Geliştiren Kentler

25 Eylül 2023
Okuyucu

Türkiye yerel yönetimlerle ilgili seçim sürecine girdi, partilerin adaylar hakkında çalışmaları devam ediyor. Ben size bu makalede ülkeleri ve medeniyetleri geliştiren kentler perspektifinde gayet somut açıklamalar yapacağım ve Batı medeniyetinin gelişmesini bile bununla ilişkilendirerek açıklayacağım. Sonra kararı sizler vereceksiniz, buradan nereye gidebiliriz diye.

Avrupa Orta Çağ defterini kapatınca her şey büyük bir hızla gelişmeye başladı. 15-17. yüzyıllar arasında Batı dünyasında gelişmelerin içerisinde kentlerin önemi büyük olmuştur. Ulus devlet, güçlü devlet, ulusal çıkarlar, cumhuriyet, modern demokrasi gibi ilerlemeler içerisinde kentlerin payını iyi değerlendirmek gerekmektedir.

Gelişmeyi keşiflerle, kolonyalizmle, Aydınlanma, Rönesans ve Reform dönemleriyle, Fransız ve İngiliz devrimleriyle, sanayi devrimleriyle, ABD devletinin kurulmasıyla, buna dönük politika yapma biçiminin öğrenilmesiyle ilişkilendirip anlatmaktayız. Batı medeniyeti ve halen buna bağlı işleyen uluslararası sistem kolaylıkla ve bir kerede kurulmadı, kapitalizmin gelişimine dayalı süreçlerle evrildi. Buna dönük felsefe, hukuk, idare ve ekonomi şekilleri büyük bir sistem inşa etti. Bugün bunu eleştirmekteyiz. Hatta zaman içinde görüldüğü gibi, kapitalizme muhalif fikirler ve eylemler de sahnelendi.

Kapitalizmden önce güçlü sermayedarlar yok değildi. Dünyada çeşitli güçlerin elinde dağınık sermaye birikimleri vardı ve daha çok biz bunları feodallerin yönetiminde görmekteydik. Ne zaman ki siyasal kapitalizm ortaya çıktı, modern kentler inşa edildi, akışkan sermayenin hareketine tanık olundu, işte o vakit güçlü devletler kuruldu, ulus devletler ve uluslararası sistem ortaya çıktı.

Bu bir gelişim süreciydi. Uluslararası sistemin kurulmasına kadar gelen Batı medeniyetinde gelişimin kapitalizmle ilişkilendirilerek açıklanması gerekmektedir. Ulus devletler ortaya çıkınca uluslararası krediler de gelişti, bu büyük sermaye hareketleri demekti ve büyük sermaye akışı ile çok büyük projeler hayata geçirilebildi.

15. yüzyılı başlarında İtalyan kent devletlerinden Venedik, Ceneviz, Milano, Floransa modern kapitalizmin doğduğu yerdi. Bu kent devletleri aynı zamanda İtalyan Rönesans’ını da geliştirdi. Daha sonra Hollandalı bankerler bunlara bakarak geliştiler. 17. yüzyılda Amsterdam dünyanın finans merkeziydi. 1688’de Birleşik Krallık Devrimi gerçekleşti. 1748’de J. J. Rousseau tarafından Kanunların Ruhu yazıldı. 1776’da Amerika Birleşik Devletleri kuruldu. 1784’te Birleşik Krallık Birinci Sanayi Devrimini yaptı. Artık sermaye çok önemli bir siyasal güçtü. Ama sanayi kentleri kurulmakta ve siyasetin kalbi bu kentlerde atmaktaydı. 1789’da Fransız Devrimi gerçekleşti ve bundan böyle dünya ulus devletler çağını başlattı, dünyada güç sistemi büyük ölçüde değişmeye başladı. Yönetim olarak cumhuriyet bu sistemin tam da ruhu konumunda oldu. Kent yönetimi ile devlet yönetimi, dünya siyaseti, büyük miktarlardaki borç alıp vermeler, hesaplarının devlet tarafından tutulması, sigortanın gelişmesi, merkez banka sisteminin yerleşmesi, gibi kapitalizmin köklü yapıları, başta Avrupa kentleri ve devletleri olmak üzere tüm dünyada yayılmaya başladı. Devletler kadar devlet dışı aktörler gelişti. Kentler bunlara ev sahipliği yaptı. Dernekler, vakıflar, araştırma merkezleri, sendikalar, bir yandan, diğer yandan uluslararası bakımında ihdas edilen yeni kurumların yerleşkeleri bu sistemi tamamlar oldu. Uluslararası politika yapma biçimi idealizm ve realizm olarak gelişti, daha sonra buna konstrüktivizm eklendi. Avrupa ideli, dünya ideali, dünya egemenliği ideali gelişti.

Antik dönemden itibaren yerleşik sisteme daha yatkın olan Batı medeniyeti, kendi kent sistemlerine kapitalizmin örgüsünü de ekleyince, haliyle bahsettiğin ulus devlet ve uluslararası sistem kendiliğinden gelişme imkânı buldu. Burada kentlerin bir fonksiyonuyla açıklanması gereken kapitalizmi ve modernleşmeyi birlikte görmemiz gerekmektedir. Kentlerde modernizm her alanda kendini gösterdi, sanat, estetik, mimari… Sermaye kent dokusunu önemsemekteydi, kentlerin gelişimine bağlı bir gelişmenin oluşacağını savunmaktaydı. Neticede insan hareketlerinin yoğunluğunu ve sinerjisinin büyük bir enerji demek olduğunu bilmekteydi. Bu enerjiyle beraber felsefe, sanat, edebiyat, bilim, her alanda tartışma, bilgiyi alıp işleme, bütünüyle bilginin değerlendirilmesi öne çıkan faktörler oldu. Eski dönemlerde “bir bilene sormak” için birkaç mevsim beklendiği olurdu, ama kentlerde o “bir bilen” dediğimiz eğitimli ve kültürlü insanlar ve kurumlar çoğaldıkça gelişmenin de önü açıldı. Sermaye bilgiyi, bilgi ise sermayeyi büyütür oldu. Kapitalizmin bu sistemi desteklemesi boşa değildi.

Batı dünyasında sırasıyla takip edilen bir gelişme var; İtalyan kent devletleri, eyalet devletleri, Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği. Batı kapitalizmi ve kültürü, buna kısaca Batı medeniyeti de denebilir, esasında kentleri birleştirme ve buradan gelişimi yakalama yöntemini izliyor. Her ne kadar ülke isimlerini öne çıkaran açıklamalar yapılsa da temel nokta, Batı dünyasında birbiri devamı olarak geliştirilen kent sistemlerindeki başarıdır. Venedik Amsterdam’a, her ikisi Londra’ya, Londra New York’a örnek oluşturmuştur. Batının gelişiminde bu kilit kent gelişimi gözardı edilemez. Ama dikkatinizi çektiği gibi, kent dokularının inşasında kapitalizmin bir zincir oluşturması söz konusudur, rastgele bir durum yok. Politikacılar bu kapitalizmin sistematiğini gerçekleştirenlerdir.

Batı medeniyetinde bu kent zinciri mantığını ben daha ilerilere götürüyorum ve küresel mega kentler ağı şeklinde küreselleşme perspektifinde de açıklıyorum. Yani yol burada bitmedi, ilerleme devam ediyor ve yönü küresel mega kent ağlarıdır.

Benim bu makale ile ortaya koyduğum düşünce sistematiğinin merkezinde kentlerin ülkeyi geliştiren bir fonksiyona sahip olması husus var. Ancak, halka halka etrafındaki yapısal konuları da işaret edersek; sermaye gücünün buradaki başat aktör konumunu not etmemiz gerektiği, sermaye ile birlikte her türlü entelektüel gelişimin birbirini besleyen döngüleri yarattığı, bunun önünün açılması gerektiği hususudur.

Şimdi Türkiye’de politik bakımdan kentlere, seçimden seçime bakanlar da oldu, sürekli bakanlar da. Benim bu “ülkeyi ve medeniyeti geliştiren kentler” açıklamam, aslında her yönüyle bir kıyas yapılması gereken hususları karşımıza getirmektedir. Ne gibi? Batı medeniyeti birkaç asırda kentlerini ve onunla serpilen fikirlerini sermayeye, sermaye ise kentlerin ruhuna dokunacak şekildeki gelişimine uygun süreçlere ev sahipliği yapıyor. Türkiye başlangıcından bu yana incelenebilir, özellikle Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet dönemleri olarak. Ancak burada en sona bakarak bir çıkarım yapmakla yetinelim istiyorum. Gelecek için küresel kent ağları perspektifine oturtulabilecek türden aktörler yeterince bilinçliler mi? Ben bunu açıklayabiliyorum. Ama işte önümüzdeki süreçte Türkiye bir yerel seçim yapacak. Örneğin İstanbul veya Ankara için adaylar ne düşünüyorlar? Bunu sorgulayabiliyor ve belirttiğim zaviyeden konuyu tartışabiliyor muyuz? Yoksa bilinen şekilde, o koltuk kavgasıyla mı ilerleyeceğiz?

Türk medeniyeti dahilinde bakın seçimlere, kentlere, zenginliklere, fakirliklere, beceriye, çalışkanlığa, tembelliğe, ama öncesinde stratejik yaklaşımlara.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Menendez

DİĞER YAZI

Batı Dünyasının Yarattığı Büyük Sorun

Politika 'ın son yazıları

23 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
36 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
48 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
50 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
80 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme