Milli Güvenlik Siyaseti

29 Şubat 2024
Okuyucu

Her nedense milli güvenlik siyaseti (veya milli güvenlik politikası) ile ilgili hemen her gün konuşulur, ama bu konunun hem güncel hem de vazgeçilmez tarafları hakkında fazlaca düşünülmez. Bırakın bunu, biryerlerde doküman var, bilinir veya bilinmez, uygulamalar öylesine serbest bir sahaya yayılır ki, çık işin içinden!.. Günümüz dünya idari sisteminde devlet aygıtı en belirgin olan bir yapıdır. Bu yapı kendi içinde disiplinli olmayı gerektirir. Şu olana bakın: Ortada büyük bir rekabet dünyası var ve her anı daha da farklılaşıyor! O halde, bürokrasi, medya, akademiya, yargı alanındakiler, iş alemi, A’dan Z’ye politika ile uğraşanlar, aklınıza kim geliyorsa, her birinin, milli güvenlik ve refah bağlamında tam disiplin içinde hareket etmesi ve ülkenin gelişmesine odaklanması nasıl sağlanacak?

KAVRAMLAR

Ülkemizde şöyle, milli güvenlik siyaseti bir dokümanda ifade edilir, bu bir Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) adıyla, ayrıca “Kırmızı Kitap” olarak bilinir. Devletin “stratejik” görüşünü, kararını, tehditlerini ve hedeflerini içerir. MGSB bir yol haritasıdır; ana ve bağlantılı yolları içerir. Bu döküman ülkemizde “Çok Gizli” olarak tasnif edilir. Başka ülkelerde aynı amaçla birden fazla doküman ve tasnif şekli olabilir, hatta dokümana yazmadan da kabul edilen temel stratejik tarzı olanlar vardır. Ancak, Türkiye bu dokümanı bu şekilde tasnif ettiyse içeriği buna göredir, uyulması gereken bir kuralı işaret eder. Yani, bu kitap korunur, asla başkalarının eline geçmemelidir. Hatta, meselenin özü önemlidir, kimse konuyu sulandırmamalıdır.

Devlet ile ilgili bir dokümandan bahsediyorum. Devletin uygulayacağı yol haritası ise milletin (veya ulusun) yararına olandır. Demek ki “devlet” ve “millet” bileşimi olacak, strateji sürekli daha fazla “gelişme”ye odaklanacak ve neticede “ülke”nin veya “vatan”ın gücünü artıracak. Bu dokümanın ruhunda, böylesine büyük amaçlar için temel kavramlar bir aradadır.

Bazıları bunu anayasa dokümanı gibi görürler. Hayır, bu bir hukuk belgesi değildir. Ancak şöyle bir bağıntı var; Anayasa’nın değişmez ve değiştirilemez maddeleri vardır, Anayasa’nın da bir ruhu vardır, temel kavramları vardır. O halde Anayasa’nın devlet, ülke, millet, değerler yönü ile tarif ettikleri ile MGSB’nde geçen bütün kavram ve yapı, yazsa da yazmasa da örtüşüne şekilde olmalıdır, tersi geçerli değildir.

GELİŞMELER

Zaman ilerlerken isanlık ve kültürü de gelişiyor, anlayışlar ve öncelikler de… Elbette entelektüel olarak, devlet nedir tartışılır, millet veya ulus kavramları üzerine fikirler söylenir, hatta gelişmekten ne anlaşıldığı bile farklı biçimlerde açıklanır. Ancak halen, her coğrafya ve kültür kendi geçmişi, deneyimleri, ülküsü çerçevesinde çok temel bir anlayışla durumunu çerçevelemektedir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık,, Rusya, Çin, Fransa, Almanya, Japonya, gibi ülkeler, bunların kültürleri, geçmişleri, gelecek vizyonları vs. nedir, ayrı ayrı açıklarsınız, tıpkı Türkiye’nin kendine özel değerleri, taşıdığı esaslar, medeniyet tarifi ve gelecek tasavvuru gibi.

Ancak şurası önemlidir: Hep ileri, hep güçlü, hep gelişmeden yana olmak şarttır, yani geriye dönüş veya başka yollara sapmak yoktur. Stratejinin tarifini anlamadan, herkesin kendi aklınca yarattığı bir hayali doğru yol zannetmesi gibi bakış açıları bu tür dokümanların konu ve kapsamında değildir. Bunlar olsa olsa parti veya ideoloji dokümanlarında yer alır. Başka tabirle, iktidarlar işbaşına gelirler, ama temel doku ve ruh üzerine oynama yapılamaz. Eğer böyle yapılıyorsa, o ülkenin tarifi ve felsefesi yeniden belirleniyor demektir.

Bir de temel insani değerler, çevre veya dünya ile ilgili anlayışlar ve sorumluluklar vardır. Örneğin, 19. ve 20. Asırda sanayileşme hızla artarken dünyada kimse küresel ısınma veya iklim değişikliğini bu denli ele almıyorken, bugün net biçimde gözlenen tablo ile bu yaşamsal bir konu başlığı olmuştur.

Büyük İskender, kendi döneminde yapmak istediğini tarif etmek için belki bir sözcük bulamadı, örneğin küreselleşme diyemedi. Ama 21. Asra gelindiğinde bunca küresel şirket, ürün, sosyo-ekonomik şart gelişince, bakış açıları da değişti. “Uluslarası” dediğimiz konu bile bir yere kadar kendi karşılığı olan açıklamalara muhtaçtı, ama bugün küresel gereklilikler öylesine baskı yapar halde ki, devletlerin çalışma usullerini sorgulatır bir hal aldı.

Bir diğer örnek, Antik dönemden bu yana demokrasi bilinir, ama kültürel değerlerle bunun seyri ve uygulaması başkadır. Bugüne gelindiğinde insanlık ile ilgili çok temel anlayışları, insanlık yararına, yine insanın gelişmiş değerleriyle birleştirerek okumak gerektiği ortaya çıkmaktadır. Demokrasi bir olgunluk ve gelişme biçimidir, insana özgüdür.

Her ülke bu okumaları kendi özelinde yapmaktadır. Bu nedenle bir “milli strateji dokümanı” esasından hareketle, çok özgün ve güçlü bir durum tespiti yapmak gerekiyor. Yanısıra, rasyonel olarak nasıl gelişme içinde kalınabileceği hususunun netleştirilmesi gerekiyor. Bu strateji, ülkenin “refahı” ve “güvenliği” için tarifler ve yol haritaları şeklinde vücut bulmaktadır.

STRATEJİ, RAKİP, DÜŞMAN

Ben bu dokümanı çok önemseyenlerdenim. Devlet işlerinin küresel veya uluslararası rekabet ortamında, çeşitli vasıfta ve yönde hareket eden güçler bakımından, baskı altına alınıp alınmaması, sulandırılıp sulandırılmaması, altının oyulup oyulmaması, gibi sonuçları olduğundan, MGSB’nin fazlasıyla dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyim.

Dünyada ilgilenilen meseleler, bunların özellikleri, nitelikleri ve etkileri her boyutuyla arttıkça, çok dinamik bir güç mücadelesi içinde kalınmaktadır. Güç mücadelesi herkesin “düşman” olması demek değildir; insanın doğallığında bir yarışta bir “rakip”tir. Rakiplerle nasıl başedeceğiniz veya onları nasıl geride bırakacağınız, MGSB içinde şifreleri verilen biçimde yer alır. Ama uygulanacak yöntem için belki Sert Güç belki de Yumuşak Güç kullanılacaktır. Hatta günümüzde geçerli olan Akıllı Güç dediğimiz uygulamadır ki ben bunu stratejik boyutuyla defalarca açıkladım. Dolayısıyla istihbaratın değeri artmaktadır. Aşağıda buna dair az da olsa açıklamam olacak.

Strateji ile uğraşmaktayım, fikrimce şöyle: Doküman çok büyük değişiklikler içermemeli, ancak güncellenerek, küresel-dinamik güç mücadelesi yönüyle, ülkenin geleceğini, milletin refah ve güvenliğini temin ve tesis edecek ciddi kararları içermelidir. Bu bağlamda MGSB, küresel rekabete esas olacak biçimde ülke kaynakları (imkan ve kabiliyetler) ile mevcut ve muhtemel rakiplerin veya hasmın stratejik istihbarat analizleri karşılaştırmalı ve rasyonel yapılarak, tüm devlet organlarına ve yüksek karar mercilerine rehberlik etmelidir. Bu dokümandaki hedefler kısa vadeli değil, uzun vadeli ve bazı durumlarda orta vadeli olmak zorundadır. Bu dokümanda tehdit tanımı net olmalıdır.

Örneğin tehdit olarak, terör örgütü ve siyasi uzantısı belli ve bunları destekleyenler de belli. MGSB gereği anayasal tüm devlet organları (yasama, yürütme ve yargı erkleri çerçevesinde teşkilatlanan organlar) burada belirtilen hedeflerin gereğini yapmalıdır. Öyle ki, buradaki edefler eğilip bükülecek cinsten değildir. Mesela konu terör ise yasama veya yargı başka bir yol izleyemez, başka bir duruma odaklanamaz, yürütmenin zeminini zayıflatamaz. Tersi de geçerlidir, yürütme kendi hedefleri gereği yasama veya yargı erklerinin kurumlarını yozlaştırmaz.

Bunu hatırlıyoruz değil mi? FETÖ nasıl da devlet düzenini bozdu? Olmaz demeyin, oluyor! Zamanında MGSB içinde yazılı olanları eğip bükmekle varılan yer, sonuçta darbe girişimine kadar sürdü…

Terörizm düşmanlık, terör örgütleri düşmandır. Bu başka gelişmiş ülkeler içinde böyledir. Bu net bir tanımdır; terör örgütleri bir ülke için rakip değildir, asla müttefik değildir; düşmandır. Rakip ise şöyle: Örneğin Türkiye için herhangi bir ülke, yakın veya uzak olur, başlangıçta sadece rakiptir. Kavramları yanlış kullanmamak gerekir. Rakip ne zaman düşman olur? Fiili olarak bir düşmanca harekette bulunması gerekir.

Burasını kısa yazıyorum zira stratejik bakış yönteminde ustalık (veya sanat) bu noktadadır. Günümüzde bu fiili durumlar ne şekilde oluyor veya oluşturuluyor, çok ciddi çalışmalar gerektiren konular bunlar… İşte size Strateji, Akıllı Güç ve İstihbarat denklemi!

DOKÜMANLAR

Başat güçlerin Büyük Stratejileri (Grand Strategy) vardır. Bunlar yazılı olsa da olmasa da hem mevcut büyüklüğün dünyada ne yapması gerektiğini hem de korunması gerektiğini ifade eder. Ülkelerin, Ulusal Güvenlik Stratejisi vardır, örneğin ABD bu dokümanı dünyaya açıklar. Bu kendisi için rehber niteliği (küresel özel şirketler dahil) taşıdığı gibi aynı zamanda bütün ülkelere bir yönlendirme olması açısından belirleyici doküman olarak açıklanır.

Türkiye Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ile cari durumu gözden geçirir. MGSB ise temel ve genel bir politik hedefler dokümanıdır. Elbette anayasal tarifi yapılı olan devletin politikası esastır. Tekraren ifade edeyim, bu sadece bir dönemlik hükümeti ve bürokrasiyi bağlamaz, hükümetlere ve tüm bürokratlara rehberlik eder. Dolayısıyla dokümanın kapsamı bunu deruhte eder.

İSTİHBARAT

MGSB içinde istihbaratın katkısı fazladır. Yukarıda ifade ettiğim gibi, ülkeler sürekli ve kıyasıya rekabet halindedir. Benim ülkemde halen, bilerek veya bilmeyerek, akademik yeri olanlar ve tarihçiler dahil çok kimse, entelektüel, bu “rekabet” konusunu tam özümsemiş değildir. Böyle olunca kültürel dokuda düşmanlık ile rakip, daha sonrasında rakibe göre alınması gereken pozisyon ve yöntemler tam olarak tezahür edilememektedir. Hatta istihbarat kurumları bazı hedefleri belirlerken, aklının köşesinde rekabetçi fikir olmadığından, önerilerini hazırlarken, olması gerekenin dışında kalabiliyorlar. Politika mı istihbaratı yönlendirir, istihbarat mı politikayı. Bu ikilem milletin gelişimine ne denli etkide bulunur? Bunun ölçümleri rasyonel bakışla yapılır.

Sade vatandaşlar politikaların tezahürüne, liderlerin ifadelerine, diplomasinin yöntemlerine aldanmamalıdırlar. Basit açıklama şu: O büyük bir pastadan pay kapma savaşı dün de vardı, bugün de… Pasta bellidir ve pay kimseye buyur edilmez. Güç mücadelesinin başarısı sonucunda mevcut pasta diliminin büyümesine gayret edilir. İstihbarat servisi her şartta ve her anda, vatandaşın refah ve güvenliğini sürekli artırmak için çalışır. Rekabet dinamiktir. Daha güçlü olan, zayıfın, hangi kandırmacayla yemi yutacağını hesap eder, buna göre fark edilemeyecek türden tuzak ortamını hazırlar. Zaafların olup olmaması veya az/çok zafiyet durumu, istihbarat servislerinin sınıflarını tayin eder; birinci sınıf (iyi tuzak kuran), ikinci sınıf (yemi yutan), üçüncü sınıf (sürekli kullanılan)… İstihbarat servisleri tehdidi ve yönünü, dostu, düşmanı ve rakibi tarif ederler. Hasım bir rakip ise durum ustalık ister. Birinci sınıf servis iki veya üçüncü sınıfta olanın ne düşünmesini istiyor ise onu sahaya yansıtır. Sahaya (tasarlanan ortama) bakan ikinci veya üçüncü sınıf servis, dostu-düşmanı bile karıştırır, ki rakibi işaret edemez, yöntemi gösteremez.

Karar vericiler istihbaratın tehdit değerlendirmesine bakarlar. Yanlış özellik sahibi karar vericilerin ideolojik yönü sabittir ve bu onların zaafıdır. Bu, aynı zamanda istihbarat bürokrasisinin baskı altında çalışması demek olur ve genelde karar vericinin bakış açısını referans alırlar. Bu rasyonel yaklaşımdan uzaklaşmak demektir. Birinci sınıf servis, muhatabının (rakibin, düşmanın…) ne düşünmesi gerektiğini çalışırken, eğer karşısında irrasyonel karar verici ve/veya servis var ise işi kolaylaşır, tuzağını zorlanmadan tasarlar. Çünkü karşıdaki zaaf bellidir!

Tarihte yemi yutan çok ülke ve şahsiyet vardır. Belirgin örnek olsun, Saddam’ın Irak’ı böyledir. Savaşlar bile bununla irtibatlı olabilir. Yaşadığımız zamana bakın, gelecekte acaba kazanan ve kaybeden olarak neyi yazacaklar? İstihbarat servisleri tarih önünde ciddi sorumluluk taşırlar. Pastadan alınan payın miktarı azalıyor ise servisin “Stratejik İstihbarat” ve “Gelecek İstihbaratı” fonksiyonları zayıftır.

SONUÇ

Bir geçiş dönemindeyiz, her yönden! Kritik kararlar veriliyor veya verilecek… Tek kutupluluk mu, çok kutupluluk mu? Uluslararası mı, küresel mi? Batı mı, doğu mu? İklimde iyileşme mi, kötüleşme mi? Tam yapay zekalı bir dünya mı, yarı yapay zekalı mı? Siber savaş mı, nükleer savaş mı? Demokrasi mi, otokrasi mi? Gelişmiş kültür mü, gerici bir toplum mu? Terörle yatıp kalmak mı, terörden kurtulmak mı? Rakiplerden çok fazla yararlanmak mı, rekabeti her defasında düşmanlık olarak görmek mi? Direnişçi olmak mı, başat aktör olmak mı? Zoru kazanmak mı, kolaycı olmak mı? Stratejik kazanım mı, taktiksel kazanımları önemsemek mi? Çağımızda bu sorular (bazıları birbirinin tam karşılığı olmamasına rağmen kolay olsun diye böyle yazıldı) çoğaltılabilir.

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, “devlet disiplini” konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.

Güvenlik 'ın son yazıları

56 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
88 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
145 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
190 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
171 views

Küresel Stratejik Savunma 

Bu makalede, küresel savunma ve küresel strateji, savunma sanayiine olan ihtiyaç, bununla refah ve güvenlik yönleriyle kazanılacak avantaj, stratejik plan ve proje konuları ve KAAN projesinin değeri ortaya konacaktır. ABD, Rusya, Birleşik Krallık ve Türkiye örnekleri üzerinde duracağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme