Site icon Politik Merkez

Bilişim Çağına Uyum

bilisim-cagina-uyum

Bilişim Çağına Uyum

Okuyucu

“Yeni Bilişim Kapitalizmi” geri dönülemez ve engellenemez şekilde ve kendi seyrinde ilerliyor. Buna göre bireyler; adım attığı, dokunduğu, baktığı, beğendiği sürece birilerini zengin etmektedir. Ekonomi pratiğinde bu yapı yeni bir zenginlik alanı yaratmıştır. Konuyla ilgilenenler buna “big data” demektedir. Diğer yandan bu zenginlik kısa zamanda düşünülmesi bile güç olan şeylerin düşünülüp pratiğe geçirilmesini cesaretlendirmiş ve imkan sağlamıştır. Asıl önemli sonuç budur.

Değişimin motorlarının işleyişi yakın zamana dayanır. Örneğin Google’un mazisi çok yenidir, Sergey Brin ve Larry Page 1998 yılında şirketi kurmuştur, şu an için kazancı düşünülemeyecek değerdedir. Bu ve benzeri Bilgi Teknolojisi (Information Tecnology – IT) şirketlerinin değerleri ile gösterilen ilerleme, beğenilse de beğenilmese de tüm insanlık için yeni bir anlam taşır olmuştur.

Bir adım daha ileri geçiyorum; konuya zenginlik bağlamında yaklaşmak isteyenlerin devrinin biteceği bir eşiğe geldiğimizi söylemek durumundayım. Hatta çağı sindiremeyen politikacıların ve yöneticilerin birer birer kendilerini dibe çektiğini görür gibiyim. “Zenginlik ötesi” bir bakış tarzı ile durumu özetleyecek olursak, bunun adı “kapitalizmin ötesi” olan post-kapitalizmden başka bir şey değildir.

Evet, bugün konu zenginliğin de ötesine geçmiştir. Artık, “ne yapılırsa insanlara daha yararlı olunur?” sorusunun cevabını bulmak için bir “bilim, teknoloji ve iletişim kapasitesi yönetimi” konusu öne çıkmıştır.

Bu yeni akım ihtiyaçlar sisteminin “Yeni Hegelcilik” ile de köprüleri kurulabilir. İhtiyaçlar sisteminde bireyin somut-soyut bir şeyi talep etmesi sağlanır ve serbest piyasa ekonomisine bağlı kapitalizmin motoru böyle bir yöntemle çalıştırılır. Halen yaygın alan budur. Ancak gelişim başka bir iletişim ve dijital alanı yaratmıştır. Buna kısaca “bilişim” veya başka bir bakış açısıyla “dijital” denebilir.

Şimdi yeni ihtiyaçlar sisteminin çalışma yöntemi biraz daha farklı olmaktadır. Fark; ileri, duyusal, karar verici, doyurucu, güvenli ve özele karşılık gelen şekilde belirginleşmiştir. Bireyin irade belirtmeden önce, kendiliğinden fark edip talepte bulunmadığı halde, ona hiç ufkunda olmayan ama çok yarayışlı imkanın uyarı olarak iletilmesi ve ne gerekli ise onun önüne anında getirilmesi, bugün gerçekleştirilebilir bir konu olmuştur.

Gartner’ın 2014 Teknoloji Tahmini[1] çalışmasına bakıldığında ilk 10 sıraya giren alanlar şunlardır: 1) Mobil cihaz çeşitliliği ve yönetimi, 2) Mobil uygulamalar ve işletimi, 3) Her şeyin interneti, 4) Servis kesici olarak Melez Bulut (HC) ve IT, 5) Bulut / Müşteri Mimarisi, 6) Kişisel bulut dönemi, 7) Her şey Tanımlı Yazılım (SDx), 8) Web ölçekli IT, 9) Akıllı makineler, 10) 3-D Printing.

Buradan anlaşılması gereken nedir? Örneğin yakın gelecekte, midenizle ilgili problemi daha siz tanımlamadan, ilgili tanımlanmış sensörler verileri alacak, bir merkeze aktaracak, orası anında değerlendirecek, sorunu teşhis edecek, size özel ilacı reçete yazacak, imalatçıya bildirecek, orası derhal üretip paketleyip göndermeyi yapacak, siz yüzünüzü yıkarken akıllı telefonunuza veya bilgisayarınıza bir not düşecek, size “bugün şu durumdasınız, içeceğiniz ilaç beş dakika sonra kapınızda” diyecek, siz ilacı içecek ve iyi olacaksınız, bütün bu işlerle ilgili ödeme sistemleri kendiliğinden işleyecek…

Verilen örnek sağlıkla ilgili idi. Her türlü tüketim malı ve hizmeti için gerekli sistematik kurulabileceği gibi, güvenlik, istihbarat ve hukuk, gibi alanlarda da sonuçlar alınabilecektir.

Bütün bunlar size bir bilimkurgu anlatımı gibi gelmesin. İşte belirtilen konular da esasında budur. Vakit ve imkanlar bu noktada, ilgililer anlama ve işbirliği yapma sürecini hızlandırırlarsa daha iyi sonuç alınabilir.

Adair Turner bu alanının tarifine kısaca “Yüksek Teknoloji Ekonomisi” demektedir.[2] Turner’ın üzerinde durduğu konulara kısaca değineceğim. Çıkardığım ve size aktarabileceğim bilgiler şöyle: Thomas Piketty “Yirmi Birinci Yüzyılda Sermaye”[3] isimli kitabını yayımlamıştır. Dünyada gelişmiş ekonomilerin son 40 yıl içinde akıl almaz hızlı bir değişim ve ilerleme kaydettiğine dikkat çekmektedir. Sermayenin hızla gelişen teknolojinin yarattığı imkanları da satar olmasıyla gelişkin bir refah üretme potansiyeli yakaladığına dikkat çekmektedir. Burada sözü edilen yeni çağ, Bilgi ve İletişim Teknoloji Çağıdır (Information and Communication Technology – ICT). ICT kendi muhteşem ürünlerini ve kolaylıklarını ortaya koymaktadır. Bununla ilgili olarak MIT’den Erik Brynjolfsson ve Andrew McAfee “İkinci Makine Çağı”[4] isimli kitabını yayımlamıştır. Burada yeni nesil robotlar ve yazılımlar bulunmaktadır. Dolayısıyla iş üretme sistemleri, işçilik konuları da değişim göstermektedir.

Yatırım olarak ICT’ye pay ayıran ve belirli bir yol alanların durumu diğerlerine göre çok ileri düzeye ulaşacaktır. Zaten görünen de odur. 1980’li yıllardan itibaren Silikon Vadisi Amerika’da başka bir dünya yaratırken, bilişimde kullanılan değişik ürünlerin ara üreticisi Asya ise korkunç kazançlar elde etmeye başlamıştır.

Bu bahsedilen sistemle ilişkin, ana akım olarak Google, Facebook, Apple veya Microsoft’un durumunu hemen herkes bilir oldu. Ancak, konu zenginliğin çok ilerisine geçti. “Ben bu vardığım güçle şimdi ne yapabilirim?” diye soran kurucular ve CEO’lar, devlet sistemlerinin, kamuoyunun, değişik örgütlerin ayak bağı olacak kadar geri kaldıklarını düşünmeye başladılar.

Onlar için yeni hedef şu olsa gerek: “İnsanlara yarayacak iş yapılacaksa onlarsız olmaz. O halde onları eğitmek ve ikna etmek zorundayım!” Veya Henry Ford’un meşhur sözünü hatırlayalım: “İnsanlara ne istediklerini sorsaydım benden daha hızlı koşan atlar isterlerdi.” Buifadenin anlamı, “insanlar ne istediklerini bilmezler ama ne sorun yaşadıklarını bilirler,” olabilir. Yani insanlar onlara sunulan çözümlerle karşılaştıklarında mecburen uyum sağlarlar.

Ben buradan bir tespit yapıyorum. Yeni Küresel Devrim[5] ve Post-kapitalizm[6] isimli yazılarımda değinmiştim. Şimdi şöyle söyleyebilirim: Bu insanların idealleri meydana getirdikleri ekonomik bir ürün ve hizmetten çok ileri gitti; “yeniden anlamlandırma” ve “hükmetme” olgusu gelişti. İşte bu çok büyük ve dikkate değer bir güç! Hem artık geri dönülemez, hem de sistem kendini besleyecek bir atmosfer yarattı. Araya girenler eninde sonunda kaybederler.

Bu bakış açısıyla big data’nın demokrasideki etkisini yeniden gözden geçirmek mümkün olacaktır.

Google’ın CEO’su Larry Page, “İleri demokrasilerin bilişimde gözetleme (surveillance) parametrelerini kamuoyuyla tartışarak belirlenmesi gerektiğini,” ifade ediyor. En çok kullanılan arama motoru Google’un yeni arayışları sürüyor. Geldiği noktada hükümetlerin karşısında olmak değil, birlikte hareket etmek gerektiğini savunuyor. Çünkü üretici, programcı, yönetici ve halk uyumlu olma yönünde eğilim gösterir.

Kişiler, kavramlar ve sıklıklar… Yahoo 1995’lerde kendi algoritması ile çalışıyordu. İki kelime arasındaki uzaklıkta neler var, ne sıklıkla kullanılmış; algoritmanın dili bu mantığa göre kuruluydu. Ya sonra?

Günümüzde arama motorları 2. ve 3. Sınıf olarak ifade edilebilir. 2. Sınıf arama motoru bütün insanları bir “k” sabiti ile benzer kılmaktayken, 3. Sınıf arama motorları kişilerin belli özelliklerine göre işler. Örneğin bu özellikler ırk, din, mezhep, renk, dil, gibi sınıflandırılır ve bu bir klasifikasyondur.

Arama motorları belirli bir denklem üzerine iş görür. Denklemde referanslar belirli eğilimleri ve tanımları tarif eder. Buna göre kullanıcının indekslemesi üzerine yoğunlaşarak seçimleri yapar. Model, belirlenmiş bir teori üzerine inşa edilmiştir, teori doğru veya yanlış olabilir ama süreç içinde kendini düzeltecek sistematik kurulu olduğunda dolayı çalışmaya engel değildir. Daha başka bir ifade ile her türlü veri bir nümerik değer halinde bir şekilde matris ilişkilerine dönüştürülür. Düşünün ki bir kullanıcı için bir evren kuruyor, bu evrenin içinde matrislerin bağlantıları ile çok sayıda eğilim toplulukları, yani galaksiler oluşturuyor.

Bir kişinin durumu sistemi kurgulayanlarca taratıldığında aslında rakamsal veri tabanlı bir sonuç çıkmaktadır. Örneğin benim “Muttakilik” adında bir sitem var. Bunun yazarı benim, görüşlerim, yazdığım konular, kullandığım terimler vs her şey ortadadır. Hatta siteye girerseniz, “kavramlar” başlığı altında “terimler ve isimler” var.[7] Bunları sistem benim etiketlerimden yararlanarak kendisi sayıyor. Rakamsal verilere göre benim öne çıkardığı kavramları belirginleştiriyor. Yani beni tanımlayacak olursanız; “Yazar küreselleşme, inanç, insanlık… bağlamında düşünsel yazılar yazıyor,” gibi bir kanaate rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Bir taraf için zararlı olup olmadığımı da eşleştirebilir, beni düşman veya dost ilan ettirebilirsiniz.

(Referanslar ikinci sayfa sonundadır.) 

Yine Google’ın bir ürünü olan Geo-location sistemi sizi izlemekte ve her konumunuza göre eşleştirmeler yapmaktadır. Bu hem size kolaylıkları aktarmak için gerekli, hem de sizi yoruma bağlı lehinize veya aleyhinize izlemek isteyenlere veri sunmaktadır. Mobil cihazlarda kullanılan proximity sensor ile 3-D (üç boyutlu) izleme yapılabilmekte, konuşmalar, ilgilenilen insanlar, mekanlar birlikte değerlendirilebiliyor. Google’ın esas istediği insanları izlemek değil ama analiz yapmaktır. Fakat bu bir teknolojik kabiliyettir. Örneğin, eğer CIA veya diğer bir teşkilat benzer türden bir yazılımı uygulamaya koyarsa, güvenlik boyutunda bir faaliyeti de gerçekleştirmiş olur. Yani bilgi bilgiyi doğurmaktadır ve böylelikle yeni bir yaşam tarzı (standart) oluşmaktadır.

Jonathan Nolan’ın hazırladığı bir dizi film var; “Person of Interest”.[8] Burada bir makineden bahsediliyor. Aslında bu makine, kentlerdeki görsel, işitsel, dokunmatik, dijital tabanlı tüm sistemleri belli bir algoritma ile birleştirip Michael Emorson’un rolünü üstlendiği kişinin sistemidir. Film bu sistemin üzerinden geliştirilir. İşte size bir film ama varılması için hiç de uzun vadesi olmayan bir uğraş konusu.

Daha ileri düşünelim. Arama motorlarında sorguladığımız (querry) sonuçlarının birbirleriyle ilişkilendirilmesine göre sonuç çıkartmak mümkün olmaktadır. Doğru veya yanlış olduğunu tartışmıyorum. Ama örneğin “Afganistan, İslam, terörist…” gibi belli sayıda kavramı belirli miktarda arayan birinin güvenlik güçlerince potansiyel meşhur bir örgüt sempatizanı kabul edilmesi bile söz konusu olabilmektedir. Çünkü parametreler bu işletimi ön görmektedir.

İnternet yazılımları agresif karakterlidir. Kullanıcıya yarayışlı olabilecek her şeyi belirleyebilmek için, sistem kendi yöntemleriyle veri toplar ve bunları tekrar kullanıcıya hizmet olarak sunarken yansıtır. Bu arada reklam gibi gelirler ayrıca değerlendirilir. Sistemde özel türden veri toplama işi o kadar ileri boyuttadır ki, belki başka bir istihbarat servisinin elinde olmayacak hassasiyette ve fazlalıkta kişiler hakkında nitelikli bilgi bulunur. Örneğin Youtube’dan elektronik müziklerle ilgili belirli miktarda video izlenmesi sonrasında sistem, tamamen şahsıma özel bir reklam göstererek, yine benim eğilimime karşılık gelen elektronik bir cihazın pazarlamasını sağlayabilir.

Eğer işbirliği içinde bir gizli servis bilgi kütüklerine erişmek isterse bu imkanı kime, nasıl açtığı çok ciddi bir konudur. Çünkü soru şu: Bireyin kullanım kolaylığı için toplanan veriler kendi aleyhine başkaları tarafından kolayca kullanılabilecek mi? Bu ahlaki mi? Güvenlik denince ahlakilik ve başka amaçlar bir yana konur değil mi? Bu ise belli çıkar çevrelerinin, örgütlerin, devletlerin işine yarayan bir alanın tanımını ortaya koymaktadır. Yani bir internet abonesi kullandığı dijital sistemlerden dolayı kendi kendini fişletmiş ve başka amaçlarla kullandırtmış olabilir ve bu çağın en önemli konularından biri de budur.

Bu nedenle güçlü devletler tarafından siber istihbarat amaçlı büyük operasyon merkezleri kurulmuştur. Büyük ihtimalle yazılım, işlemci, teknolojik yenilik, uyulama ve diğer bazı imkanlar için bilişim sektörü ile gizli servisler birbirlerine ortak kullanım olanakları açmaktadırlar. Egemen bir devletin otoritesi herhangi bir şirkete bağımlı olmadan gerçekleşmesi anlamında düşünülürse, gelecekte işlerin büyük ölçüde devletler aleyhine gelişeceği gibi bir sonuç da çıkarılabilir.

Ancak burada asıl önemli olan nokta, niyet ne olursa olsun, insanların özel bilgilerinin toplanma amacının dışında kullanılması, yani istismar edilmesidir. Bu ise şimdilik üzerinde fazlaca durulmayacak bir konu gibi takdim edilmektedir, ama gelecekte buradaki dengeler değişecek gözükmektedir. Eğer değişim, arkasına bilim ve teknolojinin, ekonomik ve politik gücün ve bireylerin gücünü alan bazı şirketlerin lehine olursa akla şu soru gelecektir; dünyada patron kim oluyor?

Dünyadaki patronun kimliği güç dengeleri barış, huzur ve güvenlik için çok önemliydi. Eğer halkın sosyal yapısı bir kazanım elde ettiğini somutlaştırmışsa politik yapıların buna göre kendilerini ayarlamaları ihtiyacı ortaya çıkmalıydı.

Bilişim sosyal yaşamla entegre bir konudur. Teknolojik tarafı çok yüksek bilişim sayesinde sosyal yapıdaki insanlar yeni tip özgürlük, tatmin ve buna karşılık ekonomik çevrim oluşumuyla kendi dengelerini belirginleştirmişlerdi. Daha ne? Politik baskının bu yapı içine girip belirli bir ideolojiyi dikte ettirmesini sosyal yapı kendine en büyük engel görmeye başladı. Bilgi Çağı sonrası bilgilenmenin ve buna bağlı işlerini geliştiren insanın artık sosyal yapısı hem en güçlü hem de en hassas yapısı olmuştu. Devletler artık onu koruyamıyor, o da devletlerin korumacılığına yan gözle bakıyordu. Alın size yenir çatışma alanı!

Devletler elindeki kozu sonuna kadar kullanmak isteyecektir. Ne de olsa yasama ve yürütme ellerindedir. Hatta çoğu yerde sistemi koruması için ortaya konmuş yasalarla yargının da ellerinde olmasından dolayı demokrasi içinde eli güçlülük durumu ortaya çıkmıştır. Bu bir değişimi gerektirecek temel çatışma alanıdır. Devletler değişmez zorundadır. Halk ise kendini yeterince güçlü görebilmesi için yeni bir otoritenin kendini ilan etmesini beklemektedir.

Bu çağın egemenleri devletlerden de öte bilgiyi, teknolojiyi ve kapitali elinde tutanlardadır. Eğer bu egemenler geri planda bir politikaya, ideolojiye veya inanca bağlı ise bu durumda uzantıları devlet içlerine ve halka kadar rahatlıkla uzanabilecektir. Yani konu sadece beklentilerin karşılanması ve çıkar olmaktan öte ulvi bir sebeple de tamamlanmış olacaktır. İşte bu durumda egemenlerin belki biraz daha olgunlaşması beklenmektedir.

Ben şöyle anlıyorum, tercüman olayım; sözünü ettiğim işbirliği çağrısıyla esasında Larry şunu demek istiyor: Siz bana yardım etseniz de etmeseniz de ben bu işi yapacağım, yardım ederseniz yararınıza, daha doğru ve çabuk olur, hem benim makinemden yararlananlar yanlış kararlar vermemiş olurlar… Gelin işbirliği yapalım ve insanlığa daha yararlı olalım… Bugün bile görülüyor ki, güvenlik, istihbarat ve hukuk işlerinde dijital yaklaşımlarla suçluluk bile tanımlanıyor, bu süreç şimdilik yanlış işliyor, bir yazılımcının teorisiyle kurgulanmış bir denklem temelde kullanıcı olan bireyi, bilmeden de olsa bir suçlu yapmaz.

Bütün bu yaklaşımlardan sonra Edward Snowden’in kimliğini ve ne yapmak istediğini ben başka türlü okuyorum. Snowden, Larry’nin bir bakıma işini kolaylaştıran bir öncü konumundadır.

Biliyor musunuz? Bu işle ilgilenenler şunu söylüyorlar: Bilgisayar henüz yeterli ölçüde gelişmedi! Steve Jobs, Larry Page, Menlo Park, Mark Zuckerberg, Bill Gates gibileri onu geliştirmeyi kafalarına koymuş gibiler. Anladığım kadarıyla, “Eğer bilgisayar bana ne yapmam gerektiğini söylerse, onu yeterli görmeye başlarım,” diyorlar. İnsan olarak siz de öyle düşünmez misiniz? O halde bu çabanın önüne ne geçebilir ki?

Bilişim çağına uyum göstermeliyiz. İstesek de istemesek de, o çok güçlendi ve kendi bildiği yolda ilerliyor. Hiç olmazsa işbirliği yapmak gerekiyor ki kendi katkımızla yolunu belli ölçüde doğrultabilelim.

Beni düşündüren kısım, para ile ilgili değerlerin bir ölçüde üzerine çıkıldığı, bunun yerine, “kudret” sahibi olmakla daha hükmedici davranış sergilenmesinin kabul görmesidir.

Muttakiliğin vizyonunu belirlerken bu gibi somut gelişmeleri düşündüğümü belirtmek isterim. Bu kapsamdaki bir yazımda, 2050’li yılların küresel kapitalizminin mega-kentlerdeki yaşam tarzını ve insanların tepkilerini belirlemiş, Kuramsal Muttakilik’i öneri olarak sunmuştum.[9] Bu bakış açısı değişik kesimlerin düşüncesi dışında olabilir ama görünen o ki, dünyada tartışılanlar başka bir yaşam şeklini tarif eder oldu. Buna göre insanın her ilgili yaşama dönük konusu da değişecek. Bunu inşa edenler ise biraz da olsa tanıdığımız insanlar. Onları yalnız bırakmak doğru olmaz!

[1] www.gartner.com

[2] Adair Turner,The High-Tech, High-Touch Economy, Project Syndicate, APR 16, 2014,

https://www.project-syndicate.org/commentary/adair-turner-explains-how-a-fresh-wave-of-automation-is-transforming-employment-and-much-else

[3] Thomas Piketty, Yirmi Birinci Yüzyılda Sermaye, (Capital in the Twenty First Century), Belknap Press, 2014.

[4] Erik Brynjolfsson ve Andrew McAfee, İkinci Makine Çağı, (The Second Machine Age), W. W. Norton & Company, 2014.

[5] Gürsel Tokmakoğlu, Yeni Küresel Devrim, Muttakilik, 8 Nisan 2014, https://muttakilik.com/yeni-kuresel-devrim/

[6] Gürsel Tokmakoğlu, Post-kapitalizm, Muttakilik, 14 Nisan 2014, https://muttakilik.com/post-kapitalizmin-yonetim-erki/

[7] https://muttakilik.com/kavramlar/terimlerimiz/

[8] Jonathan Nolan. Person of Interest, Yazarları: David Slack, Patrick Harbinson, CBS, İlk başlangıcı 22 Eylül 2011.

[9] Gürsel Tokmakoğlu, Kuramsal Muttakilik, 11 Şubat 2014, https://muttakilik.com/kuramsal-muttakilik/

Exit mobile version