ABD Milli Güvenlik Stratejisi ve Küresel Devrim

14 Mart 2021
Okuyucu

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Milli Güvenlik Strateji Belgesi’ni (Mart 2021) okuyunca derin düşünceler içine girdim. Bizler Soğuk Savaşı yaşamış insanlarız. Milli Güvenlik ve strateji tabirlerini en iyi bilenlerdeniz. Demokrat Joe Biden iktidara gelmeden önce söylediklerini, iktidara geldikten itibaren ortaya atılan argümanları ve bahse konu strateji dokümanını üst üste koyuyorum ve diyorum ki, artık dünya bizim bildiğimiz gibi değil. Ya nasıl? İnsan yaşamını, virüsleri, iklimi, ekonomiyi, siber dünyayı, yönetişim biçimlerini milli güvenlik meselesi olarak ele alıyor, küresel bir yaklaşımla düşmanlarına bu kavramlarla yaklaşıyor, ABD stratejisini bunun üzerine kuruyor.

Evet, ABD’nin düşmanları Çin, Rusya, Kuzey Kore ve İran, bu değişmemiş, 2019’da da böyleydi. Şimdi dokümanda neler var? Ekonomik, teknolojik, diplomatik ve askeri üstünlük kurmakla ilgili hususlar konu edilmiş. Terörizmden ve ayrılıkçılıktan bahsediliyor. Ancak küresel üstünlükle ilgili bunların etkisinden ziyade demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar birer silah olarak düşünülmüş durumdadır, bunlar daha etkiliymiş gibi değerlendirilmiş haldedir.

Doğrusu 2019 Milli Güvenlik Stratejisi içinde Dördüncü Sanayi Devrimi ile ilgili bir çözümleme görememiştim, bu bana bir soru işareti olarak yansımıştı. Peki şimdi bu devrimle ilgili çözüm nedir? Mart 2021 dokümanında tam olarak veya maddeler halinde anlatılmıyor elbette, ama “bir devrim oldu ve bunun bir önemi var” diye algı yaratılıyor, bu da bir şey. Bu defa, “Yapay zekâ ve kuantum teknolojileri günlük yaşamı değiştirecek, askeri ve ekonomi ile ilgili çok şey değişecek, refah anlayışı etkilenecek, gelecek buna göre şekillenecek,” deniyor. O zaman anlaşılması gereken şu: “Milli güvenlik stratejilerini belirleyenler, eğer sizin Dördüncü Sanayi Devrimi gereği bir yatırım stratejiniz yok ise küresel yarışta geri kalacaksınız!” Yani; silah sistemlerinin miktarlarının, bankalardaki zenginliklerin, yapılan köprü ve barajların sayısı, ayakkabı veya konserve fabrikalarının kapasiteleri, vb. sayılması ve bunlarla mukayese yapılması boşuna bir iş artık, her şey değişiyor, buna göre bir toplum düzeniniz var mı deniyor. Temiz enerji, biyo-teknoloji, 5G gibi iletişim altyapı ağı ve ileri tip ticaret yatırımlarından bahsediliyor.

ABD’nin milli güvenlik önceliği nedir? Amerikan halkını korumak, ekonomik fırsatları ve çıkarları gözetmek, demokratik değerleri yükseltmek ve müttefikleriyle birlikte gelişmek. İşte benim dikkatimi çeken bir diğer nokta bu oldu. Bizler bu başlıkları “küreselcilik” (globalism) olarak tarif ediyor ve “ulusçuluk” anlayışının (nationalism) karşıtı olarak ifade ediyorduk. ABD şöyle diyor: “Zaten küresel düzen oldu bitti, ancak buna uygun işleyen sistemlerini inşa eden ülkeler milli güvenliğini tesis etmiş kabul edilecekler! Bunun için ülkende işleri rayına koy, müttefiklerini de buna göre adapte et!” O zaman ittifak kavramının içinin doldurulmasında en basit tanımlama, “demokrasiler” şeklinde açıklanmaktadır.

Müttefikler şimdiden hangileri? Bu manada “Batı kapitalist” sistemini kabul etmiş olmak yetmiyor, Çin, Rusya, vs. de kapitalist, ama müttefik değil, üstelik düşmanlar. O halde şart ne? “Batı tipi demokrasi”. Batı tipi kapitalizm ile demokrasi bir arada olacak, deniyor. Bu durumda Kuzey Atlantik İttifakı (NATO), Avrupa Birliği (AB), Kanada, İngiltere, İsrail, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Güney Kore, vs. ülkeler ABD’nin gerçek müttefiki oluyorlar. Otoriter, popülist, milliyetçi, vs. yönetimlere uzak duruyorlar.

Türkiye’de tek ben sözünü ettim durdum şu Sonu Gelmeyen Savaş (Forever War) kavramının. İlk (George Bush zamanında) Uzun Savaş (Long War) olarak açıklanmıştı, sonra (Barack Obama ve Donald Trump döneminde) Bitmeyen Savaş (Unending War) denmişti. Gerçi Trump Suriye Savaşı’ndan bahsederken, “Şu bitmeyen aptalca savaş” tabirini de kullanmıştı. ABD bunu bugün konu ediyor ve diyor ki, “Biz bu sonu gelmeyen savaşlardan bıktık, artık ilgilenmiyoruz!” Ne oldu? Şaşırdınız mı?

