Serüvene kara, deniz ve hava stratejileri ile başlayacağız. Bu konularda öne çıkan stratejistleri hatırlayacağız. Yeni egemenlik stratejisine geçiş aşamasındaki karmaşayı tartışacağız. 2030’ların stratejisini açıklayacağız. Stratejist Yaklaşımı Asıl kara stratejistleri Türkler idi. Neredeyse Pasifikten Atlantik’e kadar at sürdüler. Ancak belirgin bir kara stratejisi yazıp bırakmadılar,
DevamıDepremin yükü bir hayli ağır. Henüz yaralarımızı sarma aşamasındayız. Yapılacak çok işimiz var. Benin konum; ne deprem, ne sismoloji, sadece stratejik bakışla ilgili, jeopolitik okumayı işaret ediyor ve Anadolu gibi çok değerli bu sahip olduğumuz topraklarımızın karakterine göre var olması gereken insan ve milli gücü hatırlatıyor.
DevamıBu incelemede sosyo-politik varlık insandan bahsedeceğim. Bazı yazarlar insanı ve ekonomi ile insanlığın ilişkisini tarif ederlerken Homo-economicus ifadesini de kullandılar. Benim tartışmam bu değil. Ya ne? İnsanın ekonomiyle ve diğer yandan stratejiyle derin bir bağı var; zira kazanmak asıl hedefi. Bu teorik yaklaşımımda ekonomik savaşın başlangıç düşüncesini ele almayacağım, daha çok insanın doğasına dem vurarak. Bunu açıklarken stratejinin çok basit şekliyle bağını ifade edeceğim. Eğer isterseniz sizler bu temel ifadelerden hareketle değişik kültürlerin durumunu, hatta ülkenizin durumunu yordabilirsiniz. Bugünkü asıl mesele ne diye çıkarımlar yapabilirsiniz.
DevamıÇağ değişti! Dördüncü Sanayi Devrimi oldu. Ülkeler buna uygun eğitim-öğretim modellerini devreye koydu. Bazı ülkeler mevcut sistemlerini tadil etti. Pandemiyle birlikte evde ve okulda olmak üzere melez eğitim başladı. Derken iklim değişikliği konusu daha belirgin biçimde ele alındı. Gezegende çevreci sistemler ve usuller kurulmaya başlandı. Finans sistemleri değişti. Fintech uygulamaları yaşamımızı ileri taşıdı. Eğlence, alışkanlıklar ve anlayışlar değişti. İster istemez insanın bütün bunlara göre yeniden yönelimi olmalı. Baştan beri zeki yaratık insan için eğitim-öğretim felsefesi en önemli mesele.
DevamıGünümüzde en önemli savaş alanı toprak kazanımı değil, insanların zihinlerini ele geçirmek şeklindedir. Göçün bir silaha dönüştürülmesi, hukuki, politik ve ekonomik yaptırımlar, bilgi ve siber savaş, ticaret ve altyapı politikaları gibi diğer baskı biçimleri birbirini tamamlayan araçlar halindedir ve bu karşımıza en basit şekliyle bir Hibrit Savaş olarak çıkmaktadır. Büyük ölçüde savaşanların çoğunun kurbanlarının siviller olacağı sürekli bir çatışma dönemindeyiz. Ben bu konuyu eski ABD Başkanı Donald Trump’tan alıntıyla Sonu Olmayan Savaş şeklinde yazmıştım. Bu dünyada çok az insanı etkilemeyen türden bir kötü iklim koşulları gibidir.
DevamıKaos mu, düzen mi şeklinde sorsam, hemen düzen deriz. Ama kaos da bir gerçek. Mesele düzeni uzun süre korumak ve değişimlerle beraber güncellemek. Kaos ve düzeni felsefi açıdan tartışalım. Özellikle kaosu ele alalım, daha sonra insan eliyle olan kaosun özelliklerini ve etkilerini tartışalım.
DevamıFarklılıkları anlamak ve hazmetmek engin bir düşünceye sahip olmayı gerektirebilir. Ama ömür dediğimiz çok kısa, doğruyu anlayamadan geçiveriyor. Biraz dikkat!
DevamıDüşüncelerin uzamından geride bir noktada durup büyük resme baktığımda ilk dikkatimi çeken şu vızıldayan sinek olmuştu. Zincirinin halkalarını tamamen göremediğimden olsa gerek, sinek var olmasa da bir şey kaçırmayacağımızı düşünmüştü ilk. Sonra kendime baktım ve insan olarak ne işe yarayıp yaramadığımızdan tam emin olamadığımı anladım bir süreliğine. Neticede evrende esamesi dahi okunmayacak bir gezegenin içinde çok kısa ömrü olan bir yaratık değil miydik! Ne de olsa, ne tür başarıları elde edersek edelim, kaçınılmaz bir şekilde ölümle yüzleşiyoruz. Örneğin benim neyim önemli olabilir ki? Böyle bir ikilemle baktım durdum aynaya bir süreliğine. Ama sanırım anladım asıl olanı! Anlatayım…
DevamıFelsefe somut olmayanları daha kolay ele alıp esnetme imkânı veriyor. Başlangıçta boş ve dolu gibi bir konuyu işlemenin ne kadar boş bir iş olacağını düşünebilirsiniz. Ama felsefe böyle bir şey. Başlayalım o zaman… Neresi boş ki? Boş diye bir şey var mı? Evrenin diğer tarafı mı boş? Genişleme sürecinin menzilindeki tarifsiz boyut mu? Belki laboratuvar ortamında yaratılan bir şeydir boşluk. Bunu açıklayabilmek için bir vakit bir gruba, iki elimi işaret edip “bunun arasında ne var” diye sormuştum. Aldığım cevapların içinde en çok “boşluk” vardı. Biraz düşünenler başka şeyler söyledi: “Atmosfer, oksijen, vs.” Bir düşündüm ki sorunun karşılığını tam verebilmek için zorlanmamak
DevamıSöylemenin de bir yolu yordamı var, değil mi? Neden ters söylenir ki bardağın dolu tarafını tarif etmek varken? Neden sözlerin süslüleri, bilinenleri, aldatacak olanları seçilir ki yalın hali duruyorken?.. Yalın derken henüz söz kısmındayım ben, ifadede elbet eksiksiz bir tarif olmalı. Ne söylenecekse söylensin, üstelik kimse düşünceye engel koymuyor. Sadece sözlere değil yapılanlara, dolaylı kaymalara, etkileşimlere ve maruz kalınanlara da bakıyor insan. Yeter ki suça davet eden, tuzak kuran sözler sarf edilmesin, iş üresin ve adalet yerini bulsun. Yeter ki söylemeden düşünülsün, söylendiyse de söz senet olsun. Görülüyor ki olup bitenin farkında olanlar daha da sert bir dille konuşmayı yeğliyorlar.
DevamıBu yazı “Muttakilik“ten alınmıştır. Üzülmek Tek bir hatadan kaynaklı ise bir kere üzülmek kabul edilebilir, ama hata düzeltilmek içindir. Tahribat onarılsın ve hata bir daha yapılmasın diye özür dilenir, gerekirse hoş görülür, çünkü bu insanın kendini bilmesi demektir; iyiye doğru gitmek her daim desteklenir. İyiye gidiş varsa üzüntü karşılığını almıştır, değmiştir. Vebal kendi içinde saklanır. Eğer hatalar tekerrür ederse üzülmek başkalaşır, insanı kemirmeye başlar, insanlık kendiyle yüzleşir; bu kötüdür. Artık vebal tescillenmiştir, insanı aşmıştır, hesabı daha ilerilere aittir. Ya iki defa üzülmek, derin üzülmek, sürekli üzülmek ne demek? İdrakımız nasıl olacak?
Devamı