Site icon Politik Merkez

Shanahan’ın Mektubu ve Türk-ABD İlişkilerinde Son Durum

shanahanin-mektubu-ve-turk-abd-iliskilerinde-son-durum

Shanahan’ın Mektubu ve Türk-ABD İlişkilerinde Son Durum

Okuyucu

ABD Savunma Bakanı Vekili Patrick Shanahan, Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’a bir mektup gönderdi. Konu F-35’ler… Bu mektup çerçevesinde değişik değerlendirmeler yapılıyor. Ancak derindeki konu, ABD’nin tek taraflı kararıyla bölgemize vermek istediği stratejik yön olmaktadır. Bakalım…

Dönüp baktım, F-35 konusunda ilk ne zaman dikkat çekmişim diye. Tarih 5 Mayıs 2018, Türkiye’de konunun ne derecede önemli olabileceğini ve bu noktalara gelebileceğini hesap edenler çok azdı. Bugün herkes S-400 ve F-35 konusunda uzmanlaştı. Türk entelijansı güncel konuları takip ediyor ne de olsa…

Son haber, Patrick Shanahan, Hulusi Akar’a mektup gönderdi, şeklinde. Shanahan’ın mektubu, Türk-ABD ilişkilerinde bir dönem soğuk rüzgarlar estiren “Johnson Mektubu” havasında: S-400 alırsanız F-35 işi bitti, diyor sanki. Mektubun başlığı: “F-35 programında Türkiye’nin katılımını gevşetmek!

Shanahan açıkça bu noktadan sonra Türk pilotlarının Amerika’da F-35 eğitimi almaması gerektiğini belirtiyor. Bu yıl F-35 eğitimi alması planlanan 34 öğrenci olduğunu söylüyor. “Bu eğitim gerçekleşmeyecek çünkü Türkiye’yi F-35 programından uzaklaştırıyoruz… Sistemler üzerine personelin yeterlilik kazanmasına artık gerek yoktur.” Bu durumda Temmuz sonunda Türk mürettebata (pilotlar ve bakım ekibi) verilen eğitim kesilmiş olacak.

Mektupta başka neler var? Shanahan, Türkiye’nin Moskova ile yaptığı anlaşmanın NATO ile ilişkilerini baltalamasından bahsediyor. Shanahan bir bakıma ikaz ediyor: “Türkiye ekonomisine zarar verir ve Rusya’ya aşırı bağımlılık yaratırsınız. Hâlâ S-400’deki yolunuzu değiştirme seçeneğiniz var.” Yani bir bakıma, yol yakınken Rusya’dan ayrılın diyor.

Yabancı basın açıkça ifade ediyor (örneğin Reuters). Rusya’dan S-400’ler alınırsa ABD’nin yaptırımları ağırlaşacak ve Türk Lirası üzerine baskıları artacak, şeklinde.

Türkiye, F-35 programının ana ortaklarından biridir. Mevcut fiyatlarla 100 uçak için toplam 9 milyar dolarlık bir alım gerçekleştirecektir. Ayrıca Türk şirketleri F-35’in parçalarını üretmektedir (937 parça; büyük ölçüde uçağın iniş takımı ve gövde elemanları). ABD şimdi bu üretimi başka bir ortakla gerçekleştirmenin planlaması içindedir. Buna göre Türkiye’nin üretim rolü gelecek yılın başlarında sona erecektir.

Peki bu konu F-35 ile sınırlı kalır mı? İngiltere’deki uzmanlara göre yakın dönemde Türk-ABD ilişkilerinde tarihin en önemli kırılmasının yaşanabileceğine dikkat çekiliyor. Bu durumu, başka silahların yedek parçalarına da sirayet edeceğini değerlendirerek söylemekteler. Başka konular da var: Türkiye, Suriye konusunda ABD’nin planına karşı konumdadır, deniyor ve bunun “stratejik çelişki” olduğu iddia ediliyor. Bir başka yorumcu da konuyu İran konusuyla bağdaştırarak açıklamaya çalışıyor.

Bilindiği gibi Salı günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan S-400 konusunda değişiklik olmadığını tekraren ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ABD’nin S-400’ler kadar iyi bir teklif vermediğini,” hatırlattı. Savunma Bakanı Hulusi Akar 22 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, Türk askeri personelinin S-400 konusunda Rusya’da eğitim aldığını ve Rus personelin Türkiye’ye gidebileceğini söylemiş idi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de benzer açıklamalar yaptı. Hatta son olarak St. Petersburg’da medya temsilcilerinin sorularını cevaplandırırken Türk Akımı projesinden de bahsetti, her defasında Türkiye ile ilişkilerden memnun olduğunu dile getirdi. Ayrıca üretici firma Rostec’in Başkanı Sergei Chemezov, Cuma günü yaptığı açıklamada, ülkenin iki ay içinde S-400 füze sistemlerini Türkiye’ye göndermeye başlayacağını belirtti.

Anlaşılan o ki hemen herkes kartlarını masanın üstüne koydu ve diplomasi görevini yaptı. Aslında liderler de beyanatlarını tamamladılar. Bu durumda tablo şöyle:

Şimdi sonuç ne olacak, bekleyip göreceğiz. Ancak Türk-ABD ilişkilerinin özellikle ABD tarafının planları üzerine “gevşetilmesi” (unwinding) süreci bu kadar kolay olmamalıdır. Tam tersine, gerçekçi yaklaşımlarla sorunların çözümlenmesi yoluna gidilmelidir. Egemen bir ülke olarak Türkiye, çeşitli diplomatik, ekonomik ve politik yöntemlerle ve yaptırımlarla karşı karşıya bırakılıp, belli zorlamalara tabi tutulmayı elbette kabul etmeyecektir.

Exit mobile version