Filistin-İsrail Politikası Hakkında

22 Nisan 2024
Okuyucu

Ortadoğu’da, ABD’nin “kontrol bende” dediği bir ortamda, İsrail’in şımarıklıkları ve İran’ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.

POLİTİKA İÇİN MEŞRUİYET

Amerika Birleşik Devletleri yıllardır bölgemizde. Ekonomik bir işi var ise ortaklık yapsın, anlaşmaya varsın, gelsin tabii. Diplomatik mevkileri zaten olacak. Bunlara söylenecek yok elbette. Askeri varlık bulundurmak için de ikili anlaşmalar yapabilir. Gel beni koru diyen ülkeler çıkar. Değilse bir sebep olur, bulunur, yaratılır. Sonuçta bir askeri müdahale şart hale getirilir. ABD askeri müdahaleyle, yani savaş yoluyla bölgeye gelir, sonraki şartlarda bir bakarsınız, birkaç barış anlaşması, siyasi düzenleme, diğer ikili anlaşmalar, vs. yapılıvermiş…

Ülkeler coğrafi sınırları itibariyle bir bölgede değilse, ama o noktada bir çıkarı varsa, bölgede faaaliyet göstermenin meşruiyetini bir şekilde kendisi buluyor ve sağlıyor. Bunu ona kimse vermez! Hatta rakipleri de aynı yol ve yöntemleri düşündüğü için, ona engel bile olurlar. Hangi ülke olursa olsun, bu hakkı devlet-dışı yapılarla, uluslararası ilişkilerin verdiği imkanlarla, belli ve kullanılabilir terör örgütleri veya bunlarla mücadele biçimleriyle, kitle imha silahlarını kontrol etme girişimleriyle, insanlık dışı girişimlere mani olacak şeklide diplomasi, ekonomi, medya gibi imkanlarla ve inisiyatifle, güç kullanarak gerçekleştirirler.

ABD diğerlerine göre bölgeye erken gelmiş diyelim. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında bölgedeki yeni yapılanmalarda inisiyatif kullanan ülkeler, yani çıkarları gereği bölgeye “çöken” ülkeler, politikayı da, anlaşmaları da, insan kaynağını yetiştirmeyi de, diğer yeraltı veya yerüstü kaynaklarını ortak kullanmayı da, askeri operasyonları da kendileri belirlerler, ABD bunların en belirgin örneğidir. Hatta ABD Soğuk Savaş’ın da galibi.

Böyle mi olması gerekir? Hayır. Ama oluyor… Eğer yumak karıştı ve ipin ucunu aramaya koyulduysanız, bir yerlerden itibaren ya koparır yeniden düğümlersiniz ya da ipin ucunu aramaya devam edersiniz. Bu kısmı da böyle…

Ortadoğu’da yaşanan son olaylara bakalım.

İSRAİL

Bu ülke, son derece fırsatçı, tuzakçı, yayılmacı, aşırı çıkarcı, acımasız karakter taşıyor. Hukukun kendisine uygun hale getirilmesi gerektiğini ifade eden bir tavrı var. Filistin ile arasındaki sorun için ortak bir çözüm istemiyor, ülkesini (deniz dahil) Filistin ile paylaşmak istemiyor. “Egemen ben olayım, boru hatları bende olsun, enerjiyi ben çıkarıp satayım, Çin ve Batı ile ilişkiler benim üzerimden geçsin…” gibi her işte “ben” diyor. İsrail aynı zamanda küresel kapitalizmin gerçek işleticilerinden, her ülkeyle ve güçle çıkar ilişkileri içinde. Demokratik görünen bir yönetimi var, ama aslında bir din devleti. Onları aşırı veya ılımlı uç diyerek ayırmamak gerekir, ülkenin genel politikası öyle; “Vaat Edilmiş Topraklar” diye bir idealin peşinde koşuyorlar. Kurulduğundan (1948) bu yana bölge İsrail merkezli bazı savaşlara sahne oldular, 7 Şubat’tan bu yana Gazze’de yaptıkları malum, şimdi bu aşamada ülke kuzeyini emniyete almakla ilgileniyor olabilirler. 

ABD

İsrail’e tam destek veriyor. İsrail’in güvenliğini temin ve tesis etmek üzerine politikalarla doğrudan ilgileniyor. İsrail-Filistin meselesinde “iki devletli çözüm” ve “1967 sınırlarının kabulü” esasına göre çözümü destekliyor. Aslında konuyu bu noktaya getirenlerden biri de Amerika. ABD ile G7 ve AB ülkeleri, İsrail ve (kurucusu) İngiltere ortaklar. Bölgede, ABD için 5. maddelik bir sorun olursa NATO müdahaleye hazır. (Türkiye için durum aynı değil, bunu da işaret edelim, uygulamada böyle tezahür etti.) ABD politikaları için rasyonalite, stratejik ve jeopolitik çıkarcılık esastır. Bölgede meşruiyetle ve buna dayalı hukukla hareket etmektedir. Bu terimler aldatıcıdır, zira güçlü her daim güçlüdür! ABD’nin genel amacı küresel ve dolayısıyla bölgesel kontrol, sağlamaktır. 

ABD-İSRAİL

O halde güçlü olmak şarttır! Diğerleri istediklerinde gücü kullanırken siz onların insafıyla hareket edemezsiniz. Ama gücü kullanmanın da bir yolu yordamı var, olmalı da!..

Şimdi sadece ABD ve İsrail’i birleştirerek okuduğumuzda bir senaryo şeklinde bir plan yazalım. Şöyle: Lübnan’dan İran’ın vekili Hizbullah’ın atılması, dolayısıyla İran’ın Doğu Akdeniz’deki kapısının kapatılması, İsrail’in kuzey sınırının emniyete alınması, Golan oldubittisinin Şam yönetimine kabul ettirilmesi, Suriye’nin ABD ve İsrail çıkarlarına göre ikiye bölünmesi, yeni anayasası yazılan ve yönetimi buna göre belirlenen Suriye’nin bundan böyle ABD ve İsrail çıkarlarına hizmet etmesi en öncelikli plan olabilir. Bu planın gerçekleşmesi için neler yapılmalı? Bunun tarifi yeterince açık herhalde!

Eğer durum buysa, hadi gelin çözün düğümü!

İRAN

İran İslam Cumhuriyeti tam bir din devleti. Esasında İran da oldukça fırsatçı, tuzakçı, yayılmacı, güvenilmez bir ülke. Amaçlarını yerine getirmek için vekillerine destek vermekte. ABD ve İsrail’e göre tanımlanan biçimde, İran’ın vekillerini kısaca hatırlatalım, Hizbullah (Lübnan, Ketaib, Hareket), Hamas, İslami Cihad, Husi, Ahsab el-Hak, Bedir Güçleri, Ketaib Seyid el-Şuheda… Bu vekillere aynı zamanda “Direniş Ekseni” adı verilmekte. İran stratejik ve jeopolitik çıkar mücadelesine belirlediği yöntemlerle aktif katılmakta, belirgin şekilde mezhep temelli faaliyetlerini sürdürmekte. “ABD ve İsrail en büyük terörist, o halde benim yaptıklarıma terör denmez,” şeklindeki bir görüşe sahip. Bu bakış açısı çözüm getirmez; tam tersine “düşmanım” dediklerine meşruiyet hakkı verir. Öyle de oluyor. Görünen o ki bölgesel istikrarsızlıkta İran’ın etkisi en az İsrail karar olmakta.

Düğümü İran mı çözecek? Bu yöntemlerle mi?

FİLİSTİN

Filistin-İsrail yumağının bir ucu da Filistin’dir. Kısaca değinelim. Bugün Filistin “toprakları belirlenmemiş bir devlet” konumundadır. Halbuki bu topraklarda Filistinlilerin tarihi hakları vardır ve bu tartışılamaz. Dünya siyaseti böyle bir şey! Filistin yönetimi ancak İsrail ile anlaştığında toprakları belirlenebilecek. İsrail “tamam, oldu,” diyor mu? Hayır. Öyleyse Filistin ne yapacak? Bu sorunun çözümünde ABD ve İngiltere gibi güçler ne pozisyonda? İsrail sürekli olumsuz yönde eylem yaratıyor, bunlar boşuna mı? Halen Gazze, Batı Şeria ve Kudüs hakkında çeşitli spekülasyonlar, baskılar, çatışma ve pazarlıklar sürüyor. Gerçekçi olalım. Filistin’in mevcut liderleri Başkan Mahmud Abbas’a kendi içlerinde bile güvenleri tartışılır halde. Gazze’de Hamas’ın iktidarı var, seçim kazandılar. Son noktada Hamas, el-Fetih ve İslami Cihad ile anlaşma içindeydi.

Son gelinen noktada İran’ın Filistin’e ne tür bir katkısı oldu dersiniz? Var mı? Yaşananlar İsrail’i amaçlarından vaz geçirmeye yetti mi?

TÜRKİYE

Bir de yine İsrail ve İran gibi bölgesel güç olan Türkiye’ye göz atalım. Türkiye, Filistin’e ve Hamas’a tam destek veriyor. Bunu her şeye ve herkese rağmen yapıyor. Net biçimde “iki devletli çözüm” ve “1967 sınırları” ile açıklıyor, tıpkı ABD gibi. Ama olaylar bölgesel! Bazı siyasiler ve uzmanlar şöyle söylüyorlar: “İsrail’in yaptıkları konuyu çözmek değil, bozmak! Hatta İsrail’i bıraksanız, gelip Türkiye sınırlarına dayanacak!” İşin özünde Türkiye’nin hem Filistin hem de İsrail ile kültürel ve tarihi bağları var. Osmanlı dönemini düşünün, asırlarca iç içe yaşayan kültürlerden bahsetmekteyiz. Yakın dönemin ABD, Fransa, İngiltere, vs. güçleri, buralara gelmeden önce her şey normaldi. Ama bu tarihi durum, bugün için geçerli bir açıklama yapılmasını temin etmeye yeterli mi, tartışılır. Yine de bu durum, Türkiye’ye insani ve istikrar açısından olduğu kadar, siyasi çözüm için çalışmalarda söz sahibi ve yakınlık kurmak adına bir avantaj veriyor. Diyelim Türkiye siyasi çözüm çalışmalarının dışında tutulmak isteniyor, bu durumda kendini düşünecektir; İsrail’in genişlemesinin tehdit oluşturması, bölgedeki oldubittilere önlem almak istemesi söz konusudur. 

Mesele hüsnüniyetle çözülsün!.. Tersi olursa yumak iyiden karışır.

Şu an bir duygusallık var mı? Var. Halen insani yardım politikaları izleniyor mu? Evet. Yapılabilecekler için uluslararası hukuk ve eşgüdümle çalışacak bir ortak arayışı var mı? Evet. Yapılmak istenen, süreçleri olması gereken rotada hızlandırmak, oldubittilere engel olmak! Artık ne olabilirse… Çaba olmadan hiçbir sonuç alınmaz!

SONUÇ

Ortadoğu’nun en köklü meselesini çözmek için “oyalama” taktiğini seçen kurnazlara hatırlatmam şu olur: İnsanlara daha fazla zulüm yapmayın!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Stratejik Algı Yönetimi

DİĞER YAZI

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Politika 'ın son yazıları

38 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
50 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
66 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
97 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
144 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme