Site icon Politik Merkez

Doğu Akdeniz’de Doğalgaz

Okuyucu

Doğu Aldeniz’in jeopolitik aktörlerinden Türkiye, İsrail, Güney Kıbrıs ve Avrupa Birliği neler yapmaktalar? Bizlere yeni ödevler var mı? Rumlar ve İsrailliler bu denizden enerji için 20 yıldır yararlanmanın çabası içindeyken, biz hangi konularla meşgul edildik, kendi enerjimizi nerelerde harcadık dersiniz? Akdeniz’in kıyısından olduğumuza göre şunu düşünebiliriz, eğer (örneğin) 10 yıl önce Türkiye açıklarında bir doğalgaz üretimi olsaydı bugün şartlar nasıl olurdu?

G-20 zirvesinde 1 Aralık (Cumartesi) günü Cumhurbaşkanı Erdoğan Arjantin’de şunları söyledi? “Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının asli sahiplerinden KKTC’nin haklarının emrivakilerle gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Rum kesimi, Kıbrıs Türkü’nün asli haklarını görmezden gelen mütecaviz politikalarını devam ettirdikçe gerekli önlemleri almayı sürdüreceğiz. Avrupa’nın enerji arzı güvenliğine de katkı yapıyoruz.” Bu sözler neyi işaret ediyor?

Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının yer aldığı bir bölgedir. Dünyanın kadim bir havzasıdır, kent devletleri ve medeniyete ilişkin kavramların doğuş alanı burasıdır. Tacirlerin yolunda ve dolayısıyla Hint Okyanusu’na giden kestirme geçitlerin kavşağında bir coğrafyadır burası. Modern dönemde fosil yakıtların dünya sisteminde önemli sosyo-ekonomik değer olması üzerine, bölgenin önemi daha da arttı. Konu jeopolitik ise bu hususun bir güç unsuru halinde kullanılmasını da görmemiz gerekmektedir. Petrol Savaşları ile Ortadoğu bütünüyle bir paylaşım alanı oldu.

Doğu Akdeniz’de İsrail, Türkiye, GKRY ve AB açısından ortak tartışma konusu doğalgazdır.

Levant doğalgazı nerede? Deniz dibi kırıklarını da gösteren fiziki haritalarda “Levant Havzası” şeklinde işaret edilmiş bir plaka var. Bu plakaya neden Levant adı konmuş, kim koymuş sorgulayan çıkmadı, ama böyle kullanılıyor ve İsrail bundan çıkar elde ediyor. Denizde ve gerisindeki kara parçasında doğalgaz yatakları var, irili ufaklı. Doğu Akdeniz’deki bu enerji kaynakları belki küresel çapta önemli bir rezerv niteliğinde değil ama İsrail’den ve İsrail’in bölgede aktarım merkezi olma (hub) istekliliğinden dolayı önemseniyor. İsrail, kendi boylamındaki Suriye, Filistin, Lübnan gibi Doğu Akdeniz’e kıyıdaşların nefes almalarını istemiyor. Örneğin Filistin’i bir devlet olarak görmüyor, hatta Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını ve çabalarını hiçe sayarak Gazze’deki Filistin halkını mülteci olarak görüyor. Elbette bu şekildeki bir politikayı sürdürmesinin anlamı var. Bu bölgeye yardım etmek isteyen, “Filistin devlettir,” diyen herkese karşı İsrail. Türkiye’ye de karşı. Türkiye’nin Hamas’ı tanımasından bile rahatsız İsrail. İsrail Mısır ve Güney Kıbrıs ile işbirliği halinde bu bölgenin kaynaklarını, politikalarını ve ulaşım yollarını düzenleyerek kendini güçlendirmek istiyor.

Dolayısıyla Levant doğalgazı bugün için sıkı takip edilen bir konu halindedir. Yatırımlara destek olan küresel enerji şirketleri ve Körfez Ülkeleri’nden Arap sermayesidir. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman gibi ülkeler İsrail’den yana tavır takınmaktalar, gerektiğinde projelerine destek vermektedirler. İsrail, ABD’nin İran’da rejim değişikliği yapılması projesinin başarısını hararetle isterken ve destek verirken, bu Basra’ya açılan ve geliri petrol olan Körfez Ülkeleri’nin her biri İran politikalarında ve Filistin konularında İsrail’den yanadırlar. Mezhep ve etnik çatışmalara katkı sağlamaktadırlar, bölünmelere sebep olmaktadırlar.

Avrupa da bu takip edilen konulara dahildi. Yunanistan dahil Avrupa Birliği (AB) Güney Kıbrıs’ı kendi üyesi şeklinde tek Kıbrıs olarak görmektedir. Avrupa Birliği Doğu Akdeniz’de özellikle GKRY’den dolayı “ben de varım” diyen taraftır. Dolayısıyla İsrail ile AB, Levant Havzasında komşu durumdadırlar. Levant’taki bütün bu politikalar 2001 yılından itibaren başlatılmıştır. Avrupa Komisyonları kararlar almıştır. Ülkeler arasında Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları peşi sıra yapılmıştır. 2009 yılında İsrail, “Levant’ta gaz var, o zaman büyük bir strateji belirlemeliyim,” demiştir. 2011 yılından itibaren İsrail, Yunanistan ve GKRY, aslında buna İsrail ve AB de demek mümkündür, ortak projeler üretme iradesi gösterip bir seri anlaşmalar yaptılar.

İşte konu bu ve Türkiye ancak 2018’in sonlarında bölgede kendi sondaj gemisi ile “ben de varım” deme noktasındadır.

Neler söyleyebiliriz:

Exit mobile version