uzun-savas-2
Uzun Savaş

Uzun Savaş

23 Ocak 2016
Okuyucu

Dünya çok gerildi. Çeşitli çevreler soruyor: Ne tür bir savaşın içindeyiz? Bu savaşın bir adı var mı? Bu bir büyük-dünya savaşı mı? Bunun cevabını arayacağız. Ama belirgin bir bilgi ile konuyu aydınlatmakta yarar var. Çünkü bunun adı daha önceden telaffuz edilmişti. Bu nedir? Uzun Savaş.

Bazı yazarlara göre III. Dünya Savaşı şu an olmaktadır. Acaba bu Uzun Savaş üstü örtülü dahi olsa bir dünya savaşı mıdır? Terörü manivela kabul ederek yürütülen diplomasi, psikolojik savaş, ekonomik savaş ve siber savaş uzunca müddet sürdürülecek bir dünya savaşı kurgusu ile mi gerçekleşiyor? Bu sebepleri ve yaptırımları kendiliğinden gelişen düzeneklerin sevk ve idaresi dünyayı başka bir yapılanmaya mı dönüştürüyor?

Eğer bu soruların cevabını verecek bilgileriniz yoksa, “Şu an bir dünya savaşı yok,” dersiniz, çoğunluk böyle düşünecektir. Tam tersi bilgilerle bazı kestirimler yapabildiyseniz cesaretle, “Bu bir büyük savaştır,” diyebilirsiniz, bu azınlık düşüncedir, işin farklı olmasının gereği de bundandır, bu Asimetrik Savaş’ın en ileri düşüncelerle tarif edilebileceği bir savaştır.

Asimetri, her alanda bilinçli olma ve kontrolü elde tutabilme ölçütleriyle belirginleşir. Örneğin bilinçsiz bir politikacı eski düşüncelerine dayalı anlamlı ifadeleri ile rahat hareket ederken, bilinçli bir politikacı sessiz kalır ve daha güvenilir davranışlarla kendini gösterir. Akademisyenler ise daha net sonuçları alt alta dizmek isterler.

Peki, Uzun Savaş nedir? Bu savaş türü daha önce ifade edilen bir kavramdır, yeni değildir. Merak edenler şu dokümandan inceleyebilirler: Jacquelyn K. Davis, Radical Islamies Ideologies and the Long War Implications for US Strategic Planning end US Central Command’s Operations, The Institute for Foreign Policy Analysis, IFPA, 2007.

Uzun Savaş, İslam ile savaşı konu alarak üretilmiş bir kavramdır. Eski ABD Başkanı George W. Bush’un son dönemlerinde, 2007 yılında ifade edilen bir savaştır. Temelde “11 Eylül” öncesinden başlayan ve daha sonra da devam eden belli bir düşmanlık tarifiyle ilgilidir. Bu savaş (ilgili dokümanlarda ifade edildiği üzere) İslam’ı terör ile özdeşleştirerek gerekli tedbirlerin alınmasını ifade eder. Kapsamında, teröre karşı tedbirler, bilgi harbi, Müslüman ülkelerin etkin olduğu coğrafyaların kontrolü vardır. “Yumuşak güç” kullanma, ikna yolları bulma, ortak hareket etme, dünyayı piyasa ekonomisine dönüştürme gibi yöntemlerle zenginleştirilir. Bununla birlikte, işkence, terör, canlı bomba, siber taarruz, psikolojik harekat gibi savaşın/çatışmanın birçok istenmeyen yüzü ha fazla görülür olmuştur. Bir soyutlamaya dayandırıldığı için kavramın süreç içinde değişikliğe uğraması söz konusudur. Sürekli düşmanlık ile insanı ve istismarcıları karşı karşıya getirir. Beklentisi “fiili düşmanlık” ve “kontrollü savaş” olup tecrübe beklentisi arttıkça kavram güçlenir. Çatışma alanları yaratılmasını gerekli kılar. Uygun zeminler arar veya yaratılır. Daha çok eski sömürgeler diye bilinen coğrafyalar bu savaşla daha çok iç içedir. İddialı ve dayatmacı bir kavramdır ve her şeyi bağlamında düzenlemeyi amaçlar.

Sizce adı “uzun” olan bu savaş halen devam ediyor mu? 2007’den bugüne, bugünden 2050’ye devam edecek mi? En yıkıcı dönemi hangi dönem olacak? Şimdi yaşananlar sürecin basit uygulamaları mı, yakın gelecekte çok daha abartılı tehdit ve terör olaylarıyla mı karşılaşacağız? IŞİD’den daha karmaşık örgütler mi olacak? Çin, Rusya, İran, K. Kore ve diğer benzerlerinden oluşan ülkeler Batı’ya KİS (Kitle İmha Silahı) ile tehdit mi oluşturacak? Küresel boyutlu sanal savaş daha da etkili olursa buna dayanabilecek kontrol merkezleri kimin elinde olacak, bu tür savaşların cepheleri nerelerde kurulacak?

