Official Portrait of NATO Allies

NATO’dan İleri

15 Haziran 2021
Okuyucu

Sonsuz Savaş fikrinin sonsuza uzanan mantığı olan, sürekli yenilenen, bugün yeni bir vizyonu olan NATO örgütünden bahsediyoruz. Bundan önce NATO 2010 Güvenlik Stratejisi vardı, bu yetersiz kaldı, bugün güncellenen bir NATO 2030 fikri var. Bundan dolayı “ileri”… ABD Başkanı Joe Biden ne kazandı? ABD, Çin’e karşı ne tür bir cephe açtı? ABD, Rusya ile nasıl savaşacak? NATO 2030 nasıl okunmalı? Tüm bunlar ve daha fazlası için köklü bir yazı.

Tek başına ne ABD ne NATO bir şey ifade eder. Asıl olan “enternasyonalizm” fikridir; çeşitli biçimlerde söylenebilir ama sonuçta Avrupa’yı geliştiren ve ABD’yi kuran aklın dünyayı yönetme modeli üzerinde durmamız gerekiyor. Bu fikir ABD ve NATO’yu kuran, ondan önce Avrupa’da kökleşen aklın geleneği halindedir. Dün itibariyle NATO 2030 ilan edildi. On yıl sonra NATO 2050 ilan edilecek. Böyle bakmayanlara hatırlatmak isterim, NATO’dan ilerilere bakmazsanız eğer, göremezsiniz!

Bu bir ABD, Rusya veya Çin yarışından öte, bir kesimin felsefeyle de açıklayabileceği yoğunluğu temsil eder biçimde, insanlığın iddiası ve küresel idealinin bir tezahürüdür. En azından sahipleri böyle tarif ediyor, Aydınlanma’da başlayıp bugüne gelip açıklıyor, neticede korunması ve geliştirilmesi için çaba gösterilen bir demokrasi fikri var, öyle değil mi? İster kabul edin ister etmeyin, eğer bugüne dek, bahsettiğim o köklü akıl Avrupa’dan yola çıkarak Amerika Birleşik Devletleri’ni kurdu, bununla iki adet Dünya Savaşı’nı kazandı, sonra bugün bildiğimiz bütün uluslararası kurumları (Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, Kuzey Atlantik Paktı, vs.) yapılandırdı ise bu sadece yarış değildir, yeni duruma göre dünyayı, insanları, sistemi uyumlandırma, adapte etme, yeni kavramlarını tanıtma, yol haritasını belirleme konusu olur, böyle kabul etmek gerekir.

Joe Biden başkanlık seçim kampanyasından bu yana ittifakla ilerleyeceğini söyledi. İfade ettim, tekrarlamayayım, Amerikan Enternasyonalizmi, Akıllı Güç yazılarına bakın isterim, hepsinde bir mantık var ve şaşmadı. Buna göre, yeni düzende ABD mevcut ittifakı kullanacak ve yeni küresel ortaklarını bununla birleştirecekti. NATO 2030 ile bunu yaptı, “daha derin ortaklıklar” (deeper partnerships) ilavesiyle NATO küreselleşti. Ben bu derin ortaklık konusuna bundan önce “Küresel Eksen” ifadesini kullanmıştım, örneğin Yeni Küresel Güvenlik Anlayışı başlıklı yazıya bakabilirsiniz.

Şunu unutmayalım, NATO Londra’da 70. Yıl münasebetiyle küreselleşme adımını 2019’da atmıştı (ilgili yazı: NATO Genişliyor). Aslında 14 Haziran 2021’de gördüklerimizi 2020 yılında görebilirdik. Bu eksendekiler için oyunu bozan Donald Trump oldu. Onu gönderdiler (Kongre Baskını olayı ilginçti) ve Biden’a verilen ilk ödev buydu, ittifakı toparlamak. Biden ödevini yaptı. Küresel sistem bir yıl kaybetmiş oldu. Ama bugün fonlarıyla, vizyonuyla, küresel hedefleriyle ve sonuçta bir bütün olarak küresel ortaklık modeli somutlaştı. Eğer bu fikir ve kurumları daha ileriye gidecekse, aynı politik süreçlerle yürünecektir. Dünya liderleri bu durumu kendine göre okuma süreci yaşayacaktır.

Okunacak ilgili yazılar: Yeniden NATO, ABD Milli Güvenlik Stratejisi ve Küresel Devrim, ABD’nin Küresel Geri Dönüşü, Küresel Tehdit Algısında Değişim, Küresel Çatışma Eğilimleri, Küresel Güçler Savaşı, Biden’ı Yeni Dünya Düzeni mi,

Ülkemizde bu “küresel ortaklık” konusunu ilk açıklayan benim. Yazılarımda ve konuşmalarımda yer aldı, en az üç yıldır tekrarlıyorum, bunu bulabilirsiniz. Ülkelerin isimlerini tek tek saydım, kıtalara göre taksim ettim, Pasifik’tekileri buna göre işaret ettim. Hatta F-35 uçaklarını sorduklarında, bunu açıklarken, “bu uçak küresel mantıkla harekât yapar, ülkelere bakın görürsünüz,” dedim. Emareler bu yöndeydi, tüm sistemleriyle küresel organizasyonun temelleri doksanların sonlarında, henüz iki binlere girmeden atılmıştı, adım adım bugüne yaklaşıldı. Sürpriz yok!

Mesele Rusya ve Çin düşmanlığı, klasik manada bir savaşa hazırlık değildir. NATO deyince böyle düşünenler var, yeniden düşünsünler isterim. Metinlerde, “NATO’ya göre Çin hedef veya düşman değil,” derken başka türlü anlaşılmasın. Cevap şurada saklı: Çin’i yaratan sermaye kimin? Çin’in kontrol altında tutulması başka bir şey, Rusya gibi düşman görüp onunla savaşmaya dönük adımlar atılması başka. Daha birkaç gün önce ABD basınında çıktı, “Biden’ın Çin’e karşı stratejisi” sorgulandı. Belli değil mi? İttifakla ve ortaklarla birlikte Çin’i çevrelemek, önleyici stratejik projeler yapmak. Nerede? Uzayda, siber alanda, Arktik bölgede, İpek Yolu’nda… Bunlar NATO 70. Yıl metninde de var, şimdi 2030 dokümanında da. Peki NATO ile ABD neyi hedefine koydu? Bu saydığımız konularda Atlantik sermayesini, aklını, emeğini birleştirecek ve karşısında duranlara yönelik caydırıcı olacak, geri kalmayacak, hatta ileri geçecek. Bu bir strateji değil de ne? NATO 2030’da bunlar yazıyor!

Şu Rusya konusu Türkiye’deki belli mihraklar cephesinden bakılırsa daha fazla açıklanması gereken bir durum içeriyor, maalesef! Ya anlamıyorlar ya da işlerine öyle geliyor. Vaktiyle Komünizm veya Sosyalizm ile Kapitalizm cepheleşmesi idi, bir ara Filistin kamplarında verilen Troçkist terör eğitimlerine katılmak revaçta oldu, şimdilerde Atlantikçi-Avrasyacı gibi bir örtüye bile büründürdüler. 

Bolşevik Devrimi (1917) Rusya’da köylüleri katlederek yapıldı, ama aslında teorisi, finansmanı, gazete çıkarılması (o dönemin medyası bu), parti kurulup bunun kongreleriyle siyaset yapılması, gibi bütün işler Berlin, Frankfurt, Londra ve biraz da Cenevre’de oldu, yani Avrupa’daki gelişmeler bunlar. Lenin ve arkadaşları bunlara katıldı. ABD kapitalizminin temellerini ararsanız kökeninde Avrupa’yı bulursunuz, Rusya’nın fikir değişikliği gibi sunduklarını da. Öyleyse kim neyi paylaşamıyor, gerçekte ne anlatmak istiyor?

Ancak bugün devasa Rimland (Kenar Kuşak, Nicholas John Spykman’ın teorisi gereği ifade ettiği biçimde) üzerine oturmuş, kökeni Fin ve Slav karışımına dayanan kuzeyli bir toplum, bugün dünyaya bu biçimde meydan okuyamaz. O sahip oldukları topraklardan insanlık medeniyetine sundukları ne var? Madenler, hidrokarbon, diyorsanız bunlar yetmez elbette. Eğer fikir var diyorsanız, ifade ettiğim gibi, o fikir Avrupa’nın, hatta doğrudan Londra’daki Anglo-Saksonlar’ın ve Alman-Avusturya Yahudi’si sermayedarların, onlara hizmet eden fikir adamlarınındır. Zorla dayatılan Devrim’de ölenler yine köylülerdi. Bırakın Lenin’i (takma adı bu) dünya bir Gürcü zalim Stalin’e (bu da takma ad) kalmayacak kadar büyüktür, gerçektir. Soğuk Savaş sonrası tekrar Çarlık dönemini hatırlayan Rusya, Avrupa’dan Asya’ya uzanan topraklarıyla (kuzeyde Arktik bölge, güneyde Akdeniz, doğuda Pasifik, batıda Atlantik), dünyaya sadece yeraltı kaynağı sunabilir, transit olma görevini üstlenebilir, sanat, matematik, mühendislik gibi bildiği konularda yararlı olabilir, hepsi budur. Ancak, “benden olun başka yolunuz yok,” diyemez. Nasıl sömürgeci Avrupa dünya milletlerine medeniyetten bahsedemezse, Rusya da böyle bir iddiayla karşımıza gelemez. 

“Sovyet enternasyonalizmi” fikri tutmadı, bir kere bunu geçelim. “Amerikan enternasyonalizmi” (küreselcilik) fikrinin arkasından gidecek de değiliz. Ama bugün insanlığa dayatılan düşünce bu. Onun için “NATO’dan da ileri bir durum var” diyorum. Peki bugün tema ne? Demokrasi. Neye karşı? Otoriterliğe. Bu neydi, bilmediğimiz bir şey mi? Soğuk Savaş’ta düşman tarifi “totaliterlik, otokrasi” idi. Bugün de değişmedi; “otoriter yönetimler”. Kim bunlar? Rusya ve Çin başta, Kuzey Kore, İran ve sonra gidiyor… (Kişisel düşüncem: Demokrasi sözcüğünden ziyade Batı sisteminin neoelitizm ile ilgilendiğini ifade etmekteyim. İlgili yazı: Neoelitizmi Tartışmak)

Burada reel politik başka bir konu: “O şunu almış, bu şunu vermemiş… O teröristi ileri sürmüş, şu iktidarı desteklemiş…” Bunlar var ve günlük yaşamımıza etki ediyor. Örneğin ABD doları bir silah olarak kullanan ülkeyken kendi haklılığını nasıl anlatacak? Bunlar bilinmeyen konular değildir. Bahsettiğimiz asırlara şamil bir akılla hareket ederek, gelecekte ne olur, buna dönük rasyonel bir yaklaşım sunmaktır, nihayetinde NATO fikrine bu kapsamda bakıyor olmaktır. “NATO’cular şu tarafa,” diyen akıl bunun karşısına ne koyuyor, açıklamakta zorlanıyorlar. (Ben söyleyeyim: Kendin gibi ol!) Ancak bu kesimlerin, o süslü konuşan sözcülerin Rusya ve Çin ile çıkar yönüyle bağları veya beklentileri var. Yani yine günlük işler var, ama anlatımları karmaşık, asla köklü değil, bildik türden, sığ siyaset yapıyorlar.

ABD lideri Biden kazandı diyorum. Neden? Biden açısından bakın: G7 (ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada; bunlar küresel sermaye, Batı tipi kapitalizm ve Batı tipi demokrasi demektir), AB (27 ülke) ve NATO (30 ülke, Türkiye burada yer alır) ile ittifakını tamamladı. Üstüne derin ortaklarını (benim Küresel Eksen dediğim bu ülkeleri hatırlatayım: ABD, Kanada, Norveç, İngiltere, Hollanda, İtalya, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Güney Kore ve dokümanlarda görünmeyen aslında hep olan şekilde İsrail) kabul ettirdi. “Yeni Küresel Blok” kurgusunu görebiliyor musunuz? Biden’ın bu seyahatini birlikte okuyun. Bir defada Yeni Küresel Blok’u inşa etti. G7 ve NATO 2030 belgeleri üst üste çakışıyor.

Bu durumda Biden kazanmadı mı? Karşısında kim var? Demokrasisi olmayan ve illeberal dünya. Başta Rusya ve Çin var. NATO açısından Çin hedef (düşman) değil ama ABD ulusal savunma stratejisi dokümanlarına göre hedef. Derin ortaklık bakımından çevrelenen ülke de Çin. ABD, Rusya’yı baskılıyor. (“Baskılamak” stratejisini Akıllı Güç isimli yazımda işaret ettim.)

Strateji uzun solukludur. (Okunacaklar: ABD’nin Stratejik Hatası) Tek Kutuplu Dünya fikrinden bu yana savaş; Uzun Savaş, Bitmeyen Savaş, Sonu Gelmeyen Savaş kavramlarıyla açıklanır (Biden’ın Uzun Savaş Planı yazısını okuyabilirsiniz). İki Dünya Savaşı kazanan ABD tarafı aklını peynir ekmekle yemedi; ne Rusya ne de Çin ile kafa kafaya savaş yolunu seçer. Ya ne yapar? Akıllı Güç yoluyla zaman içinde değişimlerini sağlar.

Unutmayalım, Rusya, Brejnev zamanında can çekişmeye başlamıştı, ancak Gorbaçov zamanında dağıldı. Uzun soluklu bir süreçti bu ve ABD bunu yönetebildi. Bazen uzayda ve kitle imha silahları meselelerinde geri düşmesine rağmen sonunda başarılı olmayı bildi. Bunda sistemin kendi içinde çıkmazları ve iflası konusu da var elbette.

Bugün ABD uzun soluklu da olsa sırasıyla olacakları yerine getirir. Soğuk Savaş bitti. (Soğuk Savaş’tan günümüze olan mukayeseli anlatım için Sıcak ve Soğuk başlıklı yazıyı okumanızı tavsiye ederim.) Satrançta tek tek kaleleri alan taraf Amerika oldu. Tükettikleri önce Ruble, Rus silahları ve Sovyet ideolojisi oldu. Önce kendisi bir saldırdı, örneğin Irak’a, Afganistan’a. Sonra Sovyet değerleriyle yaşayan ülkelerin içinde devrimler yaptırdı, iç savaşlar çıkardı. ABD bunları da yönetti. Yakın zamanda Gürcistan ve Ukrayna var, pek yakında Beyaz Rusya ve dahası… Bunlar zamanla olan işlerdir, strateji kurgusu böyle işler. Acele edip yorum yapanlara hatırlatırım. Çin konusu da böyledir. Ancak Çin’in stratejisinin adı da Sınırsız Savaş şeklindedir. Uzmanlar bu hususu gözden kaçırıyorlar. (Konuları detaylı olarak Paylaşılan Egemenlik ve ABD Politikaları ve Çin’in Küresel Çevreleme Stratejisi ve Etkileri başlıklı yazılardan okuyabilirsiniz.)

Türkiye ve NATO konusu için birkaç bir şey söyleyeyim. Gerçeklere bakın: Libya’da Rusya destekli Hafter’i durduran, Suriye’de Rusya destekli Esad’ın 1/3 ordusunu etkisizleştiren, Dağlık Karabağ’da Azerbaycan’a verilen destekle Rus silahlarıyla donanmış Ermenistan’ı bozguna uğratan, Ukrayna ile Savunma işbirliği yapan, NATO ve AB üyesi Polonya’ya SİHA satan, Baltık’ta Polonya’ya ilave Litvanya ve Letonya’ya savunma desteği sunan kim? NATO üyesi Türkiye! Diğerler NATO üyeleri toplantı ve tatbikat yaparken, Türkiye Rusya’yla, Rus doktrin ve silahlarıyla resmen savaşıyor, her ne kadar dolaylı da olsa. Bunu Biden görüyordur; Stoltenberg gördüğünü her defasında işaret ediyor. Buradaki meseleyi uzun uzadıya açıklarım ama konumuz dağılır. Şöyle bağlıyayım, Biden (ABD savunma bürokrasisi dahil) bir kez daha düşünür mü bilmiyorum, ama Doğu Akdeniz’de Suriye’de, Libya’da, Ukrayna’da, Baltık’ta, Doğu Avrupa’da ABD, düşmanı Rusya ile karşı karşıya, ancak tüm bu cephelerde Türkiye en başarılı ülke. ABD stratejik hata yaptığının farkına vardıysa, işler düzelir, kimse bir şey söyleyemez. Örneğin İngiltere ve Almanya az çok bu stratejik pozisyonu görüyor ve kendilerine dönük angajman içerisinde. Fransa, Yunanistan ve İsrail kendilerine yontuyor. ABD’ni ün ortada kalmış bir hali var.

Görüldüğü gibi burada yeni bir şey söylemedim, yıllardır yazdıklarım aynı türden ve hatta diyebilirim ki açıklamalar önden bile gidiyor. Zamanı gelince uzmanların ve siyasetle ilgilenenlerin idrakine dahil oluyoruz, bekliyoruz, sabrediyoruz birlikte…

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Görseli NATO’nun resmi sayfasından kullandım: https://www.nato.int/cps/en/natohq/photos_184951.htm

Gürsel Tokmakoğlu

https://www.nato.int/cps/en/natohq/photos_184951.htm

Politika 'ın son yazıları

80 views

Yerelde Yapısalcılık

Bir olaya bakış yöntemimde felsefe ve tarih olmaz ise ben bunu oldukça eksik görürüm. Hemen herkesin siyaset, seçim, belediye, vs. konuştuğu noktada ben, bu işte temel felsefe ve asıl stratejik açıklama nerede diye arıyorum. Dolayısıyla felsefi yaklaşım ve stratejik bakış tarzı siyaset üstüdür. Benim açıklamalarım bu noktada değerlidir; mevcut yapılanlar gibi değil, başka türlü tartışmaları kapsamaktadır. Açıkça yazayım: Kim kazanacak, iktidar veya muhalefet ne yapacak, türü ifadelerle değil; imar neye göre olmalı, altyapı ve üstyapı nasıl planlanmalı, ülke ekonomisine uyumluluk ne şekilde sağlanmalı, kanunlar ne içerikte olmalı, gibi piramidin üstündeki meseleler önemlidir.
126 views

Emperyalizm

Bugünün anlayışı, küresel imkanlar içinde sahip olunan alanları artırmak ve güçlenmek, değer üretimi rekabetinde gerilerde kalmamak fikri üzerinedir. Ruslar gibi sürekli “kahrolsun emperyalizm” diyeceğinize, “ben hangi değeri üretebiliyorum, hangi büyük pazarda kaça satıyorum,” diye bakın isterim. Bugün ülkeler bazında ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, birlik bazında Avrupa Birliği, küresel şirketler bazında sürekli sayısı artan ve yenilik üretenler, esasen bunlar değerleri zorluyorlar ve muhatap alınıyorlar. Daha fazla muhatap alınabilmek için yapılması gerekenler belli! Olan şu: Muhatap alınanların ve değer üreticilerinin daha fazla yayılması fikri!..
137 views

Doku Bozumu

Bu makale Ortadoğu'da kangren olan meseleleri stratejik düzlemde incelemektedir. Mevcut dokuyu bozan yapay düşünceler ile gerçekte olanlar arasındaki farkı bütün çıplaklığıyla dile getirmektedir. Halen bölgede savaş, çatışma, suç, terör, işgal, soykırım, gibi pek çok olumsuzluk yaşanmaktadır. Uluslararası sistem bu olup bitene çare bulamamaktadır. Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya, gibi ülkelerin halkları harap ve bitap düşmüş durumdadırlar.
192 views

Devlet-dışı Aktörler

Burada gayet karmaşık, iç içe geçen ve masum insanların istismarına dönük olayları ihtiva eden, bütün gayrimeşru faaliyetleri, politikaları, planları ve operasyonları, terörizmden tutunuz, vekalet savaşlarına, buradan iç savaşlara, gri bölge operasyonlarına, meşru görünse de esasen çıkara hizmet edenlere, meşru siyaset yapmak ve bunu geliştirmek varken, siyaset alanını anti-demokratik yöntemlerle daraltanlara kadar, birçok durumu kısaca da olsa açıklama imkânımız oldu. Meşruluk ile gayrimeşruluk arasındaki perdeyi görmek veya belirlemek çok çok önemlidir. Ben de sizler de hep birlikte bu dünyada birer aktörüz, tıpkı devletler, hükümetler, liderler, şirketler, gibi. Politika, insana has bir yetenek, işlev ve özelliktir. Meşruiyet dahilinde kalabilmek çok önemlidir. İnsanlar, istikrar, barış ve esenlik içinde yaşamayı, gelişmeyi, evlatlarını refah ve güven içinde yetiştirmeyi istemektedir.
127 views

ABD ile Yeni Bir Sayfa mı?

Geleceğe bakıyoruz, öyle değil mi? Mesela NATO’nun genişlemesi yönüyle İsveç’e onay verildi, bunun karşısında F-16 modernizasyonu gerçekleşecek. Hatta şimdiden aradaki başka tıkanıklıkların giderilmesi açısından olumlu açıklamalar yapılıyor, kamuoylarına bilgiler veriliyor, bunların bir anlamı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme