Bu makalede bilimsel ve felsefi düzlemde konuyu derinlemesine irdeleme şansı bulacağız. Sırasıyla, insanın bilgisini, spekülatif bilgiyi, mutlak bilinci, bilimin uğraşılarını ve bilginin meşruiyetini açıklayacağız. Sonuçta bir buluşma önerisini göreceğiz. İnsan Bilgisi İnsanlık “bilginin kimliği” konusunda anlaşamadıkça, hemen her alanda anlaşma güçlüğü çekeceğe benziyor. Bilgi
MoreTarihi bir akışla daha ziyade Batılı sermaye ve kültürün hakimiyetiyle beraber küresel kapitalizm nasıl gelişme göstermekte, bu konuyu açıklayalım. Benim bir taraf olmam söz konusu değildir, burada yapmak istediğim; bütüncül sorulara cevap verebilmek, 2050’ler şeklinde öngördüğüm geleceğe nasıl bakılması gerektiğini kapsayıcı bir açıklama getirmek ve zaman içinde yeterince tartışılmamış bazı kavramları sizlere bu çerçeve içinde sunmaktır.
MoreBu incelemede sosyo-politik varlık insandan bahsedeceğim. Bazı yazarlar insanı ve ekonomi ile insanlığın ilişkisini tarif ederlerken Homo-economicus ifadesini de kullandılar. Benim tartışmam bu değil. Ya ne? İnsanın ekonomiyle ve diğer yandan stratejiyle derin bir bağı var; zira kazanmak asıl hedefi. Bu teorik yaklaşımımda ekonomik savaşın başlangıç düşüncesini ele almayacağım, daha çok insanın doğasına dem vurarak. Bunu açıklarken stratejinin çok basit şekliyle bağını ifade edeceğim. Eğer isterseniz sizler bu temel ifadelerden hareketle değişik kültürlerin durumunu, hatta ülkenizin durumunu yordabilirsiniz. Bugünkü asıl mesele ne diye çıkarımlar yapabilirsiniz.
MoreSonsuz Savaş fikrinin sonsuza uzanan mantığı olan, sürekli yenilenen, bugün yeni bir vizyonu olan NATO örgütünden bahsediyoruz. Bundan önce NATO 2010 Güvenlik Stratejisi vardı, bu yetersiz kaldı, bugün güncellenen bir NATO 2030 fikri var. Bundan dolayı "ileri"... ABD Başkanı Joe Biden ne kazandı? ABD, Çin’e karşı ne tür bir cephe açtı? ABD, Rusya ile nasıl savaşacak? NATO 2030 nasıl okunmalı? Tüm bunlar ve daha fazlası için köklü bir yazı.
Moreİnsanlığın geleceğini kimler belirliyor? Küresel çapta kabullenmek zorunda bırakıldığımız temel adımlar mı atılıyor? İnsanlar yeterince tartışmadan oldubittilerle ve bazı kavramlarla kendilerini belli bir sistemin içinde mi buluyorlar? Bu tip sorular gündemde beğensek de beğenmesek de. Bugün fikrin sahibi gibi görünen Klaus Schwab'ın ve diğer kapitalizmin savunucusu isimlerin öne sürdükleri Büyük Sıfırlama konusunda olanlar gayet dikkat çekici gelişiyor. Yaşadığımız küresel sorunlar bahane mi ediliyor, gerçekten çare önerilenler gibi mi ele alınmalı?
MoreFETÖ’cülerin darbe girişimi sonrası yaşanan tartışmalara bakıyorum da hassaten şunu diyesim geliyor; sanki Türkiye bir “mini-aydınlanma” süreci yaşıyor. Meğer onca yıllık yaşananlar içselleştirilememiş, kayıp zamanmış… Yazık, ne tür bir karanlıktan çıktık ki? Örneğin; İmparatorluk neden yıkılmış, Çanakkale Destanı ve Kurtuluş Savaşı kimlerle ve kimlere karşı yapılmış, Cumhuriyet neden kurulmuş, Atatürk Devrimleri ne amaçla yapılmış, devlet, vatan, vatandaşlık, etnik kimlik, millet, bayrak, yurt, yurttaşlık, “biz” olmak, birlik ve beraberlik, demokrasi, laiklik, liyakat, adalet, kanun, hukuk, insan hakları, özgürlük, eşitlik, bağımsızlık, sivil siyaset, gericilik, hurafe, tarikat meseleleri, din, mezhep, cemaat, tasavvuf, sosyal düzen, Lobiler, Cizvitler, Haşhaşiler, Mason Locaları, uluslararası hukuk, milli güvenlik,
MoreDünya kültürü denilen şey baskın Batı kültürünün içinden çıkmadır. Geleceğin resmedildiği her türlü projeksiyon da buna dönük hazırlanmaktadır. Şöyle bir düşüncem var: “Gelecekte liberal küresel tek devlette federal mikro yönetimler mega kentlerden yönetilecekler.” Ama buraya nasıl geldik, çok kısa anlatmamı ister misiniz? Kutsal Roma Cermen İmparatoru Şarlman’ın (742-814) ilk somut Avrupa düşüncesini gerçekleştirdikten çok geçmeden bugün dünya birliğini konuşur olduk. Avrupa hem kendi içinde hem de başka kıtalarda savaşarak bir arayış içine girdi. Örneğin Haçlı Savaşları (1095-1270) olarak bilinen süreçle Avrupa Orta Doğu’da bir kan dökme mücadelesi başlattı. Dini sebepler ortaya atıldı. Orta Çağ sanki tüm dünyanın veba ile savaşı
More