Site icon Politik Merkez

Lisan-ı Münasip

lisan-i-munasip

Lisan-ı Münasip

Okuyucu

İnsan kendini ifade etme kabiliyetinin en üst sınırına sahiptir. Konuşmak sadece bir iletişim değil aynı zamanda muttakinin kendini ifade etme derecesidir. İyi konuşan aynı zamanda iyi anlatan ve iyi anlayandır.

Orta yaşlı bir bey yaya kaldırımında caddeden karşıya geçiyordu. Mobil telefonundan konuşuyordu. Zaten konuşulacak bir yer değildi. Acil bir durum ise kabul edilebilirdi. Ancak esas konu yer değildi. Beyin çok çirkin konuşması idi. Karşısındaki her kim ise onu öldüreceğinden, kafasını patlatacağından küfürlü sözlerle bahsediyordu. Konuşmasını herkes duyuyordu.

Daha geniş bakalım. Bizleri bu denli şiddetli konuşmaya iten acaba nedir? Konu her ne ise konuşarak ve anlaşarak halledilmesi gerekirken birinin adeta insanlığından çıkmış olması kabul edilebilir mi? Kendine ve karşısındakine dair bir yanlış var ancak dahası da var: Yaya geçidindeki herkesi geriyor! Hatta bu tür yersiz yurtsuz işler kötü örnek oluyor.

Cinnet halinde yaşayan bireylerin işinden, iletişiminden ve çevresine olan yararından bahsederken olumlu bir düşünce üretebilir miyiz? Hayır! Muttaki kendine yakışan üslup ve kelimelerle karşı tarafa gerekeni aktarmalı, karşısındaki de aynı ciddiyet ve birikimle karşılık vermeli.

Birikim! Kültürlerin anlaşması mutlaka bir şekilde olur. Birikimli toplumlarda ses tonu düşer, uygun sözcükler kullanılır, isim, sıfat, zamir, vs her ne gerekli ise tam kullanılır, konu güzel bir şekilde tarif edilir. Her konunun gerektirdiği bir kelime hazinesi vardır. Örneğin tıp veya hukuk konuşuyorsanız ona ait sözcükler kullanılır.

Bazı ülkelerde bireyler kullanılan dili daha da geliştirmek ve eğitim-öğretim süreçlerinde gerekenleri tamamlayabilmek için özel dil kurslarına gitmektedirler. Bizde de bu tür gelişim kurslarına ihtiyaç var. İşin bu tarafı kursla, eğitimle halledilebilir.

Ya gerilimden, anlaşmak değil asıl amacın bilinçsiz bir hâkimiyet kurma düşüncesiyle konuşmanın çaresi ne olacak? İşte aile, sokak ve okul öncesi eğitim bu işin yeridir.

Aile büyük ölçüde anadillerini konuşur. Eğer anadil kötü ise buna uygun kafa yapısı diğer dili konuşurken de aynı kalır. İşin kötüsü bir kültürün dilindeki zafiyet diğer dile de yansır. Çünkü dile getirilen her ne ise aklın ve karakterin dışavurumudur. Bütün bunlara bir bütün bakılmalıdır. Eğer nüfus dağılımına bakılırsa bozuk kullanılan dilin çoğaldığı bir yerde anlaşma konusu giderek geriler ve anlaşıldığı zannedilen iletişim süreçleri büyük ölçüde sıkıntı baş gösterir. Sokak giderek bozuk dil ve anlaşmazlıkların yerleştirildiği ortamlara dönüşür. Okul öncesi eğitim ise bütünüyle önemlidir. Temel düzeltim süreçleri burada gerçekleştirilir ve yerleştirilir. Eğer bu yönde hedeflenmemiş bir eğitim programı ve eğitmenler yok ise sonuç istenildiği gibi olmayacaktır.

Dünyanın şartları giderek karmaşıklaşmaktadır. Modernizmin ve post modernizmin baskısı yaşamı bütünüyle etkilemektedir. O halde insanlar kendi tedbirlerini almalıdırlar. Ancak yöneticilere de görevler düşmektedir. Hele toplum önderlerinin, kamuoyu önüne çıkanların bu iş için özenle seçilmesi ve hareket etmesi gerekir. Örneğin çok izlenen bir dizi filmin baş aktörü veya aktristi dikkat edilmediği sürece hoş gelebilecek türden yanlışlıkları sürekli yaparsa, bir süre sonra toplumun önemli bir kesiminin kulağı ve aklı bu yanlışlıkları benimseyecektir. İşte size bir yıkım süreci!

Dil muttakinin aynasıdır. Eğer bir sorumluluktan söz ediyorsak dilimize sahip olmalıyız ve geliştirmeliyiz. Dilin gelişmesi anlamanın ve anlatmanın kolaylaşmasıdır. Bir tür gelişmedir. Toplumsal huzur ve güven zincirinin güçlenmesi için önemli bir işlev görmektedir. Eskiler uygun dille anlatmaya “lisan-ı münasip” derlerdi. Şimdi buna çok ihtiyacımız var.

Exit mobile version