Site icon Politik Merkez

Kırılmalar

kirilmalar

Kırılmalar

Okuyucu

Seçimlere bir ay kala görüyoruz ki uluslararası alanda Türkiye bahsi çok ciddi bir hal aldı. Sosyal medyada konu edilenlere bakıldığında olumsuz birçok propaganda malzemesi var. Olumsuzluklar kimin işine gelecek, bu başka bir tartışma konusudur. Ancak burada farklı görüşlerden olan okurlarımı konunun özüne çekmek adına uluslararası medyadan bazı örnekler sunmak istiyorum. Esasen burada kırılmaları inceleyeceğiz. Nedir bunlar: Küresel olanlar, Türkiye içindeki kırılmalar, ülkeler ve güçler arasındaki karşılıklı kırılmalar.

“KIRILMALAR NEREDE?”

Önce kısa bir özet yapalım ve kırılma noktalarını işaret edelim. Kırılmalar ne zaman hangi nedenlerle olmuş, sonrası neler gelişmiş, bunları iyi değerlendirmek gerekmektedir. Aslında daha öncesinden başlamak gerekiyor, örneğin Soğuk Savaş’ın bitmesinden. Daha sonra Yeni Dünya Düzeni gibi dönemler, ABD’nin Ortadoğu’ya müdahale ettiği savaşlar, Balkanlardaki, Kafkaslardaki çatışmalar, krizler, vs. Ama bu kadar geriye gitmeyelim. Temel düşünceyi söyleyip geçelim: “Şartlar değişince ittifaklar değişir, jeopolitik değişiklikler meydana gelebilir.” Dolayısıyla zaman içinde Türkiye için de şartlar değişmiştir. Jeopolitik alandaki farklılıklara göre Türkiye’de pek çok değişim yaşanmıştır.

Şimdi aşağıda daha yakın zamana bakarak bazı tespitler yapalım: Devam eden süreçte neler değişiyor, etkileri, çıktıları neler oluyor? Gerçek tespitler ile bakalım. Aslında bunlar yakın zamanın konuları olduğu için pek çoğunu hatırlıyoruz. Şöyle ki:

Görüldüğü gibi Türkiye’nin başına gelmedik kalmadı!

“YABANCI YAYIMLARIN İŞARET ETTİKLERİ NELER?”

Ülkede sağduyu sahibi hemen herkes duyarlı bir biçimde olup biteni inceliyor. Ben de bugünlerdeki değişik kaynaklara bakarak son durumu anlamaya çalıştım. Yabancı basına ve ABD kaynaklı küresel düşünce kuruluşlarına (CSIS, cfr, Bloomberg, Reuters)[1]baktığımda ne olduğu ile ilgili sonuçlar çıkarılabildiğim gibi, ne olması istendiğine dair de bir sonuç elde edilebileceğini gördüm. Bu kaynaklara bakılırsa ABD tarafından Türkiye mercek altına alınmış, Türkiye-ABD politikasını farklı bir çizgide geliştiği, ABD’nin Türkiye’nin pozisyonunu yeniden değerlendirdiği hakkındadır.

Değerlendirmelerde şunlar var (özetle):

Siyasal alandaki olup bitene bakılırsa açıkça bir “Erdoğan karşıtlığı” söz konusu edilmektedir. Burada iki temel yaklaşım var. Yabancıların temel yaklaşımı şöyle; “Ben Türk halkına karşı değilim, Erdoğan’a karşıyım…” Muhalefetin temel yaklaşımı; “Biz hangi partiden olursa olsun vatandaşa değil, Erdoğan’a karşıyız…” Dolayısıyla bu seçimler net bir biçimde siyasal olarak “Erdoğan karşıtlığı” şekline gelişmektedir. İçeride ve dışarıda Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşuldukça çoğu kesimin karşılıklı işine gelen bir durum ortaya çıkmaktadır.

Bir tespit yapalım: Yabancı basındaki hususlar, kırılmalar ve seçimin öne alınma gerekçeleri birbirini teyit eder mahiyettedir.

“ÜLKE MESELESİ NEDİR?”

Tam da bu noktada Türkiye bir seçime giriyor ve hatta 2019’da yapılacak seçimleri öne alarak bu Haziran ayında yapıyor. Öyle anlaşılıyor ki bahsedilen çevrelerin geri planında olan asıl aktörler Türkiye’de bir değişimi gerekli görüyorlar. Bunlar zaten bilinen ve özellikle Cumhur İttifakı’nın sürekli tekrar ettiği konulardır.

Bu bakımdan düşünülürse seçime bir ay varken Türk kamuoyu açısından akıllarda sadece bir açık nokta kalıyor. Millet İttifakı adıyla oluşan muhalefet de dışarıdaki bahse konu çevrelerin fikirlerini savunuyorlar mı savunmuyorlar mı, savunuyorsa ne kadar savunuyorlar, bu hususlar açığa kavuşmalıdır. Örneğin Milli İttifak 25 Haziran günü iktidarı Erdoğan’dan alacak olursa neler yapacak?

Net olarak temel soruların cevaplanması gerektiği kanaatindeyim. İktidar olurlarsa neler yapacaklar, muhalefete örnek olarak şu soruları soralım ve ikna edici tarzda cevaplar bekleyelim. Özellikle Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ve Meral Akşener’den bekliyorum:

  1. Afrin’de Türk askeri duracak mı?
  2. İran-Rusya-Türkiye bloğuyla hareket etmeye devam edilecek mi?
  3. S-400 füze alımına devam edilecek mi?
  4. Akkuyu nükleer santral projesi devam edecek mi?
  5. Kuzey Suriye’ye bir Kürt özerk bölgesi kurulmaması için ne yapılacak?
  6. IMF’den borç para almamak için neler yapılacak?
  7. Fethullah Gülen’in ABD’den getirilmesi için ne yapılacak?
  8. Kıbrıs sorununu nasıl çözecek?
  9. ABD ve İsrail tarafından gerçekleştirilen oldubittilere karşı Türkiye’nin güçlülüğünü neyle ve nasıl sağlayacak?
  10. Türkiye AB’ye nasıl girecek?
  11. FETÖ davaları için önemli olan üst düzey örgüt mensubu 60’a yakın kaçak bulundukları ABD’den ve Avrupa ülkelerinden nasıl Türkiye’ye getirilecek ve mahkemeler sonlandırılacak?

Bu 11 soruya verilen cevapları tarihsel süreçlerdeki yerinde ele alacağım ve Türkiye’nin egemenliği açısından hak ve menfaatlerini elde etmek adına değerlendireceğim. Ne kadar tatminkar ve geçerli olduğu hakkında bir sonuca varacağım. Soruları Cumhur İttifakı’na sormuyorum, çünkü durum açık.

Benim konumum şu veya bu kanadın tarafını tutmak değildir. Hatta işin en başından itibaren buralara gelinebileceğini düşünenlerden biriyim. “Ilımlı/Radikal İslam” denen akımları ve ne amaç güttüklerini bilenlerdenim. Siyasetin dışında kalmayı seçtim. Daha çok ülkeye yönelik tehditlerle ilgilenmeyi yeğlemekteyim. Küresel, bölgesel ve ülke içindeki kırılmaları ise gördüğünüz gibi tespit etmiş durumdayım. Benim de sizlerinki gibi bir oyum var ve bazı değerlendirmeleri ciddi ölçüde yaparak kararımı vereceğim. Durumu net anlamaya çalışan bir vatandaş olarak düşündüklerimi ve sorularımı açıkça ortaya koyuyorum ki konu ortaya çıksın istiyorum. Sorular ise açık, olumlu ve bir politikacının cevaplaması gereken türdendir. Elbette temel düşüncem, yetişme tarzımdan dolayı öne çıkan görüşüm var. En son olarak ve tamamen yansız durarak bu beklediğim cevaplar ışığında yapacağım değerlendirme ile karar vereceğim, oyum bu yolla belirlenmiş olacak.

Beklentim şudur: Eğer Türk milleti “kısa vadede” bu dolar ve cari açık konularını atlatırsa, sorun kalmayacaktır. Bunu kim yaparsa yapsın, millet bunu beklemektedir. Dahası, “orta ve uzun vadede” sağlam ve geçerli bir üretim ekonomisi inşası geciktirilmeden gerçekleştirilmelidir. Bunlar politik konulardır, dolayısıyla öncelikler ve inisiyatifler doğru yönlendirilmelidir. Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti Atatürk’ün kurduğu gibi egemen ve bağımsız olsun, muasır medeniyetler seviyesi üstüne çıksın isterim. Çocuklarımız sağlam bir ülke devredelim.

“BİR HATIRLATMA!”

Yine dikkat çekiyorum, sosyal medyada yapılan propagandaya dikkat edelim. Özellikle FETÖ maşa olarak kullanılıyor. Seçim olacak diye FETÖ bahsini de sulandırmayalım. Onların istediği budur. Ayrıca, bireysel ve kurumsal çalışmaların konusu olduğundan şimdilik spekülasyonlar bir yana, ama eğer manipülatif bir konu olur ise Türk adaleti derhal üstüne düşeni yapmalıdır, kim olursa olsun! Kimse bizim geleceğimizi manipüle edememelidir.

Tüm çabamız bu konjonktür içinde daha da güçlü bir ülke olmak için!

 

[1]Şu linklerden örnek yazıları okuyabilirsiniz:

– CSIS, Jon B. Alterman and Heather A. Conley, “Syria, Turkey, and the Eastern Mediterranean”, April 2018. https://csis-prod.s3.amazonaws.com/s3fs-public/publication/180420_Alterman_Conley_SyriaTurkeyEastMed_FINAL.pdf?BM6qOJsJuSaEQZ_3JJotLmqK2dUR6yMM

– cfr, Brad W. Setser, “Turkey Could Use a Few More Reserves, and a Somewhat Less Creative Banking System”, 24 Mayıs 2018. https://www.cfr.org/blog/turkey-could-use-few-more-reserves-and-somewhat-less-creative-banking-system

– Bloomberg, Natasha Doff ve Alexander Nicholson, 25 Mayıs 2018. “Here’s What Turkey in Crisis Can Learn From Other Central Banks”, 25 Mayıs 2018. https://www.bloomberg.com/news/articles/2018-05-25/here-s-what-turkey-in-crisis-can-learn-from-other-central-banks

– Reuters, Patricia Zengerle, “U.S. Senate defense bill would bar Turkey from buying F-35 jets”, 25 Mayıs 2018. https://www.reuters.com/article/us-usa-defense-congress-turkey/u-s-senate-defense-bill-would-bar-turkey-from-buying-f-35-jets-idUSKCN1IP3Q8

 

Exit mobile version