Kapitalizm

23 Eylül 2023
Okuyucu

Ulus Devlet, Modern Devlet, Kapitalist, Mali Büyüme, Tehdit, Kapitalist Strateji, Ekonomi Politiği ve Kapitalizmin Katmanları. Ekonomiyi biliyor olabilirsiniz, kapitalizme karşı durabilirsiniz, ülkeniz için her türlü fedakarlığı yapmak isteyebilirsiniz, işte size çok özgün bir makale, her şeyin özünü göreceksiniz ve neyin değer neyin değersiz olduğuna karar vereceksiniz.

ULUS DEVLET

Ulus devletler, aynı zamanda tarihsel kapitalizm konusuyla birlikte okunması gereken bir sistemdir. Modern devlet sistemini açıklamaya giden yolda tarihsel kapitalizm düşüncesi 15. yüzyılda Avrupa’da kapitalizmi geliştiren kent devletlerine (İtalyan Rönesansının şehirleri: Ceneviz, Venedik, Floransa, Milano) dayandırılarak anlatılır. Başka ülkeler ve kentler de var tabii, Felemenk’te Anvers mesela. Avrupa’da zenginleşme, keşifler, dünyaya açılma, dünya ekonomisiyle birlikte zenginleşme, Rönesans ve Reform hareketleri, Aydınlanma, Fransız Devrimi, Endüstri Devrimi, ulus devletler, güç politikası, dünya sistemi, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri maharetiyle zenginliğin gelişmesi, Birinci Dünya Savaşı, şeklinde ilerleyen bir akışta, işte bu kapitalizm konusu en temel hareket nokta olarak kabul edilir. Bu dönemler Avrupa’dan itibaren dünyaya yayılan modernleşme, modern ulus ve devlet sistemi olarak da işaret edilir. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası kurduğu düzende “uluslararası sistem” olarak gelişen zenginlik, yakın dönemde “küresel sistem”okumalarıyla büyüyor. Bütün dengelerde bir dönüşüm mü söz konusu, yoksa kapitalizmin dünya sistemi içinde mali genişleme mi gerçekleşiyor? Bunu sormaktayız. 

MODERN DEVLET

Modern devlet nedir? Yürütme, yargı, yasama gibi işleyen kurumsal yapılara haizdir; kamuya ait esaslar ve mülkiyet hakları adil biçimde belirgindir; politika, seçkinler ile geniş halk kesimlerinin arasındaki uyumlu işleyişi sağlar; toplum değerleri ve gelenek gibi pek çok konu ulusal mahiyet taşır. Modern bir ulusun mensubu, dünyada serbestçe hareket etme imkânı kazanmaktadır. Tanıma ve tanınma, meşruiyet ve dışlama için uluslararası kurallar gereği işlemler yapılır. Bu modern ulus devletler ile uluslararası kurumların bir arada olduğu sistem, moderndir ve bu kapitalizmin gelişimi, sermayenin sonsuz birikimi için güvencedir. Bireyler, uluslar, dünya ekonomisi geliştikçe kapitalizm de gelişir. 

KAPİTALİST

Eğer bir kuruluş, devlet veya devlet dışı aktör, belli bir kazanç için hesap yaparak sermayesinin gücünü büyütebiliyor ve bunu yaparken diğer aktörleri de kontrol edebiliyorsa, bu kapitalisttir. Kapitalizm ile ticaret, üretim ve tüketim zinciri arasında tam bir bağ vardır. Sosyo-ekonomik gelişme sermayeyi büyütür, sermaye sosyo-ekonomiyi. Politika bu akışkanlık için en uygun şartları düzenler. Ülkelerde ve dolayısıyla dünyada, ekonomik büyüklük arttıkça beraberinde sürekli değişim de gerçekleşir. Değişim aynı şekilde büyümeyi temin eder. Kapitalizm esnektir, devlet de olsa devlet dışı aktörler de olsa, sonuçta hedefi büyümektir. Ancak bunu hem kendisi hem de işbirliği yapanların istikrarı açısından ortak kontrolün sağlanması gerekir, büyüme böylelikle sağlık biçimde gelişir. 

MALİ BÜYÜME

Genel olarak rekabet, anlaşma ve anlaşmazlık aktörler arasındadır. Kapitalizm mali büyümeyi ister. Rekabet ve dönüşüm büyüme için gerekliyse, ki amaç bu, öyleyse sermaye kendi gücünü kullanarak, aynı zamanda aktörler arasındaki süreçlere de dışarıdan yön verir. Aktörler kimler? Örneğin devletler olarak ABD, Çin, Rusya, vs. veya devlet dışı aktör olarak küresel çaplı şirketler, sivil toplum kuruluşları, bilimsel araştırma merkezleri, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, vs. Ancak bazı hallerde kapitalist sistem ile aktörler arasında da fikir ayrılığı olabilir. Bunun nedeni örneğin ideolojik olabilir. 

İkinci Dünya Savaşı sonrasında bugüne gelindiğinde hem dünyada mevcut devletler ve devlet dışı aktörler çok artış gösterdi hem de mali büyüklük kabına sığmayacak ölçüde katlanarak büyüdü. 2023’teyiz ve kapitalist sistem büyümekle ilgileniyor.

TEHDİT

O halde kapitalist çeşitli ikna edici usulleri devreye koyabilir. Burada asıl cevaplayacakları soru şudur: Kim neden büyümek istemedi, bu kapitalist sistem için ileride bir tehdit oluşturacak potansiyele sahip mi? Değilse önemsemez, kapitalist asla kaybetmez, o kendine daha uygun bir yatırım, ticaret, vs. imkânı bulabilir, yaratabilir. Neden kaybetmez konusunu biraz sonra tabaka ilişkileri ile açıklayacağım.

Büyümeye engel ne olabilir? Ulus devlette veya devlet dışı aktörlerde bir sorun mu görüldü? Uluslararası ilişkiler rekabetten geçerek büyük bir şiddet doğurabilir mi? Rekabet şartlarını ve aktörlerin rollerini düzenlemek gerekir mi? Yatırıma ayrılacak sermaye gereksiz yerlerde mi kullanılıyor? Üretim ve tüketim zinciri halkalarında kopukluğa sebep olan ne? Bir sorun varsa, hangi dürümde bu sorunu kim ile çözmek uygun olur?

KAPİTALİST STRATEJİ

Ulus devlet kavramı ile yola çıkıldığında tehdit tanımlanırken ve güç merkezleri üzerine hesap yapılırken bakış açıları ister istemez bölgesel güç esaslı değerlendirmelere müracaat edilmektedir. Örneğin Orta Doğu’da, Doğu Avrupa’da, Pasifik’te diyerek jeopolitik üzerinden bölgedeki ülkelerin ve politikacıların hesabına akla getirilmektedir. Ancak bir de kapitalist güç merkezli değerlendirme yapmak gerekir. Bu mutlaka yapılması gereken bir çalışmadır.

Uluslararası ilişkiler teorilerinde üzerinde mutlaka çalışılması gereken bir perspektif var, kapitalist başlıklı. Bunlar olmazsa olmaz konulardır; kapitalist strateji, kapitalist jeopolitiği, kapitalist güç merkezi, gibi. Kapitalizmin nihai amacı mali büyümedir, dolayısıyla odaklanılacak nokta bununla ilgili olmalıdır. Bu çalışmalarda sermayenin daha fazla nasıl büyüyeceği, nasıl kendini güvende hissedeceği, savaşların geri planında sermayenin nereden nereye aktığı, sermayenin hangi stratejik projeleri hızlandırdığı veya yavaşlattığı, hangi bölgelerde sermayenin biriktiği veya zorlayıcı unsur halinde kullanıldığı, başlıklara göre çalışılmalıdır ve sonuçlar çıkarılmalıdır. Buradan elde edilecek sonuçlar, diğer bölgesel hesaplardan farklı görüntüler verecektir.

Ekonomi politiği konuları sadece bölgesel güç dengelerine göre yapılmaz. Bir de kapitalist ekonomi politiği vardır. Eğer bunu dikkate almazsanız, ne iç ne de dış politika hakkında sağlıklı bir değerlendirme yapmış olursunuz.

EKONOMİ POLİTİĞİ

Bu sıraladığım soruları geniş biçimde düşünürseniz, esasında, uluslar ve çeşitli toplumlar arasında, birbiriyle veya sistemsel bakımdan hâkim sermaye ile değişik oranlarda gelişen her bir konu ekonomi politiği konusudur. Uluslar ile kapitalist arasında bir anlaşmazlık olmaz, olursa da halk bunu göremez. Görünür olan aktörler arasındaki ilişkilerdir. Modern dünyanın ve uluslararası sistemin ekonomik alanına müdahil olan aktörlerin yetkileri ve yetkili oldukları alanlar nettir, genelde politikacılar buna uygun kimselerdir. Dünya sisteminin büyük sermaye yetki alanı, esasen ulaşılamayacak katmandadır, buna dünya ekonomisi katmanı denmektedir.

Bu noktada belirtmek isterim ki, uluslararası sistem içinde bir ulus devlet olarak, eğer ekonomik açıdan ülkeniz nerede, bunu iyi tespit etmek istiyorsanız, önce kapitalizm katmanları arasında hangi noktadasınız, diğerleri veya rakipleriniz nerede duruyorlar, buna göre bir mukayese ile hedefinizi belirlemeniz gerekmektedir. Bu çok temel noktanın bir aktör tarafından dışlanması hali bugünkü şartlarda pek mümkün değildir. Eğer ekonomik büyüme için çaba sarf ediyorsanız, bununla ilgili yeni ve çok sağlam bir modele ihtiyacınız olacaktır ve bu küresel açıdan kabul görecek potansiyelde olmalıdır.

KAPİTALİZMİN KATMANLARI

Ekonomi temelli bakış açısında “uluslararası sistem” esastır ve ulusal sınırlar geçirgen kabul edilir. Eğer ekonomik açıdan (buna ilave diplomasi, politika, vs. de ilave olur) geçirgenlik yoksa buna “kapalı” devlet veya ülke denir. Kapitalizmde ülkede ve onun hemen dışında konumlanan sermayeye, ticari ortağa, vs. birlikte bakmanız gerekir. Sermaye için temel özellikler; sınırlardan rahat geçebilmesi, sürekli gelişmeyi araması ve her türlü ortama uyum sağlayabilmesidir. Ülkede devletin iktidarı vardır. Ancak ekonomide iktidar sermayededir. Modern gelişmiş ulus devlet sistemlerinde bu konu politika ile öyle bir bağlanır ki, herhangi bir dengesizlik görülmez, taşlar yerli yerindedir. En azından bugünkü sistemik şartlarda böyledir. Başka ifadeyle, “güç dengesi teorisi” burada da geçerlidir. Bu nedenle “maliye ve ekonomi bakanları” çift şapkalıdır ve görevleri kapitalist sistemde gerekli olan dengeyi muhafaza etmektir. Bir daha ifade edeyim, bir ülke için “ulus devlet sistemi” esastır, ancak kapitalist sisteme göre muhataplık ve işbirliği açısından devlet dışı aktörlerin serbestisi ve seçimleri nedeniyle, ekonomi konusu ortak çıkar konusudur, idari teşkilatlar bu bilinçle hareket ederler.

Makalenin başlığında, “kapitalizmin katmanları” konusunu açıklayan bir grafik görmektesiniz. Oradan takip ediniz.

Bu grafikte en ortada Kapitalizm görülmektedir. Bunun katmanları ise, 1) Küresel Ekonomi Katmanı, 2) Piyasa Ekonomisi Katmanı ve 3) Ekonomi Dışı Katman şeklindedir. 

Kapitalizmin mali büyümesi engellenemez. Eğer zamanı geldiyse dünyada her ne tür gelişme var ise hepsinden güç alır ve genişlemesini sağlar. Bugünkü konjonktürde bazı devletlerin ve devlet dışı aktörlerin (sayısı ve kapasiteleri dünyada büyük artış yarattı, örneğin Çin, Hindistan, küresel teknoloji şirketleri, vs.) ve olayların (küresel mali kriz, covid-19, sanayi devrimi, iklim değişikliği, savaş, Arktik bölge ve siber-uzayın kullanımı, vs.), bunlarla birlikte ortaya çıkan çok yüklü hacimdeki sermaye, büyüyen sermayeye uygun bir kapitalist sistem düzenlemesine ihtiyaç duymaktadır.

Uluslararası Sistem’de ülkeler ve devletler, 1) Gelişmiş, 2) Gelişmekte Olan ve 3) Az Gelişmişler olarak tasnif edilirler.

Örnekler verdim. Gelişmiş Ülkelerden; ABD, İngiltere ve Almanya. Gelişmekte Olan Ülkelerden; Çin, Hindistan, Rusya, Türkiye, İran, Güney ve Kuzey Kore. Kuzey Kore’nin durumu biraz farklı, bilerek bu iki kardeş ülkeyi (bölünmüş ülkeyi) örnek olarak aldım. Az gelişmişlerden aldığım örnek ise Sudan olacaktır. 

Bunun dışında da bazı ülkelerden bahsetmek gerekecektir. Ancak bunları grafiğe yansıtmadım. Yeri gelince hatırlatacağım.

Grafik içinde bu örnek ülkelerin ne tür (dairevi) bir şekille ve büyüklükle yer aldığını, konumunu dikkatle incelemenizi isterim.

ÖRNEKLER

ABD, İngiltere ve Almanya, dünya ekonomisi ve piyasa ekonomisi katmanları içinde, kapitalizm için emin bir konumda, birbirleriyle entegre, işbirliği halindedir. Bu yapı, dünya ölçeğindeki sermaye için bir çıpadır. Eğer büyüme zamanı geldiyse ve sermayede doğal bir zorlama hissediliyorsa, bu yapıyla birlikte düşünülmesi gerekecek hususlar olacaktır.  Kuralların belirlenmesi, güç parametrelerin ve payların dağıtılması, gibi. Esasen bu ülkeler (ki örnek ülkeleri daha fazla artıracak olursak buna G7 ülkeleri de demek mümkündür), tarihsel kapitalizmde Avrupa’dan ABD’ye ve küreselleşmeye kadar olan gelişimi tarif eder. Kapitalizmin “referans”verdiği sistem budur.

Gelişmekte olan Çin, Hindistan ve Rusya, ana gövde piyasa ekonomisi katmanında, dağınık da olsa önemli bir kısmıyla dünya ekonomisi katmanı içindedir. Fakat örneklenen bu grup ulusların, bir yönüyle kapitalist sistemin, diğer yönüyle de gelişmekte olan devletlerin dışına taşan bölümleri vardır. Ana gövdenin piyasa ekonomisi içinde olması hem uluslararası hem de kapitalizm için önemlidir. Bunlar ekonomi politiği açısından üzerinde fazlasıyla çalışılması gereken uluslardır. Çünkü ana gövdeleri ekonominin hayat alanındadır. Etkileşimleri ve istikrar durumları kontrol edilmelidir. Bu örneklenen grupta sistem kapitalizm için doğru işlerse, piyasa, arz-talep, fiyat, gibi ekonomi konularında sermaye büyüklükleri elde edilebilecektir. Çin, bazı uluslar için ayrıcalıklı olan, bazıları için bir ticaret savaşına muhataptır. Rusya ise malum, savaştadır ve yaptırımlara tabidir. Hindistan için ekonomi politiği yoğun çaba sarf etmektedir. 

Bu gruptakiler kendi sermaye birikimleri ile Batı merkezli sermayeye alternatif büyüklüklere hükmetmenin yollarını arıyorlar, özellikle Çin ve Rus buna çabalayan güçlerdendir. Örneğin bu güçlü gelişmekte olan güçlerin, BRICS gibi bir oluşumla alternatif arayışları söz konusudur. O halde dünya ekonomisi açısından bakıldığında, sorun alternatif bir BRICS oluşumu değildir, kontrol edilebilirliğidir, piyasa ekonomi katmanı içerisinde toparlanacak biçimde düzenlemeleri yapmaları, kapitalistlerce beklenmektedir. Burada ortaya çıkan büyük rekabetin ve silahlı çatışmanın düzenlenmesi için ise ciddi çaba gerekmektedir. 

İşte tarihsel kapitalizmin bu noktada yapacağı mali büyümeyi sağlayacak, dünya ekonomi sistemini sağlama bağlayarak gelişimini sürdürecek kapsayıcılığı yaratmak. Grafikte kapitalizmin mali gelişmeyi içine alarak genişlemek isteyeceği görülmektedir. Buradaki soru, nasıl? Bu sorunun cevabı bir güç mücadelesini içerir. Kapitalizm bu geçişi yine kendisi kazanacak şekilde sürdürür. Zira savaşlarda bile kapitalizmin büyümesi katlanarak sürmüştür. 

Sizlere dünyada bazı dönemlere rast gelen toplam büyümeyi (GSYİH -GDP) vereceğim. Birinci Dünya Savaşı başlarken dünyada zenginlik 4,7 trilyon dolar, İkinci Dünya Savaşı başlarken, 7,8 trilyon dolar, Soğuk Savaş başlarken 9 trilyon dolar, 1986 yılını küreselleşme zamanı kabul edelim, bu tarihte 41,6 trilyon dolar, 11 Eylül 2002’de 64,6 trilyon dolar, bugüne geldiğimizde, ki 2008’deki küresel mali kriz, covid-19, iklim değişikli gereği yaşanan hadiseler ve başlatılan dönüşüm ve 2022’de Ukrayna’daki savaş dolayısıyla Rusya ile belirginleşen büyük gerilim söz konusudur, bunlara rağmen 100 trilyon dolar. Demek ki büyüme eğrisi bir asırda tam dik şekilde yükselerek bu mertebeleri bulmuştur. Bu arada dünyada Üçüncü Sanayi Devrimi 1969’da başlamış ve inovasyonlara dayalı büyüme süreçleri tamamlanmış, Dördüncü Sanayi Devrimi ise 2017’de başlamış, bunun rüzgârı esmektedir. Gördüğünüz gibi kapitalizm kaybetmiyor, katlanarak büyüyor, büyümesine yer sağlamak adına dünyada belirgin değişiklikleri yapıyor, belli sistemleri ve usulleri yaratıyor, uyum ve adaptasyon için gerekirse aktörleri zorluyor.

Bu gelişmekte olan ülkelere İran örneğini ilave edebiliriz, çünkü benzer yönleri var. Çin, Rusya ve Hindistan örneklerinden tek fark, İran’ın büyük ölçüde piyasa ekonomisi katmanında yer almasıdır.

Diğer gelişmekte olan ülke örneği Türkiye’dir. Türkiye kapitalizmin sınırları içindedir. Ancak piyasa ekonomisi katmanında genişleyebilecek bir yapıda olması gerekirken, Güney Kore gibi dünya ekonomisi katmanında, ABD, İngiltere, Almanya gibi merkez ülkelere yakın biçimde yer bulması beklenebilir, seviye olarak biraz aşağıdadır ve BRICS ülkelerine benzer biçimde, dışa doğru konumlanmış haldedir. Eğer bugün Hazine ve Maliye Bakanı “rasyonel ekonomi” terimiyle bir sürecin içindeyse bu rastgele değerlendirilmemelidir. Mayıs 2023 seçimlerinden sonraki dönemde Hükümetin ekonomiyle ilgili tercihlerine ve uygulamalarının tümüne bakın, bunlar kapitalizm içinde düzeltmeler şeklinde açıklanabilir. 

Bu arada bazı değişiklikleri hatırlatmak isterim. Körfez Ülkeleri, özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, Çin ile ekonomik ve stratejik ilişkileri geliştiriyor. Bunlar BRICS ülkesi oldular. Bazı ülkeler için Dubai ve Suudilerin yeni inşa etmekte olduğu finans kentleri, küresel ekonomi için bir transfer ve gelişimi destekleme merkezleri olacak. Bakıldığında “bu Körfez Ülkeleri, ABD ve İngiltere’nin politikalarından kopup Çin’e yanaşılıyor,” gibi düşünülebilir. Hayır, böyle bakılmasın, “kapitalizmin kapsayıcılığı ile yeni bir mali büyüme yönü doğrultusunda gerekenler yapılmaktadır,” diye düşünülsün.

O halde dünyada yeşil enerji dönüşümü oluyor, siber-uzayda hareket çok fazla, savaş var, ama diğer taraftan birtakım ülkeler, mali disiplinle ve yeni projelerle dünyaya yeni bir sistem örgüsü oluşturmakla meşguller. Sonuç belli mi? Hayır. Güç mücadelesi sürer mi? Evet. Bazı devletler ve devlet dışı aktörler oyun dışı kalabilir mi? Evet. Yeni aktörlere yer açılır mı? Evet. Mali büyüme kendini garanti eder mi? Evet. Hızla gelişen yenilikler ve yeni normaller bazı güçleri ve grupları gerilerde bırakır mı? Evet.

Şimdi Güney ve Kuzey Kore’nin grafikteki yerlerine bakalım. İkinci Dünya Savaşı sonrasında geri planda büyük sermayenin ve önde ABD’nin olduğu sistemin gayretiyle rayına konan Güne Kore bugün olması gereken yerindedir. Kuzey Kore nerede? Politik açıdan açıklamak bile güç, ama o noktada bu ülkeyi, mevcut yapısıyla tutmaya devam eden bir akıl var ise bu boşuna değildir.

Ekonomi dışı katmanda yer alan Sudan gibi az gelişmiş ülkeler çok daha farklıdır. Bu tip ülkeler, sermayenin dışarıda durduğu, şartlar oluşunca buraların ekonomiye katılabileceği hedef alanları hüviyetindedir.

YÖNETİLECEKLER

Hong Kong, Singapur, Dubai, böyle kentler bana İtalyan Rönesansının önce gelen kentlerini hatırlatıyor. Kapitalizmin en iyi bildiği yol, kentlerden yola çıkmakla başlar ve daha sonra dünyada kendi çalışma dinamiklerine uygun ulusları görürsünüz.

15. yüzyılda bölgesel genişleme toprak kazanmakla daha fazla ilintiliydi, ondan dolayı hızla ulus devletler gelişti. Ama bugün için toprak değil, insan kazanmak öne çıktı. Neyle? Teknoloji, dijitalleşme, siber-uzay… Bugün insanların kararları ve arzuları devletlerin idari yapılarını zorlar niteliktedir. Bunu bırakın, bahsettiği kentler veya kent devletler zaten başlangıçta her türlü düzeneği kapitalist stratejiye uygun kurmaktadır. Bugün hızla gelişeceklerin başında kent düzenekleri olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Diplomasi yapma yöntemi değişti mi? Savaş yapma, geniş toplum kesimlerini etkileme, medya marifetiyle yönlendirmeler, insanlık olarak bütün alışkanlıkları ve yeni normalleri kontrol etme yöntemi ne durumda? Neden? Zamanımızda böyle, diyor. Ama böyle dendiğinde durum yeterince açıklanmış oluyor mu?

Yönetilecekler insana gerekli olanlardır. Herkes ister yönetmeyi. Ama daha çok kazanç, bağlayıcılık, muhtaçlık varsa küresel sistem yönetir. Neyi? Gıdayı, suyu, enerjiyi, temel ve nadir elementleri, yeni olanı, ama illa parayı.

SONUÇ

Dünya nereye gidiyor, sorusunu doğru cevaplamak istiyorsanız, paranın izini süreceksiniz. Bu iyi bildiğiniz bir yöntem. Para dediğiniz ise neticede büyük para, erişilemeyen değerde, hayalleriniz ötesinde, ama var olan, işte bu kapitalizm. 

Böyle söylersem ideolojik yaklaşım veya bu tür bir gelişmeyi reddeden fikirler ileri çıkacaktır, ki bu da çok normal. Fakat ulus sistemlerini kim nasıl inşa etti, süreç nasıl gelişti de bu büyüklük oluştu, bilebildik mi? Neticede ben burada durumu tespit amacıyla bu hususları açıkladım, takdir sizin.

Dünya nereye gidiyor? Piyasa ekonomisinin oyun alanına ve biraz da dünya kapitalizmi için mali büyümenin sistemleşmesine. Bu size ne çağrıştırıyor? Savaş, çatışma veya gerginlik mi? İşlerin belirsizliklerle dolu bir alan mı şu önümüzde duran?

Politika 'ın son yazıları

22 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
35 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
46 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
48 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
80 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme