Pompeo’nun yaptığı “şahin” denebilecek kanat, bu Trump’ın açıklamasını nasıl sürece yayarız, nasıl başka bir yöne çekeriz, diye bir plan yaptı. Şahin kanattan (ki bu kesim öteden beri Türkiye karşıtı bir tavır sergilemekteler,) Ulusal Güvenlik Baş Danışmanı Bolton ve Genelkurmay Başkanı Dunford, Türkiye ile ilişkisi iyi olan ve halen Suriye ve DEAŞ meselesinden sorumlu Jeffrey’i de yanlarına alarak bir planla Türkiye’yi ikna etmeye kararlaştırdılar. Bugün Ankara’ya gelen heyet ve amacı budur. Heyet dosyasında ABD-Türkiye arasındaki cari meselelerle ilgili de bir hazırlık yapmış ve eğer bir pazarlık başlar ise birtakım oyalayıcı işaretler bırakacaklardı.

Heyet Ankara’ya gelmeden önce kirli bir tehdit senaryosu da gündeme getirildi, bunu unutmamak gerekir. Dışişleri Bakanı Pompeo, NewsMax’e verdiği röportajda, ABD Başkanı Donald Trump’ın talimatlarıyla Suriye’deki süreci yürüteceklerini ifade etti. Dikkat çeken husus ise çekilmenin yeni şartlarına, “Türklerin Kürtleri katletmemelerini sağlamak,” gibi bir şart getirdi. Bir Dışişleri Bakanı neden böyle konuşsun? Bu da yetmedi, heyet Ankara’ya gelmeden önce İsrail’de idi ve Bolton burada benzer bir yaklaşımı dile getirdi. İsrail’de gazetecilere yaptığı açıklamada, “ABD’nin Kürt müttefiklerinin Türkiye’nin düzenleyeceği bir taarruzdan korunması konusunda ısrarcı olduğunu,” belirtmesi Pompeo’nun ifadesine yakındı. Bunun amacı örtük de olsa şuydu: “Türk-Kürt çatışması!” ABD’nin bu şahin denebilecek kanadı meseleyi, terörle mücadeleden ve Suriye’ye barış getirmekten çıkarmış, Türkiye’yi tehdit eder bir tarafa gelmişti.

Erdoğan çok sert cevap verdi: “Ancak, Bolton’un İsrail’den verdiği mesajı bizim kabullenmemiz, bunu yutmamız mümkün değildir. Bunlar bu ülkede benim Kürt vatandaşım kimdir, YPG/PKK kimdir, tanımıyorlar. Hiçbir zaman PKK terör örgütü, PYD terör örgütü, benim Kürt kardeşlerimizin temsilcisi olamaz. Eğer ABD bunları Kürt kardeşlerimiz olarak değerlendiriyorlarsa burada çok ciddi bir yanılgı içerisindeler. Biz bu terör örgütü mensuplarını ister Kürt vatandaşlarımızın içinden çıkmış olsun ister Arapların ister Türklerin içinden çıksın biz gereğini yaparız. Yani terörist olacak ‘işte bunlar Kürt bunlara dokunmayın’ böyle bir şey olamaz. Nerden çıkarsa çıksın eğer teröristse gereğini yaparız. Bu konuyla ilgili olarak John Bolton yanlış yapmıştır. Kim böyle düşünüyorsa çok ciddi bir yanlış içindedir.”

Bu açıklamalar şunu göstermektedir: Cumhurbaşkanı Erdoğan heyeti kabul etmeyecektir. ABD heyeti ellerindekini masaya bıraksın ve ülkelerine dönsün. Bugün, 8 Ocak’ta Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın başkanlığındaki heyet tarafından kabul edilen ABD heyeti öğleden sonra Genelkurmay Başkanlığı’na gidecek ve görüşme askeri bakımdan burada sürecek. Sanırım daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Trump arasındaki görüşmede Ankara’ya gelen heyetin yapmak istedikleri daha samimi bir şekilde tartışılacaktır. Ama amaç konuşmak değildir, Suriye ve terör meselesini çözmektir, bu bakımdan doğru adımları atmaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı kartını ABD heyetine şöyle hatırlatmıştır: “Çok yakın zamanda harekete geçeceğiz!” Konuşmayı aynen aktaralım: “Trump’ın Suriye konusuna bakış açısı, buradan çekilme konusundaki kararlığı bizim referans noktamız olmaya devam ediyor. Biz Sayın Başkan ile vardığımız anlaşma gereğince askeri harekat için hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık. PYD/YPG gibi bu terör örgütlerine yönelik de adımlarımızı atmakta kararlıyız. Çok yakında Suriye topraklarındaki terör örgütlerini etkisiz hale getirmek için harekete geçeceğiz. Bu müdahalemize engel olmaya çalışan başka teröristler de olursa elbette onların da hakkından gelmek boynumuzun borcudur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi etnik bağlamda sıkıştırmaya çalıştıklarını görmüş ve buna ilişkin de net mesajlar vermiştir: “Şu anda Kobani’den ülkemize gelen 200 bin Kürt kardeşimizi bu ülkede kim barındırıyor? Batı mı barındırıyor? Bunu görmeyeceksin, geleceksin Kürtleri öldürmeyin diyeceksin. Hangi Kürt öldürüldü teröristlerden başka? Kürtlerin içinden de teröristler çıktı çıkıyor. Biz teröristin kimliğine bakmıyoruz. Döktüğü kana bakarak teröristleri masum halktan ayırt ediyoruz. Teröristleri öldürmek için ne gerekiyorsa yaparız. Cudi’ye, Gabar’a, Tendürek’e de gireriz, gereğini de yaparız. Suriye’de, Türkiye’nin Kürtleri hedef aldığı yalanı en alçak, onursuz, en çirkin, en bayağı iftiradır. Fransa’da Sarı Yelekliler’in içlerinde PKK var. Acaba bunu incelediler mi, araştırdılar mı? Biz buradan biliyoruz. Yarın diğer ülkelerde de aynısı olacak.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bir başka sonuç daha çıkmaktadır. Söylemedi ama anlaşılıyor. Nedir bu? Suriye meselesinde Erdoğan ile Putin’in bakış açılarının devam ettiği gayet net anlaşılmaktadır. Buradan hareketle Erdoğan Trump’a şu mesajı veriyor: Eğer ABD, Türkiye ve Rusya’nın barışçı yaklaşımına yaklaşır ise Suriye’de birlikte hareket edilebileceği. Evet! Bütün bu durumdan anlaşılan aslında bu son cümledir. Çünkü ABD’de eski Başkan Barack Obama zamanından (2014) bu yana belli bir kesim “bölgede haritayla oynama” yolunu belirlemiş ve birçok kirli işe imza atmıştı. ABD’deki belli bir kesim tarafından (ayrıca İsrail destekli dememiz gerekiyor,) bu bakış açısının devam ettirildiği ve Rusya, Türkiye gibi ülkelerin buna direnirken, ABD yönetimine de yol göstermek zorunda kaldığı görülüyor.

Sonuç olarak şunu çıkarıyorum: Erdoğan terörle mücadelede dünyaya mesaj vermektedir, Suriye’ye barışın gelmesine çaba sarf etmektedir; buna karşılık ABD’den bir kesim ise Türkiye’ye ve Kürtlere karşı oyun oynamayı sürdürmek istemektedir.

Exit mobile version