Site icon Politik Merkez

ABD, İstihbarat ve Ermeni Meselesi

Okuyucu

Sözde Ermeni soykırım tasarısı meselesinde ABD Türkiye’ye yeni bir hamle yaptı. Bununla ilgilenilecek. Türkiye tarafından “bekle gör” politikası izlense bile zamanı gelince daha da fazla üstünde durulacak. O halde şimdiden eksik neresi, bunu bilerek hareket etmekte yarar vardır. Eksik istihbarat operasyonlarının nasıl gerçekleştiğinin dikkate alınmamış olmasıdır.

İstihbaratı haber-alma veya muhaberat şeklinde düşünenlere Ermeni meselesi tam bir örnektir. Geçtiğimiz gün Türkiye’nin en önde gelen uzmanlarının ABD Başkanı Joe Biden’ın sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısını onaylaması üzerine yaptıkları değerlendirmeleri izledim. Tarihçi İlber Ortaylı derin ve felsefi açıklamaları yaptı, çok istifade ettim. Ortaylı özetle, tarihçi kadar hukukçu yetiştirilmesi hususunu dile getirdi. Çok doğruydu. Türkiye’nin uluslararası hukuk manasında hem tezlerle alakalı konularda hem de bireysel veya kurumsal davalarda işi başarabilecek güçte hukukçularımızın olmadığını hemen herkes biliyor. 

Emekli Büyükelçimiz Onur Öymen yine derin bilgi ve tecrübesiyle dış politika ve diplomasi bağlamında konunun Biden tarafından hangi sebeplerle politik bir malzeme haline getirilmiş olabileceğini ve Türkiye’ye karşı ne tür bir bakış açısıyla hareket edebileceklerini ana hatlarıyla anlattı. Başka bir uzman ise hem tarihi hem de uluslararası politika bağlamında bir değerlendirme yaptı. Hepsi yararlı bilgilerdi. Ama bir eksik vardı, istihbarat!

Günümüzde istihbaratın ne olup olmadığını, hatta baskın servislerin istihbarat çalışmalarını her fırsatta işliyorum. Etkili istihbarat birimlerinin çalışmaları, hedef ülke ve bölgelerde gelecekte yaşanacak iklimi ve atmosferi hazırlamakla, neyin nasıl algılanması gerektiğinin altyapısının kurulmasıyla, gerçeklik ötesi usullerle yeni bir düzen inşa edilmesiyle alakalıdır. Muhatap-hasım bir de bakar ki; içinde olduğu şartlar ve nefes alınan atmosfer olması gerekenin çok ötesindedir. Tabii bunu da fark edebildiyse!

O halde Ermeni meselesinde ABD ne yapıyor? Konuyu bizim uzmanlarımızın bildiklerinin farkında değiller mi? Acaba sadece Makyavel politikacılık mı yapıyorlar? Hayır! Ne yaptıklarının farkındalar ve bunun yöntemi bir istihbarat ve psikolojik harekât çalışmasıyla alakalıdır. 

Bu istihbarat ve psikolojik harekât çalışması nerede yapılır? Önce konuyu istihbarat ve psikolojik harekata indirgemeden ABD yönetiminin politikası bağlamında bir noktayı belirginleştirelim. Böylesi konularda Beyaz Saray’da (yeni kabinede) Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan koordinatördür. Sullivan, Başkan Joe Biden’ın politikaları gereği kendine düşen faaliyetleri gerçekleştirir. Burada konu seçim kampanyaları ve sonrasında Biden tarafından belirlenmiş olan hedeflerin gerçekleştirilmesidir ve burada Türkiye hedeftir. Üç aşağı beş yukarı bu husus bilinmektedir.

Peki, hangi konulardan dolayı Türkiye hedeftir? Beyaz Saray yaklaşımıyla ifade ediyorum: Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması; Türkiye’nin ABD ve İsrail politikalarının tersine bölgede inisiyatifle aykırı politikalar yürütmesi; Türkiye’yi yönetenlerin ABD’nin demokrasi bağlamındaki genel politikasına ters düşmesi…  Bu itibarla alt hedefler bellidir. Nedir bunlar? Yine Beyaz Saray yaklaşımıyla ifade ediyorum: F-35 ve S-400 meselesi, Halkbank, yaptırımlar, Suriye, Kafkaslar, Karadeniz, Doğu Akdeniz, enerji… 

Bütün bunları birleştirin, ortaya Türkiye’nin Ermeni (sözde) soykırımı tasarısı konusunda sıkıştırılması (ABD çıkarları için) iyi bir hareket tarzı mıdır? Bunun Beyaz Saray gözüyle anlamı, Rusya’nın Kafkaslardaki, Karadeniz ve Akdeniz’deki durumunu zayıflatmak, Türkiye’yi Rusya ile ilişkilerinde sorunlu göstermek, Türkiye’yi uzun yıllar meşgul olacağı yeni bir istikrarsızlık alanına çekmek (hukuk davaları, sigortalar, bireysel talepler, diplomatik metinlere yeni bir sorun paragrafı daha eklemek). Sullivan bunun gerçekleşmesini koordine eder, tıpkı F-35, S-400, Suriye, vs. konularda olduğu gibi. Hatta örneğin Sullivan Filistin, Katar, Mısır, Suriye veya Libya gibi konular olur ise bu hususları Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk ile birlikte çalışır. F-35 konusunu Savunma Bakanlığı’yla, ilgili şirketle ve hukukçularla çalışır. 

Aynı şekilde Ermeni meselesi ile meşgul edilecek olan Türkiye Beyaz Saray’da Sullivan’ın konusuyla alakalıdır. Sullivan ihtiyaç duyarsa hukukçularla, tarihçilerle irtibat kurar, lobilerle ve yaptırımlar bakımında ilgili bakanlıklarla ön çalışma yapar. Ama asıl koordinasyonu Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve CIA Başkanı William Burns ile gerçekleştirir. Bu koordinasyonlarla Türkiye’ye karşı uygulanacak temaların neler olduğu, kimin ne zaman nerede neyi açıklayacağı, hangi materyalin dolaşıma konacağı, medyanın hangi iddiaları gündeme getireceği gibi pek çok plan gereği sıralı hamleler yapar ve yapılmasını sağlar. Hamlelerin amacı hasmı (ki bu örnekte Türkiye’dir) bir seviyeden diğer alt bir seviyeye taşımaktır. 

Buraya kadar anlatılanların üniversitelerle veya tarih kurumlarıyla ilgili olmadığı anlaşılmıştır umarım. Konu politiktir ve işin başı Beyaz Saray ile ilgilidir. Devamında olanlar koordineyle yapılan görevleri kapsar. Öyleyse geldik CIA’ya (Tercümesini yanlış yapıyorlar, Merkezi Haber-alma Teşkilatı değil, olması gereken Merkezi İstihbarat Teşkilatı, İngilizcede istihbarat intelligence, yani zekâ demektir, küreselden yerele oyun kuran birimdir). Türkiye masasına bakan proje direktörü her kimse, William Burns ona görevi verir. Bundan sonrası tam bir gizlilik içeren stratejiye ve operasyona dahil olur. Stratejik olması istihbaratın etkisi uzun süreli olmasıyla, Türkiye’yi getirmek istediği seviyenin az kişi tarafından bilinmesiyle, buna dair kararlar alınırken üst düzeylerden onay beklenmesi gerektiği nedenlerine dayalıdır. 

Peki, operasyonun gerçekleşmesi hakkında kimin ne bilgisi olabilir? İşte size büyük devletlerin baskın servislerinin istihbarat operasyonları… Örneğin CIA’nın doğrudan ve dolaylı etki ajanı olarak kullandığı elemanları sizin kestirebilmeniz veya onların ABD’ye hizmet ettiklerini ispat etmeniz mümkün olabilir mi? Bir de bakarsınız ki siyasi partilerden veya STK temsilcilerinden biri üzerinden kritik zamanda devreye konur ve bir hamle daha yapılır. Siz olup bittikten sonra düşünebilirsiniz, acaba mı diye. Ama bu tür faaliyetleri çok hassas izlemek gerekir; uzman üstü uzmanlık gerektirir bu tip karşı-operasyonlar.

Sonuçta bu konuyu olup bittikten sonra tarih, hukuk, diplomasi, politika, uluslararası ilişkiler gibi çıktılarla anlamak veya anlatmak mümkün olmaktadır. Ancak işin başında ve ortasında sürdürülen çabada bilinçsizce atılmış bir adım olmadığı çok iyi bilinmelidir. Burada açıkça kasıt ve Türkiye’ye alınmış bir pozisyon vardır. Kasıtlı davranışla hasımda meydana gelecek duruma göre süreci işletme biçimi yine rastgele olmaz.

Ben sadece bu tür bir konunun halkımıza aktarılırken önemli bir noktasının, yani istihbaratın, açık kalmamasına dikkat çekmek istedim. Dikkatinize sunmamın bir diğer nedeni de Türkiye’de devlet olarak meseleyle ilgilenecek politikacıların, kurumların ve idarecilerin neler yapması gerektiğini belirlerken, istihbarat yönüyle de bir çaba içinde olmaları gerektiğinin hatırlatılmasıdır.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Exit mobile version