Site icon Politik Merkez

Suriye’de Vaziyet ve Çıkarlar

suriyede-vaziyet-ve-cikarlar

Suriye’de Vaziyet ve Çıkarlar

Okuyucu

Suriye’deki son fotoğrafı, Fırat’ın doğusu ve batısındaki gelişmeleri uluslararası perspektifte değerlendirelim. Bu arada içerideki ve dışarıdaki çıkarcıların çabalarına da işaret edeceğimizi aklımızın köşesinde tutalım. Türkiye sahada ve masada politikası ile şu an hangi konuların üzerinde çalışıyor? Acil sorunlar ve karşı güçlerin çabaları neler? En başta hatırlatayım, bir Small Group (Küçük Grup) verdi, bu ne oldu?

Başta önemli bir kavrayış problemine dikkat çekmek isterim. Suriye’de işler karışık bir halde seyretmeye devam ediyor. Dün sadelik vardı, bugün karıştı, diyenler yanılıyorlar. En azından bugün roller, argümanlar, aktörler, aktörlerin içindeki detaylar, sergilenen olaylar, özellikle geliştirilen yeni şartlar değişti, değişmeye devam ediyor. Bu kaotik düzende kazanımlarını yeni duruma göre sürekli sahaya yansıtanlar var. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gizli örgütleri Fırat’ın batısında radikal terör örgütlerini örneğin beş sene önce bu denli desteklemiyorlarken, bugün çok daha farklı yöntemlerle çalışıyorlar. Benzer şekilde Fırat’ın doğusunda Suudi Arabistan’ın ofisi yokken, şimdi ofisinden PKK/YPG’ye destek veriyor, maaş dağıtıyor. Diyelim El Kaide, bu bile defalarca yavruladı. Teröristin çıkarı ve kendi içlerindeki rekabete dayalı olarak değişimler oldu. Bütün bunları sahada canlı izlemek gerekiyor. Sadece ABD, Suudi, İngiliz veya İsrail destekli yayın organlarını okuyarak bu gelişmeler hakkında bu milletin çıkarlarına ilişkin bir değerlendirme yapmak mümkün olmaz.

Şimdi gelelim sahaya.

Kuzey Suriye’nin Fırat’ın doğusu bölgesinde ABD ve Türkiye Güvenli Bölge çalışması içindeler. Ancak Türkiye, Menbiç tecrübesinden sonra, ABD’nin oyalama taktiği uygulayabileceği nedeniyle yeni mutabakat şartlarının da işlemeyeceğini düşünmekte haklıdır. Halan ABD, PKK/YPG’ye desteğini devam ettiriyor. Marjinal seviyede olduğundan bu terör örgütünün ve ABD’nin DAEŞ ile ilgisi kalmadığı halde, PKK/YPG’nin eğit-donat çerçevesinde geliştirilmesi sadece Türkiye’nin değil, Astana ortakları Rusya ve İran’ın da dikkatini çekiyor.

Fırat’ın batısından ise İdlib’de işler bir hayli karıştı. Astana ruhu bitti gibisinden karşı propagandanın etkisinde kalanlar var, bu ruhu anlamamışlar bile. Astana ruhu değişmedi. Bu safhada detayları yeni duruma göre değiştirilmek durumundadır. Neden? Saha bize bunu dikte ettiriyor da ondan.

Rusya destekli Suriye rejim güçleri, İdlib çatışmasızlık bölgesine Ağustos ayı başından bu yana yoğun bir harekât başlattı. Amaçlarının rejime ve Rus birliklerine karşı bu radikal muhaliflere karşı imha harekâtı gerçekleştirmek ve bu son direnme noktası İdlib’i de ele geçirip Halep’ten Şam’a kadar olan bölgedeki kendilerine karşı beslenen gruplardan kurtulmak olduğu görülmektedir. Halen Han Şeyhun’da rejim kontrolü sağladı ve ağır silahlar kullanarak yürüttüğü harekatın kuzeye doğru gelişeceği aşikâr. Bir tür süpürme ve imha harekâtı olan bu son büyük saldırı ile Esad kendiyle alakalı amaçları elde edecek, diğer yandan Rusya da Lazkiye bölgesinde kalıcılığını tahkim edecek.

Ancak büyük bir insanlık durumu daha ortaya çıktı. Türk sınırına doğru göç sürüyor. Bu konuda acil tedbir alınması şarttır.

Bu son gelişmelerle birlikte diplomaside de hareketlenme var. Türkiye bu hafta ABD’li askeri heyeti bekliyor. Müşterek Harekât Merkezi’nin çalışması için hazırlıklarını yapıyor. Bununla ilgili olarak ABD ve Türk yetkililer en üst seviyede telefon ile görüştükleri gibi Eylül sonunda gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler (BM) toplantısında da liderlerin görüşmeleri açısından çalışmaları başlatmış görülüyorlar.

Diğer taraftan İdlib konusunda Rusya ve Türkiye sürekli temas halindedir. Telefon görüşmelerinin hemen sonrasına denk gelecek tarihte, 16 Eylül’de İstanbul’da İran, Rusya ve Türkiye liderleri Astana süreci sıralı toplantılarından birini gerçekleştirmeye daha hazırlanıyorlar. Bu toplantıda ABD ile ilgili münasebetler görüşülecek. Türkiye daha önce Astana grubu ülkelerinin, Suriye’de üçüncü ülkelerin oldubittisine karşı gerekli önlemlerin alınması, şeklindeki kararına bağlı olarak, ABD’nin Fırat’ın doğusundaki durumunu Türkiye muhataplarına sunacak.

Diğer konu Astana/Soçi karaları ile Çatışmasızlık Bölgesi içinde Suriye’nin ilerlemesi ve teröristleri imha etmesinden sonra belirginleşen (halen bu harekât devam ediyor) fiili durumun getirdiği bu yeni fotoğrafa bağlı bir önlem paketi daha karara bağlanacak. Türkiye sınırına yakın yerde göç etmiş sivil halkın kamp yerleri düzenlenecek ve bunu olası saldırılardan korumak için bir güvenlik şeridi uygulamasına gidilecek.

Yeni sığınmacı akını (mülteciler konusu) hakkında Türkiye BM ve Avrupa’yı da harekete geçirmekle ilgili diplomasi kanalları üzerinde çalışma gösterecektir.

Bütün bu gelişmeler Suriye’de yeni bir süreci/dönemi işaret etmektedir. Bu merhalede ilgili ülkeler/güçler ne yapacaklarını gözden geçirecekleri hemen her ülke/güç Suriye’de bir çıkar peşinde koşarken, bir tek Türkiye kendi sınırlarını korumakla ilgili doğal sebeplerle hareket etmektedir. Yine Türkiye’nin kendine özgü konumu ile diğerlerinin zaman sorunu olmadığı halde, alması gereken tedbirler aciliyet içermektedir.

Bir de meşruiyet durumu var. Diğer ülkeler halen var olan kırılgan meşruiyet şartlarını güçlendirecek adımlar atmanın peşinde koşarlarken, Türkiye meşru müdafaa haklarıyla çabalarını sürdürürken diğerlerinden ayrışmaktadır. ABD, DAEŞ sebebinden sonra tutunacak dal arıyor ve şimdi Türkiye’ye yanaştı. Rusya ise Esad giderse durumu tartışılır olacak. Suriye’de bulunmasını başta ABD istemeyeceğinden, rejimi desteklemeye devam ediyor.

Burada dikkat çekmek istediğim bir husus var. Bir önceki yıl, 2018 Eylül ayında Washington’da BM Genel Kurul (UNGA) toplantıları yapılıyorken ortaya bir inisiyatif çıkmıştı. Suudi Arabistan, Mısır, Fransa, Ürdün, Almanya, İngiltere ve ABD Bakanları (bunların arka planında İsrail olduğunu da gözden uzak tutmayalım,) “küçük” bir toplantı grubuyla Suriye meselesini kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Bunun adına Küçük Grup dediler. Cenevre sürecine katılan ülkeler ve önlerindeki çalışma programları belliyken, Ortadoğu’da başını ABD, İsrail, Fransa ve İngiltere’nin çektiği ortak menfaat grubu üyelerinin (!) bu tür yangından mal kaçırırcasına oluşturulan bir çalışma grubu kurması yeni bir tartışma başlatmış idi. Bu grup bakanlar seviyesinde görüşmelerini sürdürüyor. Temelde, Suriye’de çözüm amaçlı BM nezdindeki Cenevre süreci için yeni bir anayasa çalışmanın başlatılmasını amaçlanıyor. İlgili ülkelerin bakanları, “BM Güvenlik Konseyi Kararı – 2254 uyarınca siyasi bir çözüme doğru ilerlemek için zorunluluk görüyor,” demişlerdi. Bu grup kuruldu, dağıldı mı? Hayır. Nasıl karşı kanat Astana Grubu çalışmalarını sürdürüyorlarsa da Küçük Grup da yeni toplantılara hazırlanıyor.

Bu grup temel olarak Suriye’yi bölmekle ilgili faaliyetleri geliştirmek ve Cenevre’de böyle bir çözümün hazırlıklarını tamamlamak bağlamında çalışıyor. Bu merkezle fiilde Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) pozisyonunu güçlendirmenin peşindeler. Türkiye’nin girişimlerini ve iddialarını zayıflatmak için bir çaba içindeler. Nihai olarak Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki nüfuzunu daraltıcı planlar yapmaktalar.

En başa döneyim, içeride bazı dikkatsiz değerlendirme yapan kişiler farkında olmadan Küçük Grup gibi çalışıyorlar. Bu şahsiyetler ileride milletvekili bile olacaksın, türünden vaatler aşılıyorlar. Aman ha! Çıkarlar buralara dayanırsa olması gereken birlik ve beraberlik ruhu yara alır.

Exit mobile version