Anadolu

24 Şubat 2023
Okuyucu

Depremin yükü bir hayli ağır. Henüz yaralarımızı sarma aşamasındayız. Yapılacak çok işimiz var. Benin konum; ne deprem, ne sismoloji, sadece stratejik bakışla ilgili, jeopolitik okumayı işaret ediyor ve Anadolu gibi çok değerli bu sahip olduğumuz topraklarımızın karakterine göre var olması gereken insan ve milli gücü hatırlatıyor.

JEOPOLİTİKA

Jeopolitika ile strateji arasında ne tür bir ilişki olabilir? Jeopolitika bir eylem değildir; veriler üzerinden düşünme yoluyla yapılan çalışmadır. Jeopolitik güvenlik ve ileriye dönük politik çalışmaları içerir. Bu jeopolitik çalışmalar kullanılsın veya kullanılmasın, ancak neticede bir eylem söz konusu olacak ise bu önce stratejik tarifle veya kararla, peşinden kapsamlı bir fiille gerçekleştirilir.

Beli bir alanda stratejik bakış açısıyla yorum ve değerlendirme yapılabilir. Strateji uygulanır, fiildir ve uygulayan tarafından bir sonuç elde edilir.

Ancak dünyayı ilgilendiren bütünlükte belli fiziki şartlarda, ülke, bölge ve küresel açılardan eldeki verileri değerlendirerek ne tür politikalar uygulanabileceğini belirlemeye çalışma jeopolitika ile mümkün olur. Jeopolitika uygulanacak olan politikaya ışık tutar. İfade edilirken güç, amaç ve hareket tarzları kapsanır. 

Önceki dönemlerde stratejiyle politika ve askeri hamleler deruhte edilmekteydi. Sadece savaş ve barış vardı. Ama şimdi her şey değişti: Ekonomi, kültür, psiko-sosyal, bilim ve teknoloji, gibi pek çok krizler içerisinde sevk ve idare edilen süreçlerle kazanıma dönüştürülmektedir. Kazanmak iki yolla mümkün oluyor: Birincisi, gücü yaratarak ve bunu en iyi biçimde kullanmak suretiyle güçler-arası rekabeti yöneterek kazanmak; ikincisi, mücadele ederek veya mücadeleyi başkalarına yaptırarak kazanmak.

Jeopolitik ortam her dönemde kendine has birtakım kaynakları içerir. Jeopolitik ortamda doğal çevre ve beşerî gelişim en temel katmanlardır. Bu ikisindeki değişim temel gelişme karakterinin açıklayıcısıdır. Beşerî gelişime etki eden aktörler mevcuttur. Yaşam içinde zamanın geçleri kendi içlerinde amansız bir mücadele içindedirler. Güç unsurlarının ağırlıkları ve öncelikleri değişse de başlıkları değişmez. Bu gelişim oluyorken zamanımızda daha görünür olan bilinç atmosferi, genetik aktarım ve günlük yaşamdaki değişim belli bir ilişki türü meydana getirir. 

ANADOLU

Anadolu coğrafyası, kaynakları belli değil mi? En azından burada asırlardır yaşayan biz Türkler bu konuda bir tereddüt yaşamamalıdır. Bir tereddüt mü var, zamanla bir bilgi eksikliği mi doğuyor? Buna ancak jeopolitik çözümlemelerle cevap verebilirsiniz. Örneğin şöyle açıklayayım, Anadolu jeolojik (yer bilimi) açıdan zenginliklerin yerden fışkırdığı topraklardır. Bu zenginlikler yerden bir kısmıyla depremler yoluyla açığa çıkan sıvı, gaz ve katı maddelerin bize verdikleridir. Anadolu, insanlığın ilk tahılı keşfedip kültürüne kazandırdığı topraklardır. Kurucu ekinlerin menşei Anadolu’dur. Sonra, Likyalılar parayı boştan yere dünya kültürüne kazandırmadı? Altın, verimli toprak, sıcak su kaynakları ve kent devletleri zenginliği; işte bunun adı Anadolu olmalı! 

İnsanoğlunun göç yolları üzerinde zengin bir coğrafyadır Anadolu. Bu itibarla değeri değişmedi; insan göçü, doğal kaynaklar, tarım ve hatta bunlara göz diken Harami türü hırsızlık konusu. Bir Berberi sözü vardır, onlar “bizim tarımımız yağmadır” derler. (Bu konuları geniş olarak James C. Scott yazmıştır, İlk Devletlerin Derin Tarihi, Tahıla Karşı, Koç Üniversitesi Yayınları) Terörün bu bölgede tarihi çok eskilere dayanır. 

O halde bu topraklar üzerinde oturanların akıldan çıkarmaması gereken hususlar var. Birincisi, jeopolitik okuması doğru olacak, bunun için bilimsel yaklaşacak, değilse Haramilerin ve Berberilerin etkisinde kalırlar. İkincisi stratejik yaklaşacak, uzun vadeli stratejik hesapları içinde bu toprakların artı ve eksileri çok iyi düşünülecek. Üçüncü olarak ise, bu önemli, bu zor coğrafya tanımının tam karşılığı bekadır, burada yaşayanlar bunu görmezden gelmeyecek. Beka sadece terör ve savaşlar meselesi değildir, aynı zamanda yeryüzü doğasıdır, örneğin depremlerdir. 

BEKA

Beka konusunu 16 Kasım 2022’de geniş şekilde yazdım, okuyabilirsiniz. Bu depremden (6 Şubat 2023) önceydi. Dedim ki: “Elbette bir ülkenin tek başına ve bütün kabiliyetlerini kullansa bile doğal afetleri bütünüyle önleme gücü yoksa da, örneğin volkanlar, kasırgalar veya depremler aniden gelişip vurabilecek yıkıcı olaylar şeklinde düşünülse de, tahribatı en az hasarla atlatmanın ve ek kısa sürede ayağa kalkabilmenin yollarını bulmak beka açısından önemli bir konudur. Çünkü beka bahsinde sürekli gelişmek, gelişmeyi sürdürebilmek gerektiği açıktır. O halde örneğin bir deprem ile ülke insan gücünü, üretim kapasitesini, milli hasılasını, dünyada diğer ülkelere güven verecek ve hatta örnek olacak türden tedbirlerini göstermeyi becerebilmelidir, büyük ülke veya büyük güç olmak bunu gerektirir. Aksi halde yıllarca biriktirdiğiniz kapasitenizi acımasız doğanın bir fiskesiyle kaybedecek olursanız, bunun için köklü bir kültür oluşturmadıysanız, bu baki kalma noktasında tereddüt uyandıran stratejik bir boşluk konusu olarak değerlendirilir.

Dedim ki: “Ben burada beka ile ilgili olarak, bir ülkenin ve bir devletin stratejisine, iddiasına, amacına, hedefine ve milli güvenlik politikasına dönük çabalar bütününe cevap veren açıklamalarla ilgilenmekteyim. Bekayı konuşurken gözardı edilen bir nokta var, o da güç ile ilgilidir. Güçlü olmayı sürdürmek çok önemlidir. Tarihten derslerde biliyoruz, imparatorluklar belli dönemlerde çok güçlüyken, dünyaya hakimken, zaman içinde güçlerini yitirirler ve baki kalmakta zorlanırlar, belki tükenirler. Hatta tükenmiş medeniyetleri biliriz, bugün sadece arkeologların ilgilendiği… Bu nedenle, güçlü kalmayı sürdürmek bekanın anahtarıdır. Eğer konumuz bir ülke ise milli güç unsurlarını en üst ve verimli seviyede güçlü tutmak, başkalarının zenginliklerini ve güçlü taraflarını ortaklıklarla kullanabilmek ve sonunda toplam gücü dünyaya bir baskı, ama aynı zamanda liderlik unsuru olarak nüfuz ettirme başarısını gösterebilmek gerekir. Beka her şeye dirençli ve hazır olmak demektir; diğerleri benzer şartlarda kayıp verirken, siz ilerleyebiliyorsanız o zaman gücünüze güç katarsınız.

İNSAN, KÜLTÜR, BİLİM

Elbette bir Germen veya Kelt medeniyeti için jeopolitik okumalar ve stratejiler daha farklı olur. Belki de Avrupa’nın doğal yapısı 30 Yıl Savaşları ve 100 Yıl Savaşları, gibi bilinen çatışma türlerinin beşiğidir. Belki de bir Napolyon Savaşları üzerine çalışan Avusturyalı bir araştırmacıya veya Londra’da King’s College’den bir akademisyene “Jeopolitiği, stratejiyi, bekayı tarif et” dediğinizde sadece savaş temalı yaklaşımları hesaba katacaktır, “depremler de çok önemlidir” demeyi aklına getirmeyecektir. Göçleri ve terörü kendi çıkarına göre açıklayacaktır. Bizim aklı havada alimler ise bu farkı göremediklerinden, Anadolu insanının ihtiyacı olan bilgileri kendilerine veremeyeceklerdir. Ama dikkat edin, Anadolu, Orta Doğu’nun yağmacılarına bırakılmayacak kadar zengin ve bir o kadar riskleri barındıran, her yönüyle korunması gereken özel bir coğrafyadır. Bunun için bilinçli kültürün korunması ve insan kaynağının bilimle gelişmesi çok önemlidir.

Coğrafya, insan kültürünün veya medeniyetin, kendine verdiği değere göre ya ev sahipliği yapmaya devam eder ya da onu yeterince anlamayanlara çile çektirir.

Hâkim güç, doğal etkiler, rekabet, politika ve strateji ile düzenlenenler bu günlük yaşama, genetik gelişime ve bilinç atmosferine yön vermeye çalışır.

SONUÇ

Şu deprem ve fay konusunda her yeri kırmızı haritaya bakın, nasıl da belli! İnsanımızın daha duygusal ve sıcak kanlı görüntüsünü gösteriyor sanki… Ama bu bir sorun olmamalı, zenginlik olmalı, öyle değil mi?

Hepimize büyük geçmiş olsun. Hemen atlatalım, yaralarımızı saralım. Ancak Dünya’ya, Anadolu’ya ve evimize bakışımızda bir eksiğimiz var ise bunun da düşünelim, olur mu? Biz bunu yapabilecek, her güçlüğün üstesinden gelebilcek bir milletiz.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Contactless War Instead of Cold War

DİĞER YAZI

Ukrayna’daki Savaşın Değerlendirmesi

Güvenlik 'ın son yazıları

64 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
120 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
173 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
184 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
147 views

Küresel Stratejik Savunma 

Bu makalede, küresel savunma ve küresel strateji, savunma sanayiine olan ihtiyaç, bununla refah ve güvenlik yönleriyle kazanılacak avantaj, stratejik plan ve proje konuları ve KAAN projesinin değeri ortaya konacaktır. ABD, Rusya, Birleşik Krallık ve Türkiye örnekleri üzerinde duracağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme