Site icon Politik Merkez

ABD-Çin Jeostratejik Analiz

Okuyucu

Aşırı provokatif bir dönemdeyiz, dünya aşırı stres yüklendi. Temel çatışma eksenlerinin ABD ve Çin odaklı geliştiği aşikâr. Fakat bu konu salt ne ABD’yi ne de Çin’i ilgilendiriyor, küresel bir mesele, bir noktada olanlar dünyanın en ücra köşelerini bile ilgilendirir mahiyette. 

İlan edilmiş bir ticaret savaşı, yaşanan ekonomik kriz, politik gerginlikler ve restleşmeler, aşırı silahlanma, önemli ikili ve çok taraflı yapılmış antlaşmaların iptali, ABD ve Çin’i müttefik arayış çabaları, suikastlar ve ölüm vakıalarının artması, propaganda ve siber saldırılar… Bütün bunlar boşuna olmuyor. Zıtlaşma temposu yükseliyor.

Elbette bu bir güç mücadelesi. Biri diğerini önünü kesecek, aldatacak, eylemlerini boşa çıkartacak, vazgeçmesini sağlayacak… Her anını kendi kapasitesi ölçeğinde izlemek zorunda olduğumuz bir süreç.

Bütün bu saydıklarımız Dünya Savaşları döneminde de vardı (o dönem siber konusu yoktu ama günün icabına uygun aldatma ve radyo dalgaları ile yürütülen çabalar vardı), bugün de var. O halde şartlar hiç de küçümsenecek boyutlarda değil. Buna göre alınan emarelerin sıkı şekilde takip edilmesi gereken özel bir döneme girdik, bundan böyle hiç kimsenin dikkatsizce davranma lüksü yok.

İttifaklar belirginleşmeye başladı diyebilir miyiz? Çin ve ABD olarak bakalım:

ABD Hong Kong, Tibet ve Uygur ile yakından ilgilenmektedir. Şöyle bakalım: 

Çin’in Pasifik’te önünü ABD kapamış gibidir. Bunu açmak adına arayışları var. Şunlar:

ABD ve Çin’in jeostratejik sıkışma alanları:

Bütün bu sorunlarla beraber ABD ve Çin ekonomik, politik, askeri, istihbarat, sosyal, bilim ve teknolojik alanlarda birbirlerine saldırı içindeler. Çatışmaların gün yüzüne çıkan biçimleri; konvansiyonel ve nükleer caydırıcılıkla; hibrit, siber, uzay, ticaret ve teknoloji savaşları cephelerinden saldırılarla sürdürülmektedir. Buna finans ve para konusundaki alternatif yaratma çabalarını da eklemek gerekebilir.

Uzay konusuna bir pencere açayım. Uzaydaki rekabeti pek konuşmuyoruz ama ABD ve Çin büyük oranda uzay projeleri için önemli bütçeleri (ABD bu alanda bir kısmıyla özel sektörü kullanıyor) seferber etmektedir. Rusya, Avrupa (Avrupa Uzay Ajansı, Fransa, İngiltere, vs), Hindistan, İsrail, İran gibi diğer güçleri de buraya ekleyelim. Uzay konusunda barışçı ve araştırma faaliyeti bağlamındaki çabaların dışında bir savaş alanı gibi hazırlıkların olduğunu unutmayalım.

Bugünün sözü olsun: Tam küresel güç olmak için uzayı kontrol etmek şarttır!

Görünür ticaret ve teknoloji savaşlarına ilave olarak, son yaşanan COVID-19 pandemisi (ABD tarafından bunun bir biyolojik savaşla ilgili olduğu iddiaları da var) süresi ile beraber tansiyon iyice artmıştır. Bir tarafta Hong Kong’da diğer tarafta ABD’de sokak olayları ve protestolar görülmektedir. ABD’de halk sokaklardayken Başkan Trump ve Dışişleri Bakanı Pompeo Çin’e dönük mesajlarını en üst perdeden vermektedir.

Trump ticaret savaşları bağlamındaki yaptırımlarını bir ara anlaşma ile yavaşlatmayı kabul etmişti. Ancak bu kapsamdaki birinci faz anlaşmanın dahi bugün uygulanmama riski olduğu tartışılmaktadır. Çin’e yöneltilen COVID-19 dolayısıyla tazminat açma düşüncesinin bir sonuç vermeyeceği bilinmektedir. Ancak Çin’in 28 Mayıs 2020’de Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası’nı imzalaması üzerine bu kez Trump yaptırım uygulama tehdidinde bulunmuştur. Ertesi gün de Pompeo Tiananmen hatırlatması yapan bir Twit atmıştır. Dünya bu zaman diliminde daha çok ABD’deki protestolara bakmaktaydı. Anlaşılan ABD içerideki olayların kısa süre sonra sönümleneceğini düşünmekte ve asıl mesele olan Çin’i aralıksız baskı altında tutmak istemektedir.

Şöyle bir algı oluşmaya başladı, agresif taraf ABD, bu yönden gelen saldırıları bertaraf etmeye çaba gösteren masum taraf Çin! Her ne kadar Çinli yetkililerin sesi ABD tarafı kadar çıkmasa da onların daha çok; ‘sahada karınca misali ilerleyerek genişleme stratejilerini sürdürmek ve bu arada minimum tepki çekmek’ şeklindeki özgün stratejileri sürmektedir. Bilindiği gibi Çin’in oyunu GO’dur. GO çok taşlı (180), sabır gerektiren, rakibi kuşatan ve böylelikle mağlup eden bir strateji oyunudur, satrançtan çok farklıdır.

Sonuç olarak odak noktası Asya-Pasifik olan jeopolitik gerginlik küresel bir gerginlik yaratmaktadır. Bu güçlerin ve bunlarla ilintili ara güçlerin de müdahaleleriyle, örneğin Rusya, Hindistan, İran, İsrail ve başat Avrupa ülkeleri gibi, birlikte mücadelesi daha fazla stres yaratarak çok boyutlu sürecektir.

Gürsel Tokmakoğlu

Exit mobile version