Küresel Silahlanma Tartışmaları

1 Mart 2024
Okuyucu

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.

SİLAHLANMA

Dünyada kim daha fazla silah satıyor? SIPRI kaynaklı raporlara göre tanzim edilmiş bu grafikte silah satan ülkelerin başında gelenler, sırasıyla; Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya, Fransa, Çin, Almanya, İtalya, Birleşik Krallık (BK) ve İspanya. On yıllık mukayesede ilk döneme (2012-17) göre ikinci dönemde (2018-22) önemli bir artış söz konusudur. 

Ukrayna-Rusya savaşı dengeleri tekrar değiştirdi ve dünya yoğun silahlanma dönemine girdi, dolayısıyla 2022 sonrası görünecek değerler, mevcutları yüzde 30-40 daha arttıracak. Bunu net olarak hazırlanacak raporlarda görebileceğiz. 

EGEMENLİK

Şu kadarına değineyim: 1) Rusya savaşta, kendi ihtiyaçları bakımından yoğun bir çalışma içerisinde. Rusya, Ukrayna ve Moldova topraklarındaki iddialarına bakarak, egemenlik açıklamaları yapıyor. 2) Çin kademeli olarak silahlanma programlarını sürdürüyor; ilk hedefi 2027, ikincisi ise 2035 yıllarıdır. Çin bu periyotlarda her açıdan silahlanmasını arttırmaktadır. Çin de tıpkı Rusya gibi, Tayvan konusundan mütevellit politikalarında egemenlik vurgusu yapıyor. 3) ABD, BK, Almanya şimdiden üretimlerini ve satın almalarını fazlasıyla arttırdı. Fransa üretip satmaya devam ediyor.

Meselenin merkezinde bir egemenlik meselesi mi var? Rusya ve Çin, politik çıkışlarında egemenlik konusuna vurgu yapıyor ise bunların egemenliklerine kastedenler kimler? ABD, BK, Fransa, gibi ülkeler mi? NATO mu? Batı medeniyeti mi (liberal demokratik sistemi mi de hatırlayarak)?

CAYDIRICILIK VE DENGE

Şimdi bu grafiğe göre bir tasnif yapalım. 1) Birleşmiş Milletler (BM) daimî üyeleri; ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa. 2) NATO; ABD, BK, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya.

Şöyle yorumlar yapılıyor: 1) Beş BM daimî üyesi ülke, diğerlerine sürekli silah satıyor, bu nasıl olur da dünyaya barış ve istikrar getirir? 2) NATO en fazla silahlanan savunma paktı, savaşa mı hazırlanıyor?

İkisi de birbirine yakın değerlendirmeler. Burada atlanmaması gereken kavramlar caydırıcılık ve denge olmaktadır. Başat aktörlerin yöntemi şöyle oluyor: Caydırıcılık silah ile yapılır, savaşı önleyen silahlanmadır. Bu NATO ise silahlanmak suretiyle kendini korumak, şeklinde açıklanmaktadır. BM daimî üyeleri bağlamında değerlendirirsek, NATO ülkelerinin karşısındaki Rusya ve Çin, kendileri için gerekli gördükleri dengeyi sağlamak için silahlanmaktadır.

Bu makalede nükleer silahlar, nükleer caydırıcılık ve denge bahsine fazla girmeyeceğim, ancak sizler de bu kıyamet silahlarının ne anlama geldiğini ve sürdürülen politikaların neler olduğunu düşünün isterim.

Başat aktörlerin silahlandığı, silahlanmaya dayalı güç mücadelesi şartlarının düzenlendiği bir dönemde, diğer ülkeler ne yapacaklar? Bu duruma bakıldığında cevap belli: Onlar da silahlanmalılar. Ama fark şurada: Ya üretecekler ya da ittifaklar yoluyla silahlanma blokları içinde konumlanacaklar. 

Bu durumda, egemenlik, ülkenin güvenliği, caydırıcılık ve belli politik dengeleri kurmak amaçları için silahlanmaya gidilir. Bir de bütün bunları bir değişmez yöntem gibi görmek mümkün. Dolayısıyla, bu değişmez ana yol ve yöntem içinde kalarak gelişmek isteniyorsa bir şeye daha bakmak gerekiyor: Bugün refah toplumu olmanın bir yolu da ancak silahlanma ile açıklanır haldedir. Aslında egemenlik iddiaları ve bunu temin etmek adına girişilen güç mücadelesinin dinamik şartları silahlanmanın mecburi yolunu tarif eder.

ALGI

Benim bu hususları açıklamamın nedeni ne? Silah, savaş, vs. sözcükleri halk nezdinde fazlasıyla karşılık bulur. Eğer popüler olmak isterseniz bu alanlarda sivri cümleler kurarsınız, birçoğu cahilcedir. Türkiye’de bu temel gerçeği, rasyonel çözümlemeyi bilmeyen bilim insanları veya yüksek bürokratlar olabilir mi? Maalesef diyeceğim, ya bu tür şahsiyetler kapasite yönünde yerinin adamı değiller ya da popülizm peşindeler. Daha küçük düşünenler ise bu tür mukayeselerden siyaset veya ideolojik fikir üretme yoluna girerler. İlla bir taraf seçtirmek istercesine! Zoraki bir çıkarımla insanları bir yola çekmek veya yönlendirmek isteyenler olabilmektedir. İşte bunların yaptıklarına, algı yönetimi de denebilir. Bu bilinen gerçekleri benim ülkemde, bir yeni keşifmiş gibi açıklayan isimler var ve vatandaşın aklını karıştırıyorlar. Dolayısıyla amacım, bunun zaten bilinen hususlar olduğunu işaret etmek istememdendir. 

Konya bir de olgularla bakalım, olur mu?

OLGULARA BAKMAK

Orta duran olgular bellidir. Savaşlar oluyor! Güçlü olan zayıf olanı eziyor. En basit açıklama böyle…

Fransa Cumhurbaşkanı Macron yine ters bir açıklama yaptı ve NATO’nun Ukrayna’ya kara kuvveti göndermesi hakkında fikir beyan etti. Macron, NATO harcamaları yönüyle katkısını az tutmak istiyor olabilir (hedef yüzde 2 iken Fransa yüzde 1.64 civarında), ama gerçek açık, dünyaya 3. en çok silah satan bir ülkeden bahsediyoruz.

Dün de Rusya Devlet Başkanı Putin ulusa seslendi. Macron’un Ukrayna’ya NATO kara kuvvetleri gönderme yönündeki görüşüne yönelik olarak Putin şunu söyledi: “Böyle bir saldırının sonuçları trajik olacaktır. Avrupa topraklarına saldırabilecek silahlarımız olduğunu da bilmeliler.

Peki bizim bakmamız gereken asıl olgular neler? 1) NATO’nun genişlemesi, 2) üçüncü yılına giren Ukrayna-Rusya savaşı, 3) küresel silahlanmanın artması, 4) büyüyen ABD ve Rusya güç mücadelesi. 

Günümüzde asıl olgular bunlar iken, bazı kimselerin çok akıllıymışçasına, “onu bırak, şunu tut” dercesine yaptıkları anlatımlara başvurmaları beni hiç etkilemiyor. Fakat etkilenenler olabilir!

Putin bu olgulara göre şunları söyledi (özetliyorum): 1) İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımı, Rusya’yı ülkenin batı bölgelerindeki askeri varlığını güçlendirmeye zorluyor. 2) Rusya, Batı’ya daha fazla güç yığar ise bu durumun etkileri neler olur, tartışmamız gerekir. 3) Batı, egemenliği için yorulmadan savaşan Rusya’yı yok etmeye çalışıyor. Egemenlik kavramı! Ukrayna savaşı bununla ilgili gösteriliyor. Suçlu kim? Putin’e göre Batı! 4) ABD ve Batı ülkelerinden gelen tehdit gerçek bir nükleer savaş riski yaratıyor. Gerekirse, nükleer silah kullanılmaya hazırız. Fakat bu sadece bir gözdağı…

SONUÇ

Mesele ne? Küresel güç mücadelesi ve bu dinamik ortamda pastadan daha fazla pay alınması!.. Başka ifadeyle, her şartta ve kesintisiz bir biçimde herkes kendi milletinin refahını ve güvenliğini artırmayı düşünmek ve bu uğurda mücadele etmek zorundadır.

Güvenlik 'ın son yazıları

57 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
89 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
171 views

Küresel Stratejik Savunma 

Bu makalede, küresel savunma ve küresel strateji, savunma sanayiine olan ihtiyaç, bununla refah ve güvenlik yönleriyle kazanılacak avantaj, stratejik plan ve proje konuları ve KAAN projesinin değeri ortaya konacaktır. ABD, Rusya, Birleşik Krallık ve Türkiye örnekleri üzerinde duracağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme