Site icon Politik Merkez

Akdeniz Jeopolitiği ve Gri Bölge

Okuyucu

Doğu Akdeniz’deki güncel konuların üzerinde geçelim. Kavramlarla politika konularını iç işe okuyalım. Ancak bu yazıda sizi belli gerçeklerle yüzleştireceğim, bu bazı dostlarımızı üzse de. Sonuçta Libya, Girit ve Kıbrıs üzerine jeostratejik bir aklımızın olması gerçeğini ve Gri Bölge Planı yapılması gerektiğini vurgulayacağım.

Türkiye’de uluslararası ilişkiler hocalarının bir kısmında soru var, yaptıkları işin özünü anlayamamışlar gibi geliyor bana. Bilinen kavram, olay ve bilgileri kendi dil ve yöntemlerine uydurmaya çalışırken zorlamalar var.

Coğrafya, tarih, hukuk, politika, hatta askerlik, buradan yola çıkın, strateji, jeopolitik, jeostratejik çağlar boyu kendi lisanıyla açıkladı olup biteni, tasavvuru, anlaşmalara yazılan metinlerin ruhunu. XIX. asırda bir ‘uluslarası ilişkiler’ mi vardı?

Diğer yandan aklımda Atlantik coğrafyasının belli güçlerinin son zamanlarda dünyaya kabul ettirdikleri uluslarası ilişkiler idolleri var. Özellikle Dünya Savaşı sonrasında popüler isimler yaratıldı, kampanyalarla. Bunların üzerinden uluslararası çıkarların ortaya konması faaliyetine bir boyut eklendi, yani bu yeni bir argüman oldu çıktı. Bu gerçekle hareket ettik uzunca süre. Sonra biz de aynı alana girelim dedik ve girdik, ama bu her şey demek değildir, bu alandaki dostlar böyle bilmeliler.

Yine ben kendi dilimle anlatayım, daha anlaşılır… Konumuz Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin stratejisi. Türkiye olarak her türlü imkan ve kabiliyetimizi seferber edeceğimiz, hedeflerimizi ele geçirmek uğruna mücadele vereceğimiz coğrafi alanı sorumluluk ve ilgi alanı olarak işaretleyelim.

Doğu Akdeniz: Sicilya ve Tunus arası hattı çizin, onun doğu bölümüdür.

Bir husus var… Biz ‘Akdeniz’ diye isimlendiririz, Yunanistan ise ‘Ege’. Hangisi doğru? Elbette Akdeniz. Bir Yunan denizi yok ortada, nerdeyse hiç olmadı. Hatta Akdeniz’deki adaların çoğunu Türkler Cenevizlilerden aldı, Yunanlılardan değil. Roma dönemini ondan önce Fenikelileri iyi bilelim. Filistler ve Fenikeliler yok olmasın, aman ha! Romalılar ve Fenikeliler konusunda İsrail’in kampanyalarına da kulak asmayalım. Lütfen! Doğu Akdeniz’de Yahudilerin ve Yunanlıların kısır politikasının aleti olmayalım.

Doğu Akdeniz’de statüsü, işlevi, durumu netleşmiş yerler vardır, henüz üzerinde tartışmanın sürdürüldüğü de. Örneğin Malta. Bu bir minik ada; tarihi, coğrafi ve ekonomik pek çok konuyu ekleriz peşi sıra, Neden? Değişik güçlerce Malta’nın işlevi çoktan belirlenmiştir de ondan.

Kıbrıs neden aynı kapsamda, Malta gibi olamıyor? Uzunca süre Türk egemenliğinde, burada Türk nüfus yaşamakta, hak ve hukuk konuları devam ediyor.

Neden Libya’da bugün Avrupa hoplayıp zıplıyor? Libya’da petrolün bulunması örneğin Arap Yarımadası ve Körfez ülkelerininkinden sonradır da ondan. Emin olun Libya Suudilerinki ile aynı tarihte bulunsaydı şimdi Libya coğrafyası çoktan bölünüp parçalanmıştı, tarihini biz bugünkü gibi bilmeyecektik. Libya asırlarca Osmanlı İmparatorlu’nun statüsü farklı alanıydı. Libya Garp Ocağı idi, yani Osmanlı toprağıydı. Mısır gibi özerk beylik değildi.

Şu Girit’e bakın. Yunanistan ile geçinemeyen bir Girit halkı vardır, ama bunun üstünü örtenler de çoğunluktadır. Yunanlılar burası bizim, Giritli diye bir halk yok derler. Desinler. Nasıl İngilizler İrlandalıları silemediyse Yunanlılar da Giritlileri silemezler. Üstelik Giritten çıkan bir Türk nüfus var, diaspora diyorlar. Bunun dışında Giritte halen yaşayan Türkler var.

Demek ki bugün coğrafyadaki Doğu Akdeniz’e ve bugün ballana ballana anlatılan uluslararası ilişkiler bağlamlı sözlere dikkat sarf ederken şunu bilelim; her bir noktanın belirgin bir özelliği var. Üzerinde tartışılan yerlere bakılır ise işin kökeninde Türk egemenliğini ve izini silmekle alakalı önemli konuları dahi bulursunuz. Avrupa Birliği ülkeleri bu hususları bilirler ve üzerine çalışma yürütürler. Örneğin Fransızlar politika üretirler, Yunanlılarla ve Rumlarla ortak dili konuşurlar.

Na yapacağız şimdi? Onlar öyle dedi diye, başkaları da öyle mi kabul edecek?

Sorumluluk Alanı: (Haritadan takip ediniz,) Doğu Akdeniz, Türkiye’nin sorumluluk alanındadır. Bu alan Libya’dan başlar ve bu tarzda imzaladığı ve imzalayacağı her anlaşma kapsamındaki ülke ve taraf bağlamında (Libya, Yunanistan, KKTC, GKRY, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır) belirlenmiş coğrafi sınırda geçerlidir.

Türkiye, Libya UMH ile yaptığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakatı ve devamında hem bu anlaşmayı uygulamak hem de Libya’da barışı uluslararası hukuka uygun temin ve tesis etme çabasında olmak adına, Askeri Eğitim ve İşbirliği Anlaşması’nı imzalaması hali sorumluluklarını ifade etmektedir. 

İlgi Alanı: Bu Doğu Akdeniz’deki sorumluluk alanını çevreleyen, Avrupa, Batı Akdeniz, Fas, Tunus, Cezayir, Nijerya, Çad, Sudan, Kızıldeniz, Suudi Arabistan ve diğer Körfez Sahasından başlayarak genişleyen bölge ilgi alanıdır.Türkiye açısından akademik ve stratejik bakımdan Doğu Akdeniz’in en belirgin statü tarifi budur.

Jeopolitika ve Jeostrateji: Jeostrateji coğrafyadan kaynaklı her bir kapsayıcı imkânı içine alır. Bu imkanların ülkenin çıkarına dayalı geliştirilmesi ve belli kazanımların elde edilmesi için sürdürülen çaba ise jeopolitikle mümkün olur.

Ülkeler açısından stratejik önem ifadesi refah ve güvenliği gereği bütün hususları kapsar. Uluslararası hukuktan doğan haklarıyla ülkeler sahada ve masada imkanlarını tam kullanmak ve genişletmek amaçlı çabalarını sürdürür. Bu durum zamanın icaplarıyla da ilişkili gelişir.

Tarihi bağlam: Osmanlı İmparatorluğu ülkesi ve Türkiye Cumhuriyeti ülkesi olarak Akdeniz sürekli sorumluluk alanı halinde olmuştur. Çevreleyen coğrafyalar ise ilgi alanıdır. Bu coğrafyalardaki her bir imkân ve gelişme yakından izlenmiş ve buna uygun politikalar sürdürülmüştür.

Bu bağlamla Doğu Akdeniz’de jeopolitik ve jeostratejik gerekçelerimizi nasıl ifade edebiliriz? Çok açık, evirip çevirmeye gerek yok!

Jeopolitik ve Jeostratejik Gerekçeler

Doğu Akdeniz jeopolitiğinde 3 kritik yer var. Bunları gerekçeleriyle sıralayalım.

Libya: Türkiye’nin sorumluluk alanında bir ülkedir. Doğu Akdeniz’deki sorumluluk sahası ülkelerini, Akdeniz’i ve enerji politikalarını doğrudan kapsar. Doğu Akdeniz’de stratejik hattı belirler. Türkiye’nin Afrika bağlantısıdır. Tarihi bağları vardır.

Girit: Türkiye’nin sorumluluk alanında bir adadır. Doğu Akdeniz’deki sorumluluk sahası ülkelerini, Akdeniz’i ve enerji politikalarını doğrudan kapsar. Türkiye’nin stratejik Libya yolu üzerindedir. Tarihi bağları vardır. Türk toplumu ve hakları korunmalıdır, haklar geri alınmalıdır.

Kıbrıs: Türkiye’nin sorumluluk alanında bir adadır. Doğu Akdeniz’deki sorumluluk sahası ülkelerini, Akdeniz’i ve enerji politikalarını doğrudan kapsar. Türkiye’nin stratejik Hint Okyanusu yolu üzerindedir. Ayrıca Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) ülkeleri bağlantısıdır. KKTC’nin hakları ve menfaatleri korunmalıdır. Tarihi bağları vardır.

Bu durumda Türkiye ne yapmalı? Çok genel tanımlarla bunu işaret edeyim. Bir üstünlük mücadelesi verilmeli. Ülkemizde uluslararası ilişkiler hocaları bu üstünlük mücadelesinde neden çalışma yapmazlar, pek anlamıyorum, bunu da işaret etmiş molayım.

Bu üstünlük mücadelesinde Türkiye’nin uygulayacağı strateji ve yöntemlerin içinde neler olmalı?

Ben böyle dedim ya, eminim şunu duyacağım: ‘Aman başkalarını ürkütme! Sert gücü kullandığında bu aslında güven değil güvensizlik hususu olur…’ Bu ifadeler ‘Ne işin var Libya’da?’ demenin bilimselleştirilmiş diliyle söylenmesi olsa gerek. Ama yine de söyleyeyimi Gri Bölge Mücadele Planı yapmayı öğrenin arkadaşlar.

Gri Bölge Planı mı yapılacak? Öncelikler verilir: Birinci, Kıbrıs ve Libya. İkinci, Girit ve Yunanistan ile itilaflı konular. Yöntemler mi belirlenecek? Hepsi belli oranlarda ama esasen içinde olacak mücadele çeşitleri şunlar: Diplomatik, Ticaret, Hukuk, Krize Dayalı Stratejiyi Değiştirtme Girişimleri. Bilgi Savaşı önemli. Siber-Sanal Savaş yöntemleri uygulanmalı. Algı Yönetimi, Gerçeklik Ötesi (Post-Truth), Propaganda sürdürülmeli. Medya her boyutta kullanılmalı. Hibrit Savaş, Vekalet Savaşı, Önleyici Savaş devam edecektir, ortamdakilere dikkat edilmeli.

Gürsel Tokmakoğlu

Exit mobile version