Site icon Politik Merkez

ABD Suriye’de Tekrar Üsleniyor

abd-suriyede-tekrar-usleniyor

ABD Suriye'de Tekrar Üsleniyor

Okuyucu

ABD Aralık 2018’de açıklandığı üzere Suriye’den askerini çekecek idi. 17 Ekim 2019’da Barış Pınarları Harekâtı içinde Başkan Donald Trump bu niyetini tekrar işaret etmişti. Büyük ölçüde ABD Suriye’de 20 kadar olan üslerini boşalttı. Ancak bugünlerde alınan son bilgiler bu durumu tersine çevirdi. ABD daha önce askeri üssünün bulunduğu Haseke güneyindeki Eş Şehade’ye (Ash Shahada) tekrar yerleşme kararı verdi. Bu Suriye ve bölge için yeni bir durum olacak, incelememiz gerekiyor.

Donald Trump yönetimi Suriye’den asker çekme kararını verdi. Hemen ardından Ekim 2019’da ‘petrolü korumak’ bahanesi ile bir miktar askerini Deyrizor bölgesinde tutacağını açıkladı. Suriyede toplam, önce 200, daha sonra 500 asker bırakacağını bildirdi. Plana göre ABD’nin Suriye’deki menfaatlerini daha çok PKK/YPG koruyacaktı.

Bu durumda terörist Ferhad Abdi Şahin etrafında birleştirilen PKK/YPG unsurlarına yeni bir isim bulundu. Bunlara Suriye Demokratik Güçleri (SDG) dendi. ABD PKK/YPG’yi terör kitaplarına (ABD Terörizm Ülkeler Raporu, 2019) çekinmeden yazacaktı artık, ne de olsa SDG yıkanmış paklanmış bir Suriye muhalif grubuydu. SDG ile Esad yönetimi baskı altına alınıyordu, yeni anayasal düzende söz sahibi olacak bir unsur olarak gösteriliyordu. Aslında Suriye’yi bölme çabasında ABD’nin taşeronu SDG olmuş idi. ABD bu terör örgütüyle aynı zamanda Rusya’ya karşı güç göstermekteydi.

Bu kurulan terörist SDG yapısı güya Suriye’de meşru siyaset yapmaktaydı. Haziran 2019’da Kamışlı’da gerçekleştirilen ABD Büyükelçisi William Roebuck’un ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden (IKBY) Barzani’nin katıldığı Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) toplantısında düşüncenin ne olduğu belirginleşmiş oldu. Irak kuzeyi nasıl ülkeyi böldü ise tıpkı onun gibi Suriye kuzeyi de ENKS halinde geliştirilecekti. ABD’nin Suriye’de siyasi planı buydu.

Bu ay başında Suriye’nin ABD tarafından kontrol edildiği topraklarında petrol çıkarmak, işlemek ve ticaretini yapmak üzere bir ABD firması olan ve 1971’den bu yana BAE’de yerleşmiş bulunan “Delta Crescent Energy LLC” adlı şirketle bir sözleşme imzalandığı duyuruldu. Bu anlaşmanın geri planında ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsay Graham ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo var. Bu petrol aslen rejim tarafından satın alınacak gözükmekteydi. Kimin topraklarında kimler anlaşma imzalıyor, siz düşünün?

İşte bu gelişmeler sonrasında ortaya çıkan tabloda anlaşılıyor ki ABD; kuzey-güney istikametinde Haseke ve Deyrizor arasına rastlayan, Irak sınırına yakın, IKBY’den de bağlantı yapabileceği, Irak’ta PKK’nın yeni üslenme alanı Sinjar ile yolu olan, dolayısıyla Ferhad Abdi Şahin’in terörist transferine de yarayan mevkide, sanırım kendine güvenli bir alan belirlemiş haldedir. Bu alan daha önce DAEŞ ile mücadele için (veya en azından bu bahaneyle) askeri üs olarak kullandığı Eş Şehade üssüdür. Şimdi burası genişletilmekte, yeni binalar hazırlanmakta ve askeri hava alanı genişletilmektedir. Bütün bunlar ABD askerinin, paralı askerlerinin (örneğin Black Water) ve petrol şirketi Delta Crescent Energy personelinin kalabilceği ve lojistiğini depolayabilceği bir alan oluyor.

Bütün bunlar için ABD bütçesinden CENTCOM’a 2020 yılı için 850 milyon dolar ayırmıştı, şimdi buradan harcama yapılıyor. Bu bütçe (terörist) SDG militanlarının ‘eğit-donat’ projesi için de kullanılmaktadır. Halen ABD bu terör grubuna silah vermeye devam etmektedir. 2021 bütçesinde de yaklaşık bu para ayrıldığına göre ABD’nin Suriye projelerinde duraksama olmayacaktır.

Öyle görünüyor ki ABD burada kalıcıdır. Beklentisi Suriye’yi işbirliği yaptığı güçlerle bölmektir. Bunun olabilceğini gördü ki üslenme faaliyetini ve yatırımlarını planlamış durumdadır. İşin kötüsü SDG bundan böyle Suriye’de siyasi aktör olarak temellerini sağlamlaştırmış olacaktır.

Temmuz 2020’nin başında, Türkiye, Rusya ve İran 6. Astana Zirvesini Koronavirüs nedeniyle video konferans şeklinde gerçekleştirmişti. Burada liderler önceki zirvelerde olduğu gibi ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü’ konusunu vurgulamıştı ve ‘üçüncü tarafların oldubittisine karşı birlikte hareket edilceği’ açıklanmıştı. Ancak görülmektedir ki ABD Astana grubunun bu ifadelerinden hiç alınmamaktadır!

Ancak bütün bunlar kabul edilecek konular değildir. En azından Türkiye bu oldubittilere karşı daha aktif bir politika ile izleyecektir. ABD’nin terörü meşrulaştırma yöntemi ve Suriye’yi bölme planı asla kabul edilemez. Esad rejimi buna karşı irade gösterecek halde değildir. Rusya ise küresel denklemler içinde durumunu çıkarına gözden geçirecektir. İran’ın ABD’den ve Israil’den dolayı başı beladadır. İran’ın bölgedeki milislerine ve milis liderlerine (örneğin Kasım Süleymani) yapılan son saldırılar bunu işaret etmektedir. DAEŞ bahanesiyle bölgeye yerleşen ABD bundan sonra hangi bahaneyle burada duracak, bun a hayır diyecek bir güç olacak mı? Bu sorunun cevabını bulmamız gerekiyor.

Öteden beri tekrarlıyorum, Birleşmiş Milletler (BM) çerçevesi ile Suriye için ve her aktörü bağlayan bir barış planı olmalı idi! Suriye halkı Cenevre’den sonuç alana kadar ülke fiilen çoktan bölünmüş olacak, Esad-Rusya ilişkisi sığınmacı ve mülteci konumundaki Suriyelileri kurtarmayacak. Bana göre oldubittiler tek taraflı değildir, ABD gibi Rusya da bir hesapla hareket etmektedir.

Exit mobile version