Site icon Politik Merkez

Bilinçlenmek

Okuyucu

Teorik bir anlatımım var, kendi yöntem ve üslubumla, bilinçlenmenin önemini anlatacağım. Önce dünyadaki mevcut gidişatın eleştirisini yapacağım, belki bu yazdıklarım önümüzdeki birkaç asır hafızalarda kalacak. Kavramlar, ekonomi, felsefe, tarih, sosyo-kültür, çevre, sistemler… Peşinden mevcut güç teorisinin eleştirisini yapacağım. Mevcutlar neler? Bildiğiniz gibi, uluslar, devletler, ABD, Avrupa, Çin, Rusya, BM… Buradan itibaren belki insanlığın hiç mi hiç uygulayamayacağı bir teoriden söz edeceğim: Özü bulmak! Bunun için ne gerekli? İrade göstermek ve cesur olmak süreçlerini açıklayacağım. BM Genel Sekreteri’nin çaresizliğini örnekleyeceğim… Bu tür bir anlatım yönteminden ulaşmak istediğim ise bize gerekli olan bilinçlenmektir, hepsi bu! 

Size en başta bir açıklamam var, bu yazıda esas analiz kısmını gizledim, göremeyeceksiniz. Ama çok isterseniz görselin geri planına bakın, çok iyi bir akış diyagramı yaptım, meraklısı incelesin diye tabii. İnanın, yazı yazmaktan çok bu görselle uğraştım. Şimdi böyle daha anlamlı!..

Belki de bu usul, uluslararası ilişkiler konusu için iyi bir eleştiri sunma biçimidir, ne dersiniz?

Mevcut Gidişatın Eleştirisi

Nasıl bir dünyada yaşar olduk? Bundan yarım asır sonra insanlar neleri yaşayabilir? Önce bir tespit etmek gerekiyor. Bazı çıkarımları buraya listeleyelim:

İfade edildiği üzere yaklaşık 4 asırda gelinen nokta insanlığa görece doğruları ihtiva etmektedir.

Güç Teorisi Eleştirisi

Diğer yönden şu husus iyi anlaşılmalıdır: Güce dayalı teorilerle varılacak bir yer yoktur. Güçlüler sürekli yer değiştirirler; birkaç asır şu veya birkaç on yıl bu şeklinde, ama sürekli yer değiştirirler. Her gelen güç kendi zamanının övgüsüyle ve sürmesinin gerekliliğiyle ilgilenmektedir. Güç dengesi sistemi ve politikaları devrinden ortaya çıkan dinamik durum, görece refah ve güvenlik algısını beslemesinden başka bir şey kazandırmamaktadır. O halde insanlık, güç üzerinden geliştirilen bu modelin karnesini aldı. Bu karneye bakılırsa pek de başarılı şekilde geçmeyen tecrübe edinme zamanından bahsedilebilir.

Bugün için soruyorum, kimden veya hangi güçten medet umuyorsunuz? ABD’den mi, Avrupa’dan mı, Çin’den mi, Rusya’dan mı?.. Hepsi belli, insanlığı nereye götürüyor, gayet açık! 

Yine de Avrupa’ya ait bir özel durum var, onu hatırlatayım, Aydınlanma diye bir süreçle insanları karanlıktan çıkarmaya gayret etti. 

Ama ok yaydan çıktı bir kere! Devrimler, sistemler, endüstrileşme, arz-talep meseleleri, nükleer silah depoları, kıyamet senaryoları, savaşlar, kutuplaşmalar, artan sayıdaki devletler ve devlet dışı aktörler… 

İnsanlık önü alınamaz bir döngüye kapıldı!

Özü Bulma Teorisi

Peki ne yapılabilir? Bunun teorik bir tanımı ve ifadesi olabilir mi? Olabilir. Örneğin ben buna “özü bulma teorisi” demekteyim. Nedir bu başlangıcı bulma teorisi? 

Kısaca öz, evrende esas olan ve sürekli gelişen toplam bilinç, demektir. 

Özün belirgin özellikleri:

Özün teorisinde bu türden özellikler zaten vardır, hatta daha fazlasını keşfetmek için ayrıca samimi çabaya ihtiyaç olacaktır. Amaç ne? 

Buradaki aktörler kimler? Burada her alanda “dünya” ve “insan” öznelerini kullanacağız. Örneğin:

Bu yazdıklarımı çoğaltabilirim. 

İrade Meselesi

Gelelim sadede! Ben bunları neden yazdım, neden bir başlangıç teorisi konusunu ileri sürdüm dersiniz? Böylesi bir değişimin ve dünya ölçeğinde insanlarla anlaşmanın çok zor olduğunu göstermek için. Bunun için çok büyük bir irade gereklidir. Şimdiden sorayım, bu irade var, diyenimiz çıkar mı?

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’ten 8 Eylül 2023’te G20 zirvesi münasebetiyle önemli bir uyarı geldi. Şöyle dedi: “Bölünmeler büyüyor, gerilimler artıyor ve güven aşınıyor; parçalanma ve nihayetinde çatışma hayaleti artıyor. G20’ye acil çağrım, bu şekilde devam edemeyiz. Bir araya gelmeli ve ortak fayda için birlikte hareket etmeliyiz.

Birleşmiş Milletler (BM) bir uluslararası kurum, yetkileri çok kısıtlı, o da “bütçesiz olmaz” diyor, güç dengesine dayalı bir sistemin parçası, kimseye veya hiçbir şeye güven duymuyor, öneride bulunamıyor, sadece, “insanlık ve dünya için sorun var ve büyük,” demekle yetiniyor. Bunu nerede söylüyor, G20’de. G20 bir kurum mu? Belki bir uluslararası platform, güçleri 1’den 20’ye kadar sıralamış, bunu kabul etmiş bir düzen veya düzensizlik faktörü, hatta bir avunma ve gösteri yeri…

Realizm şöyle dikte ettiriyor: “Ey BM genel Sekreteri, istediğin kadar ideallerden bahset, işte böyle, paranın tahakkümü sürdükçe başka bir şey yapamazsın. Aslında güç demek para demek, para demek yapay değer demek, insanın ve çevrenin doğasının tam önünde yapaylık var demek. İşte gerçek şu, insanlığı kendi aklından türettiği ve kabullendiği bu yapay değerlerine mahkûm ediyorum. Bu senin kaderin!”

Öyleyse insanlık buradan ne sonuç çıkaracak? Bu benim “kaderim” diyecek ve gitmemesi gereken istikametten bir türlü dönemeyecek herhalde! Bir çıkmazda olduğunu tamamen kabullenecek. Güç sistemini nesilden nesle aktaracak. Bu güç sistemi içinde yaşamını mahkûmmuş gibi sürdürecek. Belki insanlar daha çok üretecek ve tüketecek, ama bir karar noktasının olduğu sistemin inşası için iradenin varlığı bilemeyecek… Eğer sağlam bir irade yoksa, bu canlıların makus talihinde iyiye dönük bir değişim de yok! Bu mu son söyleyebileceğimiz?

Hangi biriniz bunu kabul eder, söyler misiniz?

Cesaret Meselesi

Mahkumiyete ve umutsuzluğa kimler boyun eğer? Cesaretsizler! 

İnsanoğlunun belirgin özellikleri: 

Exit mobile version