Demek ki Mart 2021 stratejisi bu kapıyı kapatmış oluyor. Bu en azından benim için önemli. Konuyu henüz kavrayamamışlar ne dendiğiyle ilgilenmemeye devam edebilirler! Bir ipucu vereyim mi? Uzun Savaş denen savaş türü Orta Doğu merkezli radikal “İslami” terör işaret edilerek yapıldı (Bu konudaki yazılarıma ve referanslarıma bakabilirsiniz). Bu şekilde anlamak gerekmekteydi. Ama bu kez ne terörün ne de Vekalet Savaşı yönteminin bitmediğini biliyoruz. Üstelik Gayri Nizami Harp (COIN) türlerinin, Melez (Hibrit) Savaş’ın türevlerinin çıktığını, Siber ve Uzay Savaşları’nın devrede olduğunu, Yumuşak (Soft) Güç’ün yanı sıra Sert (Hard) Güç’ün ilavesiyle beraber, Akıllı (Smart) Güç’ün uygulandığını düşünürsek, demeliyiz ki çatışma alanı genişleyecek, Güney Asya’ya, Güney Çin Denizi’ne ve Pasifik’e, buradan Afrika’ya ve Antarktika’ya yayılım gösterecek. Yani çatışma biçimleri küreselleşiyor ama sebep önceden ifade edildiği gibi “İslam” değil, “Batı demokrasisinden olmayanlar” hedef! Fark budur. Çok basit ama üstü örtülü yazılmış Milli Güvenlik Stratejisi’nin bana göre en önemli konusu budur. Elbette kitle imha silahları, nükleer silahlar, hatta nükleer terörizm önemlidir. Bu mücadele uluslararası sistemle ve ikili anlaşmalarla yoluna konacak denmektedir.

Şimdi sorabiliriz, ABD bu strateji ile Çin’i alt edebilecek mi? Madem Çin 2035’ten sonra ABD’yi geçecek deniyor, o halde bu strateji aynı zamanda Çin ile rekabette ABD’yi üstün kılabilmelidir, öyle değil mi? Batı tarzı demokrasiyle, bu tarz ittifaklarla ve ekonomiyle, gelişen teknolojilerle, yeni tip akışkan ticaretle, siber aleme ve uzaya taşınan sistemlerle, vs. ABD bu savaştan galip çıkabilecek mi? Dokümanda bahsedildiği gibi, Tayvan, Tibet, Uygur, Hong Kong meseleleriyle ABD Çin’i nasıl sıkıştıracak, Çin ne tür önlemler alacak? 

Düşünsenize ABD’nin sonuçta başarılı olması için; milli güvenlik işgücüne, ortaklara, enstitülere, yeni nesil halk servislerine yatırımı, ülkeleri buna göre değiştirmeyi, akıl yürütme mekanizmalarını geliştirmeyi gerektirir, bunun için profesyonel kadrolara sahip olunmalıdır, işte bu strateji öne sürülüyor. Sanırım bu kadarlık bir ifadeyle bu yeni strateji uygulayıcısı kesimler tarafından mesele tam anlaşılacak değildir, açıklayıcı dokümanlarla desteklenmesi gerekecektir. Madem bu tip bir değişimin profesyonel kadrolarla iş görecek, o halde çok ilginç uygulamalarla karşı karşıya kalınacak demektir. Her safhada şeffaf, açıklanabilir ve entegre bir yönetim sürdürülecek, ama geleneksel olmanın ötesinde iş yapılacak! Bilim, teknoloji, mühendislik, matematik, ekonomi, finans ve kritik farklı diller bu tür bir faaliyetlerin en belirgin konuları, devletler, belediyeler, kabileler, sivil toplum, diaspora, inanç temelli gruplar ve özel sektör bu işin merkezinde olacaklar, şu işe bakar mısınız?

Bu durumda ABD’de bir kesim başlangıçta Joe Biden’ın müstakbel kabinesi ve devletin belli organları son seçimlere girerken bu hususları çalışmışlar, Dördüncü Sanayi Devrimi uygulaması biçiminde bir hazırlık içine girmişler, seçim kampanyası ve sonrasındaki hazırlıklar bu yöndeymiş. Açıkçası şaşırtıcı, burada bir iddia var ve aslında dünyanın yüzde biri bile bunun ne olduğunu bilmiyor! Şimdi insanların önüne muallakta olan kavramlarla bunu Milli Güvenlik Strateji Belgesi deyip atıyorlar. İnsanlık olarak soruyorum, olabilecekleri deneyip de mi göreceğiz, eğer savaşacaksak kiminle ve ne uğruna savaşacağız? Anlayan var mı? Demokrasi diyerek bunu emin bir biçimde anlamış oluyor muyuz? 

Ben anladığımı söyleyeyim, küreselleşme son hamlesini yapıyor, dünyayı yeni bir yönetim sistemine hazırlıyorlar, bunun oluşumu yıllar alacak, ama başlangıcını biz bu dokümanla okumuş oluyoruz. Böylece Amerikan Enternasyonalizmi’ne ya zamanla geçiş yapmış olacağız ya da geçemeden dünyayı yaşanamaz halde bulacağız, büyük kavgalara tanıklık edeceğiz. Bu benim için iki tarafı da kötü bir yoldur, çünkü belirsizliklerden çekinirim, bana danışmadan benim adıma yarınlarımı belirlemeye kalkanlardan da hiç hoşlanmam. Benim için durum bu denli ciddidir! Eğer abartma diyorsanız, bu durumda ABD gerçekten kendiyle dalga geçilecek basitlikte bir döneme girmiş oluyor ki, buna inanıyorsanız siz bilirsiniz. 

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Güvenlik 'ın son yazıları

45 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
82 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
134 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
186 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
208 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme