Site icon Politik Merkez

Tahran’da Üçlü Zirve

tahranda-uclu-zirve

Tahran'da Üçlü Zirve

Okuyucu

Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Eylül’de İran’a gidiyor. Tahran’da Rusya, Türkiye ve İran arasında üçlü bir zirve gerçekleştirilecek. Bu yazıda zirvenin önemi, alınacak kararlar ve etkileri hakkındaki değerlendirmeleri bulacaksınız.

Bu zirve öncesi olanları hatırlayalım. Geçtiğimiz hafta Türkiye-Rusya Stratejik Ortaklık Anlaşması imzaladı. Bundan önce benzer anlaşmaların Rusya-İran ve Rusya-Suriye arasında yapılmış olduğunu da biliyoruz. Dün İran Savunma Bakanı Şam’da Esad ile bir anlaşma imzaladı. Suriye’de askeri varlığı olan Rusya ve İran Esad ile anlaşmış, başka bir ifade ile Suriye kendi güvenliği için Rusya ve İran’dan asker ve diplomatik güç talep eden olmuş halde. Türkiye böyle bir anlaşma içine girmedi. Ancak dolaylı yollarla benzer bir görüşte olduğu açık. Üstelik Türkiye barış gelince Suriye’de kalıcı olmadığını açıkça beyan etti.

Bugün ABD, Skripal olayı ile ilgili olarak (tıpkı Soğuk Savaş’ta görüldüğü gibi bir olay olduğunu biliyoruz,) Rusya’ya yaptırım uygulamasına başladı. ABD yaptırım paketinde Rusya’ya acil insani yardım gerekmedikçe her türlü dış yardımın yapılması; silah, hem askeri hem sivil amaçlarla kullanılan ürünlerin ihracatı yasaklandı. Pakette ayrıca Rusya’ya hiçbir kurum, ajans tarafından veya ABD hükümetinden hiçbir araç üzerinden kredi, kredi garantisi ya da finansal destek sağlanmaması öngörüldü. Yaptırımların aksi bildirilmedikçe en az bir yıl yürürlükte kalacağı belirtildi. Rusya ise yeni yaptırımlara prensip gereği karşılık verileceğini bildirdi. Papaz Brunson ile ilgili olarak ABD yakın zamanda Türkiye’ye de bir yaptırım paketi başlatmıştı. Zaten Trump İran ile aralarındaki nükleer anlaşmayı kaldırdı ve ambargoya tekrar başladı. Kasım ayında ambargonun ikinci basamağı başlayacak ve enerji piyasaları bundan olumsuz etkilecek. Bu hususlar konumuzla dolaylı olarak ilgilidir, aklımızda kalsın.

Tahran’da yapılacak zirve ne anlam taşır? Suriye meselesinde ABD ve İsrail’in politikalarına karşı inisiyatif alan bu ittifak artık sonuca gitmek, İsrail ve ABD’nin ve dolayısıyla IŞİD’in Suriye topraklarından uzaklaşmasını, Doğu Akdeniz’de tek taraflı oldubittilerin engellenmesi gerektiğini, bölgesel istikrara ve barışa yol açacak sürecin başlamasını istiyor.

Dolayısıyla Tahran zirvesinden sonra her üç ülke lideri çıkıp açıklama yapacak ve diyecek ki; 1) Terör ve çatışmalara sebep olan tüm ülke ve unsurlar bölgeyi acilen terk edecek, 2) Suriye’de Esad rejimi devam edecek, ülkede iki yıl içinde bir seçim yapılacak ve normalleşme sürecine geçilecek, 3) Tesis edilecek barış sürecini manipüle eden güçler yıkıcı ve bölücü politikalarına son verecek, 4) Kısa vadede mülteci konumundaki Suriye vatandaşları evlerine dönecek, ülkede yeniden imar süreci başlayacak, 5) Suriye’nin meşru organlarının da talebi doğrultusunda İran, Türkiye ve Rusya garantör ülke olacak, 6) BM bu çerçevede bir plana acilen işlerlik kazandıracak.

Bunlar açıkça ifade edilecek. Ama diğer yandan dünyaya şu mesaj verilmiş olacak: Bölge bu durumdan daha kötü bir hale gelirse sorumlusu biz olmayız, bilinmelidir! Bu manada neler olabilir? 1) Suriye’de daha fazla sorun yaşanır, bu insanlık dramına bir son verilmesi şansı yitirilir. 2) Suudi Arabistan ve İran arası daha da kötüleşebilir. 3) Basra’nın, Aden’in ve Doğu Akdeniz’in güvenliği sağlanamaz. 4) Küresel ve bölgesel terör daha da artar. 5) İsrail’e baskılar artar. 6) Enerji fiyatları artar. 7) Bölge ülkeleri daha da radikalleşir. 8) Dünya bu durumdan çok zarar görür…

Bu yazıya şu fikri de ilave etmem gerekiyor. Ekim başında yapılacak Rusya, Fransa, Türkiye ve Almanya dörtlü zirvesine Rusya ve Türkiye ortak fikir halinde gidecekler. Eğer Almanya ve Fransa’nın ve dolayısıyla Avrupa Birliği’nin desteği alınır ise yakın geleceğin politik perspektifinde çok önemli gelişmeler olacak görülebilir. Tersi olursa bu bölgedeki olumsuzluklardan en yakın AB ülkeleri zarar göreceklerdir ve sorumlusu da belli olacaktır.

Şu anki duruma bakılırsa tıpkı Dünya Savaşları öncesinin keskin söylemlerine ve önemli kırılmalara tanık oluyoruz. En başta Ekonomik Savaş gibi önemli başka sebep da bu durumun reel göstergesi halinde masada duruyor. Bu durumda konuya Çin de dahil olacak gözüküyor. Çerçeve genişliyor. En azından Putin’in çok taraflı diplomasisindeki atakları bize bunu gösteriyor.

Exit mobile version