Site icon Politik Merkez

İklim Değişikliği ve COP26

Okuyucu

Bu yıl Glasgow’da düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı, Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin altıncı değerlendirme toplantısında (COP26) dünya liderleri daha önce belirlenen hedeflerle ilgili umut verici bazı yeni anlaşmalara imza attılar. Ancak bütün hoşgörülü ifadelere rağmen küresel sera gazı emisyonları şu ana kadar gezegenin ihtiyacı olan hızda azaltılmıyor. Diğer yandan bazı ülkelerin iklimle ilgili vaatleri güçlendirilirken, bunlara ulaşmak için somut önlemlerin eksikliği gerçek bir endişe kaynağıdır. Politik çıkar ve küresel canlanma arasında gidip gelen bir sorun var. Sanırım insanlık önce bunu aşmak zorundadır.

İklimle ilgili üç ayaklı bir açıklamam olacak. Şöyle: Doğaya pozitif bakmak, sıfır karbon hedefi ve küresel ekonomi ile çevre konusunu örtüştürmek. Bu üş ayaklı anlayışı hâkim kılmadıkça politik çıkar öne çıkmakta; tam tersine bu anlayış hâkim olunca da küresel canlanma hali ortaya çıkacaktır.

Raporlar gayet bilimsel ve durumu izah eder mahiyettedir. Dünya, biyolojik çeşitlilik ve doğa için büyük tehditlerle karşı karşıyadır. 2050 yılına kadar karbon nötrü hedefine ulaşma yolunda ilerlemek için, 2030’dan önce emisyonları önemli ölçüde azaltmak zorundayız.

Sorun ne? İklim eyleminin işletmelere yük getireceği endişesi. Başka ifadeyle halihazırdaki çıkar için gelecekteki yaşam karartılıyor, yok ediliyor, gezegensel intihara doğru sorumsuzca ilerleniyor. Bu durumda iklim konusunda, bilim insanları ile iş aleminin liderleri bir noktada buluşamıyorlar ve politikanın liderleri bu çok gerekli köprüyü kurmakta aktif rol alamıyorlar. Sebep ne olabilir? Politik çıkar kaygısı mı?

Buna rağmen yeni nesil iş dünyası, başka ifadeyle tam olarak dijitalleşmeyi kullanan veya Dördüncü Sanayi Devrimi’nin evrimini tamamlamış iş alanları dünyayı zamanında kurtarmak için biraz daha olumlular. Yeni tip ekonomiyi de bunlar tarif ediyorlar. Politikacıların bir kısmı bunlarla işbirliğine girmek için hazırlar. COP26’da bu konu biraz daha görünür oldu kanısındayım.

Avrupalı şirketlerden bazıları sürdürülebilirlik için bu anlayışta göründü, hazırlıklarını yapmışlar, 2035 yılına kadar salt fabrikalarında değil, küresel değer zincirlerinde iklim nötrü hedefine ulaşmayı planlıyorlar ve kendilerine güveniyorlar. Bu açıdan Alman şirketlerinin öne çıktığı açıktır. Bu tipteki anlayışa sahip şirketler küresel yeşil teknolojilerin öncüleri olmaya adaylar. Bu aynı zamanda yeni ekonominin kapasitesinde rol almaktır.

Sıfır karbonu esas alan Alman şirketleri “3 iz” eylem stratejisine hazırlar: 1) Aşırı kullanımı ve doğal kaynakların yok edilmesini durdurarak, gezegen ve toplum üzerindeki olumsuz “ayak izini” acilen azaltmak. 2) Dayanıklılık oluşturmak ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne katkıda bulunmak için amaç odaklı (yalnızca kâr odaklı değil) iş stratejilerini uygulamak, buna “el izi” denmektedir. 3) Tüm paydaşların desteğiyle bir “gönül izi” anlayışı yaratmak ve bu sayede tüketicilerin bilinçlenmesini sağlamak, bilimin katkısını artırmak, politikaları buna göre yaygınlaştırmak. 

Neler yapılıyor veya yapılması öngörülüyor? 1) Her ürün ve üretim biçimi için yeşil prototipinin yapılması, geliştirme alanlarının desteklenmesi ve piyasalara önerilmesi. Halen küresel ekonomide hâkim olumsuz üretim yapan sistemlerin alternatiflerinin sistemleşmesinin teşvik edilmesi. Somut olarak, iklimi değiştiren ve biyosferi kirleten, canlılığı yok eden ve yaşamı istikrarsızlaştıran üretimin kazançlı olması için yönlendirilmiş teşviklerin önlenmesi. 2) Gerekirse yeni tip üretim ve tüketimin oluşturulması için bilimden daha fazla istifade edilmesi. Özellikle su, biyolojik çeşitlilik, gıda ve toprak gibi sınırlı kaynakların korunması için bilime daha fazla imkân verilmesi. 3) Şeffaflıkla ve bilgilendirici etiketlerle hızla yaygınlaşmanın sağlanması (buna “ürün karbon ayak izi” deniyor) ve bu alanda yasal yaptırımların geliştirilmesi.

Amaç bu 10 yılın sonuna kadar, 1,5° (Santigrat) ısınma ile uyumlu karbon bütçesinin uygulanabilmesidir. Tüm sektörlerde ve her düzeyde emisyonları azaltmaya odaklanmak her şeyden önemlidir. Hatta Covid-19’dan fazla düzeyde odaklanmak gerekir (ekonomik, politik, bilimsel ve teknolojik, her alanda).

Exit mobile version