Serüvene kara, deniz ve hava stratejileri ile başlayacağız. Bu konularda öne çıkan stratejistleri hatırlayacağız. Yeni egemenlik stratejisine geçiş aşamasındaki karmaşayı tartışacağız. 2030’ların stratejisini açıklayacağız. Stratejist Yaklaşımı Asıl kara stratejistleri Türkler idi. Neredeyse Pasifikten Atlantik’e kadar at sürdüler. Ancak belirgin bir kara stratejisi yazıp bırakmadılar,
DevamıÇağ değişti! Dördüncü Sanayi Devrimi oldu. Ülkeler buna uygun eğitim-öğretim modellerini devreye koydu. Bazı ülkeler mevcut sistemlerini tadil etti. Pandemiyle birlikte evde ve okulda olmak üzere melez eğitim başladı. Derken iklim değişikliği konusu daha belirgin biçimde ele alındı. Gezegende çevreci sistemler ve usuller kurulmaya başlandı. Finans sistemleri değişti. Fintech uygulamaları yaşamımızı ileri taşıdı. Eğlence, alışkanlıklar ve anlayışlar değişti. İster istemez insanın bütün bunlara göre yeniden yönelimi olmalı. Baştan beri zeki yaratık insan için eğitim-öğretim felsefesi en önemli mesele.
DevamıLibya’daki el-Cufra için atfedilen önemin nedenlerini askeri ve stratejik uzmanlık bağlamında açıklayalım. Stratejik mevki kavramı ne demek?
DevamıBilinç sözcüğüyle güç bulan bütüncül bir bakış bize neler sunabilir? Bütüncül bir bakış açısının hedef olarak düşünülmesi ne anlama gelir? Bu sorulara Bilinç Atmosferi bağlamında eğilelim. Evrenle ilgili bir yapının içindeki Bilinç Atmosferini tasavvur ediyorum. Önce şunu ifade edebilirim. Bilinç ve atmosfer sözcükleri tek başına belirsizlikleri olan ifadelerdir. Atmosfer, ortam, ekosistem vs. ifadeler zaten içine ne koysanız alır ama çoğu kere de içi boşmuş gibi bir algı yaratır. Diğerine, asıl üzerinde durduğumuz bilinç konusuna yakın zamanda Daniel Dennett şöyle bir açıklama yapıyor: “Düşünebileceğimiz ve düşünemeyeceğimiz tüm düşüncelerden ve deneyimlerden oluşan şey.” Eğer bilinç bu ise Dennett’in söylediğinden yola çıkarak bilinenleri
DevamıMesele anlaşmak mı, provokasyon mu? Eğer anlaşmak değil de ortam provoke edilmek isteniyorsa masaya yatırıp incelemekte yarar olan konular var demektir. Çünkü son dönemlerde Türkiye’de işler pek iyi yürümüyor gibi…
Devamı“İnsanları anlamak mümkün değil.” Böyle deriz çoğu kere. “Bu, konunun insan olmasından kaynaklanıyor, insanın özel hallerinden, egosundan, dürtülerinin olmasından…” Böyle betimleriz. Dürtüler etkili, zaman ilerledikçe daha da belirginleşiyor. “Dürtülerin kendi kültürümüzde nasıl açıklanabileceğini düşündünüz mü?” diye sorulsa… Cevap için anlamını ararız sosyal yaşamın. Sosyal yaşam; ortamın alıp verdikleri, bireysel kopuşların tümel dengesizliklerinin bileşeni, giderek merkezden uzaklaşanların birlikte yürüyüşleri, uzaklaşmaları… Başlangıçta bu yazı ile nereye varacağız diye düşüneceksiniz. Benim varmak istediğim husus kutuplaşma olacak. İnsanlarda, toplumlarda kutuplaşma, ilişkilerde bir süre sonra anlaşamamaktır aslında. Kısacası tükenmenin başlangıcıdır. Anlaşamayan, birbirlerini anlamayan bireyler ve toplumlar nasıl dost olurlar, sosyal yaşam güzelleşir, ahenkle iş yapılır?..
DevamıKültür, dil, sözcükler, anlam, kavram gibi çok temel konular üzerinde durmaktayım. Her defasında başka ve derin sorunlarla karşılaştıkça bu ve benzeri konuları kendi açılarından tekrar ele alma ihtiyacı duyuyorum. Aynı bakışla burada örnekleriyle beraber günlük yaşamda kültürümüze dahil olmuş biçimde iki önemsediğim konuyu irdeleyeceğim; “sözcüğün karşılığını doğru bulmak ve kullanmak” ile “aracı dil ögesi kullanmamak”. Sözcüğün Karşılığını Doğru Bulmak ve Kullanmak İletişimde dilin bir çağrışım yapması, iz bırakması, anlamlanması, mana oluşturması önemli olduğundan dolayı sözcüklerin kaynağını bilmemiz ve buna göre seçmemiz gerekmektedir. Bu bakışla önce dilde en basit olarak sözcük seçiminde farklılıkların kaynağını bulmamız gerekiyor. İnsanlar örneğin konuşurken ve konuşulanı
DevamıDüzey sözcüğü bir seviyeyi gösterir; kültürde, tartışmada, yaşam kalitesinde önemlidir. Düzeyin artması istenir, ama hangi boyutta? Bu temel soru insanlığın hayalleri ve imkanları ile harmanlanır, toplamından ortaya çıkan bir anlayışa bağlı şekilde doğal bir eşik ile belirginleşir; insan bunu inkar edemez, bu belli bir ölçüdür, kabul edilmeye açıktır. Bu düzey-eşiği bir dirence maruz kalırsa ne olur? Bu yine bir insanlık problemidir. Ancak bu da doğal bir süreç çözümlemesi, evrimleşme gibi bir konudur: İnsanın diğer bir insanı ilk planda anlamaması, aralarında yön tayini için mutabakat sağlanamaması, kopuş ve kavga ile devam edecek yeni bir sürece geçilmesi, bu süreç ile daha da
DevamıBir anlığına bütüncül ve daha önemlisi yansız bir bakış açısı ile politik gündem ve kritik tartışmalar konusu üzerine yoğunlaşalım. Bakın ilk akla gelenler neler olacak? Tartışma kültürü en temel şekilde demokrasilerde, entelektüel alanlarda, bilim ve sanatta bir erdemlilik ölçütüdür. Şartlarına riayet edildi ise tartışma gereklidir, değilse bir kavgadan öte değildir. Tartışmanın bir seviyesi, amacı, muhatabı, süreci vardır ve bütünüyle insana özgü olgun bir davranış olarak sürdürülür. Eğer tartışma başka amaçların elde edilmesinde bir araç halinde kullanılıyor ise bunun değeri ve hedefi başka şekillerde ele alınmalıdır. Bu ve benzeri teorik yaklaşımları başlangıçta aklımızda tutalım isterim. Ama biz daha çok uygulamaya bakacağız.
DevamıBu yıl Türkiye geçen yıllardan daha fazla oranda terörü konuştu, yazdı, çizdi… Türkiye için “terörle baskı altına alınmak istenen bir ülke” değerlendirmeleri yapılmakta. Terörü konuşmaya devam ediyoruz, maalesef yarın yine terörü konuşacak bu ülke insanı. En son 28 Haziran 2016 gecesi İstanbul Atatürk Havalimanı dış hatlar terminali girişindeki yaşanan vahim olayda dikkatler bir kez daha Türkiye’ye çevrilmişti. Gelin şimdi geniş pencereden bakıp bazı tespitler yapalım.
DevamıSon dönemde Türkiye’deki politik sahneye yakından bakıldığında giderek bir militanlaşma halinin geliştiğini ve hatta ileri boyutlara ulaştığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Bu iyi mi, kötü mü?
Devamı