Site icon Politik Merkez

Yeni Hakimiyet Mücadelesi

Okuyucu

İnsanın hakimiyet mücadelesi bitmez. Belki de ilerlemenin yolu budur! Düşmanı ve kaynakları savaşla ele geçirme dönemi Soğuk Savaş zamanında bitti. Sonrası dönemde yeni birçok şey oldu. Düşünüyorum da son yarım asırda bu dünyada yaşamadığımız yok! İnsan eliyle dünyayı kirletme hızı bu dönemde öyle artış gösterdi ki bunun olumsuz etkisi bir yana dursun, eğer bunu bir veri olarak ele alıp söylersek, son yarım asırda ortaya konan performans şaşırtan derecede gerçekleşti. Ekonomi, politika, psiko-sosyal yapı, bilim ve teknoloji, askeri usuller, vs. her şey değişti. Bunlara başlı olarak hakimiyet projeleri de değiştirildi. Buna yeni hakimiyet mücadelesi denebilir.

İşte bu yeni hakimiyet mücadelesinde bugün sorulan sorular şunlar: İnsanlığın (genelinin) yaşam biçimini ve kültürünü tayin edebiliyor musunuz? Parayı (veya değer sistemini diyelim) kontrol edebiliyor musunuz? Bilim ve Teknolojik ilerlemenin ipleri sizin elinizde mi? Krizleri yönetebiliyor musunuz? Rakiplerinizi baskılayabiliyor musunuz? Rakiplerinizi istediğiniz yerde meşgul edebiliyor musunuz? Üçüncü ülkeleri kendi yolunuzda tutabiliyor musunuz?

Öncelikle ABD ve Çin gibi güçler, elbette bunlara Avrupa Birliği, Birleşik Krallık, Rusya ilave edilmelidir, bir rekabet içindeler. Ancak rekabet ortamlarını yaratanlar da onlar. Diğer toplumlar bu rekabet ortamlarının etkisi altında kalıyorlar. ABD ve Çin gibi güçler rekabetini stratejik seviyede, ama diğerlerine göre üst perdedeki stratejik seviyede, sürdürüyorlar. Bir de elde ettikleri imkanları rekabete dahil ederek, şartları da zorluyorlar. Dikkat edilirse bu şartlar rekabet ortamının şaşırtıcı ve acımasız etkisini ortaya çıkarıyor. Demek ki yukarıdaki soruları ABD ve Çin olarak düşünmemiz gerekirken, bundan etkilenen dünyalılar olarak, diğerleri de kendine göre değerlendirmeliler.

ABD mevcut küresel başat güç. Birleşik Krallık ABD’den önceki uluslararası başat güç idi. Rusya, dolayısıyla Sovyetler Birliği, İki Kutuplu Dünya’nın diğer başat gücü idi. Avrupa Birliği klasik başat güç. Çin ise gelişmekte olan küresel başat güç. Eğer Çin daha da serpilirse, hatta Rusya ve Hindistan’ı da yanına alırsa bu yeni bir ikinci kutup olacak endişeleri vardır.

ABD ve Çin’i sürekli bir biçimde strateji, hedef, plan-proje bazında inceliyoruz. Yukarıdan bakarak yorumlarsak şöyle genel ifadelerde bulunmak mümkündür. Joe Biden; küresel cephe oluşturuyor, küresel ve siber-uzay projelerini gerçekleştiriyor, küresel yaşamın kurulması için geliştirilen her türlü imkânı devreye koyuyor, küresel krizlerin yönetilmesi için fırsatları değerlendiriyor ve mevcut üstünlükleri (akıllı güç ile) geliştirmenin arayışı içindedir. 

Buna karşılık Xi Jinping; yeni küresel cephe yaratmanın arayışı içinde, Çin Komünist Partisi’ni ve liderliğini kalkınma ve gelişme için sürekli zorluyor, küresel ve siber-uzay projelerinde ilerlemeler kaydediyor.

Bu ifade ettiklerimin bir alt perdesinden açıklamalara örnek olması bakımında ifade ediyorum, örneğin 2021’de Joe Biden politikalarıyla; ittifakları güncelliyor, Batı tipi demokrasi söylemini tekrarlıyor, küresel yaşamın kurulması için projelerin somutlaşmasına dönük kararlar alıyor, küresel krizlerin yönetilmesi açısından projeler geliştiriyor, akıllı güç uygulamalarıyla rakiplerine baskı uyguluyor, siber-uzay hakimiyeti yarışında önde kalabilmek adına küresel sermayenin geliştirdiği projeleri destekliyor ve hepsinin hedefi olarak 2040 yılını esas alıyor.

Gelişmelere bakan Amerikalı politika yapıcılar ittifaklara bu denli neden önem verdiler? Çin ikinci kutbu yapmadan kendi saflarını belirlediler. Kim bunlar? Bakalım: G-7 (ABD yanı sıra Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Kanada); AB (27 ülke); NATO (30 ülke); buna NATO 2030 vizyonunda Derin Ortaklar’ı ekledi (Kanada, İngiltere, Hollanda, İtalya, Norveç, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Güney Kore); Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (ABD, Japonya, Hindistan, Avustralya) ve Stratejik Ortak (İsrail). Bu ABD’nin Küresel Blok’udur. Birlikte hareket edip sinerjik olarak plan-projelerini geliştirirlerse 2040 yılında hedeflere ulaşmak mümkün olabilecektir. 

İşte tam da bu noktada güç mücadelesinde Çin ve diğerleri de kendilerine göre pozisyon alacaklar ve pozisyonlarını geliştireceklerdir. Bu arada kimlerin kaynaklarından istifade edecekler? Üçüncü ülkelerden yararlanılacaktır.

Üçüncü ülkelere yansıyan çatışma biçiminde dünya neleri görüyor? Neomedyeval Savaş’ı, Uzun Savaş’tan Sonu Olmayan Savaş’a doğru değişimi, Tam Spektrumlu Savaş yöntemini, alabildiğine Asimetrik ve Vekalet Savaşların uygulamalarını ve elbette ki terörü! Bunlar bir değerlendirme ile küresel dönüşümün parçası halinde bizlere “yeni normalleşme” şartlarını veriyor.

Örneğin sıcaklığını muhafaza eden Irak, Suriye, Libya, Afganistan, Ukrayna, İran olayları tam bir güç mücadelesi alanlarıdır. 

Yine örneklik etmesi açısından iklim konusunda Joe Biden’ın stratejisine bakalım: ABD, anavatanını ve ekonomik kaynaklarını korumak için Kuzey Kutbu’nda rekabet etmek zorundadır. İlgili bölgelerde iklim göçünün istikrarsızlaştırıcı etkilerini azaltmak zorundadır. Yeşil enerji ve savunma teknolojisinin sürdürülür kılınmasını sağlamak için nadir toprak elementleri ve tedarik zincirlerini çeşitlendirmektir.

Joe Biden Doktrini nedir? “Amerikan halkı ve dünyadaki insanlar için ortak değerlerimizi savunmak, ortak çıkarlarımızı geliştirmek ve yeni ve hızlanan küresel zorluklar karşısında bile demokrasinin gerçekleştirebileceğini göstermek için ortaklar ve müttefiklerle birlikte çalışan güçlü bir Amerika!” Biden bunu ifade etti ve son olarak Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan da tekrarladı.

Afganistan örneği dikkat çekti. Tartışma şu, ABD güç göstermeden rakiplerine üstünlük sağlayabilir mi, NATO böylesi biçimde ortada bırakılırsa müttefiklerle başka neler yapılabilir?

Üçüncü ülkeler şunun farkına varmalılar: Dördüncü Sanayi Devrimi oldu. Uluslararası Sistem’den Küresel Sisteme (Hedef 2040) geçiş gerçekleşiyor. Küresel iklim krizi, küresel ekonomi krizi, küresel-pandemi, küresel terör krizi, küresel göç krizi, küresel medya baskısı gibi konu başlıkları etkisini artırarak sürdürecektir. Dolayısıyla “Yeni normalleşme” şartlarına göre hazırlık yapmak gerekir.

Üçüncü ülkeler bu tür üst perdeden değerlendirmelerini gözden geçirmeliler, fırsatlar ve ilkeler konu başlıklarının altındakileri belirlerken titiz olmalılar.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Exit mobile version