Seçimler ve Beka

4 Nisan 2024
Okuyucu

31 Mart Yerel Seçimleri gerçekleştirildi ve Türk demokrasisi kazandı diyoruz. Ben ise size bu seçimleri örnekleyerek bir “beka seçimi” ne demek oluyor, bunu açıklayacağım. Buradan hareketle yapılması gerekenleri de gözden geçirmiş olacağım.

Ben seçimlere, ülke nereye gidiyor, diye bakarım. İleriye mi, geriye mi? Hatta yerinde saydığı patinaj yaptığı da olur, buna bakarım.

Yerel seçimler kentlerimizi kalkındırmak için birer fırsattır, görüşler, projeler, yenilikler bağlamında. Daha önce Geliştiren Kentler ve Yerelde Yapısalcılık başlıklı bir yazılarım olmuştu. Bu bir bakış açısıdır. Bu kez de görüldü, seçimler çıkar odaklı faaliyetlerin kapışmasına dönüştü. Rantçılık hep vardı, olacaktır da. Ama bunun dozu, hukukiliği ve vicdani yükü önemlidir. Kısır siyaset iyi bir şey değildir. Bu kez siyasetin post-modern girdileriyle beraber her türlü okumanın yapılabildiği bir 31 Mart 2024 seçimini geçirdik.

Benim bu yerel seçimde aradığım iki cevap var. İlki, PKK/KCK uzantısı partinin ne tür manevra yaparak çıkarını geliştirmek isteyeceği sorusunun cevabı. İkincisi ise Türkiye ne kazanacak sorusunun cevabı. 

Benim bakışım “güvenlikçi” diye tabir edilen şekilden öte, “beka” ile çerçeveleyeceğim bir anlayışa sahiptir. Beka bahsini çok geniş görürüm. Evvela ülkece güçten düşmemek için her ne yapılacaksa bunları düşünürüm. Konu baki kalmak ise; ekonomiyi, çevreyi (sürdürülebilirlik, doğal afetler, iklim değişikliği), jeopolitiği, tehditleri ve iç politikayı bu başlığın altına yazarım. Zaaflar ve yanlışlıklar ülkeyi, kaynakları (insan kaynağı dahil), değerleri erozyonla alır götürür, adeta kemirir. Onun için; iyi siyaset yapmak, sistemlerin sistemini işletebilmek, kurum ve kuruluşlarıyla beraber eksiksiz ve disiplinli olmak şarttır.

İç politika beka ile ilgilidir, bu bir sistemler sisteminin başarıysa kurgulanması ve işletilmesini gerektirir. Burada meşruiyet, hukuk ve kamu vicdanı önemlidir. Ülkenin ve milletin değerleri, kültürü, idealleri, kaynakları korunmakla birlikte, insanlığın ilerlemesine paralel gelişmeyi de esas almak gerekir. Bu nedenle partilerin kuruluşu, savundukları fikirler ve politikacıların kapasiteleri ile çabaları önemlidir. Bir ülkede insan kaynağının genel görünümü ne ise politikanın görünümü de buna benzerlikler gösterir. Ancak burada ilerlemekten bahsediyorsak, politik bakımdan ülkeyi ilerilere taşıyacak, yani bekanın gereklerini karşılayan politikalara ve hedeflere koşturacak değerleri öne çıkarmak ve seçmek önemlidir. İleriye mi, geriye mi? Bütün halde mi, kayıplı mı? Rakiplerin durumuna göre gelişerek mi, gelişmeye direnerek mi? Rakiplerin hızına göre, gerçekten ilerleyerek mi, ilerlediğini zannederek mi? Bazen söylenenler o denli basit kalıyor ki!..

Demokrasi kültürü diye bir konu var ki ben bunu salt demokrasi sözcüğünü sarf etmekten daha fazla önemsiyorum. Çünkü doğrudan insanla ve toplumla alakalı bir konudur. Bunun da bir olgunluk derecesi var. Demokrasileri bu olgunluk nispetinde derecelendirmek gerekmektedir. Demokrasiyle kalkınmanın tek yolu bunun kültürünü geliştirmek ve her türlü bileşeniyle beraber gelişmişliğinden emin olmak gerekir. Ben bunu iç politikada beka konunusun içinde görüyorum.

Bakın ne seçim sonuçlarının kritiğine bakıyorum ne de partilerin irdelenmesine. Seçim oldu, vatandaş oyunu verdi. Ben şimdi beka ile ilgili düşünüyorum, hepsi bu. 

31 Mart yerel seçimleri dolayısıyla konu edilenlere baktığımda bu bir “beka seçimi” oldu diyorum. 

Kentsel dönüşüm projeleri doğal afetler ile ilgiliydi. Sonuçlara yansıdığı gibi olumsuz ekonomik gerçeklerin faturası ortaya çıktı. Ama öyle konular oldu ki bunların bazılarını alenen yaşadık, bazılarını da hiç göremedik, çünkü hayalet gibiydi. Bu endişe uyandıran ve baki kalmaya engel teşkil edebilecek değerdeki meseleler; jeopolitik, tehditler ve iç politika bileşenleriydi.

Şimdi bunlara bakalım:

Burada ilk ifade edeceğim şu, terörizmden kurtulmak! Ülkeyi bölmeye çalışanların bu çabalarını boşa çıkarmak! Bu bir beka meselesidir. Terör ve bununla kendilerine bir gelecek görenlerin niyetleri açıktır. Buna karşılık ne yapılması gerektiği konusunda tereddütü olanlar mı var? Asimetrik güçler kontrollü hareket edebilirler. Acaba asıl güçlerin bir odaklanma sorunu mu var? Yoksa iç politik dengelerle oynamayı politika yapmak zannedenler mi var?

“Kent uzlaşısı” diye ortaya çıkan konu kime yaradı? Bu yeterince konuşulan bir konu ve millet bunu anladı, kazananı var kaybedeni de. Bu tür bir uzlaşı sebebiyle yerel yönetimlerden pay alacak olan PKK/KCK uzantısı güçler hiç de masum değiller. Bunlar bulundukları yeri olabildiğince istismar edecekler, kaynakları kendi amaçları içinde kullanacaklar. Yani etkisi önümüzdeki dönemlerde görülecek. Bugün “olmaz öyle şey” diyenler çıkabilir. Dört yıl sonra bunu söyleyenler nerede olacaklar, bakacağım.

PKK/KCK uzantısı partilerin merkez ile uyumlu idaresinden yeterince emin miyiz? Bekamıza kasteden bir durum yok, değil mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin baki kalması bakımından gönlümüz rahat mı olacak, yoksa arada sırada bazı siyasiler çıkıp “özerklik” istekleriyle bizleri meşgul mü edecek? Bu soruların cevaplanması için daha önceki seçimlerden sonra yaşananları hatırlatmak isterim. Geçmiş deneyimler gelecekte yaşanacakların ipuçlarını içinde barındırır.

Malumunuz, yerel yönetimlerin özerkliği ile ilgili hususlar Avrupa Birliği tarafında hararetle gündemde tutulmaktadır. Bu durumda önceki seçimlerde olduğu gibi, bu yerel seçimlerin de görünmeyen taraflardan birisi Avrupa’dır.

Avrupa ile Türkiye’nin jeopolitik yönden çatıştığı alanları gözden geçirelim: Kıbrıs, Doğu Akdeniz, Kafkasya, Afrika. Çözüm bekleyen coğrafyalar var, Suriye, Libya, gibi.

Demek ki masanın üstünde sadece Türkiye’deki yerel yönetimler yok, beraberinde, iç içe geçmiş iç politika, tehditler ve jeopolitik konular da var.

Mesela ABD ve İsrail de Türkiye’deki her seçimle ilgilenmektedir, sonuçlarını takip etmektedir. Şimdi Türkiye tam da Irak’ta ve Suriye’de bazı projeler için hareket edecekken, iç politikadaki durum dengeleri ne denli etkileyecek, bunları önümüzdeki günlerde görebileceğiz.

Seçimlerden sonra kimler sevindi diye bakın! Kandil’deki, Avrupa’daki, Amerika’daki teröristler (özellikle PKK/KCK ve FETÖ) kadar Türk düşmanlığı yapan yabancı politikacılar sevindiler. Tweet atıyorlar, tavırlarını gösteriyorlar. Bir bakış açısıyla bu reaksiyonları göstermeleri normal karşılanabilir. Ama diğer konu da şu, acaba sonuçların böyle çıkması için hiç mi girişimleri olmadı, hani mesela en azından propaganda yönüyle?

Geldik “hayalet” konusuna! Ben buna bilinen terminolojiyi kullanarak “Bilişimsel Propaganda” diyeceğim. Seçimler oldu, çok konu konuşuldu, ama sanki bu propaganda konusunu irdelememek için ayak diriyoruz.

Bilişimsel Propaganda (veya Hesaplamalı Propaganda Teknikleri) konusuna yeterince eğilmek zorundayız. Demokrasinin, millet iradesinin tecellisi ve bunlara yönelik tehdit teşkil edebileceği yönüyle incelememiz gerekmektedir. Bu bir beka konusu değil de başka ne olacak? Türkiye buna teknik bir açıklama getirmeli, en azından ilgili kurumlar, merkezler araştırmalı diyorum. 

ABD’de 2016 başkanlık seçimleri sonrasında Trump kazandı. Mueller Raporu durumu açıkladı: Rusya seçimlere etki etti! Diğer taraftan 2018’de Avrupa Parlamentosu bir belge yayımladı. ABD ve Avrupa Bilişimsel Propaganda konusunda kendileri korumak istiyorlar. Bu bize bir ödev yüklemiyor mu?

Bu konuda araştırma yapılmalıdır, bilim sistemlerini kullanıldığı alanda ve propaganda yöntemlerinde. Her bir zaman aralığına, etkinliğe, öncesine, sürdüğü zamana ve sonrasına, aktörlere, miktarlara, botlara, insan hesaplara, tepkilere, mukayeselere, içeriklere, anahtar sözcük gruplarına içeriklerdeki tutumlara (agresiflik, tarafsızlık, gibi) bakılmalıdır. Fiili propaganda sathındaki etkinlikler, polemikler, tartışmalar, ekstrem konular, hatta ekonomi üzerine işaret edilenler ile geri planda çalışan bilişim sistemlerinin gerçeklik ötesi (PostTruth) yöntemlerle ne yaptığı, neyi değiştirdiği, bunlar irdelenmelidir. Bizde de bunun uzmanları var. Belki ilgili kurumlar kendilerini gerekli önlemlerin alındığından tam olarak emin görebilirler. Ama ben bu konuda kendimi o kadar rahat hissedemem. 

Her seçimin bir getirisi vardır. Elbette Türkiye kazanacaktır. Peki, varsa bir kaybın ölçüsü ne? Eğer dünyada bir güç mücadelesi ve rekabet ortamında isek, karşı hamleleri de beklemek gerekir. Dolayısıyla bunlarla mücadele etmek şarttır. Başka türlü baki kalmanın gerekleri yerine getirilmiş olamaz. Unutmayın, beka bıçakla keser gibi bir şeyi sizden alıp koparmaz. Parçalar halinde, sinsi veya açık girişimlerle, dışarıdan olduğu kadar içerideki aymazlıklardan ve zaafı olanlardan kaynaklanan, sanki normalmiş algısıyla pek çok olumsuz etki yaşanır, bunlarla birlikte geleceğe ait değerlerde kayıplar olur.

Anlaşılması hiç zor değil! Bir seçim olduğunda verilen oylar geleceğe dairdir, yani esasında bekanın seçimi yapılır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Politikada Gri Kavramlar

DİĞER YAZI

Modern Rekabet

Politika 'ın son yazıları

29 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
39 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
51 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
54 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
83 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme