Site icon Politik Merkez

Çin-Tayvan Zirvesi Üzerine

Okuyucu

Cumartesi günü Singapur’da başlayan Çin-Tayvan zirvesi, Çin Başkanı Xi Jinping ve Tayvan Başkanı Ma Ying-jeou’un katılımı ile gerçekleşmiştir. Nedense konu Türk basınında pek ilgi çekmedi. Halbuki konu sadece Pasifik ile ilgili değil, küresel etkileri olabilecek değerdedir. Konuyu ana hatlarıyla analiz etmekte büyük yarar görmekteyim.

Çin “milli hedef” diyebileceği üç konuyu her fırsatta ilan etmişti. Bunlar, Hong Kong, Makao ile Tayvan’ın Çin’e bağlanmasıdır. Çin, bu coğrafyaları kendi toprakları olarak görmekte ve “Eğer bunlar Çin’e bağlanmaz ise Çin tam bağımsız bir ülke olmayacak,” demiştir. Çin, için bu konu hayatidir ve aynı zamanda savaş sebebidir. Çinlilere göre; Hong Kong ve Makao konuları zamanı geldiğinde Çin’e devredildi ve katılımları tamamlandı, geriye bir tek Tayvan kaldı. Tayvan’ı da topraklarına katma idealine sahipler. Tam tersine Tayvan için de bir bağımsızlık konusudur. Çin, Tayvan’ı tanımamakta, Tayvan da Çin’i saldırgan olarak görmektedir.

Ancak burası 1895 yılından Çin Hanedanlığı ve Japon İmparatorluğu döneminden bu yana bazı gelgitler yaşamış bir ada devletidir. Yakın zamanda 1949 tarihinde komünist devrim gerçekleştiğinde Çin ana karasından 2 milyon Çinli milliyetçi Tayvan’a geçmiştir ve burada kendilerine göre bir yönetim kurma yolunu seçmişlerdir. 1950’lerde iktidar savaşları olmuşsa da adaya demokrasi yerleşmiştir. 1979’da Amerika, Çin ve Tayvan arasında diplomatik bir çözüm süreci başlatılmasını istemiştir. İlk olarak iki ülke doğrudan görüşmesi yine Singapur’da 1993 yılında gerçekleşmiştir. 2005 yılında Çin, Tayvan’daki yönetimi “kanunsuz” olarak nitelemiş ve kendilerine askeri tehdit oluşturduğunu bildirmiştir. 2008’de görüşmeler tekrar başlatılmıştır. Amerika II. Dünya Savaşı sonrası anlaşmalara dayalı olarak Tayvan’a askeri üsler açmış ve güvenliğini tesis etmek için yakın ilişkidedir. Bugün Tayvan dünyanın sayılı teknoloji üreten bir ülkesi konumundadır.

Tayvan’ın konumu tam da Çin Denizi’nin stratejik noktasında ve denizi kontrol eder bir yerdedir. Eğer Tayvan-Çin arasından bir çatışma çıkacak olur ise bu durum Pasifik’te çıkarı olan tüm ülkeleri birbirine katacak önemdedir. En başta Çin, ABD, Japonya, Kore, gibi ekonomik gelişmişlikleri olan ülkeler her türlü istikrarsızlıktan dolayı telafisi zor bir yara olabileceğinden Tayvan’a gözbebeği gibi bakmaktadırlar.

Çin Denizi’ndeki olası bir istikrarsızlık bütün dünyada ekonomik ve askeri gerginliklere yol açabilecek önemdedir. Bu öneminden dolayı şimdilik görüşmeler devam etmekte ama çok hassas geçmektedir. Çin, pozisyon üstünlüğünü bir “uzun vadeli kazanım stratejisi” ile göstermektedir. Zenginleyen Çin, Tayvan’daki Çinlilere büyük destekler vermekte ve bir nevi Tayvan’ın siyasi istikrarsızlığına yatırım yapmaktadır. Buna karşılık aynı etkiyi Amerika başta olmak üzere başka ülkeler Tayvan’ı destekleyerek dengelemeye çaba göstermektedirler.

Diyebiliriz ki dünyanın en zor demokrasi savaşı Tayvan’da yaşanmaktadır. Öğrenciler başta olmak üzere halk sürekli konuya dair bir gösteri yapma ihtiyacı duymaktadır. Görüşmelerde Tayvan tüm Batı’yı arkasına alarak görüşme masasına oturmaktadır. Stratejisi “küreselleşme” üzerine kurgulanmıştır.

Görüşmeler devam edecektir. Amerika bölgedeki tansiyonun artmaması üzerine telkinde bulunmaktadır. Çünkü Amerika bir taraftan Pasifik’teki varlığını devam ettirmek istemekte, diğer taraftan ise küresel çıkarların kontrolsüz dalgalanmalarla sekteye uğramasının önüne geçmek ve büyük bir küresel ekonomik krizin doğmasını engellemek istemektedir.

Exit mobile version