Bilinçlenmek

20 Eylül 2023
Okuyucu

Teorik bir anlatımım var, kendi yöntem ve üslubumla, bilinçlenmenin önemini anlatacağım. Önce dünyadaki mevcut gidişatın eleştirisini yapacağım, belki bu yazdıklarım önümüzdeki birkaç asır hafızalarda kalacak. Kavramlar, ekonomi, felsefe, tarih, sosyo-kültür, çevre, sistemler… Peşinden mevcut güç teorisinin eleştirisini yapacağım. Mevcutlar neler? Bildiğiniz gibi, uluslar, devletler, ABD, Avrupa, Çin, Rusya, BM… Buradan itibaren belki insanlığın hiç mi hiç uygulayamayacağı bir teoriden söz edeceğim: Özü bulmak! Bunun için ne gerekli? İrade göstermek ve cesur olmak süreçlerini açıklayacağım. BM Genel Sekreteri’nin çaresizliğini örnekleyeceğim… Bu tür bir anlatım yönteminden ulaşmak istediğim ise bize gerekli olan bilinçlenmektir, hepsi bu! 

Size en başta bir açıklamam var, bu yazıda esas analiz kısmını gizledim, göremeyeceksiniz. Ama çok isterseniz görselin geri planına bakın, çok iyi bir akış diyagramı yaptım, meraklısı incelesin diye tabii. İnanın, yazı yazmaktan çok bu görselle uğraştım. Şimdi böyle daha anlamlı!..

Belki de bu usul, uluslararası ilişkiler konusu için iyi bir eleştiri sunma biçimidir, ne dersiniz?

Mevcut Gidişatın Eleştirisi

Nasıl bir dünyada yaşar olduk? Bundan yarım asır sonra insanlar neleri yaşayabilir? Önce bir tespit etmek gerekiyor. Bazı çıkarımları buraya listeleyelim:

  • Dünyada büyük bir şekilde bölünme ve karşıtlıkların artması, 
  • Başat güçlerin her birinin bir diğerine düşmanlık beslemesi, 
  • Çıkarcılığın rasyonalite olarak kabul edilmesinin verdiği motivasyonla hareket eden güçlerin desteğiyle, aslında her gelişmenin insanlık ve çevre aleyhine bir sistemsizliği meşrulaştırması, 
  • Modern ve postmodern üzerinden yürütülen kampanyaların baskıcı sistemleri güçlendirmesi, 
  • Ekonomik büyümenin sürekli insana ve çevreye zarar vermesi, 
  • Esasen dünyadaki yaşam dengelerinin bozulması,
  • Devlet dışı aktörlerin devletlerden öncelikli bir güce ve konuma yükselmesi, 
  • Kitle imha silahlarının etkisinin artması, nükleer silah kadar biyolojik silahların hem ölümcül olduğunun hem de hedeflenen genetik formları elemine edici kullanılabileceğinin ortaya çıkması, 
  • Ekonomik büyümenin aldatıcı büyülü ortamından felakete dönüşme potansiyeli yüksek bir rekabet ortamının gelişmesi,
  • Ticari anlaşmamaların dünyaya barış ve istikrar getirmemesi, sonuçta ortaya çıkan acı faturaların yoksullara ödetildiği, böyle adaletsiz bir sürecin gelişmesi, bunun önünün alınamaması,
  • Sermaye ile destek bulan bilim ve teknolojinin yine sermayeye hizmet etmesi, 
  • Değişik ütopik düşüncelerin insanların zihinlerini paralize etmesi, 
  • Dünya egemenliği fikrinin giderek neokolonyalizme evrilmesi,
  • Gelecekte küresel ağa bağlı biçimde işleyen megakentlerin merkezlerinde yaşayan elitlerle ve hizmetkarlarıyla, yoksulluk ve sistemsizlik içinde yaşamaya terk edilen büyük kalabalıkların konumlandığı varoş ve taşra topluluklarının arasında gerilimlerin yaşanma ihtimalinin artması, sonuçta varılacak noktanın yeni bir Orta Çağ olacağı, buna neomedievalizm deneceği fikrinin güçlenmesi,
  • En önemlisi, 17. yüzyılın başından bu yana yaklaşık 4 asırda insan eliyle yapılanların çaresiz bir gidişatı meydana getirmesi ve gezegenimizin hastalanması.

İfade edildiği üzere yaklaşık 4 asırda gelinen nokta insanlığa görece doğruları ihtiva etmektedir.

Güç Teorisi Eleştirisi

Diğer yönden şu husus iyi anlaşılmalıdır: Güce dayalı teorilerle varılacak bir yer yoktur. Güçlüler sürekli yer değiştirirler; birkaç asır şu veya birkaç on yıl bu şeklinde, ama sürekli yer değiştirirler. Her gelen güç kendi zamanının övgüsüyle ve sürmesinin gerekliliğiyle ilgilenmektedir. Güç dengesi sistemi ve politikaları devrinden ortaya çıkan dinamik durum, görece refah ve güvenlik algısını beslemesinden başka bir şey kazandırmamaktadır. O halde insanlık, güç üzerinden geliştirilen bu modelin karnesini aldı. Bu karneye bakılırsa pek de başarılı şekilde geçmeyen tecrübe edinme zamanından bahsedilebilir.

Bugün için soruyorum, kimden veya hangi güçten medet umuyorsunuz? ABD’den mi, Avrupa’dan mı, Çin’den mi, Rusya’dan mı?.. Hepsi belli, insanlığı nereye götürüyor, gayet açık! 

Yine de Avrupa’ya ait bir özel durum var, onu hatırlatayım, Aydınlanma diye bir süreçle insanları karanlıktan çıkarmaya gayret etti. 

Ama ok yaydan çıktı bir kere! Devrimler, sistemler, endüstrileşme, arz-talep meseleleri, nükleer silah depoları, kıyamet senaryoları, savaşlar, kutuplaşmalar, artan sayıdaki devletler ve devlet dışı aktörler… 

İnsanlık önü alınamaz bir döngüye kapıldı!

Özü Bulma Teorisi

Peki ne yapılabilir? Bunun teorik bir tanımı ve ifadesi olabilir mi? Olabilir. Örneğin ben buna “özü bulma teorisi” demekteyim. Nedir bu başlangıcı bulma teorisi? 

Kısaca öz, evrende esas olan ve sürekli gelişen toplam bilinç, demektir. 

Özün belirgin özellikleri:

  • Doğal gelişimi ve etkileşimi sürdürmek istemesi, 
  • Zamandan, mekândan ve şartlardan azami biçimde yararlanmayı hedeflemesi, 
  • Tümel kazancın esas alınması, 
  • Bilincin güçlenmesine dayanması,
  • Güçler-arası dengeyi terk etmesi ve dengeyi insan-çevre-evren uyumunda bulması,
  • Belli güçleri öne çıkarma gayretlerini menetmesi.

Özün teorisinde bu türden özellikler zaten vardır, hatta daha fazlasını keşfetmek için ayrıca samimi çabaya ihtiyaç olacaktır. Amaç ne? 

  • Amaç, giderek öze ait değerleri kazanmaktır, başka ifadeyle, sürekli bilinçlenmektir. Böyle bir sistem öze ait değerlerde artış sağlandıkça kendi yararlı sonuçlarını gösterebilecektir. 
  • Buradan amaç ise, en azından dünyanın doğasına dönük düşünmek, bilinçlenmek üzerine inşa edilen üretimi esas almak ve yaşamı buna göre düzenlemektir. 
  • Bilinç esaslı bir sistemin kendi yönünde hızla gelişebileceğini bilelim. 
  • Her bireyin, daha fazla bilinçlendikçe bu alanda keşfedilecekleri olacaktır, bunları yaşamında kullanmasıyla gelişimini sağlamlaştıracak.
  • İnsanlık böyle bir zeminde sürdürülebilirliği sağlayacak.

Buradaki aktörler kimler? Burada her alanda “dünya” ve “insan” öznelerini kullanacağız. Örneğin:

  • Uluslararası hukuk değil, dünya hukuku; uluslararası kurumlar değil, dünya kurumları; Avrupa, Amerika veya uluslar ideali değil, insanlık ve dünya ideali olacak. 
  • Realizm ve liberalizmden çok konstrüktivizm etkisi öne çıkarılacak. 
  • Ekonominin bugünkü yapısı ve uygulamaları terk edilecek. 
  • Paylaşımcı bir sistemin önü açılacak. 
  • Bireyler, ihtiyaç ve istek sarmalı konusunda eğitilecek. 
  • Medya, bir dünya medyası olacak. 
  • Ülke sınırları kaldırılacak, ama bunun yerine seçili noktalarda sağlığı ve güvenliği artırıcı kontrollerin yapıldığı istasyonlar kurulacak.

Bu yazdıklarımı çoğaltabilirim. 

İrade Meselesi

Gelelim sadede! Ben bunları neden yazdım, neden bir başlangıç teorisi konusunu ileri sürdüm dersiniz? Böylesi bir değişimin ve dünya ölçeğinde insanlarla anlaşmanın çok zor olduğunu göstermek için. Bunun için çok büyük bir irade gereklidir. Şimdiden sorayım, bu irade var, diyenimiz çıkar mı?

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’ten 8 Eylül 2023’te G20 zirvesi münasebetiyle önemli bir uyarı geldi. Şöyle dedi: “Bölünmeler büyüyor, gerilimler artıyor ve güven aşınıyor; parçalanma ve nihayetinde çatışma hayaleti artıyor. G20’ye acil çağrım, bu şekilde devam edemeyiz. Bir araya gelmeli ve ortak fayda için birlikte hareket etmeliyiz.

Birleşmiş Milletler (BM) bir uluslararası kurum, yetkileri çok kısıtlı, o da “bütçesiz olmaz” diyor, güç dengesine dayalı bir sistemin parçası, kimseye veya hiçbir şeye güven duymuyor, öneride bulunamıyor, sadece, “insanlık ve dünya için sorun var ve büyük,” demekle yetiniyor. Bunu nerede söylüyor, G20’de. G20 bir kurum mu? Belki bir uluslararası platform, güçleri 1’den 20’ye kadar sıralamış, bunu kabul etmiş bir düzen veya düzensizlik faktörü, hatta bir avunma ve gösteri yeri…

Realizm şöyle dikte ettiriyor: “Ey BM genel Sekreteri, istediğin kadar ideallerden bahset, işte böyle, paranın tahakkümü sürdükçe başka bir şey yapamazsın. Aslında güç demek para demek, para demek yapay değer demek, insanın ve çevrenin doğasının tam önünde yapaylık var demek. İşte gerçek şu, insanlığı kendi aklından türettiği ve kabullendiği bu yapay değerlerine mahkûm ediyorum. Bu senin kaderin!”

Öyleyse insanlık buradan ne sonuç çıkaracak? Bu benim “kaderim” diyecek ve gitmemesi gereken istikametten bir türlü dönemeyecek herhalde! Bir çıkmazda olduğunu tamamen kabullenecek. Güç sistemini nesilden nesle aktaracak. Bu güç sistemi içinde yaşamını mahkûmmuş gibi sürdürecek. Belki insanlar daha çok üretecek ve tüketecek, ama bir karar noktasının olduğu sistemin inşası için iradenin varlığı bilemeyecek… Eğer sağlam bir irade yoksa, bu canlıların makus talihinde iyiye dönük bir değişim de yok! Bu mu son söyleyebileceğimiz?

Hangi biriniz bunu kabul eder, söyler misiniz?

Cesaret Meselesi

Mahkumiyete ve umutsuzluğa kimler boyun eğer? Cesaretsizler! 

İnsanoğlunun belirgin özellikleri: 

  • Umudunu kaybetmez,
  • Her şartta hayatta kalmayı başarır,
  • En bilinçli varlıktır ve 
  • Evrenin bilinçlenmesinde başat aktördür.

Politika 'ın son yazıları

24 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
36 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
48 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
52 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
82 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme