Site icon Politik Merkez

Bugün Maraş Açılıyor

Okuyucu

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) 46 yıl sonra Kapalı Maraş olarak bilinen kenti kısmen yerleşime açıyor. Siyasi, sosyal, ekonomik ve güvenlik yönleriyle fazlasıyla değer yükü taşıyan bu hamle ile KKTC uluslararası kamuoyuna önemli bir mesaj veriyor.

KKTC Başbakanı Ersin Tatar Ankara temasları neticesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ile birlikte açıkladılar, perşembe, yani bugün Maraş’ın kamu mülkünde olan kıyı şeridini yerleşime açacaklarını ilan ettiler.

Ayrıma KKTC’de konuşan Ersin Tatar, ”Artık Maraş’ın açılması zamanı gelmiştir,” demiştir. 8 Ekim 2020 tarihi saat 16:00’da Ersin Tatar, Kapalı Maraş’a girecek. Sivil halk bölgeye adımlarını atabilecek.

BM Genel Kurulu 9 Ekim 2020’de saat 15:00’da bu konuyu görüşecek. İlk planda BM’nin, ”tek taraflı adımlardan kaçınılması” uyarısı alınmış idi. Yarın başka ne gibi ifadeler duyacağız, bakacağız. Sanırım geçmişteki yanlı ve çözümsüzlüğü getiren bakış açısının bir tekrarını göreceğiz!

BM

Kısaca önemli noktaların üzerinden geçelim. Kıbrıs Barış Harekatı zamanında Türk askeri 13 Ağustos 1974 tarihinde Maraş’ı Rumlardan kurtardı.

11 Mayıs 1984 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararıyla Maraş’ın ancak mülk sahiplerine açılabileceği bildirilmiş idi. Aslında BM’nin 550 sayılı kararı KKTC’yi dışlar nitelik taşıyan bir belgedir. Şöyle: ”Türk ülkeleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, birlik ve tarafsızlığına saygı göstermeye çağırır.

Burada Türkiye’nin 1960 Garantörlük Antlaşması hakkı ile gerçekleştirdiği kalıcı barışı tesis edecek olan adımlarına BM çözümsüzlüğü onaylar türden bir açıklama getirmektedir. BM’nin daha sonraki kararları ve barış çabaları yönüyle de bu durum ele alınmalıdır. Ancak Maraş konusu bu metinde şu şekilde yer bulur: ”Maraş’ın herhangi bir bölümüne kendi sakini dışındaki insanların yerleştirilmesi çabalarını kabul edilmez olarak niteler ve bu bölgenin BM yönetimine devredilmesi çağrısında bulunur.

AB

Bu yanlı bakış açısı Avrupa Birliği (AB) için de geçerlidir. Bir oldubitti ile AB de GKRY’yi (onlara göre Kıbrıs Cumhuriyeti’ni) 1 Mayıs 2004 tarihinde kendi bünyesine almış haldedir. Bugün Kıbrıslı Rumlar AB’nin Doğu Akdeniz’deki garnizonu halindedir.

AB’ye katılan Rumlar, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil etmeye yetkili olmadıkları gibi, eşit statüye sahip Kıbrıs Türkleri veya Kıbrıs Adası’nın tamamı üzerinde yetki veya egemenlikleri de bulunmamaktadır. “Kıbrıs Cumhuriyeti” Kıbrıs Türklerine zorla empoze edilemez. Kendi anayasal düzenleri altında ve kendi sınırları içerisinde örgütlenmiş bulunan Rumlar, Kıbrıs Türklerini veya Kıbrıs’ın tamamını temsil eden yasal hükümet olarak kabul edilemez. Durum bu şekilde anlaşılmalıdır.

Annan Planı

Hatırlanacaktır, ”Annan Planı” şeklinde bilinen bir deneyim gerçekleşmiştir. Federasyon biçiminde bir birleşme iki toplumun önüne 24 Nisan 2004 tarihinde referanduma sunulmuş, Kıbrıslı Rumlar bu planı yüzde 75’lik bir çoğunlukla reddetmiştir. (İyi ki Annan Planı referandumundan böyle bir sonuç çıkmıştır, başka tartışma konusudur.)

Mülkiyet

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), iç hukuktan, gerçek mülk sahiplerinden, mal tanzim komisyonundan bahsetmektedir. Peki hukuken burada gerçekten mülk sahipleri kimler?

Magosa Mahkemesi tarafından tespit edilmiş dava sonuçları var. Buna göre Osmanlı zamanından kalan tapular çerçevesinde Maraş’ın da içine alan geniş bir arazi aslında Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa Vakfına aittir. Bu ”gerçek” mülk sahipliği daha sonra Rumlar tarafından zengin iş adamlarına ve kişilere verilmek suretiyle ”yeniden bir tapu kaydı oluşturma” periyodu yaşanmıştır. Vakıf tapuları görmezden gelinerek Rumların dağıttığı o yapılaşma, ki şimdiki yapıların durumu bununla ilgilidir, gerçek durumu yansıtmamaktadır. BM ve (AİHM dahil) AB konuya bu gerçeklikten bakmak zorundadır.

Ancak yine de KKTC’nin aldığı karar gereği bugün işleme giren uygulama, sadece kamuya ait mülkiyeti olan bölgenin sivillere açılması hakkındadır. Daha sonraki zamanlarda konu geliştirilecek gözükmektedir.

Maraş

Maraş bu tür BM’nin de yanlı bakış açısı ile bugüne dek ”kapalı” kalmıştır. Bölge içerisinde bir askeri orduevi vardır, bir de BM’nin irtibat noktası. Bütün sivil yapılar aynı şekliyle ve tel örgü içinde muhafaza edilmiştir, tam 46 yıldır burası böyle kalmaya mahkum edilmiştir. Çözüm sunan olmamıştır.

O taraflı bakış sahiplerinin bekledikleri sözde çözüm neydi? KKTC’nin kendini lağvetmesi olabilir mi? Bu mümkün olamaz. Bu süreçlerden sonra Adada kalıcı barış ve bölgesel istikrar, ancak eşit haklara sahip iki devlet ile mümkün olabilir. Bu durumda değişik güçlerce Doğu Akdeniz’de bir tür paylaşım savaşının sürdürüldüğü bir ortamda doğal şekilde gelişmiş haldeki barış hali yapay bir müdahale ile heba edilmemelidir. Bu tür yapay müdahalelere Türkiye’nin imkan vermeyeceği işaret ediliyor.

Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Maraş çözümsüzlüğe mahkum edilmeyecek!” demektedir.

Bu sözün aslında başka bir yönü daha var, ”Rumlar kendi halkının hakkını da engelliyor,” denmektedir. Yani KKTC mahkemeleri bakacak mülkiyet detaylarına, gerçek mülk sahibi eğer bir Rum ise ona Maraş’taki hakkını teslim edecek. Burada hukuka aykırı bir husus olmayacak.

Maraş neden kapalı kalsın ki? Maraş ne için mahkum ediliyor?

Maraş açılıyor, daha da açılsın! Bu bölgedeki barış ve istikrara yönelik ortak nokta olacaktır, sosyal, siyasal ve ekonomik bir imkan yaratacaktır.

Exit mobile version