Site icon Politik Merkez

Zamanın Katkısı

zamanin-katkisi

Zamanın Katkısı

Okuyucu

Zaman da yaratıldı ve hep vardı; devam ediyor, durana dek. İnsan, etrafında dönen bir sisteme bağlı gezegenlere ve yıldızlara endeksli bu zamanın salisesini uzatıp kısaltamaz. Ya ne yapar? Yaşanan zaman içindekileri takip eder. Kendine ait ajandasını düzenler.

Tasavvura, değerlendirmeye ve idrake olan zamanın katkısını en kolay anlamanın yolu bir dizin üzerinde çalışmak olmalı!

Dünyada doğal etkileşimlerin insan daha yokken milyarlarca yıl süreyle hangi evreleri geçirdiğini düşünmeden önce eldeki bilgileri bir listeleyin bakın. İnsan olduktan sonraki yaşananları da listeleyin. Tarihlerin yakınlıkları ve birbirinden ayrılan ara hatlarını görün. Dünya dönüyor ve bununla ilgili olan tüm etkileşimleri bir çizgi üstünde değerlendirin.

Bununla ilgili olarak başlangıç bir dizin yaptım (https://muttakilik.com/zaman-dizini/). Bu bir ilk ve tek çalışma değildir, sadece örnektir ve hatta basittir. Her şeyi kapsamam mümkün değildi. Zamanla gelişecek. Sizin de katkınız olursa bir kaynak olabilir. Hatta siz de kendi dizininizi yapabilirsiniz, yararı olacaktır.

Ben çoğu zaman yazarken, okurken, araştırırken, düşünürken; “Ne önceydi, ne sonraydı?” gibi sorular sormaktayım. Sorular aklın işlemesi için vazgeçilmezdir. Yoğunlaşan ilgi alanları ve bulgular dizinin içinde bir potansiyel gelişme yaratıyor ve sonrasında olanın da gerekçesi haline geliyor. Doğal sonuçların ötesinde bir müdahale ile olanların farkını çıkarmak söz konusu olabiliyor.

Örneğin ben dünya bir ateş topuyken oksijen soluyan canlılara uygun bir ortam haline nasıl geldiğini kısaca çıkardım. Bu bana az da olsa bir bilgi veriyor. Peygamberleri merak ettim ve zaman dizinine yerleştirdim, onlar bana daha gerçek bilgiler aktardılar sanki! Filozofları ele aldım, bilimle ve toplumların gelişmesiyle ilişkisine baktım… Bir çok iç içe girmiş konu benim için biz zaman dizini ile kolaylaşabildi.

Tarih yazanların değişik bakış açıları, formatları vardır. Yakın dönemin Batılı tarihçileri etkileşimleri analiz ederken neden-sonuç ilişkisini yapacakları havuza değişik bilgileri aktarıyorlar. Sadece savaş, sadece anlaşma, sadece zaferlerin tarihini yazmıyorlar. Çoğu kere tarihe, “Kültürel, bilimsel, teknolojik, kavramsal, yöntemsel, kurumsal her konudaki gelişmeleri zamanın içine yerleştirdiğinde ne oluyor?” diye bakıyorlar. Belgeleri de değişik alanlarda arıyorlar. Ya bizde nasıl?

Neyin eksiği çekiliyorsa, insan onu tarihine koymak istemiyor mu, ne? Eğer devletimiz gelişecekse ve toplumumuz örnek hale gelecekse; neyle uğraştığına, neleri yapıp, neleri yapamadığına, neyin peşine takılmak zorunda kaldığına, aldığı baskılara veya benzeri somut çıkarımlara bakmak zorundadır. Belgeler yeterlidir, ama yeterince ilgi duyulduğunda bir şeyler söylerler. Onlara bakmaz ve bazı gerçek soruları insan kendine sormaz ise iyi bir yere varması güç olur! Yoksa hamasetin hakim olduğu, muhatapların ise bıyık altından güldüğü bir süreçte, daha çok başkalarının klavuzluğu önem kazanır. Durum ne?

Soru şu: “İnsanlık medeniyetine ne katabildin?” Zaman dizini içinde iyi-kötü gelişmelerin sahipliği yer almalıdır. Katkı pozitif-negatif olabilir. Bir olay diğerine sebeptir. Sonra, diğer bir soruyla, “Nereye yönelmek gereklidir?” konusu ön plana çıkacaktır.  Tasavvurdaki somut yanlışlardan kurtulmadan anın çözümlerini objektif ortaya koyabilmek ve gelecek için doğru adım atılamayacaktır. Basit bir ifadeyle, kısır bakış açısı zaman dizinindeki kısırlığa eşitlenir.

Örnek bir toplumu inceleyin; neden sürekli oradan oraya göç ettiler? Göçtükleri yerlerde ne işle meşgul oldular? Ekonomik, bilimsel, sanatsal, felsefi konular nerede ve hangi şartlarda gelişti? Savaşlar neden yapıldı? Çok soru sorabiliriz. Bunlar geçmişi anlamak için önemlidir. Ya şimdi ve gelecek? Şu an kimler ne üzerinde çalışıyorlar? Yakın zaman sonra karşımıza çıkacaklar neler olacak? Bazı işler ezbere gelişmiyor, değil mi?

Zamanın insana, zamanı değiştirmeye çabalayan önderlere, toplumlara ve dünyaya katkısı ne? Baktığımızda görebiliriz. Olmayan bir şeyden varmış gibi bahsetmeyelim, olmayacak dualara da amin demeyelim. Gerçekten uzaklaşmayalım, yeter!

Exit mobile version