Site icon Politik Merkez

Siber Savaş ve Türkiye Misali

siber-savas-ve-turkiye-misali

Siber Savaş ve Türkiye Misali

Okuyucu

“Türkiye Yoğun Siber Saldırı Altında!..” Siber saldırı ve savunma… Bu konuda Türkiye savunmada hem de bir hayli geride kaldı. Örneğin, saldıran nükleer silah kullanıyor, Türkiye okla karşılık veriyor.

Bilimden en yüksek mertebede sorumlular, “O word dosyasını sakın açmayın,” gibi bir şey demişler, tam vakıf olamadım. Anlaşıldı, açmayacağız; çünkü milletçe savunmadayız…

Olanlar başka mı? Sanırım konu sadece saldırı ve karşı koyma gücü değil idi. Anonim yapılar kolektif ve eşzamanlı güç ile vurdu ve vurma esnasında bizi bir yandan köreltirken aynı zamanda ve asıl olarak bütün değerli bilgileri de aldı götürdü. Biz, “Karşı koyduk, geçti,” diyoruz. Sanki deprem oldu, geçti. Ya kayıplar, ya karşı tarafın daha da güçlenmiş, bir sonraki ileri hamleye daha iyi bilgilerle donanmış olması?..

Bütün önemli ve özel bilgiler pazara çıktı, mesela ele geçirilmiş bilgi kütükleri başka unsurlara satılan mal oldu çıktı. Devletteki kütükler, bankalardaki şahsi bilgileri, büyük firmaların müşteri portföyleri başkalarının eline geçti. Kayıp ne, bunu tam olarak açıklayan yok. Bundan sonra daha da yumuşak karna sahibiz, ne olacağını tahmin edebilen de yok.

Örneğin, hemen herkes dolandırılabilir, başına başka işler gelebilir. Sonra mahkemelerde sıra bekler vatandaş, “Herkes için hukuk var, değil mi,” der kibirli ağızlar, böylece bir tür mahir kamu görevi yapmış oluruz. Siyasi irade mi? Türkiye’de siyasetçi kesimi ita amirliğini pek açık etmek istemiyor, sanki başka bir alemde gibiler.

Elbette bu siber iş dayak yiyerek ve aynı zamanda dayak atarak öğrenilir. Sürekli çalışmak, zinde olmak, metot ve teknik geliştirmekle geliştirilir. Bilinçlenmek ve eğitim çok önemlidir. Örneğin Amerika’da siber güvenlik işlerinde devletin on binlerle ifade edilen sayıda kadroları var, biliyoruz değil mi? Bunlar mesaide çekirdek yemiyorlar!

Bu yaşanan son vakıa için söylüyorum, önemli olan dayak yemeden bir savaş usulü geliştirmek idi. Ya ne oldu? Şehrin işlek yerine banka kredisi ile köfteci dükkanı açar gibi devlet parlak camla kaplı yeni ihaleden çıkmış binalarının birkaç katına Siber İşler Genel Müdürlüğü açmaya çalışıyor. Bir de işin iç yüzünü pek öğrenemedim, yetkililerden biri üniversitenin birine, “İstediğimi vermedin, sen kendini ne zannediyorsun?” benzeri bir şey demiş. Mesele bugünlerde “.tr” uzantısını devlet olarak kontrol etmekse iyi yoldayız demektir! Üstelik devlet daima haklıdır! Bu ülkede iyi bilinir, hukukun üstünlüğü asla tartışılmaz! Bu düstur da önemlidir.

Millet ne beklerdi? Mesela, on yıl önce bir siber merkezin açılışını yapmalıydık. Dünyanın en iyi beyinlerinden bazıları buralarda çalışmalıydı. Zaman zaman ağzı burnu kırılsa da değişik ve geçerli olabilecek düzeyde siber savaş tekniklerini imal edilmeliydi. Tıpkı yıllar önce bu işlere çok büyük bütçeler ayırıp şimdi hiç değilse bu konuda dimdik ayakta duran, eğilip bükülmeyen, Amerika, Rusya, İngiltere, Çin, Almanya, G. Kore gibi.

Geç mi kaldık? Kronometre tutan mı var memlekette?.. Vizyonumuz bu kadar mıymış? Demokratik parametrelerimiz ne kuzum?.. Türkiye yine inşaatın kaba tarafıyla meşgul, çalışanlara ayda bir maaş verilen düz personel gözü ile bakıyor, değil mi? Halbuki bu iş siber, hem de çok siber!.. Teknoloji, deneyim, yetişmiş eleman, teşkilat, küresel çalışma kültürü; ama önce siber kafaya sahip olanlarından çok sayıda gerekli. Siber kafalara nasıl ve nerelerde sahip olunur dersiniz?

Türkiye’den yetişmiş ve sır gibi olan belli kesimler, dünyanın diğer yerlerindeki eşiti seviyedekilerle müşterek ve koordineli şekilde, ne vakit siber bir taarruz gerçekleştirebilecekler? Ben çok merak ediyorum doğrusu. Mesela, bir başka ülkede satın almak için bir banka veya şirket ile pazarlık yapmadan önce onun bütün benden gizleyebileceği türden bilgilerinin masamın üzerinde olmasını isterim. Bunu yapabilmek ne demek, biliyor muyuz? Peki, ya bize çoktan yaptılar ise? Malımız ve gücümüz çok ucuzladı ise?..

(Görsel: Flickr, Brian Klug)

Exit mobile version