İnanç, inanmak, inandırıcılık… Bu insanla ilgili bir özellik mi? Evet. Çünkü içinde benimseme-benimsememe ve doğru-yanlış seçimi, kuvvetli-zayıf ayrımı ve önemlisi duygu var. Karşımızda duran “inan” köklü kavram, ancak benim burada işaret etmek istediğim daha çok “inandırıcılık” olacak. Bir insanın diğer insanı bir şeye inandırmasına
DevamıBu yazı “Muttakilik“ten alınmıştır. Üzülmek Tek bir hatadan kaynaklı ise bir kere üzülmek kabul edilebilir, ama hata düzeltilmek içindir. Tahribat onarılsın ve hata bir daha yapılmasın diye özür dilenir, gerekirse hoş görülür, çünkü bu insanın kendini bilmesi demektir; iyiye doğru gitmek her daim desteklenir. İyiye gidiş varsa üzüntü karşılığını almıştır, değmiştir. Vebal kendi içinde saklanır. Eğer hatalar tekerrür ederse üzülmek başkalaşır, insanı kemirmeye başlar, insanlık kendiyle yüzleşir; bu kötüdür. Artık vebal tescillenmiştir, insanı aşmıştır, hesabı daha ilerilere aittir. Ya iki defa üzülmek, derin üzülmek, sürekli üzülmek ne demek? İdrakımız nasıl olacak?
DevamıSizlere son yarım asırda yaşadıklarımızı çok basit formülle açıklayacağım. Buna kısaca “AKSİ” dedim, yazının ilerleyen safhalarında açılımını göreceksiniz. Temel olarak kapitalizm ile ahlaklı olmak arasında süren kıyasıya mücadeleyi anlatmaya çalışacağım. Yaşamda neler değişebilir, neler daha az değişmek zorundadır? Belki bu soruya bu bakış açısıyla daha doğru cevaplar bulma şansını bulabileceğiz. En basit şekliyle kapitalizm, kapitali artıracak her ne varsa, onu kendi içinde normallikle kabul eden, onunla var olan ve sürekli beslenen bir sistemdir. Eğer konu kapitalizm ise bazı sınırlamaları öne çıkarmak mümkün değildir, bu kapitalizmin dışında, tamamen başka bir konuda konuşmak anlamına gelir. Sınırlamalar çok kapsamlıdır. Sosyal ve siyasal olabileceği
DevamıSorular Tam olarak dinden anlaşılması gerekenler nelerdir? Dinin zararı var mıdır, gereksiz bir şey midir? Sorunların sebepleri nelerdir? Tespitler Öncelikle bir tespit yapılmalıdır. Din sosyolojik basitlikte görülecek salt inanç konusu değildir. Dar düşünülürse elbette tartışmalı sonuçlar doğar. Yararı ve gereği hakkında çeşitli fikirler çıkar. Din insanlığın bilebileceği bütün olasılıkları kapsar. Din bu dünya yaşamının tüm ihtiyaçlarını karşılar. Din başka alemlerin ve varlıkların habercisidir. Din anlatımında zamanın, mekanın ve başka boyutların konu edilmesinden çok amacın ve hedefin öne çıkması gerekir. Din insanın sınavını vurgulayan bir anlatımı öncelikli görür. Din önü kapalı gelecek tartışmalarının konusu değildir. Bu yaşamdan sonrasına dair anlatımları da
DevamıŞöyle sorular geliyor: Din başka, dünya hayatı başka değil mi? Hem öte dünyaya hem de bu dünyaya çalışmak gerekmez mi? Din İslam’dır ve dışında olunamaz. Din kainatın kanunlarıdır. Din kavramının özüne göre zaman ve mekan kavramları ve hatta boyutluluk insanın bildiğinden farklıdır ve daha kapsamlıdır. Allah (CC) alemlerin rabbi olduğundan bu böyledir. Din ezeli, bu hayatı ve ebedi kapsar. Hayat bu dünyadaki canlılık sürecimizdir. Din bu dünyayı başka, öte dünyayı başka kapsar der isek eksik bir ifadede bulunmuş oluruz. Bu dünyada yaşarken din bize ne demişse onu yapmamız gerekir. Örneğin din insana ahlaklı ve bilinçli ol, çalış, paylaş, barış, oku,
DevamıSözlükler doğal sözcüğünü kısıtlıyor diye bizler de aklımızı kısıtlamayalım. Canlı, cansız, doğal, yapay, mantıklı, mantıksız gibi kavramları kullanarak tümel doğanın ancak ve ancak belli bir kesitini anlatmış oluruz. Kapsayıcı doğallık nedir? Kapsayıcı doğallık, belli bir amaca, anlama, tasavvura, sisteme, kurguya, modele, sürece bağlı olarak yaratılan (veya var edilen) unsurların kendi içinde türemeleri, devinmeleri, evrilmeleri, gelişmeleri için gerekli olan her şeydir. Kapsayıcı doğal bir şeyin içinde veya dışında değildir; tümündedir ve her şeye nüfuz etmiş haldedir. Sebep ve sonuç ilişkilerini kendi içinde veya bünyesinde yaratır. Kapsayıcı doğallık kendine özgü sistematikle ölçü, denge, uyum gibi her türlü gerekli işlevi ve özelliği kendi
Devamıİnsan bildiklerinden korkmaz; ya bilmedikleri… İnsan bilmediklerinden korkutuluyorsa diyeceğim yok! Ama asıl olan insanın “neden” bilmediğinin idrakinde olmasıdır, değil mi? Eğer insan asıl bilinmesi gerekene, mutlak olana bir aşk duyuyorsa kaygı ortadan kalkar. Artık hayranlık söz konusudur. Kaygı, hakikatin aslını bilememek ve mutlak olanı idrak edememektir. Mutlakın bilgisinden yoksun olan istismara, cehalete ve korkutulmaya açıktır. Korkutmayı göze alan insanın karşıtıdır, asla mutlak olan değildir. Yanlış bir yola sapmanın başlangıcı işte burasıdır. Artık yanlış yolda atılacak her adımda korku meşruiyet kazanmış sayılır. Hakikati idrak eden insan özünden çok ötedeki bilinmezliklerden kaynaklı olabileceklerden korkmak yerine, olanlara hayranlık duyarsa, bu yine de önemli
DevamıModern dünyada yaşanan olaylar bizleri temel bazı konuları tekrar tartışmaya itiyor. Bu gereklidir. En temel konulardan en önceliklisi ise “din” kavramıdır. İnsanlık her şeyle baş etmeyi becerebildi de şu birbiriyle çatışmayı mı beceremedi? Neden acaba? Basit bir “uyum” anlayışını kendinden uzaklaştırmayı yönetenlerin belli bir çıkarı mı var? Aşk gibi insan ruhunda beslenen ve bir hazine olarak görülmesi gereken kainatın tüm nizamına uyumlu olabilmekle ilgili çok önemli ve kapsamlı bir inanışla tatmin olan benlik, çok basit ve dünyanın doğallığı içinde açıklama yapan güruhun sapkınlıklarını görünce çelişkilerden sıyrılma seçeneğine yönelmelidir. Yönelenler var, yönelmeyenler var; bu bir seçimdir. Asıl Din Kendi fikirlerini eksiksiz
Devamı