Uygulamada bilinenler belli bir açıklama getirebilir mi? Son dönemde; “ağırlık merkezli savaş”, “ağ merkezli savaş”, “bilgi harbi”, “asimetrik savaş” gibi birçok savaş türleri tanımlandı, teşkiller oluşturuldu, altyapıları kuruldu, denendi. Hatta uygulamaları var. Silahlanma şekli de değişti. Örneğin bir hava vasıtası terörizme, elektronik karıştırmaya göre silahlar taşır oldu. Yeni nesil uçakların lojistiğinden tutun, bütün kontrolü, küresel tanımlamalar adı altında aynı amaç etrafında örgütlenen hakim ülkelerin müşterek organizasyonları ile tanımlandı. Elbette robotik düzenekler ve yapay zeka teknolojileri ile bu savaş gereçleri daha da sahaya inecek türden gelişmeler olacak. Bunların vazifesi The Terminator filmi çevirmek olmayacak, öyle değil mi?

Büyük ülkeler bu tip savaşları yapabilecek yeni karargahlar inşa ettiler. Amerika ve İngiltere’nin inşa ettikleri karargah ve merkezler hatırı sayılır büyüklüktedir. Komuta merkezleri fazlasıyla komplikedir. Yani yerlerinden güya barış ortamında, oyun oynar gibi, bir tür savaş sürdürülmektedir. Özellikle bilgi harbi türevi olan “Siber Savaş” böyle bir konudur.

Unutmayalım, anlık gelişmelerde ilgililere bilgi süzüp aktarmak bir hayli farklı teknik donanımları ve ekipleri devrede tutmayı gerektirir mahiyettedir. Küresel, sanal, dijital, kaynağı ve yönü belli olmayan saldırılarla ilgili kapsamlı savunma işlerini, belli bir noktaya teksif olmuş bir mülki amir, zamanı kaçırmadan ve zararı ortadan kaldırabilecek ölçüde, çözebilir mi? Bir olumsuzluk olur ise “Bu konu beni zaten aşıyordu, bana fazla yük vermişsiniz,” deme hakkı var mı? Peki, yakın gelecekte daha fazla odaklandıklarında küresel bazlı sanal terör saldırıları bahsi ne olacak?

Hatta ilave kurumlar oluşturdular. ABD’de Vatan Savunması (Homeland Security) bunlardan en bilinenidir. Amerika’da istihbarat koordinasyon ve işbirliği düzenekleri her bir teşkilatta yerini alır. Devletin çatısında ise milli güvenlik konusu olarak ve başkanın savunma danışmanlığının kapsamında koordine edilir. Devletin, Merkezi İstihbarat (CIA) ve Savunma İstihbaratı (DIA) gibi başka istihbarat kurumları vardır ve bunlar yine küresel ve operasyonel mahiyette çalışırlar. Bakınız bu istihbaratın koordinasyon ve işbirliği işiyle alakalıdır ve tamamen farklı bir konudur. Bundan başka bir kurum daha vardır. Homeland Security adıyla doğrudan başkana bağlı çalışır. Konu iç güvenlik olarak ele alınmış olabilir ama bunu temin ve tesis etmek adına küresel ölçekli bir bakış açısıyla çalışılır. Halen dünyada en geniş kapsamda terörle mücadele eden organ olarak bu teşkilatı örnek göstermek mümkündür. Amerika, 11 Eylül’den sonra terörün bir iç güvenlik işi olmasına rağmen, kaynağının ve yönteminin küresel düşünülerek ele alınması gerektiğine karar verdi. Homeland Security birimini bundan dolayı kurdu. Aslında bir birim ve merkez olmanın ötesinde güvenliğe başka bir boyut ve nitelik eklenmiş oldu. Homeland Security güvenlik anlayışının işletildiği birimlerde; gümrük muhafaza, sınır güvenliği, acil işler, kolluk kuvveti eğitimi, ulaşım güvenliği, sahil muhafaza, vatandaşlık ve göçmenlik hizmeti, gizli servis faaliyetleri ve siber güvenlik konuları yönetilmekte ve ilgili birimlerle işbirliği ve koordinasyon sağlanmaktadır. Soru şu: Amerika’da CIA, NSA, DIA, FBI, İçişleri Bakanlığı veya Savunma Bakanlığı yok muydu da Homeland Security’i kurdu?

Asimetrik Savaş günümüz çatışmalarında önemli bir kavramdır. Simetrik Savaş’ta ordu orduya, asker askere karşıdır. Asimetrik Savaş’ta karşı tarafta kimin olduğu belli değildir. Asimetrik Savaş can yakıcıdır, en başta terörü kullanır, daha masum olanı toplumların algılarını değiştiren yöntemlerle ilgilidir.

Çok iyi bilinir ki, terörizm insanlık ayıbıdır, en büyük suçtur. Ama kimine göre terörist olan, diğerince kahraman kabul edilir. Yani soyut amaçlar ve isimlerle insanlar ölmektedir. Terörün hedefi masumlardır. Dili eylemdir. Sinsilik, zalimlik, fesat gibi kabul edilemez yöntemleri kullanır. Böyle bir intikam alma, zora koşma, alt etme yöntemi insanlık için tam bir fiyaskodur. Çünkü hedef geri plandadır ve bunu elde etmek için masumların öldürülmesi bile söz konusu olur. Korku ve dehşet saçarak sansasyonla meydan okuma yolu seçilmiştir.

Bu savaşlar ne zaman bitecek? Eğer bu bir sapkın inanç sisteminin, Binyılcı (Millennialism) düşüncelerin eseriyse durum endişe vericidir. Görünüşe göre John Gray “Kara Ayin” kitabında Apokaliptik inançları buna benzer açıdan ele almakta. Eğer “Uzun Savaş” açıklamalarının sahibi dünyadaki tarikatlar, örneğin bir yanda Evangelistler, diğer yanda Darül Harpçiler ise durum daha da endişe verici olur.

Avrupa “steril” kalsın diğer coğrafyalar pis olabilir! Öyle mi? Jean Baudrillard’ın düşündüğü gibi, Avrupa steril ortamında kendi virüsünü yaratıyor! Küreselleşmenin zeminini kimler hazırladı? Dünyayı kimler bir köye çevirdi? Neyse, olan oldu! Şimdi insanlar şunu anlamalı: Birlikte nasıl yaşayacağız, birbirimizi boğazlamadan! Avrupalının kibirli yaklaşımlarıyla doğal dünyanın bağışıklık sistemlerini yok etmeye hakkımız yok!

Eğer uzun sürecek ve hatta ne zaman biteceği bilinmeyen bir savaşı yaşıyorsak, bu konuda bir bilinçlenme şarttır. Sanırım bu konuyu adı, yöntemi ve gelişimi bakımından gözden kaçırıyoruz. Bugün mahallemizdeki, iş yerimizdeki veya bir kafedeki insanın kimler tarafından yönlendirildiğini bilemeyecek kadar başka türlü bir yaşam tarzını idrak ediyoruz. Hem bu olanlar din ve İslam adına cereyan ediyor.

Tarihte zulümden çıkar üretenler hep vardı, yine olacaklardır. O halde insanlık adına şapkamızı önümüze koyalım ve bir kez daha düşünelim. Bu olumsuz durumu bir başkası değil, yine insanlar çözecektir.

Düşünceme göre mücadele giderek bireyselleşiyor, sorumluluklar bireye iniyor; bir taraf olmaktan tutun, çok özelde dahi bir korunma sağlayana dek, böylesi bir “Post-modern Savaş” ortamında ancak bireysel bazı tedbirleri alabilecek halde gibiyiz. Bu bile bir belirsizlik ve endişe verici hadisedir.

Sonuçta ne söylemek mümkün olur?

Eğer insanlar kendilerini ikna edebilen birey olmanın bilincindeyseler, gittikleri yolu sorgulasınlar, gerekirse mücadele dedikleri başkalarına yarayacak bu işten vaz geçsinler. Sorumluluk duyan medya ve akademik çevreler buna katkı sağlamalıdır. Meşru organlar doğru yol tutmalı ve çok dikkatli olmalıdır. Ortalığı karıştıran, propaganda iklimi haline getirenler nereye varılacağını bilemeyebilirler. Bir süreliğine herkes bir adım geri atmalıdır.

Terörle ilgilenenler, ayrım yapılmaksızın, terör belasının içinde yalnızlaştırılmalıdır. Eğer tersi şeytana uşaklıksa, öyleyse, terörle ilgili her şeyi bilinemez ve görünemez yapmak tıpkı şeytanı başarısız kılmak gibi düşünülebilecek bir iştir. Asıl kısasa kısas budur!

Yumuşak güçle caydırıcı olmak varsa başarı da vardır; aksi halde terörle, şiddetle, bölücülükle ve istismara açık olmakla sürekli kayba maruz kalınır. Kendinizi mi ispat edeceksiniz, buyurun öyleyse. Hep birlikte şeytanın oyuncaklarını yalnızlaştıralım, asıl sınav budur!

Gelelim savaş bahsine, şu anki savaşın adı bellidir: “Uzun Savaş”. Bunu “Dünya-Büyük Savaş” kabul edip etmemek pek de önemli değildir. Ama aslında bu bir “Küresel Savaş” olmaktadır. Daha ne?

(Görsel: Flickr, Prescott Pym, World War II, Tobruk)

Güvenlik 'ın son yazıları

60 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
91 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
193 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
220 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme