muttakilik-yolu
Muttakilik Yolu

Muttakilik Yolu

13 Haziran 2015
Okuyucu

Okullarda öğrendiklerimiz bilmemiz gerekenler değil mi? Çok basit ve geçerli olanlar anlamamız gerekenler değil de nedir? Günlük yaşamın başarısını inkar edebilir miyiz? Yaşamla gerçek arasında büyük bir kopukluk mu var? Kültürümüzde neden farklı bir anlatım ve dil var? Farklılık neden bir istismar konusu olabiliyor? Size farklı düşünceleri bütünleştirecek bir anlatımla çok kapsamlı ve derin bir konuyu aktaracağım. Okuduktan sonra, kimliği, kisvesi veya sundukları ne olursa olsun, “Beni farklı bir algıya sürükleyenlerden kurtulmalıyım,” deyin doğrusu budur.

Sorunlar Neler?

Sorunun esası varlığın maddi dünyadaki oluşuyla ilgilidir. İnsanın maddi yönü belirgindir; biyolojik ve fizyolojiktir, canıyla ve kişiliğiyle bir bütündür. İnsan için sorun, bir okuma ve yaşamını bu okumaya göre düzenleme biçimidir. Maddi dünyada insanların yaşamına açık bir mekan bulunmaktadır. Sorunların yaratıldığı alan somutlaştıkça insan kendi ufkunda bir mekan kurgusu içinde gelişen yaşamına bağlanır.

Bilme güçlüğü hep var olan çok boyutluluk halleri insanın mekan boyutunu, hatta zaman boyutunu zorluyorsa, işte bu durumda alegoriler ve örneklemeler gereklidir. Çünkü bilinç sisteminin sahibinin bir tür mekanla sınırlandırıldığını düşünmek bile insanı zora sokar.

Bu çerçevede görüyoruz ki, sorun dediğimiz şey aslında doğaldır, hatta diyebiliriz ki, gereklidir. Sorun sayesinde seçim yapmak söz konusudur. Öyleyse üstün iradeli insan daha çok doğru olanı bulmak durumundadır. Doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi çok basit ikiliklerde insan seçimleriyle ilerlemenin de gerekçelerini yaratmaktadır.

Evrende her şey ancak bir tek sisteme hizmet eder. O, akıl edemeyeceğimiz boyutlarda ve içerikte, mutlak olandır. İnsanlığın iradesi gelişirken sorun yaşanıyorsa elbette bunda da bir yarar vardır.

Her şeyin içinde bir yasa, ölçü ve denge var. Bu dünyada ilerleme hem genişleyen evrenin uyguladığı yasalardan ve artan bilinçten hem de üstün irade sahibi insanın kendi yapıp ettiklerinden ileri gelir. Bundan dolayı insan sürekli merkezdedir ve aynı zamanda her şeyinden sorumludur. İnsanın en büyük engeli ise hem kendi benliğinden hem de bir diğer insanınkinden ileri gelir.

Bilinenler bellidir. Daha fazla bilgi sahibi olma işi devam etmektedir. Ama hep bir bilinmez vardır. Bilinmezliklerin bir varlık imiş veya biliniyormuş gibi addedilmesi mümkün değildir. İnsanoğlu var olan karanlık noktaları hem bilemez hem de bunları şekillendiremez. Eğer karanlığı olanı görüyormuş gibi gösteriyorsa ve bilinmezi şekillendirmeye çalışıyorsa bunun adı bu şirk olur. Şirk cin fikirli ve çıkarcı düşüncelerle ortaya atılmış olabilir; irade insandadır, düşünüp irade gösterecek olan bireyin kendisidir. Had bilmek bundan dolayı önemlidir.

İnsan nefsinden dolayı politiktir. İrade gösterme ve tercihte bulunma işi politik farklılıkların temelini ortaya koyar. Bu bilinçle bireyin doğruyu seçmesi, doğru bildiğine yönelmesi, diğerlerine örnek olunması, etkiyle yanlışa itilmesi gibi davranışlar daha sonra kültürel dokuyu oluşturur sosyolojik hadiselere dönüşmektedir. Bireysel veya toplumsal tercihlerin olduğu yerde ise bir taraf hep sorundur.

Muttakilik Nedir?

Önce takva sözcüğünü açalım. Takva bireyin ilahi bilinç sistemine bu dünyada yapıp ettikleriyle ulaşabilmesidir. Neler gerekir? Her işin başında insanın içinden geçirdiği bir niyet, varmak istediği bir hedef, düşündüğü bir sonuç vardır. İnsan bir şeyi yapacaksa, yaptıysa veya yapmasa, yapma imkanı bulamasa bile işin başından itibaren düşünmesi, bir duygu beslemesi, tatmin olacağı seviyeyi belirlemesi söz konusudur, aklından bir çok şey geçirir, işte bütün bunların iyilik, doğruluk ve güzellik yolunda olmasına dönük beslenen niyet takvadır. Takvada bir sorumluluk, uyumlu olma, bilinç atmosferine katkıda bulunma, kötülüklere engel olma, düzeltme çabası gösterme, değilse bile sakınma ameli vardır.

Muttaki” bu sözcükten türemiştir, “takva sahibi” demektir. Basit anlamıyla Muttakilik, Kur’an’ın insana yüklediği en geniş anlamı ifade eden sorumluluk duygusuyla ilgilenmektir. Muttakilik insanın has vasfıdır. Muttakilik geçmişin değil tüm zamanların kavramıdır. İnsanoğluna gelecekte de gerekli olacak, onu bugünden ilerilere taşıyacak nitelikler bütünüdür.

Dini ve İslam’ı doğru tarif edemeyenler takvayı da gerçekleştirme yolunda sağlam bir şekilde yürüyemezler. Önce doğru tarif ve kabul gerekir ki insan ne yapıyorsa buna göre kendini odaklasın. Eğer din adamı, din dersi, dindar, İslamcı, İslam dünyası, İslamcı parti gibi güncel yapılan hatalarda kastedilenleri düşünürsek, asıl olan din ile sahih olan İslam bunları men eder. Hatalı kullanımları kabullenmişler için takva da başka tariflere yönelir, doğru kullanım yapılırsa takva kainatın tümüne şamil bir bütünlüğün içine yerleşir.

Kur’an deyince ayağa kalkan iki karşıt grup var: “Bu tamamen din ile alakalıdır, beni ilgilendirmez,” veya “Bu özel bir alandır, öyle herkes müdahil olmasın,” deyip konuyu ya bir kenara koyanlar ya da kendini başka konumda görerek kavramı insandan uzaklaştıranlar var. Mesele tanımın vahyi olmasıyla ise söyleyecek bir şeyimiz olamaz. Ancak nitelikli insanın kainatın uyumuna dahil olabilecek insanlık düşüncesine başka bir ekleme yapmak isteyen varsa, dikkate alınmalıdır, bulabilirsek ne mutlu bize!

Neden Muttakilik?

Unutulsa, bir yerlere saklansa veya gömülse bile Muttakilik insanoğlunun tanımlanmış, içeriğinin ve amacının değişmesi mümkün olmayan temel düşünce akımıdır. Eksik ifade edebiliriz, eski fikirlerle örnekleyebiliriz, anın heyecanıyla gözardı edebiliriz, geleceğin belirsizliklerine uyarlamakta güçlük çekebiliriz; ama bu düşünce merkezde duran insanın hedefine ulaşması için sahiplenebileceği karakter dokusunu tarif etmektedir. Kapsayıcıdır; dille, ırkla, renkle, cinsle, eğitim seviyesiyle, statüyle, kültürle, folklorla, zamanla ve mekanla farklılaşmaz. Kendi yaşamımız içine koyarak düşünelim; cari politikamız başka, ekonomik durumumuz uçlarda olsa bile veya haftanın üç günü kutuplarda, dört günü New York’ta yaşıyor, bir STÖ’ye kayıt yaptırmaya zaman bulamıyor olsak bile Muttaki olmaya çabalayabiliriz. Yeter ki en gelişmiş canlı olan bu zeki insan üstün iradesini bu bilinçle kullansın!

Dünya giderek bir tür “insan gezegeni” oldu veya insanoğlu böyle tanımlanması yönünde çaba sarf ediyor. Bu bakış açısıyla olumlu bütün özgün değerlerin yanı sıra iktidardaki insana bencillik, kibir ve zulüm gibi olumsuzluklar ters gelmeyebilir. İnsan neslinin sonsuza kadar yaşaması için gösterilen çabaya doğal gözüyle bakılabilir. Peki, hal böyle olursa bu düşüncede olan ve giderek çoğunluk olan kesime kimler engelmiş gibi gösterilmektedir? Cahiller, bilgisiz kalmak için ayak direyenler, uyumsuzlar, dengesizler, olumsuzluklara ve istismara yatkın olanlar, etrafına zarar verme potansiyelinde ve temayülünde olanlar, kişilikleri oturmamışlar, kafası karışık insanlar!..

Amaç Ne?

Burada yapılan nedir? Kapsayıcı, bilinçli, ölçülü, paylaşıcı, gerçekçi, doğal, uyumlu ve merkezde duran üstün iradeyle sorumluluk sahibi ve ahlaklı insanın bilincinde olması gereken düşünceyi ve niyeti kavram boyutundan ele alıp yaşamın pratiğine aktarmaktır. Konuyu ayağı yere basmayanlardan, yanlışı doğru göstermek isteyen sapkınlardan, batıldan ve çıkarcılardan uzak tutuyorum.

Teknik olarak dikkat ettiğim konu dil ile ilgilidir. Burada bilimin, sosyolojinin, politikanın, ekonominin, velhasıl bugün dünyanın kullandığı dili kullanıyorum. Bu işin erbabı olarak görünenlerin ve geleneğin diliyle konuşulmuyor diye eleştirilebilir. Benim arzum daha gerçekçi ve yaşadığım zamana karşılık geliyor. Yaygın olanı kullanarak yaşama dönük gerçekliklerin dil yoluyla bütünleşmesini ve bu sayede anlamı (veya manayı)  artırdığımı savunuyorum. Dolayısıyla, “Bu Frenkçe, bu batılın dili, bu bizi sapkınlardan eyler…” diye bakanlarla aynı düşüncede değilim. Bilakis “anlamak” için bugünün tezahürüyle ve gerçek olanla sağlanan idraki tartışma ötesi görüyorum. Dil yaşamın anlamına ermek ve yaşananlara şahit olmak için en önemli araçtır. Dil insanı insan yapan değerlerin başında gelir, isimleri, kavramları bilme ve söyleme üstünlüğünün göstergesi ve aynı zamanda geliştirme aracıdır. Dil aklı, akıl dili geliştirir; akılsızlık dili kirletir, dili yetersiz olanın aklı başka yerlerde gelişir! Kavramı kavrayamayan manayı nasıl derinleştirebilir?

Muttakilik kolay yollarla anlatılan ve geçmişten bu güne taşınan örnekleri elbette ret etmez; ama insan elinin değdiği konulara haklı olarak temkinli yaklaşır. Akıl ve sorumluluk duygusu bunu gerektirir. Muttaki şüpheci değil, titizdir. Çünkü her zamanın kültürüne göre popülerleştirilen din o bilinen metotlarla tahrif edilmeye çalışıldı, çıkarların gerçekleştirilmesine alet edildi, değişik inançlar haline getirildi, böyle bölündü ve yorum farkı bile olsa bazı istismar alanlarının yolunu açtı. Aynı inanca mensup insanlar bu sebepledir ki geçmişte olduğu gibi bugün dahi birbirlerine ve hatta masumlara kan kusturuyorlar.

Bunun yanı sıra Muttakilik öncelikle konu ettiği gerçeklerle, önüne geçilmez şekilde gelişme halinde ve artan dinamizm içinde olan temel yaklaşıma daha fazla dikkat sarf eder. Bu nedenledir ki geleceğe bakar, “Nasıl hazırlıklı olunmalı?” sorusuyla ilgilenir ve sunulacak öneriler varsa dikkatleri buralara çeker.

Bugün insanlık olanca hızıyla gerçekleşen gelişmelerin farkındadır. Bu elbette her şeyin çok iyi olduğu anlamını taşımaz. Bugün olanın değerlendirilmesi ve geleceğin bilinmezliklerinin gerçeği inkar edilemez. Konuşulan türden ifade edecek olursak, bilgi çağında, bilinç ve kullandığı kolaylıkları daha da artmış durumda, önemli bir hız artışı olmakta, bu dinamik yaşam sürekli sorulara cevap aramaktadır. O halde vizyon sahibi olmak demek sorumluluk sahibi, yani Muttaki olmakla özdeş görülmektedir.

Kimse kimseye; “Benden değilsin…” dememelidir. Gelişmeye ayak uydurmak için daha fazla çaba sarf edilmelidir. Özellikle ezbere hareket edilmemelidir. Akıl yolunun önü kapanmamalıdır. Bilgi, bilim ve bilinç konuları daha fazla derinleştirilmelidir. Anlam (veya mana) buradadır!

Muttakilikin Hatırlattıkları neler?

  1. İnsanlar içinde anlam ve idrak diye bir şey yokmuşçasına ve hatta çok basit düşünerek gün geçirmeyi yaşamak zannedenler var. Muttakilik anlam ve idrak için bir hatırlatma yaptı. Aklı ve iradesi olan insan anlamıyorsa hiçbir şeyi idrak etmek mümkün olmaz. İdrak etmiyorsanız gelişkin bir iradeye ve bilince sahip olduğunuzu gösteremezsiniz. İnsanın çabası önce anlamak ve idrak etmek üzerine gelişmelidir. Bu bilincin artmasının ve evrenin genişlemesinin gereğidir.
  1. İnsanlar içinde akıl kıymetini bilmeyenler var. Muttakilik akıl için bir hatırlatma yaptı. Normal olduğu halde aklını kullanmayan birey çeşitli sebeplerle başkasının aklıyla ateşte yanmayı tercih ediyorsa, bu aynı zamanda insanlık için de bir kayıptır. Gelişen evrensel bilinç bu durumdan etkilenir.
  1. İnsanlar içinde kendi dil ve kültür gelişimlerini Mutlak Olanın yerine koyanlar ve bir zannetme içinde yaşayanlar var. Muttakilik zannın dışında kalınması için bir hatırlatma yaptı. Mevcut düşünceler ve uygulamalar Mutlak Olan’dan uzaklaşmak anlamına geliyorsa, sonuç sadece ilgili olanı kapsar. Dolayısıyla bireysel tercihler daima önemlidir. Çünkü nefs bir candır, bir can bir kişidir (benliktir), kendine has kişilik ile nefs yaşama mührünü koyar. Bilinç sistemi bireyi böyle kaydeder. Eğer çıkarcılık işin içindeyse birey başkasının vebalini üstlenmekten uzak durmalıdır.
  1. İnsanlar içinde Yaratan’ın ne olup olmayacağını düşünemeyenler var. Muttakilik kainatı Yaratan için bir hatırlatma yaptı. O, kendi söylediğinin dışında bir şey değildir. O’nun bize öğrettiklerinin dışında bir şey bilmemiz mümkün değildir. O, insanın tarif edebileceklerinin, tüm tahayyülünün dışındadır. O’nu bilinenlerle veya bilinmesi ihtimal olanlarla açıklamaya çabalamak mümkün değildir, gerekli de değildir.
  1. İnsanlar içinde gaibi akıl edemeyenler var. Muttakilik gaip için bir hatırlatma yaptı. Gaip öyle komik bir açıklama değildir, bilinmezliği bugünkü fizik ne şekilde açıklamaya çalışıyorsa, bizler en az o kadar biliyoruzdur.
  1. İnsanlar içinde evrensel doğallık ve bu dünyanın gerçekleri hakkında tereddütleri olanlar var. Muttakilik doğal ve gerçek olanlar için bir hatırlatma yaptı. Doğal ve gerçek olanı inkar insanı küçük düşürür, iradesiz kılar, bu bir bilinçsizliktir.
  1. İnsanlar içinde din ve İslam sözcüklerinde tereddütleri olanlar var. Muttakilik din ve İslam için bir hatırlatma yaptı. Din İslam’dır ve İslam kainata aittir; işin içinde sadece dünya ve insan yoktur. Ne dinde ne de İslam’da yanlış olan bir şey yoktur. İnkar eden biri olsa da din ve İslam bundan etkilenmez. Din ve İslam’ı inkar oksijen soluyan bir varlığın soluduğu oksijeni inkarı olur. Böyle inanan Sahih İslam’ı arar. İslam ve din insanın tekelinde olan kavramlar değildir, insanın elinde olan sadece inançtır. İnsan bir şeylere inanır veya inanmaz; konu edebileceği budur. İslam en son din değildir, dinler tekamül etmiştir sözü yanlıştır. Din de İslam da hep vardı, eğer gelişen birşey varsa kainatın gelişmesine paralel oldu; eğer bunun bir yasası var idiyse din ve İslam öncesinde ne olması gerektiğini maddeye aktardı, yasalar uygulanır oldu. İnsan algısı kısıtlıyor diye algımız ötesi var olan bilgi hiç inkar edilebilir mi?
  1. İnsanlar içinde Müslümanlık’ı anlamayanlar var. Muttakilik Müslümanlık için bir hatırlatma yaptı. Müslüman Hz. Muhammed’in ümmetidir. Yanlış varsa ümmetin kendisindendir; ne dinden ne de İslam’dandır. İslam dünyası kainattır.
  1. İnsanlar içinde inanç farklılıkları yaratmanın sebeplerini ve nelere yol açabileceğini göremeyenler var. Muttakilik inanç farklılıkları için bir hatırlatma yaptı. Farklı düşüncelerde olmak evrenin doğasından ileri gelir. İnkar olmadıkça bu normaldir. İnanç farklılıkları veya inanmamanın sebepleri de normaldir. Tek dinin kendi içinde farklı inanca, bunların da kendi içlerinde farklı yorumlara insan aklıyla bölünmesi tamamen doğaldır. Ama bilinmesi gereken şudur: Farkında veya değil, bölmeye çalışanlar mutlak manaya veya bilinç sistemine hükmedenin ana kütüğüne kaydolur.
  1. İnsanlar içinde sünnet konusunda tereddütleri olanlar var. Muttakilik sünnet için bir hatırlatma yaptı. Sünnet Sahih İslam içinde aranırsa yeri bellidir; yaşamsaldır, bilimseldir ve ahlakidir. Hatta sünnetullah işleyen kainatın maddi ve manevi şeklinde açıklayabileceğimiz yasaların tümüdür.
  1. İnsanlar içinde ruh ve nefs (nefis) sözcüklerinde tereddütleri olanlar, hatta bunların nerede aranması gerektiğini bilmeyenler var. Muttakilik ruh ve nefs için bir hatırlatma yaptı. Ruh insandaki ilahi özdür, kainatla uyumluluk yolunu açan ilahi bilgidir. Ruh insanın genetik şifresinde aranmalıdır. Nefs, en temel şekliyle can ve kişilik/benlik şeklinde açıklanabilir. Nefs, ruh demek değildir. Nefsin içindeki her şey doğallıkla ilgilidir ve gerçektir. Dolayısıyla açıklanabilir, tartışılabilir, incelenebilir haldedir. Nefs, önce bu dünyadaki varlıkta vücut buldu. Her nefs ölümü tadacaktır. Sonrası Kur’an’ın tarifi üzeredir. Nefs, genetikle ve yaratılışla ilgilidir, tamamen doğaldır, maddi varlığın canıyla, kişiliğiyle, bilinciyle gelişir, akıl, mantık, hafıza gibi bilinç dünyasına ait olanlarla yerini bulur. Bazıları nefsine ruh der, bu yanlıştır. Ruh doktora götürülemezken nefs götürülebilir; çünkü insanın doğasıyla alakalıdır, biyolojik ve fizyolojik açıklamaları tamdır.
  1. İnsanlar içinde takva yolunda tereddütleri olanlar var. Muttakilik takva için bir hatırlatma yaptı. Takva niyet, maksat, amaç, yöneliş, isteklilik, uyumluluk gibi insanın seçtiği yönü kalben göstermesidir. Takvadan eksik yaşamak ve hatta ibadet etmek sorumsuzluktur ve yerini bulup bulmadı tereddüt uyandıran bir çabadan ibarettir.
  1. İnsanlar içinde ibadet amelini karıştıranlar var. Muttakilik ibadet için bir hatırlatma yaptı. İbadet takvadan yoksunsa ve Sahih İslam’ın buyruğunun dışındaysa, hem eksik hem de yanlıştır. Kur’an’da açıkça gösterilen bireysel ve toplu halde belli ödevlerin yapmasının yanı sıra; çalışmak, ahlaklı olmak, bilimsel olmak, insanlığa ve çevreye yarayışlı iş yapmak ibadetin tam da özüdür, en fazla da ahlaklı olmaktır ve buna din buna, “yaşayan Kur’an” der. Hatta Kur’an “dua” der, Müslümanlar bunu anlamaz mı da başka sözcüklerle asıl olana meal eder?
  1. İnsanlar içinde okumak ve anlamak hakkında tereddütleri olanlar var. Muttakilik okumak ve anlamak için bir hatırlatma yaptı. Okumak insanın yarattığı sembolleri okuması gibi basit şekliyle de anlaşılabilir. Ama okumanın kainatın sistemini okumakla da ilgisi kurulabilir. Her şeyden öte okumak insana özgüdür. Vahiy ilk “Oku!” emriyle başlar. Sonuçta okumak bir vasıtayla gerekli olanları idrak edebilmek için anlama yolunun açılması ve bilinçlenmenin sağlanmasıdır. Kur’an okunmasını emrederken anlamayı, kavramayı, idraki, bilinçlenmeyi ve sahiplenmeyi ifade eder. Vahyi okumanın yanı sıra doğal bilinç sisteminde gerekenlere şahit olma yolunun açılması bilimsel yönde okumaya karşılık gelir. İnsan yaşamında okumakla gelişir bilinçlenir ve yolunu tayin eder. Daha çok okumak daha çok bilmek ihtiyacına karşılık gelir. Bildikçe insan ve tabii bilinci gelişir, ilerleme kaydedilir. Okumak ses çıkarmak demek değildir, çıkarılan hoş sesleri dinlemek de değildir; tamamen anlamak içindir, mana sistemiyle irtibatlı ve uyumlanma bilincine vakıf olmak demektir.
  1. İnsanlar içinde vahiy gerçeğinin bir peygambere inmesi hakkında tereddütleri olanlar var. Muttakilik vahiy ve inişi için bir hatırlatma yaptı. Peygamberin vahiy ve iletilmesi için en uygun insan olması aranan bir özelliktir ve gerekenlerin oluş şekline bir takım anlamsızlıkların katılmasını evvela Kur’an men eder. Vahyin inmesi konusu ilahi bilginin bilince nakşolması şeklinde ifade edilirse, gerçek anlamını bulur. Vahiy gökten taş düşer gibi düşmez. Peygamberin bilincine mesajlar halinde nakşolur ve peygamber bunları dile getirir, en yakınındakilerden başlayarak halkına iletir. Vahiy dile geldikten sonra ya akılda tutulur, ya da bir yere kaydedilir. Dilin sembolleriyle kaydedilmiş hali kitaptır. Bunun başka yolu yoktur ve olmamıştır.
  1. İnsanlar içinde nasıl var olunduğu konusunu inkara varır mahiyette açıklayanlar var. Muttakilik varlık ve insan için bir hatırlatma yaptı. İnsan bu dünyada var oldu, her şey doğal ve gerçektir. İnsan gökten taş gibi düşmedi, heykel gibi de yapılmadı. Kur’an’da böyle bir açıklama yoktur. Ama tahrif edilmiş kitaplardaki yapay anlatımlarda bu tür bilgiler bulunabilir. Eğer bu tahrifat olmasa idi Kur’an’a neden gerek duyulurdu ki? İnsanı ve varlığı doğal açıklamalarından koparanlar gerçek inkarcılardır. İnkarı derinleştirenler ve sahteciliği yaratanlar küfür içindedirler. Her şey doğal iklimi içinde oldu. Kainat kitabı gerçekler bunu bize her bir örneğiyle açıklıyor. Böyle düşünmeyen Kur’an’ı ve dolayısıyla vahyi akıl sahibi insanlara onu bir hatırlatma olsun diye gönderen Yaratan’ı da ret etmiştir.
  1. İnsanlar içinde zamanı ve mekanı sıkıştıranlar var. Muttakilik zaman ve mekan için bir hatırlatma yaptı. Zaman ve mekanı sıkıştıranlar zulüm ve kibir sahibi olanlardır. Acelecilik iyi sonuç vermeyebilir. Planlı olmak akılcı bir yoldur. Zamanı kendi lehine işletmek için baskı kurmak da iyi bir şey değildir. Mekan konusu da öyledir. İnsanların çıkar alanlarını, topraklarını, uzayını geliştirmesi adaletli olmalıdır. Adaleti bir kenara koyarak ve başkasının hakkına gasp ederek büyümek doğru değildir. Sabırlı olmak gerekir. Fırsatçılık iyi sonuçlar vermez. Çatışmacı ve kavgacı yöntem üstün akla sahip insana yakışan şeyler değildir. Zaman ve mekanı sıkıştıran aklın tarihteki faturası insanlığa işgaller, savaşlar, hem de dünya savaşları, sömürgecilik şeklinde yansıdı.
  1. İnsanlar içinde değer bilmeyenler var, hem de elinde tuttuğu halde! Muttakilik kıymet (değer) bilmek için bir hatırlatma yaptı. Öncelikle, nelerin değeri vardır, şeklinde bir soru soralım. İnsanın kendisi, ailesi ve diğer en yakınında olanlar değerlidir. Yaşamsal olanlar, sahip olunanlar, bilinenler ve destek alınanlardan başlamak kaydı ile insan işine yarayanları kıymetli ve öncelikli görür. Bir diğeri de kendi penceresinden bu gözle bakabilir. Diğer nokta da; eldeki bir değerden kolay mı vazgeçiliyor, yoksa zor mu? Eğer kolaylıkla terk ediliyorsa o zaman bu hangi iradenin işi olur? Üstün irade sahibi insan gerçek değerli olanı iyi beller, sahiplenir, hakkını bilir, sınırlarını belirler, başkasının düşüncelerini ve hakkını kollar, empati yapar. Ama insan aklını kullanır, değer verdiğini daha da değerli kılmak için çaba sarf eder. Bu madde ve mana dünyasında toplam değerin artmasına da çaba göstermek anlamına gelmelidir.
  1. İnsanlar içinde özgürlük gibi evrensel değerleri hiçe sayanlar var. Muttakilik insanın özgür olduğunu en temel şekliyle açıklar. Çünkü insanı merkeze koyar ve her durumda bireyi sorumlu kılar. İnsana baskı kurarak olması gereken algıyı farklılaştırmak isteyenler ve toplumları kendine yeterli olmaktan alıkoyanlar, hakkın ve adaletin düşmanlarıdırlar. Hakka ve adalete düşman olanlar çıkarcıdırlar, diğerlerinin üzerinde ayrımcılık ve tahakküm kurarak hükümdarlık taslarlar.

Bireysel okuyuşla bu şahit olduğum on dokuz adet konu beni daha bilinçli kıldı. Sapkınlığı daha iyi kritik eder, doğru olanı daha iyi anlar ve yaşama sarılışımı daha değerli görür oldum. Bu ben’i muttaki yapan yol idi. Bu açıklamalar akıl ettiklerimle, öğrendiklerimle, vahiyle, gördüklerimle, dokunduklarımla, duyumsadıklarımla ve hayal ettiklerimle bunlardır ve bende bir çelişki yaratmıyor. Bu beni bilinçli, gerçekçi, doğal, uyumlu, ölçülü, dengeli, haddini bilen ve sorumlu yapıyor.

Günlük Yaşamda Ne Yapılmalı?

Ahlaklı olmak günlük yaşamın belirginleşen en temel tarifidir. Ahlakı bir yere koyarak insan günlük yaşamını anlamlı kılamaz. Ahlaklı olmak somut davranışların, düşüncelerin, niyetlerin ve amaçların maddi ve manevi, gerçek ve doğal tüm olgularını kapsamaktadır. Bir insan şu veya bu eğitimi görmüş olabilir, şu veya bu görevi icra ediyor olabilir, şu veya bu memleketin eşrafından olabilir, kendini şu veya bu şekilde de tanımlayabilir, her ne ise; o insan ahlaklı değilse sorumsuzluk başgösterir.

Bilmekle zannetmek arasındaki farkı günlük yaşamına aktaramayan, bilimsel yöntemle bilgiyi doğrulayamayan bir akılla günlük yaşamı tanzim etmeye çalışan sorumsuz olur.

Uyumlu, ölçülü ve dengeli olmak, zulümden ve kibirden uzak durmak, hak ve adaletten yana olmak demek, erdemli olmak demektir. Erdemli olamayan sorumluluklarını idrak edemez.

Günlük yaşamda insan gibi olmak değil, gerçekten insan olarak düşünmek, duyguları özümsemek, doğru düzgün konuşmak, dile değer vermek, davranış göstermek ve muttaki birey olarak hareket etmek ve örneklik teşkil etmek gerekir.

İnsanlık değerlerinden soyutlanarak yaşamak mümkün değildir. İnsanlığın değerlerini inkar etmek gerçekçi değildir, yararlı da değildir. İnsanlığa bilinç aşılayan, bilimsel be teknolojik gerçeklik sunanlar inkar edilebilirler mi?

Örneğin bugün kapitalizm, serbest piyasa ekonomisi, demokrasi vb tanımlar kullanılıyor. Önemli olan yaşanan dönemdeki genel-geçer ortam ise bireysel tavır öne çıkmalıdır, detayda birey kendi seçimleriyle doğru adımlarını atar. Bu onu diğerlerine göre farklı kılar.

Kent yaşamının önemi daha da öne çıkmıştır. Bu nedenle ilişkilerin kent yaşamına ve hatta mega-kent düzeneklerine göre belirginleşmiş olması gerekir. Diğer yandan bilgi çağının sinerjisine odaklanabilmek gerekir. Gelişme gösterebilmek insana özgü en belirgin özelliktir. Dolayısıyla zamanın icaplarına göre davranışlarını belirleyemeyenler birer sorumsuz olurlar.

Ekonomi giderek öne çıkmış görülmektedir. Ekonomi, günlük yaşamı, sosyal ve politik alanları tümüyle ilgilendirmektedir. Ekonomik alanda pratik bir tercih içinde kalındığında paylaşmacı ve verici olmak en temel konulardır. Bu ifadenin bankacılık, finans ve diğer her türlü ekonomi işleriyle değerlendirilmesi gerekmektedir. Günlük yaşamda kredi kartını kullanmak veya yatırım yaparken uluslararası şirketlerle anlaşma imzalamak durumunda kalan insan veya kuruluş kendi tercihine göre hareket edecektir, bedeli de kendinedir.

Sonuç

Çoğu şey bize başka türlü anlatılmış olsa bile düzeltme imkanımızın olduğunu bilelim. Yeter ki bilginin ne demek olduğunu unutmayalım. Anlam ve kavrayış bilgi üzerine inşa edildiğinde sağlam bir yapımız var demektir. Şimdi soralım: Her şeye rağmen insan olmanın değerleri yüceltilebiliyor mu, sorumluluk en üst düzeyde yaşama aktarılabiliyor mu?

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

mega-kentlerin-olusum-sorunlari-ve-cozumleri
ÖNCEKİ YAZI

Mega-Kentlerin Oluşum Sorunları ve Çözümleri

din-ve-ibadet-istismari
DİĞER YAZI

Din ve İbadet İstismarı

Kültür 'ın son yazıları

378 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
373 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
569 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
522 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme