abd-cin-jeostratejik-analiz
ABD-Çin Jeostratejik Analiz

ABD-Çin Jeostratejik Analiz

3 Haziran 2020
Okuyucu

Aşırı provokatif bir dönemdeyiz, dünya aşırı stres yüklendi. Temel çatışma eksenlerinin ABD ve Çin odaklı geliştiği aşikâr. Fakat bu konu salt ne ABD’yi ne de Çin’i ilgilendiriyor, küresel bir mesele, bir noktada olanlar dünyanın en ücra köşelerini bile ilgilendirir mahiyette. 

İlan edilmiş bir ticaret savaşı, yaşanan ekonomik kriz, politik gerginlikler ve restleşmeler, aşırı silahlanma, önemli ikili ve çok taraflı yapılmış antlaşmaların iptali, ABD ve Çin’i müttefik arayış çabaları, suikastlar ve ölüm vakıalarının artması, propaganda ve siber saldırılar… Bütün bunlar boşuna olmuyor. Zıtlaşma temposu yükseliyor.

Elbette bu bir güç mücadelesi. Biri diğerini önünü kesecek, aldatacak, eylemlerini boşa çıkartacak, vazgeçmesini sağlayacak… Her anını kendi kapasitesi ölçeğinde izlemek zorunda olduğumuz bir süreç.

Bütün bu saydıklarımız Dünya Savaşları döneminde de vardı (o dönem siber konusu yoktu ama günün icabına uygun aldatma ve radyo dalgaları ile yürütülen çabalar vardı), bugün de var. O halde şartlar hiç de küçümsenecek boyutlarda değil. Buna göre alınan emarelerin sıkı şekilde takip edilmesi gereken özel bir döneme girdik, bundan böyle hiç kimsenin dikkatsizce davranma lüksü yok.

İttifaklar belirginleşmeye başladı diyebilir miyiz? Çin ve ABD olarak bakalım:

  • Çin: Rusya, İran ve Pakistan’ı kendiyle beraber hareket eden taraf olarak görüyor, yatırımlarını ve diplomatik ilişkilerini buna göre geliştiriyor. Yine Çin Bir Kuşak Bir Yol projesi ile Avrasya’ya, Afrika’nın İmarı projesi ile bu Afrika’ya yayılıyor. Asya, Ortadoğu ve Afrika’dan kendine müzahir ülkeleri arıyor. Nüfus ve sermaye aktarımı yapıyor, etki alanını genişletiyor.
  • ABD: İngiltere, Kanada, Avustralya, İsrail ve Hindistan ile müşterekler. ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya birlikte Hong Kong konusunda Çin’e karşı toplantılar yapıp kararlar almaya başladılar bile. ABD Dünya Savaşı zamanından bu yana başlayarak Japonya, Güney Kore ve Tayvan ile anlaşmalılar. Bu üç ülkede ABD üsleri var.

ABD Hong Kong, Tibet ve Uygur ile yakından ilgilenmektedir. Şöyle bakalım: 

  • Özellikle Uygurlar konusunu son günlerde sürekli dile getirmektedir. 
  • Hong Kong’daki eylemler devam etme potansiyelindedir.
  • Tibet Hindistan arasındaki yol meselesi tekrar tartışılmaya başlandı bile.

Çin’in Pasifik’te önünü ABD kapamış gibidir. Bunu açmak adına arayışları var. Şunlar:

  • Öncelikle Kuzey Kore’yi baskı altına alarak ABD’nin imkanlarını dengelemek istemektedir.
  • Güney Çin Denizi’ne çeşitli büyük projeler de inşa ederek esasen deniz seyrüseferini ve ulaşımını kontrol etmek istemektedir.
  • Okyanus’ta dengeyi sağlayabilmek adına Çin’in daha fazla deniz kuvvetine ihtiyacı vardır.

ABD ve Çin’in jeostratejik sıkışma alanları:

  • Asya-Pasifik bölgesini halen ABD kontrol etmektedir. Tayvan, Japonya, Güney Kore, Malezya, Filipinler, Endonezya, Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkeler ABD yanındadır.
  • Hint Okyanusu’nun hakimi Hindistan’dır. Konumuyla Hindistan Çin-Ortadoğu deniz yolunu kontrol eder. Hindistan Pakistan’ı kapatmaktadır.    
  • İran, Hazar güneyinden Hint Okyanusu’na kadarki bölgede ve esasen Hürmüz Boğazı’nda önemli bir konumdadır. Hint Okyanusu’ndaki kısmında İran, Hindistan ile birlikte yürüttüğü projeyle, Sistan-Belucistan eyaletinde yer alan Cabahar derin su limanını inşa etmektedir. 
  • Çin Pakistan’a İran’dakine benzer projeyi inşa etmektedir. Gwadar Limanı inşaatı yanında başka güvenlik tesisleri de inşa eden Çin Pakistan’ın Okyanusa açılan kapısını inşa etmektedir.
  • Avrasya kara bölgesindeki kara ve demir yolları önemlidir. Bölgede, Afganistan üzerinden geçerek merkezi Asya ülkelerine uzanan 1.380 kilometre demiryolu ve Hindistan, İran, Azerbaycan, Orta Asya, Rusya ve Avrupa’ya ulaşan 7.200 kilometre karayolu vardır.
  • Hindistan tarafından Ortadoğu’ya veya Doğu Akdeniz’e karadan ulaşırken İran’dan geçmek gerekir. Bu hatta İran’ın kendisi ve Türkmenistan gibi aradaki ülkeler önemlidir.
  • Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde çatışmalar sürmektedir, sorunludur. 
  • ABD’nin amacı İran’da rejimi değiştirmek ve sonra Rusya’dan koparıp İsrail’e yaklaştırmaktır. ABD bakışıyla, böyle bir İran’ın Hindistan hattından Doğa Akdeniz’e ulaşması emniyetli hale gelecektir.
  • Rusya İran, Irak, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de (eski SSCB nüfuzunun olduğu ülkelerin mümkün bir kısmında) genişlemek istemektedir.
  • Ortadoğu’da, Hindistan ve Doğu Akdeniz arası yolda ABD için en büyük müttefik İsrail’dir.  
  • Körfez ülkeleri temelde ABD ile işbirliği içindedir. Ancak buradaki Arap devletleri çıkarları bağlamında bazen Rusya ile ortak projeler yürütür davranışlar sergilemektedir. 
  • ABD ve Rusya için özellikle Ortadoğu bölgesindeki terör örgütleri birer taşerondur. Bu vekil (proxy) kullanma yönteminde bazen ABD ve Rusya Körfez ülkelerinin parasından ve diğer sosyal imkanlarından yararlanmaktadır.
  • Avrupa-Rusya ve Rusya-Akdeniz hattında Balkanlar, Güney Kafkasya, Karadeniz ve Doğu Akdenizönemlidir.
  • Çin’in ulaşmak istediği nokta Almanya (Frankfurt) üstünden İngiltere’dir (Londra). ABD’nin ise tarihi müttefikleri Avrupa’da yer alır. Kuzey Atlantik Paktı, NATO, Avrasya bölgesinde ABD-Avrupa ilişkisini perçinler. Avrupa bazı hallerde Çin ile gelişim projeleri içinde olmayı savunmaktadır. Ayrıca Avrupa’nın en büyük enerji tedarikçisi Rusya’dır.
  • ABD, İngiltere’yi kullanarak Avrupa, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Singapur, Hong Kong gibi ülke ve bölgeleri kontrol etmek istemesi bilinmektedir. İngiltere’deki bir kısım finans çevreleri ise Çin ile ilişkileri geliştirmekten yanadır.
  • Kuzey kutbu bölgesi daha çok Rusların sınırları içindedir.

Bütün bu sorunlarla beraber ABD ve Çin ekonomik, politik, askeri, istihbarat, sosyal, bilim ve teknolojik alanlarda birbirlerine saldırı içindeler. Çatışmaların gün yüzüne çıkan biçimleri; konvansiyonel ve nükleer caydırıcılıkla; hibrit, siber, uzay, ticaret ve teknoloji savaşları cephelerinden saldırılarla sürdürülmektedir. Buna finans ve para konusundaki alternatif yaratma çabalarını da eklemek gerekebilir.

Uzay konusuna bir pencere açayım. Uzaydaki rekabeti pek konuşmuyoruz ama ABD ve Çin büyük oranda uzay projeleri için önemli bütçeleri (ABD bu alanda bir kısmıyla özel sektörü kullanıyor) seferber etmektedir. Rusya, Avrupa (Avrupa Uzay Ajansı, Fransa, İngiltere, vs), Hindistan, İsrail, İran gibi diğer güçleri de buraya ekleyelim. Uzay konusunda barışçı ve araştırma faaliyeti bağlamındaki çabaların dışında bir savaş alanı gibi hazırlıkların olduğunu unutmayalım.

Bugünün sözü olsun: Tam küresel güç olmak için uzayı kontrol etmek şarttır!

Görünür ticaret ve teknoloji savaşlarına ilave olarak, son yaşanan COVID-19 pandemisi (ABD tarafından bunun bir biyolojik savaşla ilgili olduğu iddiaları da var) süresi ile beraber tansiyon iyice artmıştır. Bir tarafta Hong Kong’da diğer tarafta ABD’de sokak olayları ve protestolar görülmektedir. ABD’de halk sokaklardayken Başkan Trump ve Dışişleri Bakanı Pompeo Çin’e dönük mesajlarını en üst perdeden vermektedir.

Trump ticaret savaşları bağlamındaki yaptırımlarını bir ara anlaşma ile yavaşlatmayı kabul etmişti. Ancak bu kapsamdaki birinci faz anlaşmanın dahi bugün uygulanmama riski olduğu tartışılmaktadır. Çin’e yöneltilen COVID-19 dolayısıyla tazminat açma düşüncesinin bir sonuç vermeyeceği bilinmektedir. Ancak Çin’in 28 Mayıs 2020’de Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası’nı imzalaması üzerine bu kez Trump yaptırım uygulama tehdidinde bulunmuştur. Ertesi gün de Pompeo Tiananmen hatırlatması yapan bir Twit atmıştır. Dünya bu zaman diliminde daha çok ABD’deki protestolara bakmaktaydı. Anlaşılan ABD içerideki olayların kısa süre sonra sönümleneceğini düşünmekte ve asıl mesele olan Çin’i aralıksız baskı altında tutmak istemektedir.

Şöyle bir algı oluşmaya başladı, agresif taraf ABD, bu yönden gelen saldırıları bertaraf etmeye çaba gösteren masum taraf Çin! Her ne kadar Çinli yetkililerin sesi ABD tarafı kadar çıkmasa da onların daha çok; ‘sahada karınca misali ilerleyerek genişleme stratejilerini sürdürmek ve bu arada minimum tepki çekmek’ şeklindeki özgün stratejileri sürmektedir. Bilindiği gibi Çin’in oyunu GO’dur. GO çok taşlı (180), sabır gerektiren, rakibi kuşatan ve böylelikle mağlup eden bir strateji oyunudur, satrançtan çok farklıdır.

Sonuç olarak odak noktası Asya-Pasifik olan jeopolitik gerginlik küresel bir gerginlik yaratmaktadır. Bu güçlerin ve bunlarla ilintili ara güçlerin de müdahaleleriyle, örneğin Rusya, Hindistan, İran, İsrail ve başat Avrupa ülkeleri gibi, birlikte mücadelesi daha fazla stres yaratarak çok boyutlu sürecektir.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

rusya-libyaya-savas-ucagi-konuslandirdi
ÖNCEKİ YAZI

Rusya Libya’ya Savaş Uçağı Konuşlandırdı

libyada-uhm-hedefi-bingazi
DİĞER YAZI

Libya’da UHM Hedefi Bingazi

Güvenlik 'ın son yazıları

11 views

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.
64 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
95 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
152 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
197 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme