Site icon Politik Merkez

Putin-Erdoğan Görüşmeleri

putin-erdogan-gorusmeleri

Putin-Erdoğan Görüşmeleri

Rusya lideri Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın görüşmeleri devam etmektedir. Ortadoğu’da ve özellikle Suriye’de resmin daha berraklaşması ve barışa gidilmesi adına somut çok önemli konular ortaya çıkmaktadır. Son görüşmelere kulak vererek bazı noktalara değinelim. Neler olacak?

Biraz çerçeveyi çizerek ortamın hassasiyetlerini açıklayalım. Suriye yeni bir statüko sürecine doğru adım adım şekilleniyor. Bu süreçte defacto taraflar oluştu. Bir kanatta ABD ve İsrail varken diğer tarafta Rusya, Türkiye ve İran yer aldı. İngiltere’nin konumu pek açık değil gibi görünse de aslında ABD’ye hayır diyemeyecek bir mesafede olduğunu söyleyebiliriz. O halde bunu da aynı bloğa ilave etsek yanlış olmayacaktır. Suriye sivil savaşı başlamadan, Soğuk Savaş’tan buyana Rusya zaten bu coğrafyada askeri ve siyasi varlığı ile bulunmaktaydı. Soğuk Savaş sonrası ABD ve İngiltere sıralı Körfez Savaşları ve Arap Baharı rüzgarları ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya kendi anlayışlarını getirmeye çalışmışlardır. Amaç elbette kendi ekonomik, askeri, siyasi ve sosyal yapılarını inşa etmek olacak idi. Ortadoğu’da somut biçimde 1948’den sonra giderek kökleşen İsrail özellikle bu dönüşüm sürecini iyi okumuş ve biraz arka planda kalmak suretiyle, ama aslında aktörlerin ruhuna hitap edecek yöntemlerle sürekli istediğini elde eden taraf olmuştur.

Bu süreçte yine defacto bir şekilde Türkiye, alenen Şii yayılmacılığı yapan ve Hizbullah ile bölgeye gerilim getirmesine rağmen İran ve bir uçak krizi yaşanmasına rağmen Rusya’nın politikalarına yanaşmak durumunda kalmıştır. Zira bu konuda en önemli konu gizli veya açık bir şekilde Ortadoğu’yu şekillendirme sürecindeki küresel ve bölgesel güçlerin PKK ve uzantısı fikir ve örgütlerine destek vermeleri önlerini açmaları olmuştur.

Almanya AB vasıtasıyla veya kendi gücüyle Ortadoğu oyununda masada kalabilmek için sürekli hamle yapmaya çalışmış ama bir türlü kozu eline alamamıştır. Olsa olsa ülkesindeki PKK nüvelerine gizli yolla maddi ve siyasi destek vererek bölgeye elini sokmaya çalışmış diyebiliriz.

Daha neler oldu, bir dönem El Kaide gibi bir küresel aktör, daha sonra ise işi sadece bu projeleri manipüle edecek mahiyetteki IŞİD gibi bir örgüt türetildi veya ortaya çıktı. Son merhalede IŞİD ile mücadele etmek amacıyla bölgeye adımını atmayan kalmadı. Birleşmiş Milletler dahil bilinen meşruiyet zeminleri ile bölgeye asker getirenler oldu. En çok da ABD ve Rusya bu bölgede operasyonlar yaptı. Sonunda ABD’nin Barzani (KDP) yönetimi ve PKK uzantısı PYD/YPG vasıtasıyla Irak-Suriye kuzeyinde yapmak istediği hamlenin önünü kesmek için Türkiye de Cerablus-İdlip hattında bir askeri operasyon başlattı ve bu devam etmektedir. Şimdi bilinmektedir ki bölgeden IŞİD önemli ölçüde temizlenmiş, hatta diyebiliriz ki, işi bitti için buradan çıkarılmış ve başka bölgelere kaydırılmıştır. IŞİD örneğin Yemen ve Kuzey Afrika’ya, Libya gibi yerlere taşınmışlardır.

Suriye iç savaşını bitirebilmek için Birleşmiş Milletler kararı uyarınca Cenevre görüşmeleri başlatılmıştır. Bu görüşmelere katılanlar somut bir adım atamayınca Rusya, İran ve Türkiye bloğu Astana sürecini başlatmıştır. Astana süreci somut gelişmeler göstermiştir. Şimdi Rusya ve Türkiye liderleri, Cenevre’nin Astana anlayışını kapsayacak biçimde gelişimini istemektedirler.

Geçtiğimiz günlerde Erdoğan ve Putin defalarca bir araya geldiler. Astana, Moskova, Soçi ve derken Ankara görüşmeleri oldu. Rusya Suriye’deki IŞİD kapsamıyla bulunan bir kısım askerini çekecek. Haliyle Suriye ile ikili anlaşması gereği orada olan üslerindeki askerler görevlerine devam edecek. Ve bana sorarsanız, aslında Rusya sembolik asker çekme işini yaparken, diğer yandan üslerindeki asker sayısını artırabilir. BM kararları gereği Suriye’de olması gereken Rus barış gözlemcileri de görevlerini yapmaya devam edecektir.

İşte bu noktada Türkiye tek taraflı bir manevraya bağlı kararı almak durumundadır. Cerablus-İdlip bölgesindeki askeri varlığını PYD/YPG’ye karşı tutmanın köklü siyasi gerekçelerini dünyaya anlatabilmelidir. Zira ABD’nin bu PKK uzantısı güçlere ağır silah sevkiyatı ve askeri eğitimleri devam etmektedir. Hatta diyebiliriz ki ABD yıllardır Kandil’de olduğu söylenen PKK ana karargahının yerini değiştirmek için destek de verebilir. Ben buna bir ilave yapmalıyım, ABD ve İsrail PKK’nın bütün dünyaca itiraz edilmeyecek meşru-siyasi bir oluşuma dönüşmesi için akıl da verebilir. Nasıl ABD PYD’yi dünyaya kabul edilebilir gösteriyorsa, PKK’yı da bir örtü ile koruyabilir.

Anlaşılan Putin ve Erdoğan Suriye barış sürecinde Kürtleri YPG’nin temsil etmemesini kararlaştırdılar. ABD bloğunun destek verdiği YPG yerine Suriye’de Kürtleri önemli ölçüde temsil eden Suriye Ulusal Koalisyonu ve Kürt Ulusal Koalisyonu çerçevesindeki temsil hakları olanları öne çıkarmaktır. Örneğin Cenevre’de ve değişik platformlardaki diyalog kongrelerinde masaya Kürtleri temsilen birileri oturacak ise bunun YPG olmaması üzerine mutabakat sağlandı denebilir.

Yapılan görüşmelerin devamında Erdoğan ve Putin kendi aralarında Esad ismi üzerinde de anlaştılar. Türkiye muhalif grupların ne dediğine bakılmasını önermekteydi. Çünkü Suriyeli muhalifler Esad’ı istememekteler. Bu bir sivil savaş ise muhaliflere rağmen Esad’a güvenilmesi anlamsızlaşmıştır. Türk tezine göre, yakın zamanda Suriye’de bir seçim planlansa ve devamında yeni anayasa yazılma sürecine girilse, ki bu tür işler mutlaka olacak, bunları Esad’ın başarıyla gerçekleştiremeyeceği açıktır. Sanırım Putin bu hassas noktaları kabul etti ve esasen konunun Esad değil rejim olduğunda liderler mutabık kaldılar.

Bilindiği gibi geçenlerde Irak ve Türk Başbakanları bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmenin somut adımları var. Yakında Irak Genelkurmay Başkanı bunun üzerine Ankara’ya gelecek ve Org. Akar ile görüşecek. Bu görüşmeler bir yandan Barzani’nin tek taraflı çıkışlarının önünü kesecek güvenlik önlemleriyle ilgili olacak ve diğer taraftan doğrudan PKK ile ilgili önlemleri kapsayacak. Buna göre baharda PKK’ya karşı Irak ordusu, ki içinde Şii kökenli Haşdi Şabi güçleri var, ile Türkiye’nin ortak bir harekât başlatması kimseye şaşırtıcı gelmemelidir. Bu bağlamda Başika kampındaki askerimizin görevi devam edecektir. Buna askeri sürece İran da kendi sınırından destek verecektir. Zira Kandil İran sınırındadır. Diğer yandan PKK’nın karşı bloktan destek ve pozisyon alması beklenmelidir.

Dış politikada bu tür bir sürecin eşiğindeyiz. Elbette bekleyip göreceğiz. Ama şimdiden söylemeliyiz ki, bundan sonra ABD ile Türkiye ilişkileri eskisi gibi olmayacak ve halen masada olan sorunların çözülmeleri zaman alacak. Rusya ise küresel bir aktördür. Onun ABD ile pazarlıkları sadece bu coğrafyada ve bu menfaatler üzerine değildir. Türkiye bunu da bilerek hareket etmelidir.

Exit mobile version