Site icon Politik Merkez

Davos Ruhu

davos-ruhu

Davos Ruhu

Okuyucu

İsviçre’nin Davos kasabasındaki Dünya Ekonomik Forumu (WEF) adıyla gerçekleştirilen toplantılar bir hayli önemsenir. Neden? İlk bakışla, “İyi bir diyalog ortamı olması nedeniyle,” denebilir. Politikacılar, bürokratlar, şirketler, iş insanları, yatırımcılar, sigortacılar, akademisyenler hep oradadır. Liderler kendi politikalarını orada açıklama imkânı bulurlar, sorulara cevap verirler. Ancak Davos dendiğinde akla gelmesi gereken sözcük, adından da anlaşılacağı gibi, ekonomidir. Burada bir soru çıkıyor ortaya, değil mi? Politika, çevre, teknoloji gibi her tür çabanın odağında neden ekonomi var diye? Bu durumda, “Davos küresel sermaye ile ilişkili bir platformdur,” diyenlere hak vermemek mümkün değildir.

Dünya Ekonomik Forumu’na ve oraya gelen bazı liderlere eleştiriler olur. Hatta gösteriler düzenlenir. Dünyada yüzde birlik kesimin yüzde doksan dokuzluk kesimi yönettiği işaret edilerek göstericiler, Davos’a gelen yönetici ve liderlere, “Bizi de görün!” türünden çıkışları sahnelerler. Buradan ne çıkar dersiniz, daha sonra yorumlar da gösterir ki, “Asıl sorun politika ve politikacılarda, liderler ve yöneticilerdedir,” denir. Temel olarak Davos ileri demokrasi, şeffaflık, özgürlük, gibi fikirleri anlatabilmek adına; ulusalcı, muhafazakâr, korumacı, anti-demokratik çözümleri ve uygulamaları eleştirme imkânı bulunan bir platformdur.

Eleştiriler başka boyutlarda da sürer. Örnekler çoktur. “Birleşmiş Milletler (BM) diye bir kurum var bu denli dinamik ve canlı diyalog ortamı değil, Davos rol kapmış olmuyor mu?” diye ileri süren akıllar bile çıkıyor arada. Davos bugünü tespit etmek için konuşulan bir platform. Daha çok bu tür tartışmaları izlemek söz konusudur. Yine de dikkate değer ve merak uyandıran; geleceğin tasavvuru veya sinyalleri bakımından olan kısmıdır. Bir bütün olarak bakıldığında Davos dünyaya ulusların kendi sorunlarının üstünden bakma imkânı veren bir platformdur. Bu yönüyle de dikkat çeker, “Acaba küreselcilerin amacına mı hizmet ediliyor?” diye.

Bir hatırlatmayla konuyu detaylandıralım, Dördüncü Sanayi Devrimi Ocak 2016’da Dünya Ekonomik Forumu’nda ilan edildi. Hedefleri kondu ve ekonomik-teknolojik tartışmalar gerçekleştirildi. Başlatılan dönüşüm hazmediliyordu. Dünya değişmekteydi, her şey, ama her bir bireyin günlük yaşamı dahi değişiyordu. Şirketler, ülkeler kendilerine göre pozisyon alacaklardı. Eğitimciler insan kaynağı planları yapıyorlardı. Vizyon ve perspektifler bağlamında bütün olup bitenler Davos ile pekiştirilmekteydi.

2017 Dünya Ekonomik Forumu’nda Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı ve Komünist Partisi Genel Sekreteri Xi Jinping’in söyledikleri çok tartışılmıştı. Jinping resmen ve ilanen; küresel politikaların öneminden, neo-liberal açılımdan ve dünya ekonomisinin ulusalcı politikalarla daraltılmak istendiğinden söz etti. Bir bakıma Dünya Ekonomik Forumu’nun misyonuna hizmet eden önemli bir konuşma yaptı. Üstelik Made in China 2025 projesi devredeydi. ABD’de yeni işbaşına gelmiş ulusalcı ve muhafazakâr, Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump ise Davos’ta değildi. Çin liderinin küresel politikalarla ilgili söylediklerine kürsüden cevap verememişti. Ama asıl önemli cevabı sahada olmuştu. Bu neydi? Çin’e karşı Ekonomik ve Teknolojik Savaş ilan ettiğini açıkladı, uygulamalar başladı. Yaptırımlar devreye girdi, gümrük tarifeleri üzerinden uygulamalar oldu, Huawei gibi şirketlerle mahkemeler başladı, teknoloji casusluğu konuları yine mahkemelere taşındı, silahlanma yarışına dem vuruldu, 5G, yapay zeka, kuantum bilgisayar teknolojisi, uydu programları, Siber Savaş derken, Uzay Savaşı başlatıldı.

2017-2020 arasında dünyanın yaşadığı olaylar biraz önce saydığım kargaşa ortamında gerçekleşti. Tartışmaya ABD’nin Merkez Bankası FED bile dahil edildi. FED politikaları ile Trump politikaları uyuşmadı. Trump ABD içindeki bir yapıyı eleştirmekteydi. Bir ucu Pekin’de diğer ucu ise Washington’da olan bu tartışmanın ortasında “Davos Ruhu” denen anlayış nerede duruyordu dersiniz?

Geldik 2020 yılına! Ama nasıl geldik? Ben bu sürece bir yakıştırma getirmiştim, “Dünyanın Popcorn Zamanı Politikaları ve Filmin İkinci Perdesi” diye. Halen ABD Senatosu’nda Trump üzerine azil süreci işliyor. Bir hafta önce açıklandı, ABD ve Çin Ticaret Anlaşması Birinci Fazı üzerine imzalar atıldı. Trump dünyaya tam da Davos ve azil süreci öncesinde bir mesaj mı verdi? Bu kez Trump Davos’ta kürsüye çıktı ve haliyle en fazla ilgi gören kimse oldu. Uyguladığı politikaları savunur türden bir konuşma yaptı. Ama sonuç şuydu; Trump ortalığı sallayamadı, sönük kaldı. 2020 Dünya Ekonomik Forumu’na Xi Jinping gelmemişti ama ağırlığı Davos’taydı. Daha çok hissedilen durum buydu! 

Davos’ta bu kez yatırımcılar, sigortacılar, bankacılar, akademisyenler, bilim insanları, şirket yöneticileri sessizdiler. Şirketler için zaten üretimler gerçekleşiyor, tüketicilerin sosyal düzenleri üzerine sürdürülen projeler ilerliyor, politikacıların arasındaki sürtüşmeler olanca hızıyla sürüyor, işte tam da bu ortamda bir adım geride durarak ortalığın sakinleşmesi bekleniyor. Trump’ın Kasım 2020’de tekrar seçilip seçilmeyeceği beklenmeliydi. Görüntü buydu.

Bu yıl Davos’ta ilgi çeken konuların sıralaması şöyle gerçekleştir: Gezegenin korunması, ekonominin geleceği, jeopolitik ötesi konular, altyapının güçlendirilmesi, dijital dönüşüm ve güven, sağlığın geleceği ve eğitim oldu. 

Başlıklar böyle de konuların içine girildiğinde daha iyi anlaşılacaktır, her biri günlük yaşamda karşılaşılacak dönüşümlere veya gelişmelere dayalıdır. Ancak Avustralya’daki yangınlarda da görüldüğü üzere küresel ısınma en yoğun sorun sahası olarak dünyayı tehdit eden bir gerçek konu var ortada. Hatta Davos’ta çevre konularıyla kendini gösteren genç çevreci aktivist Greta Thunberg üzerinden verilmek istenen mesajları gördük. Çevre ile verilen mesajlar varken, buradan yönetimlere, sistemlere ve özel olarak Trump’ı destekleyenlere bile bir mesaj verildi.

Ekonomi nerede diyeceksiniz? Ekonominin yaşamın tam da merkezinde ve her tür disiplinin ruhunda olduğunu biliyoruz, değil mi? Rakamların inmesi ve çıkmasını takip işi haliyle bunlar ekonominin profesyonelleriyle ilgilidir. Örneğin mega-kentlere dayalı yeni bir dünya düzeni kurarak insanlığın günlük yaşamı nasıl inşa edilecek? Hatta küresel perspektifte işleyen mega-kentlerin görece ileri toplumları ile bunun gerisinde kalan coğrafyalardaki görece tanımla taşralılar arasındaki ekonomi ilişkisi nasıl kurulacak? Yapay zeka teknolojileriyle birlikte günlük yaşamda yeni egemenlik kavramı tartışılır oldu. Bunları konuşanların yanında dolar hesabı yapmanın ne anlamı olur ki? Bugün bahsedilen çerçevede dönüşüm takip ediliyor, özellikle dünyanın korunması konusuna dönük akıl yürütülüyor.

Bu durumda Davos nedir sorusuna son bir cevap verelim: İnsanlığın gidişatını yönetmekle ilgilenen bir akıl var, buna Davos Ruhu da deniyor. Davos Ruhu ise daima “Daha iyi bir kapitalizm!” der, bunu unutmayalım.

Exit mobile version