Site icon Politik Merkez

Hayırlısı!..

hayirlisi

Hayırlısı!..

Okuyucu

Suriye’de yaşanan son kimyasal saldırılardan sonra herşey birden bire başka bir şekil aldı. Peki, Türkiye ne noktada? Bu bir tür Soğuk Savaş mı, değil mi? İngiltere’de Skripal konusu nedir? Esad halkına kimyasal gazı Rusya’ya sorarak mı attı, sormadan mı? Mossad ve CIA Suriye’de kimlere ödeme yaptı? ABD, İngiltere, Fransa bölgeye kaç gemi ve uçak gönderdi? NATO ve BM ne karar aldı? Şu IŞİD nerede kuzum?.. Bu soruların önemi kaldı mı dersiniz? Yeni bir plan yaparlar ve saldırırlar!.. Gücü olan karşı koyar, değilse çöker. Bir tür kavga bu, ayakta kalan kazanır. Şu olmuştu, bunu demiştim… Ben uluslararası ilişkilerde mazeret türetenleri bir yana bırakıyorum. Düşüncem şöyle: Sorular önce sorulacak, olası cevaplar çok önceden hesaplanacak, adımlar buna göre atılacak.

Aferin bekleyecek değilim. Geçiniz bunları! Henüz işin başından, 2016’larda, Trump’ın adaylığından itibaren olacakları bu sitede defaten işaret etmiştim; 2018’e Doğru, Savaş Geldi Çattı derken bunu söylemiştim. Her fırsatta bu işin sonunun farklı yola sapacağına değinmiştim; hem insanlık hem de bölgemiz adına. Değişik konuları doğasına uygun eklemleyip ilgili tanımlamaları henüz durum ortaya çıkmadan yapmıştım. Hatta buradaki senaryolardan sonra çatışmanın Pasifik’e nasıl kaydırılacağını da işaret etmiştim ki bu şimdi bizim konumuz değil. Bu sözlerim şaşkın ördek tiplemelerinedir. Siz kusura bakmayın.

O kibirli uluslararası ilişkiler “öğrencileri” çocukça çıkışlar yaptılar, kitabi açıklamalarda bulundular, işler oldu bitti, sonrasında nasıl’ları açıklayıp laf kalabalığı ile ekranlarda boy gösterdiler. Halbuki iş aleminden tutun çok yerde kendilerine göre güvenli bir pozisyon almayı bekleyen ve bu nedenle sağlam bilgiye ihtiyacı olan insanlar vardı. Bu kibirli lafazanların kısıtlı bakış açılarıyla yetinmek zorunda kalanların değerlerindeki kaybı siz düşünün!

“Durum muğlak!” diye gösterilmesi politikacıların ve bürokrasinin hep işine gelir. Çünkü işin başındakiler hata yaparlarsa veya önlem almakta geç kalırlarsa, yaratılmış bu algıya dayanarak, “Ben ne yapabilirim ki, gördünüz, elimden geleni yaptım, gece gündüz çok çalıştım…” diyebilecek bir ortamı hazır bulurlar. Yani ihtiyaç duyulur bu şaşkın ördeklerin algı operasyonlarına, medyada çok yer verilmesini isterler haliyle…

Kitabi mi bakalım? Stratejide dersler vardır: Örneğin, inisiyatif almak, hedef belirlemek, baskın yapmak, kararlılık göstermek, vs. bu sanatın inceliklerindendir. Ancak burada görüldü ki stratejiyi kitaptan okuyan ve burada da kopya çeken o akademisyenlerin söyledikleriyle yetinmek işe yaramadı.

Neyse geldik bugünlere, Doğu Akdeniz şimdi bu halde!.. “Aman dikkat!” denecek ne kaldı ki? Kimi ikaz ediyoruz ki? Kime konuşuyoruz?

Peki, şu an karşı karşıya kalacağımız bir oldubittiyi biz önleyebilir miydik? Hayır. Neden? ABD, Rusya, İngiltere gibi “Küresel Oyuncu” değiliz de ondan. Neyiz? Bölgesel oyuncu düzeyindeyiz. Bu kötü mü? Hayır, olan bu! Neyi savunduk? Terör üzerinden kazanım elde etmenin yanlışlığını, Suriye’deki insanların acılarının dinmesini, ülkemizin sınırlarının ve halkımızın güvenliğini… Önemli düzeyde kabul görecek tarzda ne yaptık? Sahada bir yer tutmakla “durum üstünlüğü kazandık” denebilir. Politik tercih bakımından bu noktadan sonra asıl hedefe ulaşacakların yanında mı olacağız, karşısında mı, masada mı oturacağız, kenarda mı? Dahası, her şeye rağmen o kurulacak masada istemediklerimiz de oturacak mı? Birlikte göreceğiz!..

Bir başka soru: Peki, çok mu konuştuk? Evet. Az konuş ki kendini bağlama. Dara düşersen belki sıçrayabileceğin başka bir yer bulabilirsin. Kitaptan konuşalım, hep bir “B” planı olmalı, öyle değil mi? Oluşacak başka hallerde başka yönlere gidilebileceğini her şartta hesaplamak gerekir. Bir haklılık ve duygusallık olabilir ama sonuç almak için açık bir kapı elden bırakılmamalıdır.

Suriye meselesine Batı’nın müdahalesi başladı başlayacak! Sebebini ister Esad olarak görün, isterseniz sarin gazı; ister Rus-Amerikan çıkar savaşı, ister enerji paylaşımı; ister İsrail yayılmacılığı deyin, isterseniz mezhep savaşı; hiç fark etmiyor. Sonuçta istendiğinde gerekli uluslararası meşruiyetin oluşturulabildiğini bir dünyada yaşadığımızı biliyoruz herhalde.

Şimdi bu sayfadayız… Hayırlısı diyelim abiler!

Exit mobile version