Site icon Politik Merkez

Amorf Yapılar

amorf-yapilar

Amorf Yapılar

Okuyucu

Düzen mi istersiniz, düzensizlik mi? Bu yaşamın yapılarını kontrol etmek mi istersiniz, yoksa kontrol edilenler arasında kalmayı mı yeğlersiniz? Yaratılan yeni yapılara uyum sağlanamadığı nedenle doğal olarak amorf bir yapıyı kabul edenlerden arasında mısınız? Bizim kültürümüzde şekilsiz şeylere amorf demek adet olmuş, sevmesek de adını biliyoruz. Bu bize yeterli olur mu? İyi de morfoloji konusunda neredeyiz?

Batı, var olan tipleri tanıma, analiz etme ve tarif etme için morf (morph) sözcüğünü kullanır. Tersi amorf yapılar da vardır. Genel gözlemle, modern sistemler düzenli olanı açıklar, amorf ise post-moderni sever. Amorf yapılar şekilsiz olabilir, ama belki öyle olması gerekiyordur; kabul edilemez, çirkin veya kötü değildir; sadece farklıdır ve düzensizdir.

Genel olarak morfoloji mevcut ve keşfedilen yapıları ve tipleri ele alan bir bilim dalıdır. Bizler morfolojiyi dil, arkeoloji, astronomi, biyoloji, jeoloji, mühendislik, mimarlık ve sosyal bilimler içinde okuyoruz.

Peki, kendi kültürümüzde ve bilimsel alanlarda morfolojik çalışmalarımız var mı, varsa neler? Sanıyorum biz böyle bir şeye gerek duymuyoruz. Hatta, “Yok,” desek daha doğru olacak gibi… Hem “bilim” ve bilimle ilgili kavram meydana getirip dünyanın hafızasına kazıyabilmek bizim neyimize? Bireysel çabalar bir yana, bizim işimiz çoğu zaman taklit etmek, olanı tekrarlamak değil mi? Sebep şu veya bu, üniversitelerimiz bile bu işi halledemedi. Sanatı din dışı görenler var aramızda; peki, acaba bu görüşte olanlar bir teknolojik cihazı dizayn etmeyi ne ile geliştirdiklerini biliyorlar mı?

Bu durumda yaşama bakışımızı tanımlayalım. Nedir? Çok geniş açıdan bakarak bir tanımlama yapalım. Toplumumuz amorf mu? Değindiğim gibi, bu kabul edilemez veya yok hükmünde (bu ifadeyi de amorf bir ifade olarak tespit etmek isterim,) değildir, sadece farklıdır. Nasıl mı? Önce yapılan tanımlamaları, analizleri ve tarifleri anlamaya çalışıyoruz ve işin içine büyük oranda kendi karakterimizi katarak aynı zamanda farklılaştırıyoruz da. Bu amorf bir düşünce ile oluşan çabanın adıdır. Kimse gücenmesin , bizim çabalarımız amorftur.

Sokakta dolaşıyorum, konuşmalar amorf; trafiğe bakıyorum, amorf; birisi diğerine yol tarif ediyor, amorf; kentlerde yapılanmaya bakıyorum, amorf, güncel yaşam önemli ölçüde amorf!.. Çok örnek vermek istiyorum ama çoğu tekrar olacak. İşin kötüsü, bu amorf yapı içinde hiç rahatsızlık duymayan, bunun hamiliğini yapmayı bir iş zannedenler de var. Modernizme karşı ama amorf düşünceli bu insanlar şapkayı önlerine koyup düşünmeliler.

Üstünkörü de olsa, siyaset içinde morfolojik bir tanım yapalım, bakalım ortaya çıkan ne olacak Siyasetçinin dil yapısının morfolojisini nasıl inceleyebiliriz? “Çivisi çıkmış siyasetçi.” Kültürümüzde bu ifade varsa, diyeceğimiz yoktur. Morfolojiyle siyasetin işleyen yapısını nasıl inceleyebiliriz? “Mecliste kavga.”

Siyasete tümüyle bakalım, sanki amorf bir yapıdan bahsediyor gibiyiz. Siyaseti sosyo-kültürel yapıdan ayrı tutamayız. Tavuk-yumurta ilişkisi gibi, sosyo-kültürel yapı siyaseti, siyaset sosyo-kültürel yapıyı etkiler. Bu bağlama ekonomiyi de eklesek fena olmaz. Sonuçta ortaya doğal bir çevrim çıkar, kanıksanır olur ve durup, “Biz buyuz!” deriz.

“Bütün bunları biz de biliyoruz, neyi anlatıyorsun?..” diyenler çıkacaktır. “Tepkisizlik yanlıştır,” diyen başka bir amorf düşünce bile işin içine karışacaktır… Benzerleri dünyanın değişik coğrafyalarında görüldüğü şekliyle, bir kültür amorf yapıların örneği olabilir. Şu Afrika veya Orta Doğu’ya bakın!

Bütün mesele ne biliyor musunuz? Eğer morfolojik yapılar yeterince incelenemez, sistem içinde işlenemez ve gereğince kontrol edilemezse, özellikle sosyo-kültürel alanda toplum amorf yapıların içinde yaşamaya mahkum olur. Ben buna başka bir incelememde, “Toplum modern olmayı hazmedemeden bir çırpıda post-modern olmuş,” demiştim. Benzer sonuçları içeren bir ifadedir.

Bize bilim neden gereklidir? En basitiyle, kendimizi geliştirmemiz için objektif olmayı bilmemiz ve daha çok üretebilmemiz için gereklidir. Aynanın karşısına geçelim ve morfolojimize tekrar bakalım, neyiz, giderek neye benzemeye dönüşüyoruz?

Önemli olan konular, yaşama dönük “gerçek” konulardır. İşin esası gerçekler üzerine “doğru” yapabilmektir. Gerçek olmayanın doğrusu nasıl olur ki?

Peki, doğru yapmayı nasıl becereceğiz; eğer ölçemiyor, araştıramıyor, üretemiyor, geliştiremiyor, tanımlayamıyor, tarif edemiyor veya yeni bir kavram oluşturamıyor isek? Gerçek olanlardan uzaklaşanlar amorf yapıları kanıksarlar.

Ressam Renata Machyckova tarafından yapılmış tablolara bakın. Gayet anlamlıdır. Sanki dışı var içi boş, benziyor ama ayrı, dışarıyla uyumsuz ve diğeriyle iç içe geçmiş tarafları olan insanları anlatıyor; gerçek görünmesi gereken arka planda, önde görülen ise kimliksiz gibi…

Aklımızdan neleri planlıyoruz; bilimsel çalışmalar yapmadan, gözlemlemeden, düşünüp geliştirmeden, etrafta olup biteni yeterince anlamadan, sadece (güya) “cin fikirli” bir akıl yordamıyla olacak iş mi bütün bunlar? Hal böyle olur ise kontrol edenler başkaları olmaz mı? Gerçekte morfolojik yapıları kimler meydana getiriyor ki? Devletleri, siyasetleri, teknolojik ürünleri, günlük kullanılan çoğu gereci ve hatta kullandığımız sözcükleri… İçi boş bir elbiseyi kimler dolduruyor dersiniz? Örneğin şu IŞİD (ISIS) denen konuya bir bakın!

Son olarak şunu söylemeliyim, morfolojide çalışması olmayanın amorf yapıları anlaması da güçtür. Kendisi giderek amorf yapıya kayanın, düzgün olan bir olguya bakışı normal midir sizce? Sanırım bazı sıkıntıların özünde de işte bu bakış açısı var.

Exit mobile version